Kitabeleri kayıt altına alıyorlar
Japon profesör Kayoko Hayashi ve Prof. Dr. Hatice Aynur, beş yıldır ‘Osmanlı Bina Kitabeleri’ adlı bir internet projesi hazırlıyor. Amaçları, son yıllarda hızla artan kitabe yayınlarına rağmen kapsayıcı ve tutarlı bir veri tabanının eksikliğini gidermek.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-06 09:12:34
Japonya nere, Türkiye nere… Aramızda 9 bin km var. Uçakla yolculuk 11 saat sürüyor. Bize oldukça uzak ve gidilmesi meşakkatli bir coğrafya… Fakat Japonlarla gönül bağımız çok eski. Yine de Tokyo’nun bir mahallesinde doğup büyümüş bir Japon’un Osmanlı uzmanı olmasını, doktora tezini Fatih dönemi vakfiyeleri üzerine yazmasını, ülkesinde Osmanlıca öğretmesini, bu da yetmiyormuş gibi Üsküdar’ı avucunun içi kadar iyi bilmesini, camileri; isimlerine, sokaklarına hatta kitabelerine kadar ayrıntılı anlatmasını şaşkınlıkla karşılamayalım da ne yapalım? Üstelik eşi de dilimizi çok iyi konuşan bir Türkolog (Tooru Hayashi), kaybolan Türk lehçesi eynü/aynu dili uzmanı.
Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kayoko Hayashi elbette sıradan bir Japon değil. Bir tarihçi. Uzmanlık alanı Osmanlı tarihi. Özellikle de kitabeler. Bir haftadır İstanbul’da olan ve dün memleketine dönen Hayashi’yi saatler süren uçak yolculuğuna aldırmayıp yılda birkaç kez ülkemize geliyor, İstanbul Şehir Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hatice Aynur ile beş yıl önce başladıkları projeleriyle ilgili görüşmelerini halledip geri dönüyor.
Hayashi’nin bu kez Üsküdar Topbaşı Caddesi’ndeki, kendisinin ifadesiyle Çinili Camii’nin biraz sağında kalan kocaman külliyeli Atik Valide Camii’nin kitabesi üzerine bir randevusu vardı. Görüşmesinin amacını anlatmadan sanki kendi atalarının bir eserinden bahsediyormuş gibi ekliyor: “Restore ediliyor burası, inşallah çok güzel olacak.” Aynur, kitabelerin eksik bilgileri tamamlamanın her zaman kolay olmadığını, bazı kurumların kendilerine zorluk çıkardığını söylüyor. Böyle zamanlarda devreye Kayoko hanım giriyor. Aynur, “Caminin eski kitabesi kayıp, onu bulmak için kaç kere gittik ama olmadı. Kayoko hanımın dün yaptığı görüşmeden sonra kitabenin 10 yıl önce çalındığını öğrendik. Şimdi bu notu siteye düşeceğiz.” diyor.
Osmanlı Bina Kitabeleri adlı internet projesi (www.ottomaninscriptions.com), son yıllarda hızla artan kitabe yayınlarına rağmen kapsayıcı ve tutarlı bir veritabanının eksikliğini gidermek amacıyla 2009’da hayata geçirildi. Proje Osmanlı döneminde inşa edilen tarihi yapılara konulan bütün kitabeleri içeriyor. Osmanlı kitabeleri için böylesine büyük ölçekli bir çalışma ilk kez yapılıyor. Hatice Aynur ve Kayoko Hayashi dışında Chicago Üniversitesi Tarih Bölümünden Doç. Dr. Hakan Karateke de projenin içinde. Projeyi Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu destekliyor. Aynur, 1998’de Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi Türkoloji bölümüne hoca olarak gidince Hayashi ile tanışmış ve ortak ilgileri olduğunu fark edince kitabelere odaklanmışlar. Projenin ilk beş yılında (2009-2014) İstanbul, Edirne ve Bursa kitabeleri kayıt altına alınıyor. Öncelik tabi ki İstanbul’un. Daha sonra Bursa, Edirne ve nihayet bütün dünyadaki Osmanlı dönemi kitabeleri sistematik bir şekilde siteye eklenecek.
Beş yıl içinde 5 bin 200’e yakın kitabe siteye aktarılmış. Ancak biz şu anda 477 kitabenin kimlik kartını okuyabiliyoruz. Gerçi sitede Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden olduğu gibi Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Yunanistan, Irak, İsrail, Kıbrıs, Macaristan, Mısır, Moldova, Romanya, Suriye ve Suudi Arabistan’dan da kitabeler bulunuyor fakat bilgileri eksik olduğu için kullanıcılar göremiyor.
Sitedeki kitabelerin yüzde 82’si İstanbul’dan derlenmiş, İstanbul kitabelerinin de 900’den fazlası çeşme ve sebil, 700’e yakını cami ve 200 kadarı ise tekke, kütüphane, hamam, karakol, nişantaşı ve benzeri binalara ait. Sadece Topkapı Sarayı koleksiyonundan 200 kadar kitabe var.
Osmanlı Bina Kitabeleri sitesinin altyapısı Japonya’da hazırlanıyor. Fotoğraf çekimleri ülkemizde yapıldıktan sonra Japonya’ya gönderiliyor, okunmayan kitabeler bilgisayar ortamında okunur hale getiriliyor. Sonra Hatice Aynur ve Hakan Karateke tarafından onaylanan kimlik kartı ekleniyor. Kimlik kartı çok önemli. İki dakikada hazırlanan bir şey değil. Kaynak araştırması epey uzun. Diyelim ki, Bostancıbaşı Derbendi Menzil Çeşmesi’nin önündesiniz, kitabesini okumak istediniz, Osmanlıcanız yok. www.ottomaninscriptions.com’a tıklayarak kitabeyle ilgili ayrıntılı bilgi öğrenebiliyorsunuz. Kitabenin konulduğu yapıyı kim, hangi tarihte, kimin adına ya da niye yaptırmış, üzerindeki hat’ın türü, tarih beytinin ebced hesabı, binanın yerini gösteren Google haritası, binanın dolayısıyla, kitabenin etrafındaki manzara... Yani kitabenin dünden bugüne kadar geçirdiği bütün aşamalar kaynaklar taranarak tespit ediliyor.
Hem araştırmacıların hem meraklıların işine yarayacak bu çalışmada Japon tarihçisinin emeğinin olması ve 9 bin km uzaktan gelip açılmayan kapıları açması ne kadar manidar! Aynur ve Hayashi’nin, tarihini, kültürünü seven, sahip çıkan okurlardan bir ricası var: “Siz de etrafında gördüğünüz kitabelerin fotoğraflarını bize gönderin.”
Selanik’teki Topçu Kışla Camii
Osmanlı Bina Kitabeleri projesinin insanlarda bilinç uyandıran bir yanı olduğu muhakkak. Birkaç örnek verip konuyu noktalayalım. Ekip, önce Bostancı’da oturan bir kültür meraklısından mail almışlar. Evinin yakınlarındaki kitabeyi (Bostancıbaşı Derbendi Menzil Çeşmesi) sitelerine eklemelerini istemiş ve elbette bu isteği yerine getirilmiş. İkinci mail Büyükada’daki Meziki Oteli’yle ilgili. Birkaç sene önce açılan otelin bahçesinde de bir kitabe mevcut. Osmanlı Epigrafisi semineri öğrencilerinden biri Hatice Aynur’a fotoğrafını ulaştırmasıyla esasında bir ilkokulunun kitabesi olduğu saptanmış. 1283 (1866-67) tarihli bir sıbyan mektebi. Üçüncüsü ve bizce en önemli mail 30 Mart 2013’te Selanikli belediye görevlisinin gönderdiği “Bu binayı restore edeceğiz. Üzerindeki kitabeyi okur musunuz?” başlıklı mail. Askerî alandaki binanın, Osmanlı döneminde Topçu Kışla Camii olduğu biliniyor. Kitabesinde yazdığına göre 1836 doğumlu Selanik Valisi Hasan Fehmi Paşa eşi Feride Hanım için yaptırmış ve kitabesine ‘bu cami eşimin namı hatırlansın/unutulmasın’ diye yazdırmış.
Kitabe kartları nasıl hazırlanıyor?
Kitabe kartları hazırlanırken dört farklı grup birbiriyle koordineli şekilde çalışıyor. Bir grup İstanbul’u semt semt gezerek bütün kitabeleri fotoğraflıyor. (Nihan Özyıldırım). Diğer bir grup resmi çekilmiş olan kitabelerin metinlerini bilimsel çeviriyazıya aktarıyor, ikincil kaynakları tarıyor, ebced hesaplarını yapıp divanları tarayarak aynı yapıya düşürülmüş tarih manzumelerini toparlıyor (Abdullah Karaarslan, Abdullah Uğur, Esra D. Dilek, Habibe Yastıkçı, Nazlı Vatansever, Madoka Morita).
Ağ sayfasında bir kitabenin dosyasında bina kartı ve kitabe kartı olarak iki farklı bilgi ekranı var. Bina kartında binayı yaptıran kişi hakkında bilginin yanı sıra binanın mimarî özellikleri, konumu, yapım ve restorasyon tarihleri mevcut. Google destekli bir harita yardımıyla binanın ve kitabenin bulunduğu yerin coğrafi koordinatları araştırmacılar tarafından tam olarak tespit edilebiliyor. Kitabe kartında ise kitabenin metninin çeviriyazısı, ebced hesabı yapılan dize Arap harfleriyle yazılı. Kitabenin vezni, hattatı, hangi hat ile yazıldığı gibi bilgiler de bu sayfada. Diğer bir grup ise Osmanlı Bina Kitabeleri Projesi’nin internet sitesi ile ilgileniyor, varsa hataları düzeltiyor, resimlerle metinlerin doğru şekilde eşleştiklerini kontrol ediyor. (Fatma Meliha Şen, Ali Emre Özyıldırım). Bütün bu işlemlerden sonra bir denetleyici grup tarafından kartlar kontrol edilerek internet ortamında kullanıma açılıyor. (Hatice Aynur, Hakan Karateke, Kayoko Hayashi).
Kutu
Kayoko Hayashi: “Osmanlı’nın kültür tarihi pek bilinmiyor”
“Tokyo Üniversitesi’nde Tarih okurken 1984’te doktora öğrencisi olarak Türkiye’ye geldim. Burada 2,5 sene kaldım. İstanbul Üniversitesi’nde hem okudum hem de arşivlerde çalıştım. Alanım Osmanlı tarihiydi. Klasik dönemi özellikle. Genel olarak Türk tarihine genel olarak ilgim vardı; Orta Asya filan. Ama en sonunda Osmanlı’ya karar verdim. Çünkü değiştikti benim için ve Japonya’da bilinmiyordu. Türkiye’yi ve İstanbul’u ve buradaki yaşamı çok sevdiğim için bugüne kadar seve seve çalışmalarıma devam ettim.
2,5 sene sonra Japonya’ya döndüm, okumaya devam ettim, Fatih Sultan Mehmed vakfiyeleri üzerine tezimi yazdım. Ondan sonra da aynı üniversitede asistan oldum. Dört sene çalıştım. Aynı dönemde Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi’nde ilk olarak Türklük Araştırmaları Bölümü açılınca oraya doçent olarak geçtim. Devlet üniversitesi burası. Oldukça iyi bir üniversite. Fransızca, İngilizce Arapça dillerinde eğitim eskiden beri var. Ama Türklük Araştırmaları Bölümü yeni açılmıştı. Beş sene geçtikten sonra devlet bize yabancı hoca kadrosu verdi ve Hatice Aynur ülkemize geldi ve biz de böylece tanışmış olduk.
Osmanlı’nın kültürel yönü bana göre pek bilinmiyor. ‘Osmanlı kuvvetliydi, Viyana’nın kapılarına dayandı’ hep bunlar konuşuluyor. Elimizdeki kitabelerin çoğu 18. ve 19. yüzyıla ait. Sanki o dönemde hiçbir şey yapılmamış gibi bir hava var. Aslında kültürel anlamda Osmanlı’nın zengin bir dönemi olduğunu düşünüyoruz. Her yeri şiirle süslemişler mesela.”
Kutu
Hatice Aynur: “Hedefimiz bütün dünyadaki tüm Osmanlı kitabelerini kayıt altına almak”
“1997-1998 öğretim yılında Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi Türkoloji çalışmaları bölümüne Türkiye’den hoca olarak gittim. Bir yıllığına. O dönemde Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümündeydim. Orada Japon öğrencilerine temel olarak modern Türkçe öğrettim. Arada Osmanlı Türkçesi ve modern Türk edebiyatı öğrenmek isteyenlerle de çalıştım. Çocuklar çok çalışkandılar. 2007-2008’de, yani on yıl sonra tekrar gittim ve bir yıl kaldım Tokyo’da. İkinci gidişimde Kayoko hanımla ortak ilgilerimiz olduğu fark edince bu projeyi konuşmaya başladık. Sonra Kayoko hanım, bir sene sonra bir yıllığına tekrar İstanbul’a geldi. O zaman Hakan bey de İstanbul’daydı ve birlikte projeyi başlattık. Bu projeyle Osmanlı döneminin başka bir tarihini, kültürünün ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Bu projenin hedefi bütün dünyadaki Osmanlı eserlerindeki kitabeleri bir araya toplamak. İstanbul’da restore edilen fakat sorunlu olan kitabeleri bize gönderiyorlar. Mesela Eyüp’teki Sokullu Mehmed Paşa Çeşmesi’nin kitabesinin okunmasına katkımız oldu. Restorasyon bittikten sonra kitabenin son halini bize gönderecekler, siteye ekleyeceğiz.”
SON VİDEO HABER
Haber Ara