Biri bize bu koalisyonu açıklar mı?
Tuhaf bir eylem birlikteliği, süreci yönetemeyen hükümet, gaz kullanması noktasında ayrışan polis, ağaç kesmeden iktidar devirmeye giden bir eylem...Bu ülkede kim neyi tekrar dizayn etmek istiyor
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-06-01 15:36:55
TIMETURK / NEVZAT ÇİÇEK
Taksim’de ağaçların kesilmesi ve AVM protestosu olarak başlayan gösterilerin Erdoğan iktidarına karşı bugüne kadarki en büyük gösterilere dönüştüğü ifade ediliyor ama bunu söyleyenler geçmişte Genelkurmay eliyle bizatihi lojistik destekle organize edilen Cumhuriyet Mitinglerini unutuyorlar.
Cumhuriyet mitinglerini bir tarafa bırakırsak bu gösterilen çok büyük gösteriler olduğunu söyleyebiliriz.
Öncelikle belirtmek gerekirse elbette Ak parti eleştirilebilir, ancak hiç kimse AK Partiyi yıkmak gibi bir amaç ve eylemin içine bu tip gösterilerle girmemelidir.Bu eyleme ilk başlayanların da ben düşüncesinin bu olduğunu düşünmüyorum en azından bir bütün olarak böyle bir düşünce ortaya çıkmamıştı, ancak daha sonra yapılan müdahaleler ve özellikle sosyal medya örgütlenmesi eylemleri bu noktaya taşıdı. Taksim’den Tahrir çıkarmaya çalışanlar olduğu gibi, Taksim üzerinden siyaseti dizayn etmeye çalışanlarda bulunuyor.
Peki, Taksim’de olaylar bu derece devam ederken kim nasıl düşünüyor, eylemler nereye doğru gidiyor, kim nerede yanlış yapıyor buna beraber bir bakalım. Önce emniyet güçlerine bakalım:
Taksim’de yaptığım gözlemlerde aslında polisin de kendi içerisinde bu şiddetli gaz kullanımından dolayı bir tartışma yaşadığını gözlemledim.. Öyle ki bazı polisler “Göstericilerin derdi ağaç değil onların derdi Erdoğan bu nedenle biz bunlara asla izin vermeyiz” diyerek meseleyi çok içselleştirdiğini ifade ederken, diğer tarafta bazı polislerin de açılım ve Ergenekon operasyonlarını örnek göstererek, “Bunları şımartırsan böyle cerimesini çekersin” dediklerine şahit oluyoruz. Her iki grupta olaylarda yoğun bir gaz kullanımı ve şiddeti kendisine göre meşrulandıryor ve ne yazık ki “Ben devletim” tarzındaki anlayışla birleşen bu anlayış yoğun biçimde şiddet kullanmaktan ve gaz atmaktan çekinmiyor. Öfke de sahiplenme de göstericilerin üzerine gaz olarak geri dönüyor. Bunun dışında olaylara daha sağduyulu yaklaşılmasını isteyen emniyet güçleri de bulunuyor ancak bunlar seslerini çıkaramıyor ve onlarda ne yazık ki kızgınlıklarını kullandıkları gazla gösteriyorlar.
Bir emniyet yetkilisin de belirttiği gibi “Taksim’de bu kadar gaz kullanımının mübah ve caiz olduğu iddia eden bir anlayış yarın o gazın başkalarının da eline geçebileceğini hesaplaması gerekiyor… Mesele gaz kullanımına gerek olmayan bir ülke ortaya çıkarmaktır, biz ne yazık ki bunu başaramıyoruz” sözüdür
Göstericiler açısından da aslında bir sınıflandırma yapmak gerekiyor ki birinci grup ağaç kesilmesine karşı direnen grup ki bugün eylemlere baktığınızda bu grubun sesi ne yazık ki şuan çıkmıyor.
İkinci grup AVM yapılmasına karşı çıkan grup ki bunlar AVM yapılmasına ve ağaçların kesilmesine karşı çıkış nedenlerini kendi mecralarında çok güzel bir biçimde anlatıyorlar. Benim de kendime yakın gördüğüm bu grup sadece Taksim’de AVM’ye değil Türkiye’de oluşturulan AVM medeniyetine karşı çıkıyor. Bizim karşı çıkış sebebimiz doğal dengenin bozulması, iklimlerin ve giderek insanın “fıtratının” bozulmasıdır ki, “biz Müslümanlar” iktidarla, güçle, para, pul, mal, mülk, velâkin modern, liberal / kapitalist vahşiliklerin tümüyle imtihanımızı çok iç acıtıcı bir şekilde kaybetmeye doğru olduğumuzu görüyoruz. Bu nedenle AK Parti ve Müslümanların dünyaya söyleyebilecekleri “yeni şeyin” ne olduğu üzerine düşünmeleri gerektiğini bu projelerin taklitten başa bir şey olmadığını düşündüğümüz için karşı çıkıyoruz. Topçu Kışlasının bir kültür değeri olarak yapılmasını can-u gönülden destekliyoruz ama onun içerisinde, yanında, sağında veya solunda bir AVM yapılmasına asla karşı olduğumuzu tekrar belirtmek istiyoruz.
Üçüncü grup olarak Cumhuriyet Mitinglerindeki Kızılelma Koalisyonu gibi yeni bir Kızıl Taksim Koalisyonunda bir araya gelen CHP-İşçi Partisi-HEPAR-MHP-BDP vb siyasi oluşumların başını çektiği grup ki. Bunlar meseleyi bir AK Parti karşıtı gösteri haline getirip buradan bir “Bahar” oluşturma iddialarıdır ki bu genelde siyaset üretemeyen yapıların bir dayanağı olarak karşımıza çıkıyor. Geçmiş dönemde Orman yakılmasına sessiz kalan bir siyasi parti genel başkanının bugün Taksim’de bir araya gelmediği isimlerle ittifak yapıp aynı açıklamada bulunması tamamen ideolojik bir temelden ziyade AK Parti’nin iktidardan uzaklaştırılması noktasındaki bir birlikteliktir ki bunun çok ciddi karşılığının olmadığını sandıkta geçmişte gördük.
Ülkücülerin de Taksim Gezi Parkı’na destek vermesini de özellikle bir yere not etmek gerekiyor ki, ülkücülerin de AK Parti karşıtlığı üzerinden bir birlikteliğe tekrar adım attığını görüyoruz. Bu tür oluşumlar bir program birlikteliği etrafında bir araya gelebilseler, bu doğal yoldan gelişse kimsenin buna söz söyleme hakkı yok. Ama ortada bir program yokken, bir politika yokken sadece AK Parti karşıtlığı üzerinden bir oluşumda bulunmak demokrasiden ziyade oluşturulan ve dayatılan şartların politikasıdır.
Bu ülkede insanların hayatları üzerinden siyaset yapanların bu politikaların kendileri ve ülke hayrına olmadıklarını anlamaları gerekiyor. Bu bakımdan protesto edenler de asla şiddete başvurmamalı. Olay “terörizm” haline getirilmemeli. Taksim’deki gösterilerde 4 gündür ciddi bir ekonomik kayıpta söz konusu bu bakımdan çevredeki iş yerlerine, vatandaşlara zarar verecek boyuta taşınmamaları gerekiyordu gösterilerin. Ama üzülerek ifade etmek gerekirse bu normal bir protesto olmaktan çıktı ve tamamen bazı grupların başını çektiği bir hesaplaşma ve başkaldırıya dönüşmüş durumda. Bu bakımdan işin ucu daha fazla kaçırılmadan siyaset yapıcıların ve mecliste bulunanların daha sorumlu hareket ederek olayları şiddetten arınmış ve bitirilebilir bir noktaya taşımaları gerekiyor. Yok eğer geçmişin Cumhuriyet mitingleri ağaç bahanesi ile ortaya konmaya çalışılıyorsa bu noktada da yapacak bir şey yok.Bilal Sambur’un da dediği gibi o zaman Taksim Gezi Parkı eylemi “Ak Parti karşıtlığı temelinde yürütülen CHP-Nasyonalist-Militarist-Devletçi bir protestosu” karşımıza çıkıyor
Basının tavrı ne yazık ki bu notada hiç açıcı değil. Türkiye’de ne yazık ki her köşe, her manşet ideolojik bir savaş unsuru olarak kullanılmaya başlandı. Mesleğimizi kendi elimizle bitirdiğimizin farkında değiliz…Bu gösterilerde şunu da unutmamak gerekir ki yaşananlarda darbe özlemcileri kadar, provokatörler kadar hükümetin her uygulamasını kutsal ayet gibi savunan, iyiliği emretmeyip kötülükten sakındırmayan köşe yazarları ve genel yayın yönetmenlerinin de payı çok çok büyüktür. Bu bakımda AK Parti hayranlığının kör ettiği kişiler kadar AK Parti düşmanlığının da kör ettiği gözlerin açılması vaktidir. Diğer taraftan Bazı liberal aydınların ! Park eyleminden, iktidar mücadelesine dönüşen bir devrim çıkarma çabalarını ve tahriklerini ibretle izlerken ne istediklerini tam olarak anlatmamalarını da hayretle izliyorum.
Basının özellikle bu eylemi görmemesi kadar yanlış bilgi yayması geçmişin fotoğraflarını bugün kü gibi göstermeleri de elbette sorgulanmalıdır. Taksim Gezi Parkı eyleminde sınıf kalanların başında herhalde kendimizi saymamızın vakti geliyor da geçiyor. Basın bu ülkede ideolojik bir kamplaşma aracı olarak kurtulmadığı sürece ne yazık ki toplumdaki kamplaşmanın da bitmesini beklememek gerekiyor. Bir olayı görmemek objektiflik değildir, bir olayı görüp doğru aktarmak en büyük objektifliktir. Taksim eylemini görüp yanlış aktaranlar kadar, yönlendirme yapanlar kadar, görmeyenler de suçludur.
Esed'in katlettiği Suriyeli 100 bini aşarken üç maymunu oynayan, Roboski’de sesi çıkmayan, Batı ve Amerika, Türkiye'de iki günlük eylem için ayakta olmasını ve Batı medyasının da bunu manşetlerden indirmemesini de çok iyi tahlil etmek gerekmektedir. Oynanan oyun çok nettir Açılım sürecinin sekteye uğratılması, Suriye politikasında değişikliğe gidecek bir yolun açılması ve AK Parti iktidarının buna zorlanmasıdır amaçlanan.
Bu ülkede ne yazık ki sapla saman o kadar karıştırıldı ki bu eylemde de bütün her şey karıştı. Net biçimde tekrar ifade etmek gerekirse, AVM’ye, ağaçların kesilmesine geçmişte de karşı çıktığımız gibi bugün de karşı çıkıyoruz. Bu tip gösterilerde şiddet kullanarak, orantısız gaz kullanarak, AK Parti’nin devrilmeye çalışılmasına hayır diyoruz. İktidarlar normal seçimle gelip seçimle gitmelidir. AK Parti’nin dayatmalarına politika üreterek, demokratik hakkınızı şiddetsiz kullanarak karşı çıkarsanız biz de sizinle birlikte yanlış gördüklerimizle yanınızda oluruz. Ama ne olduğu belli olmayan ittifaklarla böyle bir birliktelikte karşınızda olmayı kendimize görev sayarız.
AK Parti faşist derken, Osman Pamukoğlu’nun temsil ettiği HEPAR, Doğu Perinçek’in temsil ettiği İşçi Partisi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, Devlet Bahçeli’nin MHP’Sİ Selahattin Demirtaş’ın başında bulunduğu BDP’de önce siz nasıl bir arada durduğunuzu bize anlatın, nasıl bir araya geldiğinizi açıklayın ki biz de hanginizin faşist hanginizin demokratik durduğunuzu ölçebilelim…
KISACA YANLIŞLARI YAZARSAK
1-Başbakan Erdoğan'ın bugün (Cumartesi) günü yaptığı açıklama ilk günün sonunda yapılmalıydı. Açıklamada yol genişletme çalışmalarının devam edeceği, Topçu Kışlasının yapılacağı, girişine daha sonra karar verileceği ifade ediliyordu. Polisin orantısız gaz kullandığı ve soruşturma için talimat verildiği ifade ediliyordu
2-Vali-Emniyet müdürü ve belediye başkanı kameraların önüne erken geçmeli sağ duyulu mesajlar vermeliydi
3-Polisin ilk günden itibaren bu kadar gaz ve şiddet kullanılmasının önüne geçilmeliydi
4-Olayı siyasi ideoloji haline getirenlerle, gerçekyen AVM ve ağaç için eylem yapanlar ayrılmalıydı
5-BDP lideri Demirtaş bugün yaptığı açıklamayı Osman Pamukoğlu gittiği zaman yapmalıydı
6-Basın olayları sansür yerine sağ duyulu ve uzkaştırıcı bir tarzda vermeliydi
7- " Üzerinde baskı hisseden herkes tepkisini gösterdi.."söylemini siyasiler düşünmedi
8- Sokak şiddeti de polis şiddeti kadar kabul edilemez, bunun üzerinden siyaset dizayn edilemez
SON VİDEO HABER
Haber Ara