Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ahmet Hakan'dan Times yorumu

Dünyaca ünlü sanatçı ve aydınların Başbakan Erdoğan ve AK Parti hükümetini eleştiren Times'ta yayınlanan ilana hükümet cephesinden gelen tepkileri Hürriyet yazarı Ahmet Hakan 'İşte Sean Penn denilen adamın gerçek yüzü' başlıklı yazısında imzacılar arasında olan ünlü Hollywood yıldızının politik geçmişi ve muhalif kimliğini anlattı.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-07-28 13:17:30

Ahmet Hakan'dan Times yorumu

Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesindeki "İşte Sean Penn denilen adamın gerçek yüzü" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:


Başbakan Erdoğan’a ve AK Parti yetkililerine “Sean Penn” desek, ne cevap verirler?

Muhtemelen şöyle şeyler söylerler:

Times denilen gazeteye ilan verip bizi eleştirme cüretinde bulunan densiz alçağın teki.

Oscar ödülü aldım diye havaya girmiş kendini bilmezin biri.

Kendi ülkesinin yaptığı haksızlıkları görmeyip bizim buradaki küçücük bir arızayı mesele yapan hadsiz.

Kimin oyuncağı olduğunun bile farkında olmayan bir maşa.

Başbakan’a ve hükümet yetkililerimize haber veriyorum:

Yaptığınız bu değerlendirmeler süper eksik.

*

Çünkü Sean Penn denilen adam, melanetlerini sadece bizim hükümetimize karşı sergileyen bir adam değildir.

Bizim hükümetimize dil uzatma cüretini gösteren bu şahıs, hiç çekinmeden kendi hükümetine de dil uzatmasıyla meşhurdur.

Hatta bizim mazlum hükümetimize uzattığı dilin çok daha büyüğünü ABD hükümetlerine uzatır.

Koskoca Amerikan başkanlarına neler demiştir neler...

*

Bu adamın günahları saymakla bitmez:

11 Eylül üzerine çektiği kısa filmde “11 Eylül saldırısı, solan çiçeklerin açması gibidir... 11 Eylül oldu, çiçekler açtı” yaklaşımını ima edecek kadar radikal bir adamdır. (Fakat her ne hikmetse Bush bile bunu mahkemeye vermedi. Adama “Terörü övüyorsun” diyen çıkmadı. “Çabuk ağzını çalkala, çabuk kameranı kır” demek kimsenin aklının ucundan geçmedi. Amerika’nın Hüseyin Çelik’leri öylece sustular.)

Ülkesiyle ilgili, ülkesinin tarihi ve kültürü ile ilgili ağza alınmayacak laflar etti. Mesela şöyle dedi:

“Toprağı talan ettik, Kızılderilileri katlettik... Bu nesilden nesle sirayet etti. Bizim kültürümüz bir suç kültürüdür”. (Fakat ne hikmetse bu sözler üzerine “Sen nasıl benim atalarıma söversin ahlaksız adam” diyen çıkmadı... Amerikan savcıları harekete geçmedi. “Vay vatan haini vay” manşetleri atılmadı. Bu Amerikalılar da bir tuhaf canım.)

Gazete ilanı verip hükümetlere atarlanmayı çok sever bu adam... Amerikan başkanlarına gazete ilanlarıyla kafa tutar... Cukkayı alan gazeteler de basarlar bu adamın ilanlarını... (Nasıl bir düzense artık... Koskoca başkanlar ne bu adama, ne de bu adamın ilanını basan gazetelere tek bir laf bile etmezler.)

Ülkesi Irak’a çıkarma yapacak... Amerikan askerleri yolda... Ülkesinin askerleri ölüme gidiyor... Bu adam ne yaptı dersiniz? Ne yapacak? Gitti düşman ülkenin, yani Irak’ın yöneticileriyle bir araya geldi... Yani sizin anlayacağınız düşmanla resmen ve alenen işbirliği yaptı... (Fakat... Fakat... Amerika’da bunun hakkında tek bir dava bile açılmadı. “Vay sen nasıl gidip de düşmanımızla görüşürsün” diyen çıkmadı... Bir tek yapımcısıyla arası açıldı, o kadar... Ne iş yahu, ne iş?)

Oscar aldı bu herif... Tören vakti... Git, adam gibi heykelini al, ailene teşekkür et ve çekil değil mi? Yok, ille bir arıza çıkaracak. Ne yaptı? Tuttu olayı politik bir şova dönüştürdü, Oscar’ı siyasete alet etti. Koskoca Amerikan Başkanı’na laf çaktı... (Törene
katılanlar da bunu çılgınca alkışladılar iyi mi? Sanatçı milleti değil mi? Dünyanın her yerinde aynı... Hepsi hükümet düşmanı.)

Bunun bir de açlık grevi macerası var... Düşünebiliyor musunuz: Güya savaşa karşıyım diyerek koskoca Amerikan Başkanı’nın konutunun önünde, yani Beyaz Saray’ın önünde çadır kurup açlık grevi yaptı bu adam... Üstelik zavallı Susan Sarandon bacımızı da kandırıp onun da açlık grevine gitmesini sağlayarak... (Ne tazyikli su, ne biber gazı... Kimse ilişmedi bunlara... Kahrolası federaller müdahale bile etmediler bu adama... İşbirlikçi federaller! Alçaklar.)

*

Size bir şey söyleyeyim mi?

Bu Sean Penn’in akıllanıp yatışması, uslu bir vatandaş olabilmesi için...

Şöyle birkaç seneliğine bizim buranın vatandaşlığına geçmesi, bizim elimize düşmesi şart.

Bizim savcılarımızla tanışması, bizim adaletimizi tatması, bizim işverenlerimizle iş yapması, bizim fezlekelerimize maruz kalması, bizim tutukluluk sürelerimizi yaşaması, bizim Melih Gökçek’in komplo teorileriyle kafa tokuşturması falan gerekir.

İşte o zaman görür Hanya’yı, Konya’yı...

Ve bir anda mum gibi oluverir.

 

SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara