Kesintisiz zulmüne karşı kesintili muhalefet edenler
28 Şubat darbesinin en büyük dayatmalarından biri de kesintisiz eğitim uygulamasıydı. Amaç ise İmam-Hatip liselerinin orta sınıflarını kapatarak sözüm ona irticai tehlikenin baştan önünü almaktı. Son olarak yasallaşan kanun ile kesintisiz eğitim kaldırıldı. Yeniden imam-hatiplerin orta kısımlarının açılmasının önü açıldı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-25 17:25:34
Haksöz haber yazarı Güney Uzun , AK Parti Hükümetinin eğitim alanında yapmış olduğu değişiklikleri ve bu değişim üzerinden yapılan eleştiri ve değerlendirmeleri tartışarak yorumluyor:
28 Şubat darbesinin en büyük dayatmalarından biri de kesintisiz eğitim uygulamasıydı. Amaç ise İmam-Hatip liselerinin orta sınıflarını kapatarak sözüm ona irticai tehlikenin baştan önünü almaktı. Son olarak yasallaşan kanun ile kesintisiz eğitim kaldırıldı. Yeniden imam-hatiplerin orta kısımlarının açılmasının önü açıldı. Milli eğitim kanununda değişiklikle Atatürk milliyetçiliği ve milli güvenlik siyasetine bağlı gençlik yetiştirmek ifadesi ile milli güvenlik dersi müfredattan çıkartıldı. Bu ve bunun öncesindeki bazı uygulamalar üzerinden değişik tepkiler ortaya konulmaya başlandı.
Özellikle 4+4+4 tasarısının komisyon görüşmelerinde yaşanan arbede, tasarının yasallaşması sonrası özellikle bazı sendikaların Ankara sokaklarındaki savaşı andıran protesto gösterileri, başta TÜSİAD olmak üzere laik-Kemalist elitlerin yasaya karşı çıkışlarına kendi camiamızdan farklı tonlarda destek mesajları gelmeye başladı. Daha doğrusu Kemalist, laik, ulusal kesimler gibi 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatmasının en büyük mağduru İslamcı kesimler farkı argümanlarla bu gelişmelere mesafeli, dışarıdan bir duruş sergiliyorlar. Kategorize etmeye çalışırsak:
1- “Bu değişiklikler ılımlı İslam projesinin parçasıdır. Kanun ile AKP dindar kesimlere ve İslamcılara sus payı vermiştir. Kemalist düzen hiçbir şekilde değişmedi. Aynı güce sahip. Çocuklarımız şirk sistemi içerisinde Kemalist olarak yetiştirilmek isteniyor. Müşrik bir sistemde Atatürkçülük tüm derslerde mecburi ama Kur’an ya da siyer seçmeli. Menderes’in ezanı yeniden Arapça okutması gibi bunları da göz boyama ve iktidarda kalmak için yapılan manevralar olarak gören, biz İslami eğitim istiyoruz, bu da yalnızca İslami devlette olur.” diyen bakış açısı.
2- “Devlet dini alanı komple ele aldı. Devlet dini empoze edemez. Dini alandan elini çeksin. Kemalizm Müslümanlar gözünde çok fazla büyütüldü. Bu tür değişikliklerin yapılması konusunda kimseye minnettar olmamalıyız. Çünkü Kemalizm modası geçmiş bir düşünce ve bu yüzyılda tasfiye edilmeye mahkûm. Kemalizm bir dönem dinsizliği öngörürken günümüzdeki uygulamalar dinin devletleştiğini göstermekte. Çocuğa eğitim vermek öncelikle baba yanı aileye aittir. Onun sorumluluğundadır. Devletin karışmaması gerekir. Devlet ancak bu ortamı kolaylaştırır.” diyen bir öncekine göre daha mutedil bakış açısı.
3- “Kesintisiz eğitimin kaldırılması neo-liberal bir savrulmaya yol açarak kapitalist bir pazarlama stratejisi üzerinden menfaat devşirmenin farklı sunumudur. Yeni yasa ile yeni okulların açılması, özel okulların artması eğitimi karlı bir sektör haline dönüştürecektir. Yapılan değişiklikler önemli ana konular arasında değildir. Zaten hükmü ve etkisi çok olmayan müfredat niteliğindedir. Resmi ideoloji muhafaza edilmektedir. Bunlar var olanın devam etmesi için göz boyamaktan ibarettir.” diyen tüm olumsuzluğu mevcut iktidara yükleyen anlayış.
Yukarıdaki üç düşünce aslında bize fazla söz de bırakmadan birbirlerinin eksik ya da yanlış yönlerini ortaya çıkarmakta ya da tamamlamakta. Biri Kemalizmi fazla abartıp şirk ve müşriklik üzerinden analiz yaparken bir diğeri Kemalizm vurgusunun abartılığından bahsetmektedir. Yapılan değişiklikleri biri çok önemserken bir diğeri ufak rötuşlar olarak görmekte. Biri devleti müşrik ya da şirkin merkezi konumunda görürken bir diğeri devletin dini alanı kapsamı içerisine aldığını söylemekte. Devletin değişmeyen görüntüsü üzerinden bir eleştiri yapılırken diğer taraftan aynı eleştiri AKP üzerinden ve devletin ılımlı İslamlaştığı şeklinde dillendiriliyor. Her şeye AKP düşmanlığı üzerinde sol-alevi-ulusalcı muhalefete benzer bir şekilden menfi tavır alınırken, diğer taraftan bu coğrafyada olup biten her şey “katı itikadi bir sorun”, ılımlı İslam, BOP veyahut “medeniyetler ittifakı” ya da “dinler arası diyalog” olarak ele alınıyor. Yazının devamını okumak için tıklayın
Haber Ara