Zaman yazarı hükümete yüklendi: Evet, Batı ikiyüzlü. Ya Türkiye?
Zaman Gazetesi yazarı Şahin Alpay bugünkü yazısında: Başbakan Erdoğan geçenlerde “Mısır’da yaşananlar Batı’nın ikiyüzlülüğünün yansımasıdır…” dedi. Başkaları da sık sık Batı’nın “çifte standardı”ndan söz ediyorlar. Bu söylenenlerin hepsi doğru ve haklıdır.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-08-22 04:05:48
ABD ve Batı Avrupa devletlerinin iç politikalarında özgürlükçü demokrasinin iki temel ilkesine (yani, çoğunluğun oyuyla gelen yönetim ve yurttaşların hiçbir çoğunluk tarafından çiğnenemeyecek temel hak ve özgürlükleri) tam olarak değilse de büyük ölçüde saygılı oldukları söylenebilir. Ama aynı devletlerin dış politikalarında bu ilke ve değerleri saldırı, işgal, darbelere destek ve başka yollardan, açık veya örtülü şekilde çiğnedikleri çok açıktır. Örnekleri saymakla bitmez.
Son olarak ABD Başkanı Obama’nın, Mısır’da destek verdiği Mursi yönetiminin bir askerî darbeyle devrilmesi karşısında ikircikli bir tavır takındığı görülmedi mi? Obama askerî yardımı kesip Mısır ordusu üzerindeki nüfuzunu yitirmekten, İsrail-Mısır barış anlaşmasının tehlikeye girmesinden çekinerek “darbe” demekten kaçındığı için Müslüman Kardeşler’in, tam destek vermediği için de darbecilerin husumetini çekmiyor mu? Bilinen bir gerçek, 1953’te İran’da Başbakan Muhammed Musaddık’ı deviren darbenin arkasında CIA’in olduğu bizzat ABD makamları tarafından açıklanmadı mı? (Stephen Kinzer’in “Overthrow / Darbe” başlıklı kitabı, ABD’nin demokratik ilke ve değerlerle bağdaşmaz eylemlerinin belki en iyi çetelesi.)
Ne var ki, yalnız Batılı devletlerin değil, (iç politikada demokratik ilke ve değerlere ne denli bağlı olduğu sorgulanan) Türkiye’nin dış politikasının da “ikiyüzlülük ve çifte standartlar”la dolu olduğu çok açık. Sadece AKP iktidarı altındaki örneklerine göz atalım. Başbakan Erdoğan, bir darbeyle iktidara gelen Libya diktatörü Muammer Kaddafi’den “İnsan Hakları Ödülü” almadı mı? Ankara, Sudan’da 1989’da bir darbeyle iktidara gelen; önce İslamcılarla işbirliği yapan, sonra onları bastıran; 2008’de Darfur’da soykırım ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne verilen Ömer El Beşir ile sıcak ilişkiler içinde değil mi? Ankara’nın, “devlet terörü” uyguladığını ilan ettiği İsrail ile arası, İsrail Gazze’ye saldırana kadar “hiç olmadığı kadar” iyi değil miydi?
Ankara, halk isyan edene değin Suriye’de darbeyle iktidara gelen Baas diktatörü Beşar Esad ile çok yakın ilişkiler içinde olmadı mı? Suriye krizi bile, bir tür teokrasi olan İran ile ilişkileri bozabildi mi? Ermenistan ile ilişkilerimiz Azerbaycan’a rehin değil mi? Ankara, Orta Asya’nın demokratik yoldan iktidara gelmeyen bazı yönetimleri ile yakın ilişki içinde değil mi? Ankara’nın Mısır’daki darbeyi destekleyen Suudi Arabistan ve Fas monarşileriyle arası çok iyi değil mi? Erdoğan, Mısır’da darbecileri tel’in ederken, Arap âleminde darbeyi desteklemeyen kaldı mı? Hamas ve Katar dahi tarafsızlığını ilan etmedi mi? Mısır’da Mübarek rejimi de asker darbesiyle devrilmemiş miydi?
Peki, gerek Batı’nın, gerek Türkiye’nin, gerekse bütün devletlerin dış ilişkilerinde, temel ilke ve değerleriyle çelişen politikaları, yani iki yüzlülükleri ve çifte standartları niye vardır? Çünkü bütün devletler bir yanda temsil ettikleri ilke ve değerler ile öte yanda (hükümetleri tarafından belirlenen) ulusal çıkarları arasında bir denge kurmaya çalışırlar ve bu onları kaçınılmaz olarak ikiyüzlülüğe ve çifte standarda götürür. Dolayısıyla: 1) Başkalarını ikiyüzlülük ve çifte standart ile suçlarken önce aynaya bakalım. 2) İlke ve değerleri savunurken ulusal çıkarları tehlikeye atmayalım.
SON VİDEO HABER
Haber Ara