Star yazarı Elif Çakır'dan Gülen Cemaati'nin önemli isimlerinden gazeteci-yazar Cemal Uşşak'a sert bir itiraz geldi.
Uşşak'ın Radikal'den Ezgi Başaran'a yaptığı açıklamaları köşesine taşıyan Çakır, "devlet rantını yiyen Gülen Cemaati değil" sözlerine takıldı. Uşşak'ın sözlerinde "Madem bu rantı cemaat yemiyor o vakit AKP yiyordur" şeklinde bir ima olduğunu savunan Çakır "Yatıştırıcı değil kışkırtıcı, olabildiğince töhmet altında bırakan epeyce dışlayıcı ve bir o kadar da suçlayıcı bir cümle değil
mi?" diye sordu.
Elif Çakır'ın Star gazetesindeki "Devlet rantını yiyen Gülen cemaati değil!" başlıklı yazısı şöyle:
Yatıştırıcı değil kışkırtıcı, olabildiğince töhmet altında bırakan epeyce dışlayıcı ve bir o kadar da suçlayıcı bir cümle değil mi?
Ve gereksiz bir alınganlıkla ‘biz değiliz biz değiliz’ çıkışı.
Nasıl mı?
Öncelikle ortada sağlam bir rantın olduğunu ve hiçbir emek sarfetmeden cukkalayan, avantacı bir kesimin olduğunu da anlıyoruz bu cümleden.
Sonrasında çıkarlarından dolayı devletin (Bu AK Parti oluyor) dibinden ayrılmayan bu kesimden ‘Gülen cemaatinin de’ rahatsız olduklarını çakıyoruz.
Sonracıma bu ‘rant’ kelimesinin ne kadar kötü ne kadar rencide edici olduğunu fehmediyoruz ki ben de katılıyorum.
Sonra. Sonra asıl öldürücü darbe geliyor “Bizim arkadaşlarımız, çevremiz o rant yiyen kesimde yoklar. Düşünüyorum. Bakıyorum, biliyorum. Yoklar. Ama rant yiyenler var.” Haydaaa.
Şimdi o halde...
Yazının başlığını bir kez daha okuyup aklınıza ilk gelen cümleyi siz de sesli söyleyin.
Bakın ben ilk tepki sözümü söylüyorum.
Gülen cemaati değilse o halde kim?
A) İsmail Ağa cemaati
B) Menzil cemaati
C) İskender Paşa cemaati
D) Süleymancılar
E) Hiçbiri
Rant kelimesi ne kadar rencide ediciyse ‘biz değiliz ama varlar’ söylemi de o kadar incitici ve rencide edici olduğunu söylemeliyim.
Farkındayım, bu sözün kime ait olduğunu merak ediyorsunuz. Söyleyeyim. Başlığa çektiğim bu cümle Gazeteciler Yazarlar Vakfı’ndan Cemal Uşşak’a ait.
***
Geçen hafta Radikal’de Ezgi Başaran Bilgi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Aydın Uğur ile bir mülakat yaptı. 90’lı yıllardan bu yana sayısı ve hacmi arttığı düşünülen İslami burjuvaziyi konu alan (Sanki Türkiye’de gerçek anlamda burjuvazi varmış da İslami’si de eksik kalmış!) ve yeni sermaye sahiplerinin de siyasetin gerilmesinden (Gezi’ye gönderme) duydukları endişeyi dillendiren bir söyleşiydi!
Gidişattan sadece ‘modernlerimizin’ değil ‘nurjuvazimizin’ de endişeli olduğunu anlatıyordu Aydın Uğur. (Bilgi Üniversitesi şu günlerde pek bir üretkenler!)
Gülen cemaatine yakın işadamlarının da içinde yer aldığı İslamcı sermaye gruplarından oluşuyormuş nurjuvazi. Velhasıl dünün ‘yeşil-islamcı-anadolu-muhafazakar’ sermayesi oldu mu sana nurjuvazi?
Cemal Uşşak, canhıraş bir şekilde Ezgi Başaran’ı arayarak işte bu röportaja böyle itiraz ediyordu: Devlet rantını yiyen Gülen cemaati değil.
Bu arada...
Cemal Uşşak’ın röportajdaki “Hizmet hareketinin işadamlarından hiç kimse devlet imkanlarından faydalanmadılar. İhaleler almadılar. Devlet imkânları AK Parti döneminde kendilerine açık olmadığı için onlar TUSKON ile dışarıya açıldılar” sözü üzerine TUSKON Genel Başkanı Rızanur Meral’i aradım.
Nurjuvazi tartışması hakkında ve Uşşak’ın açıklamaları konusundaki düşüncelerini ve “TUSKON olarak ‘devlet ihalesine girilmeyecek’ diye bir şartınız mı var? Devlet ihalesine girmek bir ayıp mıdır, kusurlu kötü bir hal midir? Devlet ihalesine girmek devletten rant elde etmek midir? Helal kazanç değil midir?” diye sordum Rızanur Meral’e...
Meral, bu tür tartışmaların içinde yer almak istemediğini ve aslında yorum yapmak istemediğini söyleyip ekledi: “Devlet ihalesine girmek ayıp değil, hangi üyemiz giriyor girmiyor bunun çetelesini tutmuyoruz. Giren üyelerimiz de elbette var. Bizim ‘devlet ihalesine girmeyeceksiniz’ diye bir söylemimiz yok olamaz da. Öyle bir şartımız da yok. Kamuyla iş yapan üyelerimiz de yapmayan üyelerimiz de var. Ayrıca İslamcı sermaye İslamcı olmayan sermaye ayrımını doğru bulmuyorum. Bir avuç ülkede yaşıyoruz. 52 bin üyemiz var ve aynı zamanda başka STK’lara üyelikleri olanlar da var sonuçta. İhaleler herkese açık. Şartlar uygun olduktan sonra niçin girilmesin. Bu ülkenin daha önemli sorunları var. Lüzumsuz tartışmalar yerine el birliği içerisinde ülkemizi nasıl güçlendiririz, buna bakmalıyız” dedi. Nokta.
Benim anlayamadığım ise normalde ayrıştırıcı değil birleştirici, suçlayıcı değil kapsayıcı bir dile uslüba sahip olan Uşşak’ın neden ‘ayrıştırıcı’ bir dil kullandığı, neden ‘AK Parti’ye yakın isimler var onlar rant elde ediyorlar. Biz de biliyoruz’ suçlaması yaparak birilerini ‘töhmet’ altında bıraktığı...
Bu dil kendisine ‘Haydi söyle, kimlermiş o rant yiyenler’ sorusunun yöneltilmesini de kaçınılmaz kılar.