'Türkiye, Orta Doğu'ya, Norveç ve Çin gibi bakmayacak'
Gazeteci yazar Abdülhamit Bilici, Arap dünyası ve Türkiye arasında Arap Baharı'ndan önce başlayan güzel ilişkiler olduğunu, bu zamana kadar bölgedeki ülke ve halkların birbirinden habersiz ve kopuk yaşadığını belirtti.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-14 23:22:23
Türkiye'nin Orta Doğu'ya, Norveç ve Çin gibi bakamayacağına vurgu yapan Bilici, "Petrol, Orta Doğu, Çin ve Norveç için de önemli ama Orta Doğu'yu Türkiye için ekstra önemli kılan bağlar var. O zaman buraya neden ilgisiz kalındı, bunun zorluklarını biz iki sene önce Arapça kanal kurmaya kalktığımızda daha iyi anladık. Aslında bu, olmaması gereken bir şeydi. Elimizde 5-10 tane Arapça bilen ve gazetecilik yapabilecek Türk olduğunu gördük. Halbuki BBC gibi kuruluşlar çoktan Arapça kanallarını açmıştı." dedi.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Kent Konseyi, Genç Siviller ve Arapça 'aydınlanma' manasına gelen 'NAHDA' adını taşıyan platform tarafından düzenlenen 'Türkiye ve Arap Devrimleri' konulu panel Merinos AKKM Orhangazi Salonu'nda yapıldı.
Moderatörlüğünü 'NAHDA Network'den Fatih Demirci'nin yaptığı panele konuşmacı olarak katılan Zaman Gazetesi Yazarı ve Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici, Türkiye'nin, Arap ülkelerinde hem rejim hem halkla olan sıcak ilişkisi devam ederken Arap Baharı'nın patladığına işaret ederek, "Türkiye, bu zamana kadar iyi bir çizgi tutturmuştu. Ancak Arap Baharı ile bu süreç devam etmedi. Yani hem rejim hem de halka bu ilişkilerin yürümeyeceği ortaya çıktı." diye konuştu.
Bilici, Türkiye'nin yanında olmasına rağmen Orta Doğu ve Araplardan, uzak ülkelere göre daha kopuk olduğunu belirterek, Türkiye'nin Arap Baharı sürecinde rejim ve halklarla iyi geçinme konforunun ortadan kalktığını söyledi. Aslında Orta Doğu, Arap dünyası ve Türkiye arasında son yıllarda Arap Baharı'ndan da önce başlayan güzel ilişkilerin bulunduğuna dikkat çeken Bilici, bu zamana kadar bu bölgedeki ülkeler ve halkların birbirinden habersiz ve kopuk yaşadığına dikkat çekti.
"RESMİ İDEOLOJİ TÜRKİYE'Yİ ORTA DOĞU'DAN KOPARDI"
Bu ayrılığın en büyük sebebinin ideolojik olduğunu anlatan Bilici, "Birincisi; resmi ideoloji modernleşme ile batılılaşmayı eş değer gördü. İkincisi ulus devlet oluşturma fikri kendine zarar verecek tarzda yorumlandı. Ayrıca, laiklik prensibi de İslam dünyası ile hatta kendi halkı ile bağlarını koparacak şekilde yorumlandı. Resmi tarih tezine bakıyoruz. İlgisizliğin ideolojik sebeplerinde; Arapların Birinci Dünya Savaşı'nda bizi arkadan vurduğunu görüyoruz. Ayrıca, resmi tarihte Osmanlı hep kötü olarak anlatıldı. Hatta; Türkiye'nin yüzde 99'u Müslüman olarak görülüyor ve Kabe Müslümanlar için kutsaldır, Kabe'nin kutsallığın tartışamayız ama Kemalettin Kamu 'Kabe Arabın olsun bize Çankaya yeter' diyor. Bu, resmi ideolojinin bakış açısını anlamak adına yeter. Ayrıca, Arapça ezan okunmasının yasaklanması, Arapça Kur'an okunmasını ve Hacc'a gitmenin yasaklanması gibi nedenler resmi ideolojinin çarpıklığını gösteriyor." şeklinde konuştu.
Bütün bu ideolojinin tersinin Arap ve Orta Doğu ülkelerinde de yaşandığını anlatan Abdülhamit Bilici, şöyle devam etti: "Karşı taraf da bu manada çalıştı ve ideolojik anlamda bu bakış açısı önemli bir etken oluşturdu. Özellikle Cumhuriyet'le birlikte batılılaşma ile modernleşme eş değer olarak görüldü. Türkiye, daha sonra, özellikle içerideki devrimlerin de etkisi ile Cumhuriyet'in ilk dönemindekinin aksine tam bir tek kutuplaşma ve batıya doğru yönelme başlıyor. Soğuk savaşın da başlaması ile birlikte Türkiye'nin NATO'ya girmesi ile bu soğukluk tamamen bir dramatik hal alıyor. Daha doğrusu burada bir deli gömleği giyiliyor. Özellikle Cezayir bağımsızlık hareketi sırasında oyunu Fransa'dan yana koyuyor. Millet A diyorsa resmi politika B diyor."
Türkiye'nin, bu deli gömleğinin içinden soğuk savaşın bitimi ile biraz da olsa çıktığını anlatan Bilici, "Bundan sonra biraz doğuya bakış oldu ama genelde Türk dünyasına olurken, Orta Doğu ve Arap dünyasına bu bakış açısı yeterli değildi. Bu sırada iç vesayetin de azalması bu yakınlaşmayı artırdı. Özellikle bu hükümet bunu iyi kullandı." diye ifade etti.
"TÜRKİYE'NİN 'RAP BAHARI'NDA GÜCÜ SINANIYOR"
Şimdi Türkiye'nin tercih yapma noktasında olduğuna dikkat çeken Abdülhamit Bilici, "Suriye'de ya halkın yanında ya da rejimin yanında olacaksın. Bunda bizi buraya iten iki sebep var; birincisi İsrail ile ilişkilerin açılması, ikincisi ise Arap Baharı. Ayrıca, Türkiye'nin bu süreçte gücü sınanıyor." dedi.
Ayrıca, Türkiye'nin, beklentileri karşılama zorluğu yaşadığını anlatan Bilici, özellikle İslam dünyasında Türkiye'ye yönelik beklentilerin arttığını anlattı. Abdulhamit Bilici, şöyle dedi: "Önemli olan bu beklentiyi karşılayabilmek. Ayrıca, yatırım yapılan bazı ilişkilerin tam karşılığını vermemesi sıkıntısı var. Mesela İran ile çok yakınlaştık ama bunun karşılını ne kadar alıyoruz, soru işareti. Ayrıca, Türkiye'nin kendi demokratik, ekonomik dönüşümünü nasıl yaptığı ve yapacağı önemli. Türkiye'nin bu konuda adımları var ama hala darbe anayasası ile yönetilen, hala Kürt meselesi ve hala Alevi meselesini çözememiş bir ülke var."
"TÜRKİYE ARAP BAHARI'NI HALKIN DOĞAL TALEBİ OLARAK GÖRÜYOR"
TOBB Üniversitesi'nden Şaban Kardaş ise Türkiye'nin Arap Baharı'nı halkın doğal bir talebi olarak gördüğünü belirterek, "Türkiye'nin Arap Baharı'nı okumasının resmi izlerini de görüyoruz. Bu anlamda Türk dış politikası, değerler eksenli olarak gördüğümüzde bunu Arap halkalarının doğal talebi olarak görüyor." dedi.
Türkiye'nin, Arap Baharı sürecindeki tavrı ile bazı riskler aldığını anlatan Kardaş, şunları ifade etti: "Türkiye'nin bu süreçte sadece içeride değil, dışarıda da belli riskler aldığını görüyoruz. Özellikle İran ile Türkiye'nin ilişkilerinin değişmesi. Ayrıca, Ortadoğu'daki demokratik olmayan yönetimlerle ilişkileri ve Azerbaycan ile ilişkilerinde de sıkıntı oluşturabilir."
"ARAP BAHARI DOĞAL BİR SÜREÇTİR"
Kadir Has Üniversitesi'nden Soli Özel de Türkiye ile Orta Doğu ülkelerin birbirinden ayrı kalmasının iki taraflı olduğunu, Türkiye'nin yanında Arap ülkelerinin de yaklaşımlarının bunda etkili olduğunu söyledi.
Arap Baharı'nda, özellikle Türkiye'de halklara karşı çok saygısızlık olduğunu anlatan Özel, Arap ülkelerinde birilerinin düğmeye bastığı' şeklinde komplo teorilerinin aksine Arap ülkelerinde bu hareketlerin kaçınılmaz olduğunu belirtti. Amerika'nın Irak'tan çekilmesinin, Türkiye'nin bölgedeki etkinliğini azalttığını vurgulayan Özel, özellikle İran gibi ülkelerin, Amerika'nın buradan çekilmesinden sonra etkinliğini artırırken, Türkiye'nin gücünün giderek azaldığını söyledi.
Türkiye yönetiminin, yanlış uygulamaları ile var olan artılarını da kaybettiğini belirten Soli Özel, bu nedenle Türkiye'de halkın dış politikadaki yanlışlardan dolayı kandırıldığını savundu.
(CİHAN)
SON VİDEO HABER
Haber Ara