TİMETÜRK / Haber Merkezi
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika gezisinin parçası olarak Gabon, Nijer ve Senegal’i ziyaret ediyor. Çin, Hindistan ve Brezilya kıtadaki varlıklarını artırmışlardı. Artık Türkiye de buna dahil oluyor.
İlk durak Gabon’du. Burada Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika’ya resmi gezisine Pazar günü (06.01.2012) başladı. Gezisi Nijer ve Senegal’i de kapsayacak.
Gine Körfezi’nde yer alan Gabon, Afrika’da zengin kaynaklara sahip ülkelerden. Ayrıca gayrisafi milli hasıla ile de kıtadaki en zengin ülkelerinden biri.
Buna mukabil 2011 BM İnsani Kalkınma İndeks’ine (HDI) göre Nijer dünyanın en fakir ülkelerinden.
Bu indeks fakirlik, okur-yazarlık, eğitim, yaşam süresi ve diğer kalkınma etmenlerini ölçmek için kullanılıyor. Ancak bu karasal ülke başta uranyum olmak üzere ham madde ihracatçısı olarak önemli bir role sahip bulunuyor.
Senegal, nispeten iyi-işleyen idari yapısıyla Batı Afrika’daki siyasi ve ekonomik olarak en istikrarlı ülkelerden birini teşkil ediyor. Buna rağmen ülkenin ekonomik büyümesi Batı Afrika Ekonomik Topluluğu’nun (ECOWAS) gerisinde bulunuyor. 2011 HDI’ya göre Senegal, 187 ülkenin içerisinde 155’nci sırada yer alıyor. Erdoğan’ın 6 günlük Afrika ziyareti burada sona erecek.
Dokunaçların yayılması
Erdoğan’ın AK Partisi liderliğinde Türkiye, Afrika pazarını geliştiriyor. Bu diplomatik hücumun ilk işareti, Afrika’ya yönelik yeni politikanın formülleştirilmesiyle 1998’de gelmişti.
Türkiye, 2005’i resmi “Afrika Yılı” olarak ilan etti. Bunu Türk başbakanının Güney Afrika ve Etiyopya’ya ilk resmi ziyareti izledi. Ardından Afrika Birliği, Türkiye’ye gözlemci statüsü verdi.
Küresel ve Bölge Araştırmaları Leibnitz Enstitüsü’nde (GIGA) Afrika uzmanı Gero Erdmann, Ankara’nın Afrika’ya ilgisinin daha önce başladığını söyledi. Ona göre Türkiye’nin hamlesi, “Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra Türk politikasının yeni yönelimiyle zorunluydu”.
Halihazırda Türkiye’nin Sahra Afrika’sında 17 büyükelçiliği bulunuyor ve Afrika kıtasında daha fazla elçilik açılması planlanıyor.
Erdmann’ın araştırmasına göre Türk Diyaneti, İslam’ın öğretilmesi amacıyla Afrikalı imamlara için birçok özel ve mesleki okullar açtı. Afrika, Ankara’da baş öncelik haline geldi.
Berlin’deki Otto Suhr Enstitüsü’nden Dr. Gülistan Gürbey’e göre Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ülkenin Afrika’ya yönelik politikasının geliştirilmesiyle kişisel olarak ilgileniyor. 90’larda üniversitede çalışırken bir politika makalesi üreten Davutoğlu’ydu. Gürbey’e göre “stratejik derinlik” kavramı, Osmanlı geçmişine ve dini-kültürel Müslüman kimliğe bir dönüştü. Gürbey, “Modern Türkiye, kendisini birçok kıtadan anahtar bir ülke olarak görüyor” dedi.
Büyük resim
Türkiye’nin Afrika’ya yeni ilgisi ticari istatistiklere de yansıyor. Afrika’daki ekonomik ilgisi şu an için hammadde ve enerji kaynaklarından ziyade Türk ürünleri için pazar arayışına dayanıyor.
Türkiye’nin Afrika’yla düzenli iş yapmaya başladığı 2002’den beri Ankara ve Afrika arasındaki ticaret 5 kat arttı. Türk yatırımcılar, Etiyopya ve Sudan’daki altyapı ve inşaat projeleri ya da Güney Afrika’da tekstil ve gıda işlemeyle ilgililer.
GIGA’dan Erdman, kaynak politikası izleyen diğer rakiplerin aksine Türkiye’nin Afrika’da stratejik çıkarları bulunuyor: “Türkiye, Afrika’daki BM oylarını toplamak istiyor çünkü Türkiye, Güvenlik Konseyi’nde sabit bir üyelik peşinde”.
"Turkey wants to garner UN votes in Africa for itself because it would like to have a permanent seat on the Security Council," Erdmann said.
Ankara’nın stratejisi, görünür bir kalkın politikası içinde uluslararası toplantılarda Afrika ülkelerinin desteğini kazanmak. Bir örnek, Somali’deki kıtlık.
“Osmanlı sendromu”
Ortadoğu’da olduğu gibi Türkiye’nin Afrika’yla ilişkisi hem içeride hem de Avrupa’da eleştirilere neden oldu.
Liberal siyasetçiler ve akademisyenler Arap-yanlısı ve İslamcı yönelimi ima edip neo-Osmanlı niyetlerden endişe ediyorlar. Diğer gözlemciler AB üyeliğine başvuran bir ülkenin insan hakları ihlalleri, dini özgürlüklerin kısıtlanması ve hukukun üstünlüğünü yok saydığını sorguluyorlar.
Afrika’da Türkiye kendisini İstanbul’da yapılan 2011 BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı’nda olduğu gibi insan haklarının savunucu olarak görüyor.
Erdmann’a göre Afrika’yla sömürge geçmişinin olmaması Türkiye’yi Afrika hükümetleri için cazip bir ortak haline getirirken Afrika kaynaklarının yeni mücadelesini için önemli bir oyuncu yapmıyor.
Deutche Welle’deki bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.