Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

En üstün şair Nesimi mi?

Prof. Dr. Kemal Yavuz Dil ve Edebiyat dergisinin Ağustos sayısında çok tartışılacak bir iddiayı gündeme getiriyor. Yavuz, Ali Şir Nevaî’nin, Nesimî’yi bütün şairlerden üstün gördüğüne ilişkin bir görüşünü aktarıyor.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-08-04 13:08:06

En üstün şair Nesimi mi?
Günümüz edebiyat dünyası geleneksel Türk şiirinden nasıl yararlanacak? Bu, elbette uzak geçmişimizi daha yakından tanıyarak cevap verebileceğimiz bir soru. Dergimiz Dil ve Edebiyat bu anlamda, divan edebiyatını tanıma, daha yeni nesiller içinse sıcak bir tanışma faaliyetini her ayın dosyası ile sürdürmeye devam ediyor.   Dil ve Edebiyat, her ay; birçok farklı, sıra dışı ve özgün karakterin nakışlarıyla süslenmiş bir dünyaya, geleneksel şiirimizin dünyasına misafir oluyor. Genel karakterini, temel özelliklerini, öne çıkan yönlerini belirlemeye çalışıyor.   Dil ve Edebiyat’ın bu çabaları, sıcaklarla boğuştuğumuz Ağustos ayında şair Nesimî’nin estetiğine yöneliyor. Nesimî’nin şiirinin ve edebî değerinin değerlendirildiği dosyada, Prof. Dr. Kemal Yavuz şairin özgün yönlerine dikkat çekiyor. Yavuz’un tespitine göre Nesimî, divan şiirinin en yetkin kalemlerinden biri. Yavuz, Ali Şir Nevaî’nin bütün şairlerden üstün gördüğüne ilişkin bir görüşünü de aktarıyor.     “Türk edebiyatını sadece kendi devri ile değil, bütün zamanları ile yaşadığı asra kadar inceden inceye gözlemleyen ve bütün şairleri süzgeçten geçirircesine birbirleri ile karşılaştıran Türk edebiyatının büyük şairi, Türkçe âşıkı Ali Şir Nevaî de Nesimî’yi bütün şairlerden üstün görür” diyen Yavuz, gerek mazmunları, şiirin unsurlarını kullanış biçimi gerekse şiire tuyuğ gibi yeni tür ve şekilleri getirmesiyle Nesimî’nin ayrıcalıklı bir yer edindiği görüşünde.      “Şiirimizin Özgün Nakışçısı” olarak takdim edilen ve kapağa taşınan dosya dışında dergide dikkat çeken birçok yazı bulunuyor.   Üzeyir İlbak’ın yazısı bunlardan biri. İlbak, yazısında şehir-medeniyet ilişkisi üzerine düşünceler geliştiriyor ve son dönemde gelişen postmodern bir duruma eleştiri getiriyor. İlbak, özellikle bir moda hâlinde, belli şehirlerle özdeşleşen sembollerin çeşitli amaçlarla başka şehirlerde de inşa edilmesinin doğurduğu sakıncalara dikkat çekiyor.   Okuyucuların ilgisini çekeceği düşünülen bir diğer yazıyı Mustafa Miyasoğlu kaleme alıyor. Miyasoğlu, bir yazı dizisi şeklinde, genişleyerek devam edeceği anlaşılan yayın ve kültür dünyasına ilişkin hatıralarını anlatmaya İstanbul’a geldiği ve yayın dünyasına girdiği 70’li yıllarla başlıyor. Yakın dönem Babıali ortamının aydınlatılmasına ilişkin vesika niteliğindeki yazının başlığı “İstanbul Akşamları”.     Dil ve Edebiyat dergisinin söyleşi sayfalarının önemli bir başka konuğu var bu ay: Yavuz Bülent Bakiler. Türkçeyi doğru kullanma konusundaki hassasiyetleri ile bir TV programı da yapmış olan Bakiler, millet olmanın yolunun dil ve edebiyattan geçtiğinin altını çiziyor.
 
Dergide yer alan diğer bazı yazı başlıkları ve yazarlarıysa şöyle:

FETHETMEK ve ZAPT ETMEK
Sadettin Kaplan / ŞİİR VE İMGE Recep Garip / PÎR-İ SÂNİ MUSTAFA ÇERKEŞÎ Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR / ÖZENTİNİN YAYGINLAŞTIRDIĞI YALANCI BİR SÖZCÜK: TREND Yard. Doç. Dr. Bedri Aydoğan / YANGIN KAVMİNDEN BİR YAZAR: HULKİ AKTUNÇ Dr.Fatih Özdemir / MÎZAN DERGİSİ Oğuz Çetinoğlu, Mehmet Şadi Polat.   Dil ve Edebiyat, dergi editörü Hüseyin Altuntaş’ın giriş yazısında belirttiği, yaz mevsiminin bunaltıcı sıcağında karşınıza içeriğiyle sıkmayacak, güzel yazılarıyla içinizi serinletecek bir formatla okuyucuya sunuluyor. A’dan Z’ye, Şenol Tanju’nun hazırladığı Edebiyat Musahabeleri gibi yeni bölümlerinin yanı sıra Selçuk Eser’in tasarımı ve mübarek Ramazan ayının en güzel bir şekilde idrak edilmesi temennisiyle Dil ve Edebiyat dergisi raflardaki yerini alıyor.

Haber Ara