Kapitalist dindar gençler nasıl eş arıyor?
Muhafazakâr bir kısım genç hesap kitap kaygısıyla hesap gününü unutarak eş arıyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-08-20 15:14:43
Gelin adayı:
-Şu beğendiğim gelinlikten başkasını almam!
-Damat adayı:
Fiyatı daha uygun bir gelinlik seçsen canım, 3 bin biraz fazla değil mi?
Suratı düşer gelin adayının. “Zaten istediğim semtte tutmadınız evi, ben altı çift bileziği otuz gramdan isterken siz yirmi gramdan aldınız.” “Getirdiğiniz çikolata tepsisi bile gümüş değildi.” “Düğünümüzü ucuz bir salonda yapıp beni arkadaş çevremin diline düşürmeye niyetin yoktur umarım…” “Aysel’e bir düğün yaptılar ki görmeliydin, herkes iki ay o düğünü konuştu. Olacaksa öyle olsun. Ne yani canım insan ömründe bir kez evleniyor! İğneden ipliğe eksiksiz ve en kalitelisinden olmalı her şey…” diye uzayıp giden konuşmalara son zamanlarda daha çok şahit oluyorum. Bu şekilde dile getirmeyenler de aşağı yukarı karşı tarafı aynı maddi harcamayı yapmaya sürüklemeyi iyi biliyor.
Aile kavramı dinimizde böylesine önemliyken…
Bunları Müslüman kimliğiyle ön plana çıkan cemaat ve toplulukların genç mensuplarını muhatap alarak yazıyorum.
Gelişiyor, modern oluyor, çağdaşlığın zirvesinde cebimize göre voltalar da atıyoruz. Yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayacak şekilde klavye mücahidiyiz, cemaatin ön saflarında yer tutuyoruz, söyleyecek çok sözümüz var İslam’a dair.
Ama gelin görün ki aile kurmaya gelince tespih taneleri gibi dağılıyoruz. Kimilerimizin içinde yatan kapitalist canavar diriliveriyor. “Tutabilene aşk olsun” türünden abartılı bir hal alıyor harcamalar ve kriterlerimiz. Dramatiktir ki dindar gençlerimizin huzur bulmak için kurmaya çalıştığı yuvalarda huzursuzluk daha önce mekân buluyor kendine. Aile kavramı dinimizde böylesine önemliyken indirgediğimiz mana inancımızı karşılıyor mu?
Elbette istisnalar kaideyi bozmaz ama ekseri karşılaştığımız tablo üzülmemiz için ciddi bir sebep. Dinî hassasiyetlerin dışına çıkmayı bir anda normal karşılayan dindarlar görmek zor olmuyor artık düğün dernek dönemlerinde. Milyarları bir geceye saçmak sıradanlaşıyor ve artık gözlerimiz aydın olsun ki “modern dindarların düğünü” diye bir düğün tipimiz de var. Mutluluk gecesini bunalımların başlangıcı mı yapıyoruz paranın güzelleştireceği zannıyla…
Bunları demeye başlamadan önce “ipin ucunu neresinden tutayım” diye düşündüm; eş adayı seçmek, nişan alışverişleri, ev dizmek ve nihayetinde düğün… Kıyaslayarak eş, eşya seçip yuvalar mı kuruyoruz? Allah’ın rızasını gözetmeyi bir kenara bıraktık, iç hesaplarımızın sesi vicdanımızın sesini de kısar oldu.
Diploma geldi mertlik bozuldu!
Her işin ucu paraya dokunur oldu. Artık arz talep meselesi haline gelip farklı bir sektörleşme var yuva kurmada. Eş seçimi hassas bir mevzudur hepimiz için. İnce eleyip sık dokunacak konuya kapitalistlerin çözümü hazır. Diploman var mı? Atanma ihtimalin nedir? Maddi seviyen nasıl? Bu soruların cevabını bulduğunda eş adayını gözüne kestirmiş olursun. İş böyleyken kız beğenmeye giden annelerin, “hangi okuldan mezunusun? Kadrolu musun? KPSS’den kaç puan aldın?” sorularına muhatap olan kızların yanaklarının pembemsi bir hal alması nasıl berbat bir duygudur bilirim.
Bu muameleyi Müslümanca hassasiyetleri olmayanlar yaptığında bir yere kadar hoş karşılanabilir belki ama bunu bizim adı dindara çıkmış gençlerimiz ve aileleri yapar oldu. Ye kürküm ye devri daha bir baskın mı ne? Üniversite mezunu olmamak eş adayı görülmemek için yeterli ve önemli bir nedendir mesela!
Güzel ahlakı, inancı ve merhameti için değil de okuduğu yılların, maaşının, konumunun hatrına karşısındakini eş adayı olarak gören muhafazakâr gençler. Müslüman Genç bu değil! İslamcı genç bu değil! Bunlar olsa olsa muhafazakâr, sağcı gençler. Efendimizin “eşlerinizi ahlakı için seçin” mealindeki hadisini elbette unutmuş olmalılar. Çift maaşların çoğaldığı günümüzde paraya göre hayatını tanzim eden gençlerin uzun soluklu muhabbetlerini bölen nedir diye sormak gerekirken, çocuklarını kırk günlükken yabancı kucaklara emanet eden taze annelerin evlat sevgisini nasıl içselleştireceğini hangi devlet düşünür ki?
Moda toplumu olma yolunda emin adımlarla ilerlediğimiz aşikâr
Güzel ülkemin muhafazakâr, dindar gençlerinin istekleri envai çeşit; “diplomalı olsun ama çalışmasın”, “çalışan olsun ama öğretmen tercihimdir”, “evi olsun, son modelinden bir de araba” gibi istekler... Ne yapmalı bilmiyorum doğrusu. Şaşırıp kalıyorsunuz öylece. Tüketim toplumu olurken, insanları, hassasiyetlerimizi ve değerlerimizi de tüketmeye ayarlanmışız. Kapitalist, liberal, materyalist dindarlar, muhafazakârlar üretiyor toplum. Moda toplumu olma yolunda emin adımlarla ilerlediğimiz aşikâr. İnsanlık erdemi arka plana itilirken “paradan haber ver” diyen kızlar-oğullar boşanmak için neden sıraya giriyor diye sorsak cevabını vermeye çekindiğimiz sonuçlar dökülür önümüze.
Mutlu olmak için ne gelinliğin üç bin lira olması, ne masallar gibi düğün yapıp bol bol para harcamak, ne de üniversitenin en çok atama alan bölümünü bitirmek gerekiyor. Arka plana attığımız saygı, hoşgörü ve sevgi bu umutsuz tablonun gölgede kalmış yanı. Öyle bir çark ki bu, bizim olmayan düşüncelerin köleliğini yapıyoruz. Vicdan muhasebesi yapmak yerine üstünlük terazisinde ahretlik umutları yok pahasına heba ediyoruz.
Bu çarktan nasibini almayan kaldı mı? Cevap sizin ama ben diyorum ki naçizane: “Eşlerinin elini bugünün hesabıyla değil, hesap gününün hesabını düşünerek sevgiyle tutmayı bilenler, İslam’ın en güzel temsilcileridir.” ( Zeynep Sayılır / Dünya Bizim)
SON VİDEO HABER
Haber Ara