Dolar

34,8730

Euro

36,6388

Altın

3.048,63

Bist

10.058,47

Türköne: Alevîlerin çözeceği Alevî sorunu

Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne: Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in devrim niteliğindeki sözleri, Alevî sorununun çözümü için önümüzde duran asıl yüksek duvarın aşıldığını gösterdi. Sözler gerçekten devrim niteliğinde ve tevile gelir, geri dönülebilir bir tarafı yok.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-07-30 05:30:05

Türköne: Alevîlerin çözeceği Alevî sorunu
Diyanet İşleri Başkanı, Alevîlerin kendi inançlarını kendi istedikleri şekilde yaşamaları gerektiğini söylüyor ve herkesin altına imza atacağı şu prensibi temel eksene yerleştiriyor: “Herhangi bir inanç grubu kendini nasıl tanımlıyorsa içinde inancın gereklerini yerine getirmek için toplandığı mekâna ne ad veriyorsa o öylece değerlendirilir.” Bu söz, bir Yargıtay içtihadında veya kanun metninde yer almıyor, Sünni İslâm’ın Türkiye’deki en yüksek temsilcisi tarafından söyleniyor. Böylece “Alevilik nedir?” sorusunun cevabını da, cemevlerinin ibadethane olup olmadığı tartışmasını da Diyanet, Alevîlere bırakmış oluyor. İşaretleri çoğalan yeni Alevî açılımı için çok önemli bir adım. Demek bu sefer çözüm çabaları doğru zeminde ilerleyecek. Diyanet İşleri Başkanı’nın verdiği bu hükmün gerekleri yerine getirildiği zaman Sünnilerin eseri olan bir Alevî sorunu kalmayacaktır. Bugüne kadar Alevileri ötekileştirip, onları belirlemeye ve sınırlamaya kalkanlar Sünniler olduğu için, bu adım gerçekten çok büyük bir adım. Diyanet İşleri Başkanı’nın bu sözleri ile, Alevîler üzerinde Sünnilerin, Diyanet üzerinden devlet destekli zorlama vesayeti sona ermiş oluyor. Sünni İslam, kendi sınırlarına çekiliyor; ama tam bu sınırda Alevilerin iki sorunu devreye giriyor. Birincisi, Alevîlerin Sünnilik algısı sorunu. Bir Alevî’nin Sünni inancın sınırlarını belirleme ve müdahale etme yetkisi olabilir mi? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Sünni vatandaşlar nezdindeki konumunu ve yetkilerini tartışmak, bu müdahalenin en kapsamlı olanı. Sünnilerin benimsediği bir kurumun Sünniler üzerindeki yetkilerini ve konumunu sorgulamak, Sünni inanca açık bir müdahaledir. Sünni vatandaşlar takip etmek üzere devlet tarafından meşruiyeti resmen tanınmış dinî bir otoriteye ihtiyaç duyar. Mesele devlet bütçesinden harcama yapmak ise inanca müdahale yerine, eşitlik ilkesi gereği kamu harcamalarının bütün inanç mensupları için yapılması talep edilebilir. Nitekim Alevî açılımı içinde bu talebin karşılanacağı görülüyor. Alevî kanaat önderlerinin sıklıkla tekrarladığı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması ısrarı, Alevîlerin Sünni sorununa dönüşüyor.

Rifat Başaran dünkü Radikal’de hazırladığı dosyada, Alevî-Bektaşî önderlerinin, Diyanet İşleri Başkanı’nın meseleyi çözen bu sözlerine verdikleri karşılıkları derlemiş. Karşılıkların neredeyse tamamı, inanca dair prensiplerin yerini tarihin uçsuz bucaksız tartışmalarının aldığını gösteriyor. Burada tam olarak ikinci sorun, yani Alevîlerin Alevî sorunu başlıyor. Tarihte ortaya çıkmış siyasî ihtilafları ve bu ihtilaflar etrafında takınılan tutumları bir inanç rüknü haline getirirseniz, meseleyi kendi içinizde büyütmeye başlarsınız. “Yavuz” ismi etrafında koparılan fırtına, tarihin siyasî ihtilafları ile bugünün inanç tartışmaları arasında geçen çözümü zor örneklerden biri. Hacı Bektaş Veli adını taşıyan vakfın başkanı, Diyanet’in kapatılmasını isterken köprüye Yavuz isminin verilmesini de eleştiriyor. Yavuz ismine itiraz edenlerin Yavuz’un Bektaşiliği hakkında iki çift kelam etmesi lâzım. Neden 1514’te bir Bektaşî ordusu ile bir Alevî ordusunun karşı karşıya geldiğini, Bektaşî padişahın Alevî şahını yendiğini hatırlamıyorlar? Sebep, bu ihtilafın inanç değil iktidar kavgası olduğu ve bugünün Alevî sorunu ile hiçbir ilişkisinin olmadığının ortaya çıkması olabilir mi? Yavuz, 1514’te de şimdi de benim padişahım. Bugün İsmail, İran’ın değil benim şahım. Yavuz sadece bir örnek, tarihin kapısından girince çözümsüz ihtilafları çoğaltmak ve Alevilerin Alevî sorununu büyütmek çok kolay. Artık Diyanet de devrede yok; Aleviler bu sorunu kendileri çözecek.

Kanuni döneminde, Belgrad Ormanı’na zincirlerle götürülüp katledilen binlerce Sünni Hamzavî dervişi nereye koyacağız?

NOT: Son yazıma, İnançer Hoca’nın sevenlerinden çok tariz aldım. Sufi gelenekte söyleyen değil, söylenen nazara alınır. Cerrahi geleneği, Türkiye’nin sağlam damarlarından. Maksadım İnançer Hoca’yı kırmak değildi. Tırnak içindeki sözlerin hiçbiri bana ait değildi.
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara