TIMETURK/Azmi Bişara
- Nihayet yabancı müdahale oldu. Fakat Mali’de ve İslamcılara karşı oldu. Rejimin Amerikan yardakçısı olmakla suçladığı İslamcıların olduğu Suriye’de değil.
- Bazı gözlemcilere düşünmek için duraksadıkları bir nokta: Kaddafi’ye karşı Libya’da yabancı askeri müdahaleye karşı çıkanlar Mali’deki askeri müdahale hakkında sessiz kaldı, hatta bazıları destekledi. Bunun görülmedik bir şey olmadığını söyleyeceğim zira yabancı müdahaleye dair yaklaşımlar asla prensibe değil her zaman çıkarlara dayalıdır. Bu ABD’nin Kore yarımadasında ve Vietnam’daki müdahalesine; Rusya’nın Çekoslovakya ve Afganistan’daki müdahalesine ve son olarak Amerika’nın Irak ile Afganistan’daki müdahalesine uyarlanabilir. Suriye’de bu türden müdahaleye karşı çıkan –ya da daha çok bu tür müdahalenin kendilerine ona karşı çıkma fırsatını verdiğini tasavvur eden–taraflar, geçmişte açık ya da gizli Irak’ta emperyalist müdahaleleri desteklemişlerdi. Aynısını alenen Afganistan’da desteklediler ve şimdi Suriye’de (var olmayan) müdahaleye karşı çıktılarını iddia ediyorlar.
- Suriye’deki Batılı oyun ikiyüzlü ve kirli. Devrimi desteklediklerini coşkuyla anlatırlar ki böylece gerçek anlamlı bir destek vermeden içine sızabilsinler. Devrim içindeki ajanlarının onlar için hiçbir şey vermeden çalışmasından Batı ne kaybeder ki? Birçok başka durumda doğru olduğu gibi Suriye muhalefetinin safları arasında yabancı müdahaleye dair tartışma beyhude ve abestir. Diğer durumlarda olduğu gibi bu abeslik sonu gelmez sitemler ve siyasi deneyimsizlikten doğar.
- Esed rejiminin gücünün ana kaynağı şu an için tek bir küresel erk kampından geliyor ancak rejimin sınırsız şiddet kullanmasına izin veren diğer kampın sessizliğidir. Yegane çizilen sınır kimyasal silahların kullanımıdır. Bu dahi farazi bir sınırlamadır. Rejimin Suriye şehirlerine karşı halihazırda kullandığı silahların yıkım gücü kimyasal silahların çok çok ötesindedir. Kişisel olarak Suriye’nin belirsiz geleceğini saran –bir zamanlar dengelenen– İsrailli korkularının ve Irak fiyaskosunun ardından bölgeye yönelik herhangi bir müdahaleye dair Amerikan ihtiyatının Suriye’nin yıkımıyla ilgili daha geniş uluslararası suç ortaklığının bir parçası ve bölümü olduğundan şüphem yok. Bunu rejimin en önemli güç kaynağı olarak tanımlamamın nedeni enformasyon devriminden beri hiçbir rejimin kendi halkı üzerinde güç kullanmak için bu kadar başıboşluğu olmamıştı. Eğer uluslararası güçler Esed’in şiddet kullanımıyla ilgili, sadece uçuşa yasak bölge bile olsa, sınırlar koysaydı o zaman rejimin mezhep-odaklı desteği dahi zeval bulurdu.
- Rejimin şiddet kullanımı Esed’in iktidarı bırakması çağrısı yapan ülkelerin paçayı kurtarmasına izin vermiyor. Bunun yerine halihazırda kullanılan şiddet, rejimin bıraktığı herhangi bir uluslararası ya da bölgesel siyasi meşruiyeti de harcadı. Bu rejiminin dahili meşruiyeti demek değildir ki o çok uzun süre önce dönüşü olmayan noktayı geçti.
- Sonuçta Suriye rejiminin şiddet kullanma yeteneği tükenecek. Uluslararası iğrenmeden değil Suriye halkının azmi, fedakarlıklarının metaneti ve rejime karşı savaşacak güçler çıkarmayı sürdürmeleri sayesinde bitecek. Bu insanlar, hava bombardımanlarını savuşturacak yollar bulacak kadar davalarında meşrulardır.
- Suriye halkının zaferi, uluslararası eylemsizlik ortasında ve birkaç Arap ülkesinin desteğiyle (tam olarak bir ya da iki tanesi) gerçekleşiyor. O destek dahi güç bela direnişlerini sürdürmek için gerekli asgari ihtiyacı karşılıyor ki bu da krize-duçar insanlara bir rahatlama olarak gidiyor. Tüm bunlar hatırlanacak. Ancak rüzgar tersine döndüğünde dünya ülkeleri milli mücadelenin kazanımlarıyla ceplerini doldurmak için sıraya girecekler.
*Filistinli ünlü düşünür ve İsrail parlamentosundaki eski Hıristiyan arap milletvekili.
Bu makale Oğuz Eser tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.