Hamas heyetinin Türkiye ziyaretinin önemi
Gezi Parkı fitnesine gaz verenler arasında, Mavi Marmara meselesinin artık bir özür ve “tazminat” diye zarflara konacak susturma paralarıyla kapatılması, Gazze’ye uygulanan ablukaya son verilmesi şartından vazgeçilmesi için dayatmada bulunanlar da var tabi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-06-23 08:02:51
Hamas Heyetinin Ziyareti
Filistin İslâmî Direniş Hareketi (Hamas) son dönemde bir diplomatik atak gerçekleştirdi. Bu çerçevede, henüz Gezi Parkı fitnesinin yol açtığı sisli hava dağılmadan Siyasi Birim Başkanı Halid Meşal ve Filistin Başbakanı İsmail Heniyye başta olmak üzere Hamas’ın siyasi biriminin bazı üyelerinden oluşan bir heyet Türkiye’yi de ziyaret etti. Hem Türkiye’nin hem de Filistin’in içinde bulunduğu şartlar açısından oldukça önem arz eden bu ziyaret güncel gelişmelerin gölgesinde kaldı. Ancak ziyaret günü beni Gazze’den dört ayrı medya organından arayarak yorum istemeleri Filistin’de bayağı önemsendiğini ve yankı bulduğunu gösteriyordu.
Öncelikle Filistin heyetinin söz konusu diplomatik atakta masaya koyduğu ve çözüm için destek aradığı meselelerin bazılarından özetle söz etmek istiyorum.
Birinci olarak; son Kahire Anlaşması’yla en azından bir sürece ve çözüm formülüne bağlanan iç ihtilaf ve bölünme meselesi ne yazık ki Mahmud Abbas’ın anlaşmaya uymaksızın, kendi kişisel kararıyla yeni hükûmet tayin etmesiyle tekrar tıkandı. Oysa söz konusu anlaşmada böyle bir atama yapılmaması ve seçime kadar, tarafların üzerinde anlaşacağı geçiş hükûmeti oluşturulması kararlaştırılmıştı.
Bu arada Abbas’ın Ramallah’ta yasalara ve Kahire Anlaşması’na aykırı olarak atadığı Rami El-Hamdullah hükûmeti de on beş günden sonra istifa etti. Onun istifasıyla ilgili Türkiye’deki medyaya yansıyan bilgi hatasını düzeltmek istiyorum. Bu hükûmetin 18 gün önce güvenoyu alarak işe başladığı söyleniyor. Oysa Abbas yönetimi parlamentoyu devre dışı bıraktığı için güvenoyu alma söz konusu değildir. Tamamen tayinle işe başlamıştır. Hamas’ın büyük çoğunluğa sahip olduğu parlamentoda, Abbas’ın yasaya ve diyalog anlaşmasına aykırı bir şekilde atadığı hükûmetin güvenoyu alması da zaten mümkün değildir.
Hamas ekibi, yürüttüğü diplomatik atakta diyalog sürecinin önünün açılması ve anlaşmanın uygulamaya geçirilmesi için destek arayışı içindedir.
İkinci önemli sorun, Gazze’ye uygulanan ambargo ve abluka devam ederken işgal devletinin Kasım 2012 saldırısından sonra kabul ettiği ateşkes anlaşmasına riayet etmeyerek yeni saldırılar gerçekleştirmesidir.
Üçüncü önemli mesele de son dönemde işgal yönetiminin Mescidi Aksa’yı ciddi şekilde tehdit eden girişimleri ve hem Kudüs’te hem de Batı Yaka’da yahudileştirme faaliyetlerini tehlikeli boyutlara çıkarmasıdır.
İkili ilişkilerin geliştirilmesi ve Hamas’ın Filistin halkının büyük çoğunluğunun desteğine sahip olduğu gerçeğinin uluslararası alanda görülmesi böylece bu halkı temsil hakkının itiraf edilmesi için destek arayışı da ziyaretlerin amaçları arasında yer alıyor.
Hamas’ın diplomatik girişimlerinden, özellikle Mısır ve Türkiye’yle ilişkilerini güçlendirmesinden rahatsız olan emperyalizmin derin güçleri heyetin Türkiye’den önce Kahire’yi ziyaret ettiği günlerde de orada fitnenin tansiyonunu yükseltmek amacıyla bu hareket aleyhine yalan fırtınası estirmeye başlamışlardı. Fakat sözü bayağı uzatmamız gerekeceğinden bu yalanların ayrıntısına girmeyeceğiz.
Gezi Parkı fitnesine gaz verenler arasında, Mavi Marmara meselesinin artık bir özür ve “tazminat” diye zarflara konacak susturma paralarıyla kapatılması, Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ablukaya son verilmesi şartından vazgeçilmesi için dayatmada bulunanlar da var tabii ki. Onlar Erdoğan’ın Gazze ziyareti kararından da son derece rahatsız ve onu bu kararından vazgeçmeye zorlamak için bütün kozlarını kullanmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla böyle bir dönemde Başbakanın Filistin heyetini kabul edip görüşme yapması bu konudaki dayatmalara boyun eğmediği mesajı taşıması açısından önemlidir. Biz bu tavrını Gazze’yi ziyaret kararından vazgeçmeyerek de göstermesini bekliyoruz. Başbakan Erdoğan’ın asıl uluslararası emperyalizmin ve siyonizmin derin güçleri karşısında dik durması, onların dayatmalarına eğilmemesi gerekir.
Malezya’dan Somali’ye, Yemen’den Tunus’a bütün İslâm coğrafyasında halklar meydanlara çıkıp “Dik dur eğilme, bu ümmet seninle!” sloganları atarken de kendisinden beklentileri budur. Çünkü maşayı tutan bileği yenmek için zorlamak lazım. Elindeki maşayı düşürmekle sorun bitmiş olmaz. O bilek kendine güvenirse aynı maşayı yeniden alır veya başka bir maşa bulur.
Ahmet Varol / YENİ AKİT
SON VİDEO HABER
Haber Ara