Müslüman zihin iğdiş idildi!
Laikliğin tam da siyaset din ayrımı üzerine kurulmuş bir kültürün sonucu olduğunu unuturcasına… Elbette ki insanlar diledikleri şekilde inanma hürriyetine sahiptirler.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-24 18:05:40
İşte Abdulazizi Tantik'ten Müslümanca Düşünme üzerine yazılmış güzel bir yazı ;
''Müslüman olmak Müslüman’ca düşünmek için yeter şart değildir''
Modern kültür müslüman zihni iğdiş etmiş durumdadır. Hem müslüman hem liberal, demokrat, milliyetçi vs. olabiliyorlar. Bunu da siyaset din ayrımı üzerinden temellendirmeye çalışıyorlar. Laikliğin tam da siyaset din ayrımı üzerine kurulmuş bir kültürün sonucu olduğunu unuturcasına… Elbette ki insanlar diledikleri şekilde inanma hürriyetine sahiptirler. Ve bunu deklare de edebilirler. Ancak kişi ilahi menşeli bir dinin müntesibi olduğunda, artık onu dilediği şekilde yorumlama hakkına sahip değildir. Çünkü orada teslimiyet ve bağlılık esastır.
Müslüman olduğunu dile getiren insanlar, din’i hayatın belirli bir alanına hapsederek kendi siyasi görüşlerini dile getirmekten imtina etmiyor ve bunun müslümanlıklarına zarar vermediğini düşünüyorlar. Bu mümkün, kendisi öyle düşünebilir. Ancak başlığa aldığım müthiş vecizede Abdurrahman Arslan ‘Müslüman olmak, müslümanca düşünmenin teminatı olamaz’ diyerek önemli bir uyarıda bulunuyor.
Yani dininizi ciddiye alıyorsanız önünüze sürülen her fikri yapıyı öyle hemencecik kabul etmeyin, sonra dininizin elinizde kalmadığını görme bahtsızlığına uğrayabilirsiniz… Müslüman veya İslam kelimelerinin önüne-arkasına batılı siyasal kavramları ekleyerek müslüman kalınacağı zehabı varsa, bu yanlıştır. Müslümanlık bir ek kabul etmeyecek kadar asil bir duruştur. Batılı indirgemeci hastalığı olan özdeşleştirmeci zihin iflas etmiş durumdadır. Bu yüzden İslami kavramların içeriğinin boşaldığını ifade ederken, kendi siyasi yaklaşımına dini bir meşruiyet arayışında bulunuyor. Bu aslında tam olarak dinin istismarı meselesidir.
İnsan, savunduğu siyasi görüşü kendisi adına savunmalı ve onu net bir şekilde dile getirmelidir.
Kürtlerin yada Türklerin, milliyetçilik yaparak dini kavramlara yönelik itirazlarını anlayabiliriz. Çünkü onlar müslümanlıklarını Kürtlüklerinin yada Türklüklerinin arkasına atmışlar, ancak bunu izah edemedikleri için ümmet, kardeşlik gibi müslümanlığın olmazsa olmaz kavramlarının içerik boşaltımına uğradığını söyleyerek kendi haklılıklarına paye aramaktadırlar. Benzer bir durumun, batılı seküler kültürün başat öğe olarak kabulunü savunan kesimlerde de olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Örneğin insan hakları, özgürlük ve demokrasi vurgusu, doğal hukuk gibi nosyonlara sığınarak dinin siyasi ve toplumsal alanın dışına itilmesi ya da en azından kamu yaşamında farklı düşüncelerin varlığının meşruluğu uğruna dine sadece sivil alanda yer açma çabalarında bunu gözlemekteyiz.
Bir paradigma kendi kavramları ile bir siyaset, sosyoloji ve psikoloji inşa eder. Ödünç kavramlarla bu gerçekleştirilemez. Bu yüzden kişi ya müslümandır, müslümanlığın bütün unsurlarını içinde taşıyarak müslümanlığını yaşamının en temel gayesi yapar yahut değildir, o zaman dilediği şekilde düşünme ihtiyarını kullanmış olur. Bu konuda bir cebir veya baskı söz konusu değildir. Ancak müslümanları aldatmak ya da kendi meşruiyet zeminini inşa adına müslümanların kafasını karıştırma haklarının olmadığını belirlemek zorundayız. Yazının devamını okumak için tıklayın
SON VİDEO HABER
Haber Ara