Tevekkül Karaman / TİMETURK
Yemen devrimi, 14 Ocak’ta Tunus’ta Bin Ali’nin devrilmesinin hemen ardından başladı. Her zaman gösteri ayarlarken yaptığım gibi, Facebook’a bir mesaj gönderip 16 Ocak’ta insanları Tunus ayaklanmasını kutlamak için çağırdım.
Ertesi gün Sana’a Üniversitesi’nden bir grup öğrenci, Tunus Elçiliği önünden nöbet tutma eylemine katılmamı istedi. Kalabalık şöyle bağırıyordu: “Kahramanlar! Şer yöneticilerine karşı sizinle ön saflardayız”. Güvenlik güçlerin sert müdahalesine karşı, “Eğer bir gün insanlar yaşamayı arzu ederse, kader onlara cevap verir” ve “Bu gece bitmeli” gibi Tunus’ta devrimcilerin sloganlarını kullanıyorduk.
Gösteri hayret vericiydi. Binlerce kişi katıldı ve Sana’a rejimin devrilmesi için ilk barışçıl gösterisine şahit oldu. “Sürülmeden gidin” diye bağırıyorduk.
O gece öğrenci ve gençlik liderleri beni ziyaret etti. Yanlarında insan hakları eylemcileri Ahmet Saif Haşit ve yazar Abülbari Tahir de vardı. Bu tarihi anın yanımızdan geçip gitmesine izin veremeyeceğimizde mutabık kaldı ve biz de despotik rejime bir son verecek barışçıl bir gösteri başlatabilirdik. Geleceğinden emin olduğumuz baskıya rağmen, geri dönüş olmadığına karar verdik. Hükümet bize karşı çeteler gönderse de, yürüyüşler gün be gün büyüdü.
Protestolarla geçen bir haftanın ardından, gecenin bir yarısında güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındım. Bu da Yemen devriminde bir kırılma anı oldu. Medya gözaltımı bildirdi ve ülkenin birçok bölgesinde öğrencilerin, sosyal eylemcilerin ve siyasilerin düzenlediği ayaklanmalar çıktı. Hükümet üzerindeki baskı inanılmazdı. Zincirlendiğim kadınlar hapishanesinde 36 saat geçirdikten sonra salıverildim.
Dışarı çıktıktan sonra da gösteri yapmayı sürdürdüm. Güneyden insanlara, kuzeyden Houthilere, aşiretlere, sendikalara, sivil toplum örgütlerine ve orduya, barışçı öğrenci devrimine katılmaları ve rejime son vermek için her yere davetler gönderildi. Onlara farklılıklarını görmezden gelmek için cesaret verdik ve Yemen’in Ali Abdullah Salih olmadan çok daha güzel bir yer olacağına ikna ettik. Yemen halkı Güney Yemen, terör sorunu ve Sa’ada’daki savaş gibi kendi sorunlarını çok daha iyi çözebilirdi. Hukukun üstün olduğu sivil bir devlet kurabileceğimize inanıyorduk. Bu devrimin ilk haftalarındaki mesajdı.
Ta’az, Aden ve el-Hadida gibi ülkenin çeşitli yerlerinde, Kahire’nin Tahrir Meydanı’ndaki gibi nöbet çadırları kuruldu. Yüz binlerce insan bu “özgürlük ve değişim” meydanlarına aktı. Toplumun her kesiminden katılımlarla, devrim öğrenci hareketini aştı.
Peki, düşmesi gereken rejim devrilince ne olacaktı? Ülkemizdeki değişimin ilk safhasındaydık ve devrimciler arasındaki hissiyat, birçok sorunların nedeni rejim gittiğinde Yemen halkı kendi problemlerine çözüm bulabileceği yönündeydi. Yeni bir Yemen bizi bekliyordu, yepyeni bir gelecek vardı önümüzde. Gerçeklere gözümüz kör değildi fakat devrim ülke genelinde sosyal bir sükunet sağlamıştı. İnsanlar farklılıklarını bir kenara koymuş asıl konuya odaklanmıştı. Ülkede 70 milyon silah olduğu düşünüldüğünde kolay bir zafer olmayacaktı.
Beş yıl içerisinde ülkem 6 savaşa şahit oldu fakat bugün halkın silahları sessiz. Barış içinde bir değişimi tercih ediyorlar. Yüzlerce gösterici rejim tarafından öldürülmesine rağmen tek bir polis memuru ya da güvenlik ajanının kılına zarar gelmedi. En asi ve karışık eyalet Ma’rib dahi ilk barışçıl gösterisini yaşadı.
Onlarca yıl birbirleriyle savaşmış vahşi aşiretler “özgürlük meydanlarında” bir araya geldi, kan davaları unutuldu. Keskin nişancılar İtibar Cuma’sında 50’den fazla göstericiyi öldürüp binden fazlasını yaraladığında suçluları yakalan gençlikti. Caddelere akan kan ve öfkeye rağmen kimse yaralanmadı ve saldırıya uğramadı. Bu devrimin barışçıl doğasının göstergesiydi.
İlk kez güneydeki insanlar ayrılık için bağırmayı bırakıp ulusal bayrak ellerinde rejim değişikliği talep etti. Tarihi bir andı. Ülke, halk nöbetleri, yürüyüşleri, sivil itaatsizlik ve sloganlarla rejimden kurtulmak için tek bir vücut haline gelmişti.
Devrimin hâlihazırda başarılı olduğuna ve Salih’in rejimin çöktüğüne inandık. 33 yıl kan ve rüşvetle idare eden bir rejimdi. Gerekirse meydanlarda aylarca kalma azmimiz ve rejimin kurşunlarını çıplak göğüsleriyle karşılayan gençlerimizin metanetiyle rejimi dizleri üzerine çöktürdük. Siyasiler ve ordu mensuplarının bize katılmasıyla, başarımız daha da büyüyecek.
Ülkemizin tarihi değişimini geciktirmek için aşırılığa ve El-Kaide öcülerine izin veremezdik. Salih, koltuğa tutunmak için bu tehdidi öne sürüyor, sanki terörizmi bertaraf edip ülkeye istikrar getirecek yegâne kişi kendisiymiş gibi.
Şunu netleştirelim: Yemen devrimi şimdiden savaş ve çatışmayla boğulan bir ülkeye istikrar getirdi. Dünya kamuoyundan Tunus ve Mısır’da olduğu gibi bu barışçıl devrimi desteklemelerini istiyorum. Birleşik Devletler ve Avrupa Birliği’nden Salih’e halkının isteğine uyarak bırakmasını söylemesini istiyorum. Rejime verdikleri desteği bitirmelerini istiyorum. Barışçıl muhalefeti bastırmak için kullandıkları gözyaşartıcı bombalar üzerinde “Made In America” yazısı var. Salih ailesinin ve avenesinin malvarlığını dondurmalarını ve halkına iade etmelerini istiyorum.
Eğer ABD ve Avrupa samimi olarak halkı destekliyorlarsa, barışçıl devrimimize ihanet etmemeliler. Bu Yemen halkının demokratik arzusunun ifadesidir.
* Tavakkol Karman, Yemen Barış Eylemcisi, Bu yazıyı Guardian gazetesine yazdı. "Demir Leydi" ve "Sebe Melikesi" adlarıyla anılıyor. Ailesinin Türk asıllı bir aile olduğu belirtiliyor.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.