Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Osmanlı dizilerle yanlış tanıtılıyor!

Prof. Dr. Suraiya Faroqhi, Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerin insanları yanlış yönlendirdiğini vurguluyor. “Onların yaşamı hakkında bilgimiz yok” diyerek kaynak sıkıntısına dikkat çeken Faroqhi, o dönemi romantikleştirme eğilimini gereksiz buluyor.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-23 06:58:15

Osmanlı dizilerle yanlış tanıtılıyor!


Prof. Dr. Suraiya Faroqhi, Alman bir Osmanlı tarihçisi. Kitaplarında genelde Osmanlı döneminin sosyoloji ve ekonomi tarihine değiniyor. O yıllardaki gündelik yaşamdan, imparatorluk çatısı altında yaşayan halklara, kentlilere pek çok konuyu işliyor. Faroqhi, son kitabı Yeni Bir Hükümdar Aynası’nda ise 16’ncı yüzyıldan 18’inci yüzyılın ortasına kadarki arşiv belgelerine dayanarak padişah imgesini, sultanların yönetim biçimini, ‘dünyanın koruyucusu padişah’ imgesinin komşularla ilişkiler üzerindeki etkisini masaya yatırıyor. Bu kitap, Osmanlı ile özellikle akademik olarak ilgilenenlere yardımcı olabilecek bir kaynak.

Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Faroqhi, Osmanlı’dan bir ders çıkarmamakta fayda olduğunu belirtiyor: “Çünkü o zaman ‘Aman bu ders daha etkili olsun’ diye insanlar gerçekle ilgisi olmayan şeyler uydurmaya başlıyor” uyarısında bulunuyor.

O dönem sandığınız gibi değil

Faroqhi, özellikle 16’ncı yüzyılda birçok dine ve kimliğe mensup kişinin bir arada yaşadığını ancak hiçbir şeyin güllük gülistanlık olmadığını söylüyor: “Bugünkü problemler onlarda yoktu ama doğan çocukların büyük bir bölümü 20 yaşına gelmeden ölüyordu, veba salgınlarından annesini, babasını, çocuğunu kaybedenler vardı. Mesela 16’ncı yüzyılda bir medrese öğrencisinin hatıratı var. Gündüz sapasağlam bir yerlere gitmiş arkadaşlarıyla, ertesi gün bir-ikisi vebaya tutulmuş, ölmüş. O dönemlerde yangınlar da büyük sorun. Sigorta yok, İstanbul rüzgarlı, binalar ahşap ve birbirine yakın. 17’nci yüzyılda yazı yazan herkes bunu dile getirmiştir. İnsan rahat bir şekilde yatağına girer, gece yangın çıkarsa kendisini sabahleyin sokakta bulur. Bunlar bugün yok.Yönetim şekli olarak ise tamamen farklı dönemde yaşıyoruz, teknoloji farklı, hükümetler farklı, dinin rolü farklı.”

Az bilen çok emin konuşuyor

Osmanlı’yı anlatan dizilerin etkisinde kalanların o dönemi romantikleştirme eğilimine girdiğini belirten Faroqhi, bu konuda biraz dertli: “İnsanlar bu dizileri izledikten sonra geçmiş zamanın bugünkü problemlerden uzak bir yaşam olduğunu düşünüyor. O dönemle ilgili çok kısmi bilgiye sahibiz. Ezici çoğunluk kırsal alanlarda yaşıyor. Bunların hayatı hakkında bilgimiz yok. Bildiklerimiz kentsoylular, onlar da nüfusun yüzde 10’unu oluşturuyor. Halkın büyük bir bölümü okuma yazma bilmediğinden o döneme ilişkin tanıklık da bırakamamışlar. Elimizde olanlar mahkeme kayıtları, konuşanlar ise mahkeme katibi. Dolayısıyla ortaya attığımız her şey hipotezdir. O nedenle çok emin konuşulanları görünce biraz şüpheye kapılıyorum. İnsanlar az bildiğinde daha rahat! Bu tüm uzmanlık dallarında böyledir.”

Suraiya Faroqhi’ye göre Hürrem Sultan ile bilgilerle ne kitap yazılır ne dizi yapılır: “Hürrem Sultan hakkında bilinenler sınırlı. Kudüs’teki vakfıyesi, birkaç mektubu var... Nasıl oluyor da dizi oluyor? Uyduruk, başka bir türlü olamaz. Somut olarak bildiklerimiz birkaç sayfayı doldurur, bir celsede anlatılır. Ancak saraylı kadınlar diye bir dizi olabilir. Mesela II. Murat’ın eşlerinden Mara Hatun, sonrasında Hürrem Sultan, Mihrimah, Safiye ve Nurbanu olarak alırsanız olabilir.”

Tüm bunlara karşın Faroqhi’ye göre Osmanlı tarihiyle barışmak olumlu. Bunun en önemli nedeninin aradan geçen zaman olduğunu düşünüyor: “Osmanlı İmparatorluğu’nun 1922’de bittiğini kabul edersek üzerinden neredeyse bir yüzyıl geçti. Bu olayları yaşayanların hiçbiri sağ değil.”

I. Dünya Savaşı’nda birlikte yenildik!

Eskiden tarih kitaplarında Birinci Dünya Savaşı’nın sonucu şöyle yazılıydı: “Almanlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık.” Acaba Alman tarih kitaplarında Osmanlı için ne deniyordu? Suraiya Faroqhi’ye sorduğumuzda şu yanıtı veriyor: “Yenilgi olarak geçiyor. Ben öğrenciyken buradaki yaşlı beyler Almanya’dan geldiğimi söylediğimde ‘Evet atalarımız Birinci Dünya Savaşı’nda birlikte savaşmışlar’ derdi. Fevkalade rahatsız olurdum. Benden yaşı daha büyük olan bir mühendis arkadaş vardı, o böyle diyenlere ‘Evet birlikte yenildiler’ diye bir yanıt verdi. Ben de çok makul buldum, bunu kullanmaya başladım. En nihayetinde yenilgiyi şu ya da bu şekilde hasıraltı etmek için birtakım şeyler bulmaya çalışılıyor.”



İnci Döndaş/Star

Haber Ara