Time Dergisi’nden Nusret Cephesi röportajı
TIME Dergisi, 25 Aralık 2012 tarihli sayısında Nusret Cephesi’yle yaptığı bir röportajı yayınladı. İdeolojik olarak Nusret Cephesi, Livâu’t Tevhid ve Ahrâru’ş Şam gibi diğer selefi gruplardan farklı değil. “Hepimiz Sünni müslümanlarız, aramızda bir fark yok” diyorlar
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-17 08:19:58
Resmi olarak 11 Aralık’ta ilan edilen terörist sınıflandırması Nusret Cephesi’ni Irak el-Kaide’sinin diğer adı olarak tanımlıyor ve Kasım 2011’den beri 600’e yakın terörist saldırıyı üstlendiğini, yüzlerce Suriyeli’yi öldürdüğünü ve yaraladığını söylüyor. Kuruluşunu ilan ettiği Ocak 2012’ye kadar grup bilinmiyordu, fakat Ebu Adnan grubun bundan aylar öncesinde aktif olduğunu itiraf ediyor. O zamandan beri Nusret Cephesi Esed rejimine karşı savaşan en etkili güçlerden biri oldu, rejime karşı en cesur saldırıları düzenledi.
Bu muhafazakar ve ketum grup hakkında gizemli lideri ve bir İslam devleti kurmak istediği haricinde fazla birşey bilinmiyor. Ancak Nusret Cephesi’nin savaş meydanındaki övülen disiplini ve diğer savaşçılar arasındaki itibarı –hatta seküler fikirli savaşçılar arasında bile- saldırılarının cüreti ile paralel olarak artıyor ve birçok genç gruba katılmak istiyor. İdeolojik olarak Nusret Cephesi, Livâu’t Tevhid ve Ahrâru’ş Şam gibi diğer selefi gruplardan farklı değil. “Hepimiz Sünni müslümanlarız, aramızda bir fark yok” diyor Ebu Adnan. “Farklılık, Nusret Cephesi’nin saflarına kabul etmeye razı olduğu savaşçı karakterinde. Biz her savaşçıya özel olarak dikkat ediyoruz, sayı çokluğuna değil kaliteye önem veriyoruz.” Sigara içenlerin başvurmasına gerek yok. Potansiyel bir savaşçı ahlakını, itibarını ve dini anlayışını göstermek için 10 günlük bir dini eğitim kursu almak mecburiyetinde. 15-20 günlük bir askeri eğitim programı bunu takip ediyor.
Amerika’nın grubu terörist ilan etmesi, yalnızca Amerikalıların bölgedeki niyetlerine şüphe ile yaklaşan büyük bir kesime grubu daha da cazip gösterdi. Savaş ilginç dostluklar getirebilir, fakat Amerikalılar açıkça gruba yanaşmanın çok tehlikeli olacağını hesaplamışlar. Sıkıntı ise, muhalefetteki birçok kişinin bunun aksi fikirde olması.
Gruptaki rolü bağımsız cihad kaynakları tarafından doğrulanan Ebu Adnan ile röportaj ayarlamak haftalar aldı. Daha evvel planlanan bir toplantı seyahat ettiği aracın bir savaş uçağı tarafından hedef alınması sonucu iptal oldu. Hava saldırısı aracını az farkla ıskalamıştı. O ve silah arkadaşları bunu bir suikast teşebbüsü olarak gördüler, araçlarına takılan elektronik bir takip cihazının yerlerini işaret ettiğine inandılar fakat bu alet bulunamadı.
Mülakat kuzey Suriye’de Halep kırsalında bir şehirde gerçekleşti. Gözlerim bağlanmadı ve hiçbir fiziksel güvenlik kontrolüne tabi tutulmadım. Kuzey sınır kapısından beni aldılar, 15 dakika arabayla gittikten sonra bomboş yoldaki siyah bir pikap kamyonun önünde durduk. Araçta Ebu Adnan dahil üç kişi vardı, sessizce benim arabaya yaklaştılar ve arka koltuğa oturdular. Ben daha sonra ismini sorana kadar Ebu Adnan kendisini tanıtmadı.
Zaten karanlık olan gökyüzünden içeri zar zor ışık alan küçük pencereli betonarme bir odaya geldik. Dagıtılmayı bekleyen pastorize süt kutuları, battaniyeler ve kışlık giysiler arasına oturduk. Ev sahibi olan şoförümüz taşınabilir bir ısıtıcıyı çalıştırmak istedi ancak gaz yoktu. “Amerika bizi terörist ilan ediyor, çünkü bomba yüklü araç ve patlayıcılar gibi bazı taktiklerimizin Irak el-Kaide’sine benzediğini söylüyor” dedi Ebu Adnan, konuşurken nefesi havada donuyordu. “Biz Irak el-Kaide’si gibi değiliz, biz onlardan değiliz.”
Nusret Cephesi özellikle bomba imalatı konusunda tecrübe edinen Irak savaşı gazisi Suriyelileri saflarında bulunduruyor. Fakat Nusret Cephesi bu yöntemleri kullanan tek grup değil, Özgür Suriye Ordusu şemsiyesi altında faaliyet gösteren ılımlı grupların bile, bazı kişileri –mesela savaş esirleri- gönüllü olarak veya rızaları olmadan intihar bombacısı olarak kullandıkları iddia ediliyor. Nusret Cephesi gibi birçok İslamcı grup İslam devleti kurmak isterken, seküler düşünceli muhalif gruplar bile azınlıkları, özellikle de Alevileri aşağılayan mezhepsel terimlerle konuşuyorlar. Fakat halen Suriye’deki farklı silahlı unsurları anlamaya çalıştığını itiraf eden Amerikan yönetimi tarafından sadece Nusret Cephesi terörist ilan ediliyor ve bunun sebepleri ile alakalı teoriler doğuruyor. Ayrıca neden muhaliflerin bir ivme kazandığı anda böyle bir açıklama yapıldı, neden bu zamanlama? Anahtar kelime, Irak el-Kaidesi bağlantıları gibi görünüyor.
Eğer Nusret Cephesi’ni izole etmeye niyet edilmişse bunun aksi olmuş, Nusret Cephesi’nin Suriyeliler arasındaki duruşu ve itibarı artmıştır. 14 Aralık’ta ülke çapındaki gösterilerde atılan slogan “Suriye’deki tek terörist Esed”, bu sınıflandırmaya açık bir itirazdı. Düzinelerce muhalif grubu hepimiz Nusret Cephesi’yiz dediler ve sürgündeki politik muhalefet de terörist etiketini kınadı.
Birçok muhalif gibi Ebu Adnan da terörist ilan edilmelerinin, ABD’nin Esed’i devirmek konusunda ciddi olmadığını gösterdiğini düşünüyor. “Bunun rejime nefes aldırmak ve bir süre daha iktidarda kalmalarını sağlamak için yapıldığına inanıyoruz. Rejim iki yıldır terörizm uygularken Amerika hicbirşey yapmadı, neden savaş alanında mücadele eden bir güce karşı hemen harekete geçti? Rejimi unuttu mu” dedi Ebu Adnan. Bu düşüncenin temelinde, Batı’nın İsrail merkezli statükoyu korumak, İslamcıların Şam’da iktidarı ele geçirmelerindense Esed’in kalmasını istedikleri fikri yatıyor. Esed ve babası korkutucu söylemlerine rağmen Yahudi devletinin işgali altındaki Golan tepelerinin en sakin Arap-İsrail cephesi olmasını temin etti. Seküler muhaliflerin operasyonlarının birçoğunun Nusret Cephesi ile koordineli yapıldığı dikkate alındığında bazı muhalifler, terörist etiketinin fitne çıkarmak, zaten ihtilaflarla uğraşan muhaliflerin kazanımlarını durdurmak ve muhalifleri silahlandırmamak için uydurulmuş bir bahane olduğunu söyluyorlar. Pratikte Batı’nın silah sağlamak için bazı grupları seçmesi ve aynı zamanda bu silahların Nusret Cephesi’nin eline geçmeyeceğini temin etmesi, bu seçilen grupların Nusret Cephesi ile savaşması açıkça istenmedikçe cok zor.
“Nusret Cephesi zaten böyle bir yardım beklemiyor” diyor Ebu Adnan. “Halep’te Dera İzzet’deki bir rejim karakoluna düzenlediğimiz saldırı bize herhangi bir devletin verebileceğinden fazla silah kazandırdı. Yabancı savaşçılar da gerek fiziksel varlıkları gerekse finansal-maddi yardımları ile ayrı bir kaynak.”
Aynı zamanda organizasyon, hakkındaki bilgileri sıkıca kontrol etmeye devam ediyor. Bildirileri ve videoları medya kanadı Menaretü’l Beyzâ ile yayınlıyor ve bunlar önde gelen el-Kaide forumu Şumuhu’l İslâm tarafından internette yayılıyor. Üyeleri genelde medyaya röportaj vermiyor. “Basın umrumuzda değil, bizim için bir öncelik değil” diyor Ebu Adnan. “Bizim önceliğimiz rejimle savaşmak; bir çatışmayı filme alabiliyorsak alıriız, bu önemli degil. Fakat bazı gruplar için kameraya almak bir öncelik, maddi destek almalarına faydası oluyor.”
Nusret Cephesi’ne Ebû Muhammed el-Golani (Culani) ismini kullanan biri liderlik ediyor. Golani ismi İsrail işgali altındaki Golan tepelerine bir gönderme. Amerika, grupta önemli liderler olduklarına inanılan iki kişiyi finansal ambargo listesine aldı: Meyser Ali Musa Abdullah el-Cuburi ve Enes Hasan Hattab. Yakın zamandaki medya raporları Mustafa Abdu’l Latif’den – Ebu Enes el Sahabe olarak da bilinir- de Nusret Cephesi’nin yeni emiri olarak bahsediyor. el Sahabe, Irak el-Kaide’sinin eski lideri Ebu Musab el Zerkavi’nin kayınbiraderi.
Ebu Adnan bu kişilerle ilgili bir bilgi vermedi ancak Golani’nin halen lider olduğunu söyledi. Golani’nin gerçek kimliği sır gibi saklanıyor, diğer İslamcı grupların liderleri bile bunu bilmiyor. Suriye çapında İslamcı bir koalisyon gücü kurulması için Ahrâru’ş Şam, Livâu’l İslam, Sukûru’ş Şam ve Nusret Cephesi gibi selefi grupların liderlerinin katıldığı bir toplantıda bulunan bir katılımcıya göre, Golani toplantı boyunca yüzünü peçeyle kapalı tutmuş. Bu katılımcı, kendisine kefil olan Halep ve İdlib’deki Nusret Cephesi liderleri tarafından Golani’yle tanıştırılmış ancak Golani kendisi hakkında hiç bilgi vermemiş. “Golani hakkımızdaki herşeyi biliyordu. Ne kadar zamandır savaştığımızı, kişisel bilgilerimizi ve yaşantımızı, devrimden önce zindanda ne kadar süre kaldığımızı biliyordu” dedi katılımcı.
Kot pantolon, gri kazak, siyah deri ceket ve siyah ayakkabı giyen Ebu Adnan sakin ve nazikti, ancak mülakattaki bazı sorularla ilgili rahatsızlığını gizlemedi. Özellikle grubun savaşçı sayısı ve yapılanmasıyla alakalı sorularda bilgi vermeyi reddetti ve “ Bu sorularda bir istihbarat ajansı kokusu var” dedi.
Nusret Cephesi’nin varlığını ülke çapında genişlettiğini iddia etti Ebu Adnan. Her bölgenin bir genel lideri, bir askeri komutanı ve şeriat lideri var dedi. Nusret Cephesi savaşçıları geçmişte diğer savaşçılarla kaynaşmışlardı fakat bulundukları yerdeki yerli nüfusla temastan kaçınırlar ve kendi İslami görüşlerini zorla insanlara kabul etttirmeye çalışmazlardı. Ahrâru’ş Şam üyeleri ise geçmişte cemiyetleri içinde alkol satışını yasaklama teşebbüslerini reddeden yerlilerle çekişmeler içine girdiler. Fakat bu durum geçtiğimiz bir iki ayda yavaşça değişti. Nusret Cephesi, Kasım ayında Milli Koalisyon hükümeti olarak vaftiz edilen sürgündeki Batı destekli politik hükümeti reddeden gruplardan biriydi. Bunun yerine grup Halep’te bir İslam devleti kurma arzusunda olduğunu ilan etti. Muhaliflerin birçoğu bu beyanı da reddetti ancak Ebu Adnan İslam devleti için savaşmaya devam edeceklerini söyledi: “Sürgündekiler İslam devleti olursak Batı’nın korkacağını düşünüyor. Şu anda bir İslam devleti değiliz, peki bu ülkeler geçtiğimiz 22 ayda bizler için ne yaptı? Neden bu kadar zaman boyunca ihtilale katkıda bulunmadılar?”
“Azınlıkların da İslam devletinden korkmalarına gerek yok. Peygamberimizin (sav) Yahudi bir komşusu vardı. Zulme katılmayan, insanlara zarar vermeyen kimselerin hakları ve görevleri saklı kalacaktır. Fakat eline kan bulaşmış olanlara, azınlık olsun veya olmasınlar, merhamet gösterilmeyecek.” Ebu Adnan bir videoda Nusret Cephesi üyelerinin silahsız rejim taraftarlarını kurşuna dizmesi görüntülerini ise savundu: ”Onları gözaltına aldık, sıraya dizdik ve öldürdük. Onlar bizimle savaşan kişilerdi. Bizim yaptığımıza terörizm diyorsunuz fakat 40 yıldır bütün ülkeyi terörize eden bir rejimi unutuyorsunuz öyle mi?”
Gene de Ebu Adnan, Nusret Cephesi’nin kontrollü olduğunu söyledi: “Öç alacağımız birçok insan Türkiye’de sınıra yakın bölgelerde, bunlar önemli kişiler ve kolaylıkla ulaşabiliriz. Bunu yapmak bizim için çok kolay fakat birşey yapmıyoruz ve hala terörist ilan ediliyoruz. Biz savaşıyoruz, kimle savaşıyoruz? Güvenlik kuvvetleri, şebbiha (rejim taraftarı, ABD tarafından da terörist ilan edilen başıbozuk kişiler) ve rejime yardım edenler.”
Halep’te İslam devleti kurma planlarını açıklarken Nusret Cephesi yöredeki konumunu güçlendirmek amacıyla bir insani yardım kampanyası da başlattı. Paradoksal olarak Halep’te faaliyet gösteren çoğu muhalif grup gibi Nusret Cephesi’nin savaşçıları da genelde şehir dışından. İhtiyaç duyulan un, petrol ve dizeli dağıttı. “Ekmeğin fiyatını normal fiyatı olan 15 lirada tutuyoruz (21 sent, 40 kuruş)” dedi bunu ihlal edenlerin Şeriata göre cezalandırılacaklarını ekleyerek. (Nusret Cephesi şu ana kadar fark gözetmeksizin, rastgele sivilleri öldürmekten kaçındı)
Bu, Nusret Cephesi’nin muhalif saflarında ateşli karşıtları olmadığı anlamına gelmiyor. Grubu kötüleyen sivillerin yanısıra birçok seküler fikirli savaşçı grubun muhafazakarlığına karşı ihtiyatlı ve grubun ultra-muhafazakar İslam anlayışının Esed sonrası Suriye’de yer bulamayacağında ısrar ediyor. Bu savaşçılar genelde Nusret Cephesi gibi gruplarla sonra ilgileneceklerini, şu anda Esed’i devirmek için onlara ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar. Bazı muhalifler ise Nusret Cephesi’ni geçici bir grup olarak görüyor ve Esed’in düşmesinden sonra Afganistan, Gazze gibi cephelere gideceklerini düşünüyor.
Ebu Adnan, Sünni savaşçıların bu fikirleri hakkında yorum yapmasını istediğimde gülümsedi ve onların beyni yıkanmış dedi. “Bizim bir küresel hareket olduğumuz ve Esed’i devirdikten sonra başka yerlerde başka hedeflerimiz olduğu fikri gerçek değil” diye tekrar tekrar söyledi. Vurgulu bir ses tonuyla “bizler Suriyeliyiz” dedi fakat başka ülkelerden gelen savaşçıların olduğunu da kabul etti ve açıkladı: “Çünkü müslüman topraklarındaki yaralar aynı yaradır, zulüm aynı zulümdür.”
Rania Abouzeid’in haftalık Time Dergisi için yaptığı röportajı Ekrem Yılmaz Küresel Haber için tercüme etti.
SON VİDEO HABER
Haber Ara