TIMETURK / Gian Marco Liuni
Selefi-Cihat organizasyonu Nusret Cephesi’nin popülerliği hızla artıyor. Washington grubu “terörist örgüt” diye yaftalar yaftalamaz, Nusret’in Esed’den ülkenin bağımsızlığını kazanmak için yaptığı kahramanlıkları ve cesaretini yücelterek binlerce kişi İdlip, Halep ve Şam’da gösteriler yaptı. Böylesi bir taban desteği Batı için en dehşetli şeydir zira grup Suriye’de İslami halifelik tesis etmek istiyor ve bunu gerçekleştirmek için El-Kaide benzeri taktiklere başvuruyor.
Bu yüzden mesele Nusret’in nasıl böylesi yankı, takdir ve yaygın meşruiyet kazanıyor olmasıdır. Suriyeliler İslami bir devlet mi istiyorlar? İşin doğrusu böyle olduğunu varsayarsak Suriyelilerin kısa-vadeli etkili bir kurtarıcı ihtiyacı ile barış zamanında böylesi radikal bir ajanda takip etme isteği arasındaki ilişkiyi fazla büyütmüş olacağımızdır. Nusret Cephesi popülerliğini rejime karşı en etkili askeri operasyonları yürütürken sivillerin temel ihtiyaçlarını adresleme yetisinden alıyor. Fakat bu onların ideolojik amaçlarının çoğunluğun bu kanlı çatışmadan çıkmasını isteyeceği türden bir Suriye’yle örtüştüğü anlamına gelmiyor. Sert söylemin popülerliği sadece geçicidir. Nusret cihatçılığının nasıl –Suriye Sünnileri arasında anaakım siyasi ideoloji olduğu söylenen– ılımlı İslam düşüncesine cazip geldiğini anlamak için değerlendirilmesi gereken birçok nokta mevcuttur.
Her şeyden önce Nusret Cephesi, Şam’daki uzantısı hariç tamamen Suriyelilerden oluşmuş çok az sayıdaki güçten birisidir. Grup bağımsızlığı ve sayıdan ziyade kaliteyi bir araya toplamaktadır. 40 binden fazla savaşçı toplamayı amaçlayan Şükür El-Şam ve Tevhit Tugayları’nın aksine yabancı “güce” başvurma ihtiyacı duymadan sayıları zar zor 6 bindir. Bu insanların Nusret’in herhangi bir yabancı ajanda takip etmediğine ve sadece Suriyeliler için savaştığına dair algısını güçlendirmektedir. Kendileri lehine yabancı bir müdahalenin olacağına dair umutlarını terk ettiklerinden beri Suriyeliler için otonomi algısı önemlidir.
İkinci olarak Nusret’in popülerliği, askeri etkinliği ve “protokolünün” toplulukçu yönüyle ilişkilidir. Özellikle Halep’in daha endüstriyel bölgelerinde halk su ve ekmek kesintileri ile mahalli ticaretin kesilmesinden yılmıştır. Kurtarılmış bölgeleri, disiplinden yoksun savaşçılar ve onların halkı taciz eden tavırlarıyla mafya-tarzı yöneten ÖSO’ya karşı güven eksikliği vardır.
Nusret Cephesi’nde işler şaşırtıcı şekilde farklıdır. Askeri olarak sivilleri öldürmekten kaçınmaktadırlar. Birçok videoda belgelendiği gibi bir bölgeden Esed güçlerini sürdükten sonra onları “takip” etmemektedirler. Ordu çekilir çekilmez evleri, marketleri ve esnaflara zarar vermemek için operasyonlarını durdurmaktadırlar. Bunu yaptıkları zaman söz konusu halkı beslemekle sorumlu olacaklarının farkındadırlar. Bunun yanı sıra Nusret’in su ve gıda eksiklikleriyle ilgilenen insani meseleler “uzmanları” vardır. Kuzeyde Türkiye’ye sınır az sayıdaki köyde ekmek fiyatlarını yükselten fırıncıları cezalandırmak için Şeriat’ı uygulamışlardır ki fırıncıların böylesi bir uygulaması tüm topluma zarar verecektir. En önemlisi bu toplum-merkezli savaşçılar, kendilerini-bağlayıcı bir “ahlak kuralları” benimsemişlerdir. Bu kurallar halka yönelik hiçbir tacize ya da yağmaya müsamaha göstermemektedir. Özetle başarısı Esed’den bağımsızlığı kazanılmış bölgelerde etkili şekilde yönetimi devralmak yeteneğinde yatmaktadır.
Son olarak ekonomik göz önüne alınacaklar vardır. Ahrar El Şam gibi ideolojik olarak paralel gruplardan birçok savaşçı, askeri olarak daha iyi donanımlı olduğu ve katılanların tüm ailesine mali destek ile koruma sağladığı gibi basit nedenlerle Nusret’e geçme eğilimindedirler. İdeoloji öncelik değildir. İçeriği çok az farklı şekilde ılımlı İslam ve Cihatçı-Selefilik bayrağını sallayanların çoğu kırsal geçmişten gelmektedir. Bu savaşçılar, bu kavramlara dair üstünkörü yorumlara ve bilgilere sahiptir. Genel “Müslümanların” hakları için savaşmaktadır. Katı cihat inananları liderliği oluşturmaktadır ancak bu inanç “emekçilerden” kopuktur. Sahadaki savaşçılar genelde ait oldukları hücrelerin dışında üstlerini dahi bilmemektedir.
Sonuç olarak cihatçıların popülerliği Suriyelilerin İslami halifelik istediği anlamına mı geliyor? Bu soruya olumlu cevap verecek anlamlı bir kanıt mevcut değildir. Böylesi radikal bir ideoloji Kuzey-Batı kalesinin ötesine yayılamayacaktır. Yukarıda bahsedilen etmenlerin dışında bunun için tarihi nedenler de vardır.
Suriye toplumunun parçalanmasıyla Müslüman Kardeşler 1972’de aniden ideolojik bölümlere ayrıldı. Halep-Hama kanadı Baasçı laik rejimle herhangi bir diyaloga müsamaha göstermezken Şam uzantısı böylesi bir yaklaşıma “açıktı”. İdeolojinin ötesinde toprağın muazzam istimlakiyle neticelenen Baasçıların başlattığı birçok toprak reformu Halepli toprak mülkiyet sahiplerini tamamen yabancılaştırdı. Birçoklarının arasında bu faktörler, ülkenin geri kalanından sosyal ve ekonomik olarak daha muhafazakar kabul edilen Kuzey-Batı’yı radikalleştirdi.
Taftanaz havaalanı ve çevresini ele geçirme operasyonun başarısının ardından yapılan söyleşisinde Nusret komutan El-Cezire’ye “Esed’in çaldığı bu topraklar köylülere ve çiftçilere verilmelidir ÖSO’ya değil” diyerek sağ-kanat popülizminin buradaki ılımlılardan desteği araklayabileceğinin işaretini verdi. Ne olursa olsun kentsel-kırsal ve Kuzey-Güney bölünmesi savaş sürdükçe Nusret’i sınırlarıyla yüzleşmeye zorlayacaktır.
Sonuç olarak Nusret Cephesi’ne olan destek Suriyelileri bölen derin sosyal fay-hattını ortaya çıkarıyor. Üst ve yüksek sınıflar, bu ayaklanmayı kendileri için çok az avantajlı kırsal-güdülü bir çaba olduğu sonucuna vardılar. Askeri sadakat, insani yardım ve istikrarlı tedarik kanalları, ideolojiden daha önemli hale geldi. Bu da nihai olarak dahilde netice elde etmek için dış emirleri ya da parayı beklemeyen cihatçıların lehineydi.
Aynı zamanda bu Suriyelilerin Batı-tarzı bir demokrasi istedikleri anlamına da gelmiyor. Daha çok Mısır’ın demokratik seçilmiş İslamcılığı ile insanın kendisini yönetme hakkı olmadığına dair Selefi kavram arasında ideolojik bir spektrum mevcuttur. Uluslararası toplum Suriye’de kimin ne için savaştığına dair net bir resim çizmeyi başaramadığı sürece, tüm eylemsizlikleri Suriyelilerin gelecekte liberal-demokrasiye sahip olacakları yönündeki algıyı ve müsamahayı şekillendiriyor. Nusret Cephesi’nin bir teveccühü olarak...
YourMiddleEast.Com’daki bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.