Zerdüşt hakkında bilinmeyenler
Tarihçiler Zerdüştün ortaya çıktığı tarih hususunda ihtilaf etmişlerdir. Tarihçilerin çoğunluğunun üzerinde ittifak ettikleri husus ise Zerdüştlerin birden çok olmalarıdır. Birinci Zerdüşt Belhte ortaya çıkmış ve Purşespin oğludur. Huşeng onun izleyicisidir. Bazılarına göre, Huşeng odur. Ve ona Azerhuşeng de denilmiştir. Şahnamede anlatılan Hüsrev Perviz hikayesi bu görüşü destekler mahiyettedir.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-17 23:22:02
TIMETURK / Remzi Peşeng
Kürtlerin ilk çağlardaki, yani dağılma ve bu günkü topraklara göç etmelerinden önceki dönemlerdeki dini hayatları ve adetleri son derece karanlık ve bilinmemektedir. Ancak bu günkü topraklara geldikten sonra, ortaya çıkarılan tarihi eserlerden ve belirtilerden anlaşıldığı kadarıyla Ahuraya tapıyorlardı. Yani ışığa tapıyorlardı. Işığı dost biliyor, karanlıktan rahatsız oluyorlardı.
Çünük "Ahur" veya "Ahir" ateş demektir. Ahura ise ateş anlamına gelen "Ahur" ile gelen, gelmiş olan anlamına gelen “Aa” kelimelirinden türemiştir ve,” ateşten gelen gerçek” anlamını ifade eder.
Tıpkı Khuda=Khod+Aa (Huda) kelimesi gibi. Bu da Khod (kendi=öz) kelimesiyle “Aa” (Huda) kelimesinin birleşiminden ibarettir ve “kendi gelen”, “kendiliğinden gelen” anlamını ifade eder. ateşten gelen, bundan maksat, aydınlıktır. Kur’andaki karşılığı, “O doğurmamıştır, doğrulmamıştır”
Bu aydınlığa da Şid, daha sonra Şid-i Şidan demişlerdir. arapçası (Nur-ul Enwar) “Işıklar ışığı” dır. Bunu da evrenin rabbi kabul etmişlerdir. “Kur'andaki karşılığı “Allah göklerin ve yerin nurudur.”
Yavaş yavaş bu ışığa güç ve kudret niteliklerini de yakıştırmış ve "Ahuramazd" demişler. Yani "güçlü Rab" Çünkü "Mazd ,güçlü ve zorlu" anlamına gelir. Hala Hürmüzd veya hürmüz denmektedir. Mest kelimesinin de Mazd kelimesinhden bozma olma ihtimali vardır.
Kısacası Kürtler, kutsal gerçeğin "ışığın" mazharı olan ateşi kutsal bilmiş ve ona tapmışlar. "Ateş bilgidir" bilgiye tapmanın Kur’andaki karşılığı, “ Âdem’e bütün isimlerin öğretilmesidir”
Nitekim Heredot şöyle der: Muğlar, altı Mad ( Med ) kabilesinden birini oluşturuyorlardı ve ateşperestliği Kürtlere aktarmışlar. (Pirenya shf. 57)
Aynı şekilde güneş için de "Hur, Hurhoş, Hor ve Hurşid" isimlerini kullanmaları da bu yüzdendir. Çünkü güneş ışığın, aydınlığın gerçek mazharıdır. Ve bu yüzden de güneşi kutsal bilmiş, ona tapmışlardır. Bu bakımdan Kürtlere Hurşid perest güneşe taparlar olarak da isimlendirmişlerdir. (Kadim Kilise tarihi sh.301)
Ehur kelimesi maşuk, sevgili anlamına gelir. Ehura da aşık, seven demektir. Bu kelimelerin ikisi de ateş anlamına gelen ahuradan türemişlerdir. Zaten şairlerin teşbih ve istiarelerinde aşk cana düşen bir ateş olarak tasvir edilir. Kürtler Aşiretlerinin bir kısmı göçebe tabiatlı ve hayvancılık ile hayatını idame ederek yaşamlarını sürdürmektedir. Çok sayıda sürüleri olurdu ve düzlüklerde yaşarlardı. Soğuk ve sıcak bölgeler gidip gelirlerdi. Bir yerde yerleşik hayat yaşamaya yatkın değildiler. Hayatlarını sahip oldukları sürülerle, ormanlardan topladıkları meyvelerle, doğal yiyeceklerle sürdürürlerdi. Bütün servetleri, sığır, koyun, ve tavuk gibi şeylerden oluşuyordu. Bu da tamamıyla doğal bir hayat yaşadıklarının göstergesidir. Son zamanlarda şehirlere yerleştikten sonra da ziraatle, ağaç dikme işleriyle uğraşmaya başladılar. Her ailenin egemenliği o ailenin büyüğünün elindeydi. Daha sonra önemli meselelerin çözümünde kabile reislerine de başvurulurdu. Bazen topluluk olarak bir kralın egemenliği altına girmelerine karşın, sadece kabile reisleri kralla ilişkiye girerlerdi. Kral savaş, barış, vergi toplama ve ordu hazırlama gibi işlerde kabile reislerinin görüşlerine başvurur, onlarla istişare ederdi. Topluluğun iç meselelerinin çözümü ise bütünüyle kabile reislerinin, aksaçlıların elindeydi. Aksaçlılar her zaman kabile reislerinin yanında olurlardı ve baş gösteren meselelerle ilgili olarak görüşlerini dile getirirlerdi. Para ile işleri olmazdı. (Para anlamına gelen Pul sözcüğü, Asur kralı Pul’a izafeten kullanılmıştır. Krallar kitabı ll 15. bölüm ayet, 19, Günlerin tarihi kitabı l 5. bölüm ayet, 26).
Aralarında hiç bir şekilde mülkiyet mu¬amelesi olmazdı. Bütün ihtiyaçlarını malların mübadelesi (değiş tokuş) şeklinde giderirlerdi. Aldıkları mallara karşılık mal verirlerdi. Misafirlik yoluyla da birbirlerine yemeklerini yedirirlerdi. Kürtlerdeki misafirperverlik ve misafir bekleme geleneği de buradan geliyor. Bu geleneğin hala Kürtler arasında yaygın olduğunu görüyoruz. Giysileri evcil veya yabani hayvanların derilerinden yaparlardı ve son derece sade giyinirlerdi. Kadınlar ha-yatta erkeğin hemen yanıbaşında, onunla müşterek bir pozisyonda yer alırlardı. Silahları, ok, yay, gürz, mızrak, kılıç, hançer, kement vb. ibaretti.
Hürmüze ibadet etmeyi ailenin büyüklerine özgü kılmış ve onları “pir” diye adlandırmışlardı. Ailenin geri kalanı tapınma ve ibadet etme zahmetinden muaf ve rahattılar. Yavaş yavaş pirler hürmüze tapmayı büyücülüğe, gözbağcılığa, sihirbazlığa bulaştırdılar, çeşitli hurafeler ve yalanlar uydurdular. Nihayet M.Ö. 660 tarihinde Kürt düşünürlerinden biri olan son Zerdüşt Urmiye’de ortaya çıktı. Bu tür bozgunculukları ıslah etmek istedi.
Fakat pirler onun çağrısını kabul etmediler ve aleyhine faaliyetler yürüttüler. O da zorunlu olarak Belh taraflarına gitti ve orada mesajını insanlara iletmeye başladı. Daha sonra Sistan’da tebliğini iyice sağlamlaştırdı ve oradan tekrar Urmiye’ye döndü. Orada hiç bir engelle karşılaşmaksızın fikirlerini yaydı ve Ahura’ya ibadeti, her türlü gereksiz gösterişten uzak bir şekilde olmasını sağladı.
Araştırmacıların büyük çoğunluğu son Zerdüşt’ün Mad kökenli ve Medya’da (Madların ülkesi) ortaya çıktığını tasdik ederler. Kitabı Avesta’yı da ana diliyle, yani Mad dilinde yazmıştır.
M. S. 1. yüzyılın başlarında ölen yunalı coğrafya bilgini Esterabun “Eski İran” adlı eserinde diyor ki: “Parslar ve Medler birbirlerinin dillerini çok iyi bilirlerdi. Bundan da anlaşılıyor ki, Pars ve Med dilleri birbirlerine son derece yakındı. Tıpkı bu günkü Farsça ve Kürtçe dilindeki ortak yanlar gibi. Etnografya bilimi, ayrıca tarihlerin büyük bir kısmı, Mad dilinin Makri Kürtçesi olduğunu açıkça ifade etmektedirler. Nitekim Zendavesta da mad dilinde yazılmış. Bu yüzden avestanın dili Makri Kürtçesine son derece yakın veya makri Kürtçesinin ta kendisidir.
Bu teori, Hevart ve Darmis Tatar ve diğer bazı uzmanlar tarafından desteklenmiştir. Sonuç olarak Avestadaki Zerdüşt dili Kürt Madi dilidir. Farslar da o zamanlar bu dili kullanırlardı.
M. S. 338 tarihinde Ermenistan hükümranı Kürt asıllı Tirdad siyaset gereği Hiristiyanlığı kabul etti, ancak Kuhistan Kürtleri Hiristiyanlığı kabul etmediler, Zerdüştilik dinine bağlı kalmayı sürdürdüler. Bu tarihten itibaren Hiristiyanlık dini Hıristiyanlık ile Zerdüştilik dini arasında bir rekabet ve sürtüşme süreci başladı. Bu dönemde, 562 tarihine kadar Kürdistan ardı arkası kesilmeyen saldırılara maruz kaldı. 562 tarihinde adil Hüsrev (Enuşirvan) Lazikaya hareket etti. Bu seferinde Kürdistan’dan geçti. Daha sonra Hazar taifesini tedib etmek için hareket etmek istediğinde yine Kürdistan ve Ermeniye yolunu izledi. Her iki seferde de Kürtler büyük bir içtenlikle onun hizmetine koşmuş, ordusunun ihtiyaçlarını ve erzakını temin etmişlerdi. Bir dini benimseme hususunda da Kürtlerle Farslar birlikte hareket etmişlerdir. Zerdüş ve Hürmüzperestliği birbirlerine kabul ettirmiş ve İslam’a karşı savaşın başını da Kürtler çekmiştir. Sonraki dönemlerde, İslam’ı kabul etme hususunda da Kürtlerle Farslar birlikte müslüman olmuşlar.
Hatta şiilik mezhebinin kabul edilmesinde de bazı Kürtler Farslarla birlikte hareket etmişlerdir. Buna aşağıdaki Kürt aşiretlerini örnek gösterebiliriz: Lor, Kelhur, Şadurli, Badeli, Kereşolu, Bahtiyari, Gulyai, Sinaminli, Behirmaz, Belikan, Eşmişaret, Lek vs vs. Şu anda, yüzü aşkın Kürt aşireti şiidir.
Zerdüşt Kimdir ?
Tarihçiler Zerdüştün ortaya çıktığı tarih hususunda ihtilaf etmişlerdir. Tarihçilerin çoğunluğunun üzerinde ittifak ettikleri husus ise Zerdüştlerin birden çok olmalarıdır. Birinci Zerdüşt Belhte ortaya çıkmış ve Purşespin oğludur. Huşeng onun izleyicisidir. Bazılarına göre, Huşeng odur. Ve ona Azerhuşeng de denilmiştir. Şahnamede anlatılan Hüsrev Perviz hikayesi bu görüşü destekler mahiyettedir.
Ki bizim için eski dinden utanma yok
Cihana andolsun, Huşengin dininden iyisi yok
Bütünüyle adalet yoludur ve sevgi dini
Zamanın sayılıp akışına nazar etmekten ibarettir.
(Firdevsi)
Zend kitabı bu Zerdüştündür. Buna ayrıca birinci Zerdüşt te denir. (Zend kitabından bir kaç sayfanın parçalarından başka bir şey kalmamıştır.Bu Zerdüşt, yaklaşık olarak miladdan üç bin yıl önce ortaya çıkmıştır. Hz. Nuh (a) onun zamanında vefat etmiştir.
İkinci Zerdüştün bir diğer adı ise Feridundur. B uZerdüşt arap Dahhaka karşı inişten 3393 tarihinde isyan çıkarmıştır. Bu da yaklaşık olarak miladdan 2200 tarihlerine tekabül eder. Bazılarına göre, bu tarih M.Ö. 1378 dir. Bazı müsteşriklere göre, Feridun ve Kavanın Dahhaka karşı başkaldırmaları gerçekliği olmayan bir efsanedir. Hatta Kava, Feridun ve Dahhak adında birileri hiç bir zaman varolmamışlardır. Fakat Kavanın sancağının sonraki dönemlerde müslümanların eline geçtiğinde en ufak bir kuşku yoktur. Bunu, doğlu ve batılı bütün tarihçiler ve bizzat sözkonusu müsteşrikler de tasdik etmişlerdir. En son Zerdüşt ise, Kürt asılıl Zerdüşttür. Guştasp zamanında Urmiyede dünyaya gelmiştir.
Firdevsi onun hakkında şöyle der:
İlk Zerdüştün dokuzuncu kuşaktan torunu
Doğru sözlü peygamber Mehabad
Firdevsinin bu sözlerine rağmen Mad Kürtleriyle Meh abad arasında bir neseb bağı yoktur. kaldı ki Mehabaddan, Guştasb zamanına kadar bir kaç bin yıl geçmiştir. Yani, aradan bir kaç bin yıl geçmeli ki son Zerdüştbu sülaleden doğmuş olsun.
(Bkz. Debistan-i Zahib sh.5)
Tarihçilerin bu şekilde ihtilaf etmelerinin sebebi, kesinlikle Zerdüştlerin birden çok olmalarıdır. Nitekim Odokasis ve Aristo onun ortaya çıktığı zamanı, Eflatunun zamanından altı bin yıl önce olarak zikretmişlerdir. Bu da günümüzden yaklaşık olarak 8365 yıl önce demektir.
Yunanlı tarihçi Gzanitus onun doğum tarihini M. Ö. 1080 olarak zikreder. Bu da günümüzden 3018 yıl önce demektir. Zerdüştiler ise onun doğum tarihinin M. Ö. 660 olduğunu kaydetmişler. Zerdüşt dinin üzerine yapı¬lan araştırmaların uzmanı kabul edilen Mr. Jakson şöyle der: Zerdüşt M. Ö. yedinci yüzyyılın ikinci yarısında dünyaya gelmiştir. M. Ö. altıncı yüzyılın birinci yarı-sında ölmüştür. Bu da bizzat zerdüştilerin söyledikleriyle örtüşmektedir. Zübdet-us-Sahaif adlı eserde Zerdüştün doğum tarihi M. Ö. 378 olarak geçer. Herhalu karda son Zerdüşt, yani Kürt asıllı Zerdüşt, başta Sergan Malcom tarihi sh.27 olmak üzere Mesudi, Hamza İsfahani, Yakut Hamevi, Kazvini, Ebul Feda, İbni Fakih, Belazuri ve Hordabih gibi tarihlerde belirtildiği gibi bu günkü Urmiyede doğmuştur.
Zerdüşt Betirsebin oğlu, o Keydarın oğlu, o Aryakın oğlu, o Agendin oğlu, o Agirin oğlu, o mamirin oğlu, o Hezerbanin oğlu, o Esbitmanın oğludur. Guştasb M. Ö. 660 tarihinde doğmuştur. (*Guştasbın doğum tarihi Takvim-ut Tevarihte (inişten sonra 4908)M. Ö. 668 olarak geçer.. Asar-i Acem adıl eserin 111. sayfasında inişten sonra 4993 olarak geçer. Dolayısıyla Tus’un saltanatına denk düşmektedir.)
Guştasb Zerdüşütün dininin yayılmasına yardımcı olmuş ve kendisi de bu dine girmiştir. Zerdüşt dininin yayılmasını teşvik etmesinden dolayı Guştasbın ismi önplana çıkmıştır. Yoksa, Belhin kumandanlarından biri olmaktan öte bir etkinliği sözkonusu değildi. Keyan sülalesinden Tus’un Akbatanda birinci Zerdüştün dininin yayılmasını ve yerleşmesini desteklemiş olması, Guştasbın son Zerdüştün dinini desteklemesi için ilham kaynağı oluşturmuş olsa gerektir.
Sözünü ettiğimiz Guştasb Kiyanların soyundan gelir. Key Liherin oğludur. O, Key Arcan ın(Ervend şah) oğlu, o Key Manuşun oğlu, o Key Aponun, o Keyler hanedanının ilk kıralı Keykubad-ı Kürt’ün oğludur. "meşhur Keykubad Kürttür."
Firdevsinin dediği gibi otuz sekiz oğlu vardı. Otuz sekiz dağ kahramanı ve ova atlıları yani. (*Guştasbın oğullarından biri Behmenin babası İsfendiyardır. İsfendiyar, Lor, Bahtiyari ve Uraman Kürtlerinin büyük atasıdır.) Guştasb M. Ö. 668 tarihinde Belhin komutanı olmuştur. Asıl adı Heyştasbdır. Keyan sülalesine mensup olduğu için başına büyük anlamına gelen Key sözcüğü gelmiş, böylece Keyheyştasb olmuş. Zamanla çok kullanımdan dolayı Guştasba dönüşmüştür.
Bazı tarihçiler, Guştasbı, M. Ö. 10. asrın sonlarında ölen son Pişdadi kıralı Gurişasba ile karıştırıyorlar. Bazıları da M. Ö. altıncı asırda ölen Hahamenişi kıralı Viştasb veya Hiyştasb ile karıştırıyorlar.
Guştasbın veziri, yardımcısı Camasb, Zerdüştün kızkardeşi Purçist= Bercis ile evlenmiş, kardeşinin kızı Ahuru da Zerdüşte vermiş. Bu değiş tokuş (berdel) Camasbın da Zerdüşte yardım etmesine neden olmuştur. Tarihçiler, Kürt Zerdüştten sadece yüz yıl sonra dünyaya gelen Heredotun, tarihinde ondan hiç söz etmemiş olmasını hayretle karşılıyorlar.
Remzî Pêşeng
Twitter: remzipeseng
Mail: remzipeseng
med döneminde Zerdüşt
SON VİDEO HABER
Haber Ara