Birleşik Arap Emirlikleri'nde neler oluyor?
Birleşik Arap Emirlikleri Arap Baharı'ndan o kadar korkuyor ki, bu noktada en ufak bir hareketi bile en sert şekilde bastırmaktan çekinmiyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-02 09:50:33
Hukukçu, sivil toplum aktivisti ve akademisyenler tutuklu. 16 Temmuz 2012 tarihinden bu yana birçok kişi tutuklandı. Tutuklananlardn bazıları şunlar: Dr. Muhammed er-Rükn- Dr. Muhammed el-Mansuri-Hüseyin en-Neccar-Abdurrahman el-Hadidi-Halife el-Nuaymi-Halid eş-Şeybeh
BAE güvenlik güçlerinin başlattığı tutuklama furyasında 68 kişi tutuklandığı ileri sürülüyor. Tutuklananların neden tutuklandığına dair ikna edici deliller sunulmuyor. Tutuklananların arka planına bakıldığında bunların internet aracılığıyla ülkede siyasi reform isteyen aktivistler olduğu göze çarpıyor. Mesela Şeyh Dr. Sultan bin Kayed el-Kasimi adlı Resul Hayme emirliği hakimin amcasının oğlu 20 Nisan 2012 tarihinde herhangi bir suçlama olmaksızın tutuklandı. Dokunulmazlığı olmasına rağmen bu yapıldı. Niçin tutuklandığı ve nerede tutulduğuna dair bilgi verilmedi.Uluslararası insan hakları teşkilatları ve örgütlerine özellikle nerede ve ne şartlar altında olduğu bilinmeyen bu mahkumların can güvenliğinden endişe edildiği belirtiliyor BAE sivil toplumu ve mahkumların yakınları. Uluslararası Hukuk ve Hürriyetleri Savunma Merkezi başkanı Avukat Ahmet Ömer ise yaşanan tutuklamaları yakından takip ettiklerini söylüyor. Siyasi reform isteyenlerin taleplerine cevap vermek yerine direk baskı ve tutuklamalar yaşandığına dikkat çekiyor.
Arap ülkeleri arasında ekonomik, kültürel ve sosyal olarak en gelişmiş ülkeler arasında yer alıyor BAE. Bu sebeple yapılan açıklamalar veya beklentiler uluslararası sözleşmeler ve ittifakların gerektirdiği şekilde, milli ve küresel adaletin tesis edilmesi için devletin daha akilane hareket etmesi gerektiği yönünde. Özellikle tutuklananlara yönelik kişilerin hak ve hürriyetini temin etme, haksızlık ve hukuksuzluğa gidilmemesi talep ediliyor.
Yaşananlara dair ilgili kanun maddeleri ve uluslararası hukuk ilkelerini hatırlatan Uluslararası Hukuk ve Hürriyetleri Savunma Merkezi BAE Sultanı Şeyh Halife bin Zayid el-Nehyan’a çağrıda bulundu. İlgili makamlara aşağıdakileri yapması yönünde emirler yayımlaması istendi.
1- 68 tutuklunun serbest bırakılması veya mahkemelere sunulması ve normal yargıçlar karşısına çıkmaları
2- Dokunulmazlığı olanlara mesela Sayın Şeyh Sultan bin Kayed el-Kasimi ve savcı Muhammed bin Said bin Ziyab el-Abduli gibi şahsiyetlerin yakalanması hadisesinin soruşturulması
3- 68 mahkumu savunan herkesin selameti ve korunmasının temin edilmesi. Bunlar insan hakları savunucuları, avukatlar, kayda alanlar, olayı takip edip belgeleyenler olabilir.
TUTUKLANANLARI SADECE REFORM ÇAĞRISINDA BULUNANLAR
Güvenlik güçleri eski diplomat Naci Raşid el-Nuaymi ile eğitimci Macid Şair eş-Şamsi’yi tutukladı. Her ikisi de ülkede siyasi ıslahatlar talebinde bulunmaktaydı.
İlgili makamlar mahkumların hangi cezaevlerinde ve ne suçla suçlandıkları yönünde bilgi vermeyi reddediyor. Bunlara yönelik fiziki ve psikolojik işkence yapıldığı şekline ciddi raporlar ve haberler geliyor. Bu iki kişinin tutuklanması hadisesi 30 Ekim ila 3 Kasım 2012 tarihleri arasında BAE’ye gelip ülkedeki insan hakları ihlallerini soruşturan hukukçu misyonun raporunu yayımlamasından sadece dört gün sonra yaşandı. Eski diplomat en-Nuaymi ülkesini temsil ederken Irak’ta tutuklanmıştı. 18 Mayıs 2006 tarihinde iki hafta tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı.
Hukukçuların raporlarına göre 26 Ekim tarihinde Avrupa Parlamentosu tutukluların serbest bırakılması ve hak ihlallerine son verilmesi yönünde BAE’den talepte bulunan bir karar çıkardı. Yaşananlar ihlallerin boyutlarının nerelere vardığını göstermesi açısından önem taşıyor. Örneğin muhalefete davet eden herhangi bir çağrıyı, eylemi veya faaliyeti dahi yasaklayan ve suç sayan bir kanun çıkartıldı. Bunun akabinde bir dizi baskınlar ve tutuklamalar yaşandığına dikkat çekiliyor. Ülkede ıslahat isteyenlerin sesleri böylece kesilmek isteniyor
18 YAŞINDAKİ BİR GENÇ DAHİ TUTUKLANDI
Öyle ki 18 yaşındaki bir genç ve bir eski diplomat dahi tutuklanabildi. Bu çocuğun twitter üzerinden yazıları nedeniyle tutuklanması, medyanın bu olaya yer vermesinin çeşitli uluslararası örgütleri harekete geçirmede etkili olduğuna dikkat çekiliyor. Sosyal medyayı kullanan Muhammed Salim el-Zemr adlı genç 5 Aralık 2012 tarihinde BAE güvenlik güçlerince tutuklanarak listedeki yerini aldı. Açık ve somut bir suçlama olmaksızın, adil bir mahkemeye sevkedilmeksizin tutuklanan Muhammed Salim’in nerede ve ne koşullarda tutulduğuna dair bilgi de verilmiyor.
Bazı uluslararası teşkilatlardan oluşan misyon 10 Aralık tarihindeki yayımladığı açıklamasında Avrupa Parlamentosunun onayladığı sonuçları teyid ediyor. Misyon yine açıklamasında gözlemlere dayanan raporlarına cevaben BAE makamlarının bunun taraflı veya yanlı olduğu şeklindeki iddialarını ise reddediyor. Tutuklu aktivistlerin aileleri ve insan hakları savunucularından bir grup resmi olarak 1 Kasım 2012 tarihinde iki insan hakları aktivisti mahkumu ziyaret talebinde bulundu. Bunlar önde gelen şahsiyetlerden Dr. Muhammed er-Rükn ile Dr. Muhammed el-Mansuri idi.
DÜNYA 64. İNSAN HAKLARI GÜNÜNDE BAE YAŞANANLARA KÖR
İnsan Hakları BAE Derneği dünya insan hakları gününü kutladı. Resmi Haber Ajansı (VAM) konuyla ilgili haberinde programa katılanların dernek yönetim kurulu başkanı Abdulğaffar Hüseyin, Debi Yargı Enstitüsü başkanı Dr. Cemal es-Semiti, Down Sendormu BAE Derneği başkanı bayan Sonya el-Haşimi, BAE Hukukçular ve Avukatlar Derneği başkanı müsteşar Zayid eş-Şamisi, ilgili hükümet kurum yetkilileri ve çeşitli kuruluş başkanları olduğuna yer verdi.
Abdulgafur Hüseyin konuşmasında BAE’ye komşu ve diğer Arap ülkelerinde kendi ülkesindeki gibi insanların istikrarlı, güvenli ve istifade ettikleri bir başarılı tecrübesi olan ülke daha bulunmadığını iddia etti. Kaddafi’nin, Mübarek’in, Zeynelabidin’in, İran’ın ve şimdi Esed ile destekçilerinin iddiasının aynısını Arap Baharı için Hüseyin de dile getirdi. Buna göre Arap Baharı bir hayaldi ve isimlendirme doğru değildi. Elbette Hüseyin’in konuşmasında ülkenin ileri gelen isimlerinden 67 tanesinin tutuklandığı, bunlara yönelik işkence ve ihlallerde bulunulduğuna yönelik tek bir kelime dahi yer almamaktaydı! Açıklamanın önemi BAE İnsan Hakları Derneği’nin ülke içindeki tek resmen tanınan dernek olması. Zaten bu derneğin yöneticilerini de BAE Hükümeti atıyor.
DIŞARIDAKİ PROGRAMLARA DAHİ BASKI YAPILIYOR
İçerideki baskıların yanı sıra haksız yere tutuklananlara destek için yurt dışında yapılan programlar da engellenmek isteniyor. Örneğin Cenevre’de bulunan el-Kerame İnsan Hakları Teşkilatı meşhur BAE’li insan hakları savunucusu avukat Dr. Muhammed er-Rükn ile dayanışma programı düzenliyor. Bunun yapılmaması, başarısız olması ve etkisiz kalması için devlet çeşitli kişileri kullanıyor. Bunları Bahreyn’de el-Arabiye kanalı muhabiri Muhammed el-Arab, Ahvazlı aktivist Emced Taha, Iraklı yazar Zikri Muhammed Nadir olarak teşkilat tarafından ifşa edilenler.
Bu baskılara rağmen program başarılı bir şekilde icra ediliyor. Cenevre’deki birçok kişi katılıyor. Herhangi somut bir suçlama olmaksızın ve mahkemeye çıkartılmaksızın hapsedilen Dr. Er-Rukn ile ilgili program yapılıyor. İsmi ifşa edilen kişilerin açıkça tahrik eder şekilde katılımcıları sanki fişlercesine fotoğrafladıkları bilgisine yer veriliyor. El-Kerame Teşkilatı yetkilileri bundan rahatsız olan katılımcıları sakinleştiriyor. BAE şebbihaları olarak isimlendirdiği bu kişiler aleyhinde İsviçre makamlarına şikayetini yapıyor.
BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİNDE SİYASİ TUTUKLULAR
8 Aralık 2012 tarihinde tutukluların yakınları bir açıklama yaptı. 280. Günü geçtikleri, ülkede 64 kişinin tutuklandığı kaydedildi. Aile fertleri olan şahısların tutuklandığı, bunların ne suçla alınıp, nereye götürüldüğü, durumlarının ne halde olduğuna dair hiçbir bilginin verilmediği, gayri kanuni ve insan haklarına aykırı bir şekilde kendilerinin bunları görmelerine izin verilmediği söylendi. İlgili kurumların yaşanan anayasaya, kanunlara ve insan haklarına aykırı şok edibi bu durum karşısında meseleyi çözmek için doğru kanuni yollara başvurmaları istendi. Mahkeme karşısında ısrarlı gösteriler nedeniyle kısa bir süreliğine de olsa yakınlarını görmelerine izin verildiği kaydedildi.
Hapsedilen yakınlarının karşı karşıya kaldığı muameleden ötürü görüşmede onları iyi görmedikleri ve ciddi rahatsızlık ve üzüntü duydukları belirtildi. Bunların davranışları ve yüzlerinde, vücutlarındaki halin onların farklı çeşitlerde psikolojik işkencelere uğradıklarının anlaşıldığı söylendi. BAE’de daha önce benzeri görülmeyen sistematik bir medyatik linç ve karalama ile mahkumların ırz ve şereflerinin hedef alınması yönünde bazı yetkililer ve basına bu yaptıklarına bir sınırlandırma getirmeleri istendi.
MESELENİN ÖZÜ NEDİR?
BAE’de siyasi reform çağrısında bulunan İhvanul Müslimin Hareketine bağlı Davet vel Islah Derneği mensupları ani bir şekilde sorgusuz sualsiz göz altına alındı. Farklı alanlarda çalışan kültür, eğitim ve sosyal statüsü yüksek 63 İhvan mensubu 3 Mart 2011 tarihinde ülkede ıslahat isteyen açıklamayı imzalamıştı. Bundan ötürü de tutuklandılar.
Abdurrahman Hasan el-Cabir yaşadığı sıkıntıları özetliyor. Vatandaşlıktan çıkartılan yedi kişinin tam bir yıldır içeride bulunduğun, bunların ya vatandaşlık ya hapsi seçmeleri ile tehdit edildiğini söylüyor. Onlar da Rabbimizin cezaevi bize daha sevimlidir diyerek baskıya boyun eğmiyor. Hesapları dondurulan, vatandaşlıktan çıkartılan ve tutuklu bulunan bu masumların yaşadıkları şöyle:
1- Abdurrahman’ın babası, amcası ve beş arkadaşı vatandaşlıktan tam bir senedir atılmış. Vatandaşlıktan çıkartılma meselesi kanuni hükümlere uyulmadan gerçekleştirilmiş.
2- 9 Nisan 2012 tarihinde BAE vatandaşlığından atılma veya Terhil cezaevinde hapis tercihi yapmaları istenmiş. Bunlar da milli onurlarını koruyarak cezaevini seçmişler.
3- Rastgele tutuklamalarla alınan insanlar Şehame cezaevinden bilinmeyen bir devlet güvenlik cezaevine 11 Ağustos 212 tarihinde götürülmüş, kişiler gayri insani bir şekilde ve yalıtılarak nakledilmiş.
4- 240 günden bu yana cezaevinde ne bir yargılama, ne bir somut suçlama, ne bir yargı delili, ne bir başka şeye rağmen insanlar tutuklu halde kalmaya devam etmektedir.
5- Yaşanan zulmün en sonuncusu mahkumların ailelerinin hesaplarının dondurulması meselesidir. Buna 10 senedir ölen Abdullah veya 4 sene önce ölen küçük kızkardeşi de dahil edilmiştir! Ölüler bile bu cezadan kurtulamamıştır! Yine mahkumların ailelerinin harcama yapacağı bazı kartların dahi çalışmadığı, illegal bir şekilde bunların engellendiği görülmüştür. Öyle düşmanca bir tavır içine girilmiştir ki mahkumların aileleri ve yakınları dahi kitlesel bir şekilde cezalandırılmaktadır.
6- Mesela Abdurrahman’ın babasının emekli maaşı da kesilmiştir! 25 seneden daha fazla ülkesine hizmet eden babasının maaşının %85’i kesilmiş ve sadece %15 bırakılmıştır.
Haber Ara