Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kürtler ve onarıcı suçluluk

Kürt sorununda adımların PKK’nın yapıp ettiklerine göre atılmasından vazgeçilmesi için ciddi bir bakış açısı değişikliğine ihtiyacımız var. İhtiyaç duyduğumuz şeye ben ‘onarıcı suçluluk duygusu’ diyorum. Cumhuriyetin kuruluş aşamasından itibaren devletin Kürtlere reva gördüğü kandırmacaları, inkârı ve zulmü bir nebze olsun yüreğimizde hissetmeden, bu işin içinden çıkabilmek imkânsız. Uzağa gitmeye gerek yok.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-09-10 10:20:47

Kürtler ve onarıcı suçluluk
Orhan Kemal Cengiz'in değerlendirmesi :

Metruk siyaset evimizin yıkık duvarları arasından o kara kedi geçiyor yine. Matrix filminin o meşhur sahnesini hatırlıyor musunuz? Leo ve arkadaşları, yıkık dökük bir evin merdivenlerinden çıkıyorlar. Leo en arkadan geliyor. Bu esnada yıkılmış duvarın içinden kara bir kedinin geçtiğini görüyor.

Tam kafasını dönüp gideceği anda, tekrar kedinin sesi geliyor kulağına. Dönüp baktığında aynı kara kedinin aynı gerinme hareketini yaparak geçtiğini görüyor. Gayriihtiyari biçimde o iki kelime dökülüyor dudaklarından: Déjà vu. Leo’nun arkadaşları Déjà vu’nün ne demek olduğunu tecrübeleriyle gayet iyi biliyorlar. Trinity’nin Leo’ya açıkladığı gibi, Déjà vu, yani aynı şeyi daha önce yaşamış, görmüş olma hissi, ‘sistemde’ bir şeylerin ‘bozulmasının’, bir hata oluşmasının ardından gerçekleşiyor.

Dönüp dönüp fabrika ayarlarına geri gelen Türkiye’de de değişik konularda değişik bozulma işaretleri var. Kürt sorunu söz konusu olduğunda mesela, Kürt partileri kapatılıp, Kürt siyasetçiler hapse atılıyorsa bilin ki kara kedi geçiyor demektir.

Bugüne dek onlarca defa Kürt partileri kapatıldı, Kürt politikacılar hapse girdi ve siyasetten yasaklandı. Ne zaman bunlar olduysa, hep en başa döndük. İşin ilginç yanı, bugüne dek bu işler hep askerin gölgesinde olurken Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir sivil hükümet gerçekten iktidar olmuşken aynı filmi tekrar görmeye hazırlanıyoruz. PKK’lılarla kucaklaşan BDP’lilerin dokunulmazlığı kaldırılacak, ardından BDP parlamento dışına çıkacak ve bütün bunlardan sonra, sadece “Kürt sorunu silahla çözülür” diyenlerin eli güçlenecek.

Dünyada siyasetçileri dağa kovalayıp da bu tür çatışmaları çözebilmiş ülke yok. Diğer ülkelerin tecrübeleri de aynı yönü gösteriyor: Bu tür çatışmalar, ancak siyaset alanının genişletilmesi, dağdakilerin de siyasetin içine çekilmesiyle çözülebiliyor.

Ha diyeceksiniz ki, PKK pek çok defa ‘barış görüşmelerini’ sabote etti, tam bir çözümün başına gelindiğinde kanlı eylemlere girişti. Ama çözüme giden yolun püf noktası da burada zaten. Sizin ‘çözüm’ iradeniz, muhatabınızın adımlarına bağlı olduğu sürece, çözüm yoluna girmek imkânsız.

Bugün PKK bu provokasyonları gerçekleştirme konusunda belki merkezi düzeyde karar alıyor ama yarın gerçekten bir barış sürecine girilse bile mutlaka içinden kanlı eylemlerle süreci sabote etmeye çalışacak gruplar çıkacaktır. İrlanda’da IRA, İspanya’da da ETA silahsızlandırılırken yaşananlar, provokasyonlarla mücadelenin de barış sürecinin kaçınılmaz parçası olduğunu gösteriyor.

Kürt sorununda adımların PKK’nın yapıp ettiklerine göre atılmasından vazgeçilmesi için ciddi bir bakış açısı değişikliğine ihtiyacımız var. İhtiyaç duyduğumuz şeye ben ‘onarıcı suçluluk duygusu’ diyorum. Cumhuriyetin kuruluş aşamasından itibaren devletin Kürtlere reva gördüğü kandırmacaları, inkârı ve zulmü bir nebze olsun yüreğimizde hissetmeden, bu işin içinden çıkabilmek imkânsız. Uzağa gitmeye gerek yok.

Sırf 90’larda Kürtlere karşı uygulanan kirli savaş ve insanlık dışı muameleleri gözünüzde canlandırmak bile iyi bir başlangıç noktası. Yakılan köyler, sokaklara atılan cesetler, akıl durdurucu işkenceler, terhisten kulak koleksiyonuyla dönen askerleri düşünmek bakış açımızı değiştirecek suçluluk duygusunu edinmemize ve yüzümüzün biraz olsun kızarmasına neden olabilir.

O zaman Kürtlerin derinden kırılmış onurunu, derin güvensizliğini, onlar için dağın sembolik anlamını kavramaya başlayabiliriz. Ancak böyle bir kavrayışa sahip olduğumuzda, PKK’nın ‘şiddet tapınıcılığına’, terörist yöntemlere başvurmasına rağmen çözüme giden yolda adımlar atmaya başlayabiliriz.

 

Onarıcı suçluluk diyorum, çünkü suçluluk duygusunu pozitif adımlar attıracak bir enerji kaynağı olarak kullanmaktan bahsediyorum. Böyle bir bakış açısı geliştirmeye başladığımızda, ‘geçmişle hesaplaşma’nın Kürt sorununun çözümünde ne kadar önemli olduğunu kavrayabiliriz.

Belki AB gibi uluslararası bir arabulucuyu işin içine çekebiliriz. Devletin ve PKK’nın kirli işlerini aynı anda araştırıp deşifre edecek ‘hakikat komisyonları’ kurabiliriz. Yani kısacası barışa giden uzun yola çıkabiliriz. Aksi takdirde, sürekli aynı kara kedileri aynı deliklerden geçerken görmeye devam edeceğiz. (radikal)

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara