Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

TIMETURK yazarlarının gündemi Mısır

Darbeci cunta katliamlarına devam ederken tüm dünyadan Mısır'daki darbe karşıtlarına destek devam ediyor. TIMETURK yazarları da bu insanlık katliamına sessiz kalmadı. İşte çok önemli bilgilere yer verildiği o yazılar.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-08-19 18:14:06

TIMETURK yazarlarının gündemi Mısır
TIMETURK / Haber Merkezi

Abdurrahim Şen

R4bi4, (4.) meydan okumanın üstesinden gelebilecek mi?


Uygarlıklar ve medeniyetler insan ömrüne benzetilir; doğar, yaşar, tıpkı insan gibi varlığını tehdit eden meydan okumalarla karşı karşıya kalır ve meydan okumaların üstesinden gelemezse ölür, tarih sahnesinden çekilir.

İslam ümmeti tarihinde üç büyük meydan okuma ile karşı karşıya kalmıştır. Bu meydan okumaların ilk ikisi İslam’ı devlet ve hatta ümmeti ile birlikte tarih sahnesinden silecek ölçekte olan haçlı seferleri ve Moğol istilalarıdır.

Haçlı seferlerinin Abbasi Hilafeti’nin başkenti Bağdat’ın Fatımîlerce ele geçirilmesi ve ardından Mısır’ın istila edilmesi sonrasında gerçekleşmiş olması dikkati calip önemli bir noktadır. İslam coğrafyasının içinde bulunduğu parçalanmışlık ve istikrarsızlığı fırsat bilen haçlı orduları Mescidi Aksa’ya kadar ilerleyip Müslümanların ilk mescidi, miracın mekanı bu kutsal beldeyi işgal ettiler. Tarihin benzerini görmediği ölçüde en şenî katliamlarını işleyen haçlı orduları yaklaşık doksan yıl boyunca Mescid-i Aksa topraklarını esaret altında tuttu. Ancak İslam ümmeti, içinden Salahaddin Eyyübi gibi yiğitler çıkartarak mukaddes Mescidi Aksa’yı haçlıların esaretinden kurtararak bu meydan okumanın üstesinden gelmiştir. Tarihe Hıttın savaşı olarak geçen bu zafer Salahaddin Eyyübi’nin haçlılarla işbirliği içinde olan Fâtımî devletine son verdikten sonra Şam ve Mısır’ı buluşturması, Şam ve Mısır ordularını birleştirerek Araplar, Türkler ve Kürtlerden güçlü bir ordu teçhiz etmesi ile gerçekleşmiştir. Haçlı orduları daha sonra Kudüs’ü istila etmek için defaatle sefer düzenlemişlerse de her seferinde Mısır’dan hareket eden ordular karşısında yenilgiye uğramışlardır.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Mehmet A. Tepe

Mısırdaki Darbe ve Rabia Meydanı 2. Kerbeladır


Tarih-teoloji-felsefe insanlığın üç önemli ana eksen bilimidir. İnsanlığın geçirdiği süreci anlamak ve bu üç ilimin denkleminden dünyaya bakmak hakikati ve mevcut dünya gerçekliğini anlamayı sağlar.

Tarih, insanın fiilleri ve söylemlerinin hatıratı iken teoloji insanların itikadı alanının pratikte karşılığına anlam verebilecek bir ilim felsefe-bilim ise T. Duralı’nın ifadesiyle tarif, tahlil ve terkibe dayanan bir anlama ilmidir. Bir sosyal bilimci bu üç bilime hakiki anlamıyla vukufsa dünyada olup gideni hakikatine yakın anlayabilir.

Bu özelliklere sahip ender düşünür-akademisyenlerden felsefe profesörlerinden biri kendisinden almakta olduğum derslerden birinde kerbela hadisesinin fars-yahudi iş birliğiyle gerçekleştirilen organize bir katliam olduğunu söylemişti. İyi okur olan biri olarak bu ilk kez işittiğim bir tespitti. Önemsenmesi gereken ve üzerinde kafa yorulması gereken bir tespit olduğunu düşündüm.

Bu tespitin karşılığının Mısır’da bire bir yaşandığını görüyorum. Manası ve maksatları bakımından Rabia meydanı müslümanlara yönelik operasyon olan 2. Kerbeladır. Akif’in dediği gibi tarih mısırda tekerrür etti/rildi. Mısır’da yine fars-Yahudi (çağdaş Yahudi-İngiliz (Amerikan) medeniyeti- ve yezid işbirliği sahnede. Bu operasyonda Sisi ve ona eşlik eden katil sürüsü sadece kukladan ibaret.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Abdülaziz Tantik

Diren Müslüman (İhvan) insanlık kurtulsun!

Tarihsel süreç bizi değerlerin hiçlenmesine taşıdı. Batılı değerler pragmatik yöntemlerle çürüdü ve umut olma özelliğini kaybetti. İslam ise Müslümanların yenilmişlikleri ve ataletleri yüzünden umut olmayı gündemleştiremiyordu. Yüz yıla dayanan en eski cemaat yapılarından biri olan İhvan-ı Müslimin hareketi Arap Baharı ile birlikte yeni bir siyasi sürece yöneldi. Mursi’nin cumhurbaşkanlığı süreci ve sonrasında meydana gelen askeri darbe ile Mursi’nin cumhurbaşkanlığından azledilmesi üzerine İhvan büyük bir özveri ile direnişe başladı. Mursi’nin azlinden hemen sonra sokaklara çıkan ve ciddi kalabalıkları toplayan İhvan, işgalci kuvvetlerin her türlü akıl, mantık ve meşruiyet zeminini berhava eden tutumları ile başlayan katliamlara rağmen sokakları ve direnişi bırakmadı. İhvan kadrolarının büyük bir acımasızlıkla çocuklarının öldürülmesi de onları direnişten vazgeçiremedi. Katliamların büyüklüğünü şöyle tanımlayabiliriz: Tarih boyunca hiçbir güç kendi evlatlarına, vatandaşlarına ve aynı toprakları paylaştığı insanlara karşı herhangi bir şiddet emaresi göstermediği halde böyle hunharca katledilmemiş ve camileri yakılmamıştır. Bu zulüm sadece köpekliklerini ispat sadedinde tasması başkalarının elinde olan kişilere elbette ki bunların da simgesi olan Sisi’ye nasip olmuştur.

Batı; demokrasi, insan hakları ve özgürlükler diyerek batılı değerlerin ne kadar önemli olduğunu vurgulardı. Ama hem Suriye hem de Mısır olaylarında sessiz kalarak insanlığın vicdanında mahkûm olmuşlardır. Bugünden sonra artık batılı değerler diye bir skalayı insanlığın vicdanı kabul etmeyeceği gibi bıyık altından da gülecektir. Demek ki demokrasi sadece batılı çıkarlara yaradığında iş görmektedir. O zaman onu bir değer olarak kabul etmek akla ve insafa sığmayacaktır. Doğu ise zaten sınıfta kalmıştı. Hem Rusya hem de Çin her iki olayda da sessiz kalarak zulme ortak olmuş ve Müslümanların vicdanında mahkûm olmuşlardır. Oradan da insanlığa bir değer oluşturacak vasat ve kültürel kodlar kalmamıştır. Geriye sadece İslam Dünyası kalmıştır. Onlar da bugüne kadar zulüm altında inledikleri için potansiyellerini harekete geçirmekte hep zorlanmışlardı. Ama bugün Mursi ve İhvan liderliği gerçek anlamda insanlığın ahlaki değerlerini yeniden inşa edecek bir çaba ve gayreti canları pahasına ortaya koymaktan kaçınmamakta ve süreç ilerledikçe sadece İhvan değil her aklıselim Mısırlı bu değerlere ortak olmakta ve sahip çıkmaya başlamaktadır.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ


Mesut Karaşahan

Sisi’nin iktidarı, Mursi’nin otoritesi

Mısır’da askeri cunta bir kez daha elini kana buladı. Kahire’deki Adeviye ve Nahda meydanlarında haftalardır devam eden darbe karşıtı barışçıl eylemleri sonlandırmak için 14 Ağustos Çarşamba sabahı katliam gerçekleştirdi.

Saatler geçtikçe şehit sayısı artıyor. İhvan-ı Müslimin kaynaklarına dayandırılarak telaffuz edilen son rakam yaklaşık beş bin. Şehit düşenlerin baş ve göğüs bölgelerinden vurulmuş olmaları, keskin nişancıların hedef gözeterek ateş ettiğini kanıtlıyor. Kimi göstericiler ise polis tarafından ateşe verilen çadırlarının içinde yanarak can verdi.

Katliam, yaygın gözaltı ve işkence vakaları biçiminde yürütülen sindirme operasyonunun İhvan’ı yeraltına inmeye ve şiddet yoluna başvurmaya zorlamak gayesi taşıdığı muhakkak. Cezayir’de 1990’larda icra edildiği üzere, maazallah, böyle bir durum darbecilere aradıkları herşeyi – meşruiyet görüntüsü, haklılık, güçlü olduğu sahada mücadele fırsatı vs.- sağlayacaktır.

Şu anki haliyle darbeci yönetimin çoğunluk nezdinde zaten olmayan meşruiyetinin iyice erozyona uğradığı söylenebilir. Nitekim geçici hükümetin başkan yardımcılığını yürüten Muhammed El-Baradey istifa etti. Generallerin gemisiyle daha fazla yol alınamayacağını, bu geminin yakında karaya oturacağını hissetmiş olmalı.


YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Haber Ara