“Kızım Suat, sakın firak dolu nâmeler yazma” diyordu Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, kızına gönderdiği bir mektupta.
Ersoy’un Mısır’daki sürgün yıllarında kızı Suad Hanım’a, damadı Ahmet Bey’e ve torunu Ferda’ya yazdığı mektuplar ve gönderdiği fotoğraflar ilk kez gün yüzüne çıktı.
Eyüp Belediyesi’nin katkılarıyla Timaş Yayınları’nın Görsel Tarih serisinden okura ulaşan Firaklı Nâmeler adlı kitabı Ömer Hakan Özalp yayına hazırladı.
Kendi ülkesinde gördüğü baskılar sebebiyle gönüllü bir sürgünü tercih eden Mehmet Akif, 1925-1936 yılları arasında dönmemek üzere Mısır’a gider.
Kendisi bu gidişin gerekçesini dostlarından Şefik Kolaylı’ya “Arkamda hafiye gezdiriyorlar. Ben, vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum. İşte, bundan dolayı gidiyorum” sözleriyle açıklar.
İyilik bildiren iki satıra hasret
Arkadaşı Abbas Halim Paşa’nın daveti üzerine önce kendisi daha sonra iki oğlu Emin ve Tahir’le eşi İsmet Hanım’ı da alarak Mısır’a giden Mehmet Akif, burada kaldığı süre zarfında geride kalan evlatlarına Mısır’daki yaşantılarını anlatan mektuplar yazar.
Akif’in gönüllü sürgün günlerine dair özel bilgiler ihtiva eden bu fotoğraf ve mektuplardan oluşan koleksiyon, İstiklâl şairinin vatan hasreti ve baba şefkatini gözler önüne serer.
Kızı ve damadıyla yaptığı mektuplaşmaların her satırında bu derin özlemin izlerini görmek mümkün. Öyle ki çocuklarından gelen mektuplar biraz geciktiğinde yaptığı tatlı-sert sitemlerle onlardan gelecek ‘iyilik’ bildiren iki satırı nasıl büyük bir heyecanla beklediğini anlatmaya çalışır.
Mehmet Akif “bülbülsüz diyar”dan gönderdiği firaklı nâmelerde sık sık meslektaşı olan damadına “vatan”a hizmet etmeyi öğütlüyor, kızına ise haline şükretmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Mektuplarında neler yazdı?
İlki 1 Mart 1928, sonuncusu 23 Mart 1936 tarihini taşıyan mektuplar Mısır Hilvan’dan Milas, Erciş ve Beytüşşebab’da yaşayan kızı Suad Hanım’la damadı Ahmet Bey’e gönderilmiş.
Mektuplardan 43’ü Akif’e, 3’ü eşi İsmet Hanım’a, bir tanesi de oğlu Emin’e ait.
Mektuplar dosya sayfasına arkalı önlü yazılmış ve bu mektuplar bir tarafı Suad Hanım’a diğer tarafı Ahmed Bey’e olmak üzere genellikle çift taraflı olarak kaleme alınmış.
Torunlarının sağlıkları, okumaları, yeme-içmeleri, kızının ev işleri, meşgaleleri, komşularıyla ve çevreleriyle ilişkileri, -meslektaşı olan- damadının tayini, mesleki işleri gibi şahsi hayatlarına; hayvan beslemek, odun-kömür ve yiyecek gibi ev hallerine, yaşadıkları şehirlere ve hava durumlarına dair bilgiler istenilen, hayatın sıkıntılarına karşı birtakım nasihatlar içeren mektuplarda Akif, hanımı, çocukları Emin ve Tahir’e ve Mısır’daki yaşantılarına ilişkin bilgiler veriyor. Akif’in baba şefkatiyle yaptığı nasihatler de mektupların en etkileyici satırları arasında öne çıkıyor.
Mehmet Akif kızını nasıl cezalandırdı!
Bihî
Suad,
Mektubunuz çok geciktiği için annen alabildiğine sinirlenmişti. Kaç kereler bu hususta ricada bulunmuştum, aman üç-beş satırlık âfiyet haberlerinizi bir an evvel yollayın demiştim. Nedense bir-iki mektuptan sonra ihmale başlıyorsunuz.
Ceza olarak ben de bu sefer cevabımı hayli tehir ediyorum ve gayet kısa yazıyorum. İkinci bir ceza olarak resmimi ne sana hediye ediyorum, ne de Ahmed’e! Ferda Kadın’a yolluyorum.
Havalarınız hâlâ iyi mi gidiyor? Ferdâ nasıl?
Annen hayli zamandır pek iyi idi. Sıkıldı bir kere göğsü tuttu. İki-üç gündür de parmaklarında dolama gibi şişlikler hasıl oldu. Zavallıyı uyutmuyorlar. Bir gün gidebilirse hekime parmaklarını gösterip ilaç alacak.
Mahsus gözlerini öpüyor. Benim tarafımdan Ferda’yı öpüver olmaz mı?
Allah’a emanet ol Suad Hanım.
Baban Mehmet Akif
Star