Özkök ve Kekeç birbirine girdi !
Yılmaz Erdoğan'ın sözleriyle başlayan tartışma giderek kızışıyor. Tartışmaya Ertuğrul Özkök de müdahil oldu. Star yazarı Ahmet Kekeç, “Konu 'sanat' ve 'din' olur da, Ertuğrul Özkök topa girmez mi?” diyerek, Özkök'ü yerden yere vurdu. Öte yandan Ertuğrul Özkök'ün bugün kü hatim indirdim yazısı da tartışmayı çok farklı bir boyuta taşıyor.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-10 14:08:40
Ünlü komedyen Yılmaz Erdoğan'ın, “Günde beş vakit ezan okunan bir ülkenin filmlerinde ezana neden yer verilmez?” sözüyle başlayan tartışma giderek kızışıyor. Hareretli tartışmaya, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök de dün köşesinde yazmış olduğu bir yazıyla müdahil olmuştu. Ertuğrul Özkök'ün dünkü yazısına Star yazarı Ahmet Kekeç'ten bugün okkalı bir cevap geldi. “Konu 'sanat' ve 'din' olur da, Ertuğrul Özkök topa girmez mi?” diyen Kekeç, Hürriyet yazarını kıyasıya eleştirdi. “Günde beş vakit ezan okunan bir ülkenin filmlerinde ezana neden yer verilmez?” diyen bir sanatçı üzerinden, Ertuğrul Özkök'ün “toplu hesap” gördüğünü iddia eden Kekeç, Özkök'ü “Hem siyasete hem siyasetçiye, hem “muhafazakâr” diye tanımladığı kesime, hem Necip Fazıl’a, hem Nuri Bilge Ceylan’a hem de Yılmaz Erdoğan’a” çakmakla suçladı. “Ertuğrul Özkök’te takıntı bitmez” diyen Star yazarı Kekeç, Özkök için “Nobel’li romancımız Orhan Pamuk’a da takıntılı. Hrant Dink’e de takıntılıydı... Ahmet Kaya’ya da takıntılıydı. Dindiremiyoruz... Ertuğrul Özkök’ün öfkesini dindiremiyoruz...” diye yazdı. Ahmet Kekeç, “Bu 'takıntılı' ruh haleti Ertuğrul Özkök’e küçük laik mahallesinde şeref kazandırır mı, bilmem” diye sormadan edemedi. Star yazarı son olarak, “Ne varmış Necip Fazıl’ın senaryolarında? Hayatının tüm verimlerini toplasan, Necip Fazıl’ın bir tek dizesi eder mi? Bari sus... Bari kendini daha fazla küçük düşürme...” diye Özkök'e ince ayar çekti. Ayrıca Ertuğrul Özkök'ün bugün yazdığı "Bir beyaz türkün hatim indirişi" de tartışmayı farklı bir boyuta taşıyacağa benziyor ;
İşte Ahmet Kekeç ve Ertuğrul Özkök'ün yazılar ;
Sen hâlâ konuşuyor musun kanka?
Ahmet Kekeç
Bir de nur topu gibi bir “Yılmaz Erdoğan polemiğimiz” oldu, iyi mi?
Konu “sanat” ve “din” olur da, Ertuğrul Özkök topa girmez mi?
Uzun süre “kanka” kontenjanından geçinen ve dolayısıyla muhtemel eleştirileri önleyen Ertuğrul Özkök, “Durun yahu... Benim bu ülkeye, bu insanlara, bu sanatçılara bir özür borcum yok mu ki, eski müddei günlerime dönüyorum... Ağzıma biber sürsünler!” demiyor da, “Günde beş vakit ezan okunan bir ülkenin filmlerinde ezana neden yer verilmez?” diyen bir sanatçı üzerinden “toplu hesap” görüyor.
Hem siyasete ve siyasetçiye çakıyor.
Hem “muhafazakâr” diye tanımladığı kesime...
Hem Necip Fazıl’a...
Hem Nuri Bilge Ceylan’a...
Hem Yılmaz Erdoğan’a...
Demek istiyor ki, “Siyasi demeç verme Yılmaz... Boyundan büyük laflar etme... Sadece mizah yap ve zehir gibi ironinden muhafazakâr kesim de payını alsın.”
Bir de sinik ki, sormayın.
Mesela, “Demet Akbağ’la birlikte, herkesi, hepimizi, hepimizin küçük cinsel fingirdeşmelerini kurcalayan skeçlerini fellik fellik aradığı” (ifade kendisine aittir) Yılmaz Erdoğan’ı, hayatı çok fazla ciddiye almakla, yani, Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerine düşmekle suçluyor ki, “Hah” diyoruz, “sinisizme level atlatan patolojik bir durumla (bir takıntıyla) karşı karşıyayız.”
Ertuğrul Özkök’te takıntı bitmez.
Şu satırlara dikkat kesilmenizi rica ediyorum: “Televizyonda ödül törenini izlerken çok üzüldüm. Her şeyden önce o sahnede muazzam bir ikiyüzlülük gördüm. Sanatçı beyefendi ödül kazanmış, sanki büyük bir favör yaparmış havasında sahneye geliyor. Verilen ödül sanki bir angarya. Yüzünde ilgisiz bir ifade, lütfen iki kelime ediyor. Ağzında yapış yapış bir ciklet. Üzerinde rengi kaçmış bir tişört, haftalardır yıkanmamış bir blucin, biraz daha insaflısı ütüsüz bir gömlek ve ondan ütüsüz bir pantolon. Kimi sakal bırakmış. Hadi ona sözüm yok. Ama kimisi de sırf bunun için, bize inat üç günden beri tıraş olmamış. Ödülü yan cebine koymuş, pejmürdeliğin sınırında volta atıyor...”
Bu satırların yazarı Ertuğrul Özkök.
Zikredilen sanatçı ise, Nuri Bilge Ceylan...
Ertuğrul Özkök’e inat üç günden beri tıraş olmayan Nuri Bilge Ceylan, o günkü “muazzam ikiyüzlülük”ten sonra,Cannes’da, şurda burda ödüller aldı, harika filmler çekti, muhteşem oyuncular keşfetti... “Hayatı çok fazla ciddiye alan Yılmaz Erdoğan” bunlardan biridir. “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmindeki performansı izleyin, niçin hayatın sadece“küçük cinsel fingirdeşmeleri kurcalayan skeçler”den ibaret olmadığını göreceksiniz.
Bu “takıntılı” ruh haleti Ertuğrul Özkök’e küçük laik mahallesinde şeref kazandırır mı, bilmem.
Nobel’li romancımız Orhan Pamuk’a da takıntılı.
Hrant Dink’e de takıntılıydı... Ahmet Kaya’ya da takıntılıydı.
Dindiremiyoruz... Ertuğrul Özkök’ün öfkesini dindiremiyoruz... Kendisine inat üç günden beri tıraş olmayan, “Kürkçe şarkı” yapmaya yeltenen, resmî hayatımızın ikiyüzlülüğünü deşifre eden, hayatı hep bir “ürkek güvercin” haletiyle yaşamış insanlara yönelik “Beyaz Türk öfkesini” dindiremiyoruz... “Türkiye Türklerindir” gazetesinin yazarını sakinleştiremiyoruz.
Bir yerde de (Yılmaz Erdoğan’a yönelik suçlamalarını tamamladıktan sonra) şöyle diyor: “Geriye bir tek, ‘Neden Necip Fazıl senaryosundan film çekmiyorsunuz’ demediği kalmış...”
Görüyor musunuz sinisizme level atlatan patolojiyi!
Ne varmış Necip Fazıl’ın senaryolarında?
Hayatının tüm verimlerini toplasan, Necip Fazıl’ın bir tek dizesi eder mi?
Bari sus...
Bari kendini daha fazla küçük düşürme...
HAMİŞ: Yılmaz Erdoğan “ezan kotası”ndan bahsetmiyor. Her şeyi çarpıtan Ertuğrul Özkök, bu konuyu da çarpıtıyor...“Ayıp ediyor” diyeceğim ama... “Ayıp” bu arkadaşın cürümleri yanında çok hafif kalır.
___________________________________________________________________________________________________
Bir Beyaz Türkün Hatim İndirişi
Ertuğrul Özkök
Çocukluğumdan beri en çok işittiğim cümlelerden biri şudur: “Kur'an’ı hatim indirmek.” Manası, “Kur'an’ı baştan sona okumak.” Tanımı buysa; Şu an “Kur'an’ı hatim indirmek üzereyim.” Bundan 3 yıl kadar önce “Artık Kur'an’ı anlıyorum” diye yazmıştım. Çünkü çok güzel Kur’an çevirileri çıkmaya başladı. Bunları parça parça da okudum. Ancak son olarak Mustafa Özyürek’in “Kur'an’ı Kerim Meali: Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri” adlı eserini okuyunca, hatim indirmeye karar verdim. Sakın bu başlıktan sanki “Beyaz Türkler dinlerini yeni keşfediyormuş” gibi bir anlam çıkarmayın. Benim yaşadığım şehirde insanların çok güçlü inançları vardı. Fethullah Gülen’in ilk çıkışını İzmir’de yaptığını unutmayın. Bu, benim şahsi serüvenim.
HATİM İNDİRİNCE İNANCIM ARTTI MI
Peki hatim indirince ne oldu? Daha mı inançlı oldum? Daha mı tövbekâr oldum? Hayır. Nasıl umreye gitmek, hayat tarzım ve alışkanlıklarım konusunda bir değişikliğe yol açmadıysa; Hatim indirmek de inanç duygumla ilgili bir değişikliğe yol açmadı. Kendime ait güçlü bir inancım var. Yaradan’la, kendi aramda çok güçlü bir iletişim bu. Ve en güçlü yanı da “şükretmek” duygusu üzerine kurulu olması. Sadece, yaşadığım toplumu anlamaya çalışıyorum. Kimse çıkıp bana “Aklın şimdi mi başına geldi” deyip, afra tafra yapmaya kalkmasın. Kendini inançlı gibi gösteren bazı kimselerin Kur'an bilgisinin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Yakında onların façasını da bozarım evvelallah...
NELER Mİ DERSENİZ MESELA ŞUNLAR
Peki neleri mi okuyorum? Çok şeyi... - Mesela; Bir insanın işleyebileceği en büyük günahlardan birinin “Haddi aşmak” olduğunu; (Birçok farklı yerde geçiyor.) - Mesela; Şu buyruklar: “Hoşgörülü ve affedici ol.” - Mesela Araf suresindeki şu cümle: “Cennette onların gönüllerinde kin ve nefret duygusundan eser bırakmayacağız...” Her salı günü, Türkiye’nin üzerine kâbus gibi çöken o grup toplantılarından önce Kur'an okumakta yarar var.
SON VİDEO HABER
Haber Ara