Pek çok kişi Abdurrahman Dilipak’ı gazeteci, yazar ve araştırmacı kimliğiyle tanıyor. Oysa Dilipak’ı bu habere konu etmemizin nedeni çok farklı. Resme çocukluğunda başlayan ve yaklaşık 15 yıldır profesyonel olarak resim yapan Dilipak, bu yönüyle hemen herkesi şaşırtıyor. Çoğunlukla soyut çalışmalara imza atan Dilipak’ın resim yeteneğini geliştiren ise aslında onun genetik hastalığı. Dünyada klinik olarak ilk kez eski ABD Başkanı Abraham Lincoln ve eski Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’de görülen Marfan Sendromu’ndan musdarip Dilipak’ın, 15’inci kromozomunda bir bozukluk bulunuyor ve bu da onu normal insanlardan ayırıyor.
Görüş açım çok geniş
Hastalığını askerdeyken fark eden Dilipak, anormal bir bağ doku yapısı olduğunu anlatıyor: “Türkiye’de tanı konulan ilk vaka benim. Bu hastalıktan dolayı parmaklarım uzun, ellerim büyük, ayaklarım 47 numara, boyum daha uzun. Mide, kalp yapım ince ve uzun. Örneğin kafamı çevirmeden arkamı görebilirim. Çünkü hastalıktan dolayı göz çevremdeki kemiklerde çukurluk var ve göz merceğim de farklı. Bu yüzden görme açım çok geniş.” Rahatsızlığı nedeniyle otomobil kullanamayan Dilipak, tedavi şansının da olmadığını söylüyor: “Tedavi olamıyorum ama eklemlerim oldukça güçlü. Dolayısıyla parmak ve parmak uçlarım çok kuvvetli. Bu da fırçaya hakimiyetimi artırıyor, daha iyi resim yapabiliyorum. Hastalık algılarımı farklı kılıyor, bunu da resimde çok rahat kullanıyorum. Beynimi sektörlere ayırabiliyor, ayrıntılara girebiliyorum.”
Hastalığı Dilipak’ı farklı kılıyor ama resme merakı nereden geliyor? Dilipak resim yapmaya çocukluğunda başlamış. Okul yıllarında şiirler yazar ve kenarlarına da resim yaparmış. Resme olan merakından dolayı güzel sanatlar akademisine girmek isteyen Dilipak, o yıllarda büyük bir maceraya atıldığını anlatıyor: “Akademiye girip çok iyi resim ya da heykel yapıp kendimi ispat edecektim. Nü derslere girmeyecek ve namaz kılacaktım. Oradakilerin ‘gerici’ diye tabir ettiği biri olarak çok iyi bir ressam olacaktım. Aslında ressam olmak istememin içinde protest bir tavır da vardı. Hayalimi gerçekleştirmek için İstanbul’a geldim. Sınavlara girdim ancak vaktinde bitiremediğim için elendim. Gazetecilik yaparken karikatür de çiziyordum, kitaplarımın kapaklarını da ben hazırlıyordum. Profesyonel olarak 15 yıldır resim yapıyorum.”
Şimdiye kadar yaklaşık 100 resme imza atan Dilipak, özgün bir çalışma tarzı olduğunu anlatıyor: “Soyut tarzda çalışıyorum ama farklı bir yorumum var. Hermetik ve kozmografya ile ilgili mitolojik anlatımlar var resimlerimde. Şimdiye kadar figür olarak sadece kızımı resmettim. Tarzımı ressam Miro’ya benzettiler ama Picasso, Dali gibi ressamlarla daha çok benzeşiyorum. Resimlerimin soyut tarzda ve sürreal oluşu beni onlarla benzeştiriyor. Resimlerimin ana temasını ise sigıl’lar oluşturuyor. Sigıl’ı bir kavramın imzası gibi düşünün. Sayılarla yapılıyor. Birçok ünlü filozof ve sanatçının geliştirdiği sigıl’lar var. Ayrıca insanların zihinsel altyapılarına yönelik propaganda etkisini yok etmek isteyen politik resimlerim de var. Doğal gerçeği yansıtmayla çalışıyorum.”
Dünyada ses getirecek yöntemi kullanıyorum
Üzerinde çalıştığı son tablolarından birinin dünya çapında ses getireceği görüşünde Abdurrahman Dilipak: “Tablolarımdan birinde sayıların dilini anlatıyorum. Allah lafzını Arapça yazdığınızda harflerin ebced hesabında toplarsanız 66 sayısını bulursunuz. 19’dan başlayarak 66 sayısının vefkini bulmaya çalıştım. Yani bir küpün dokuz bölmesine 19’dan başlayarak sayıları yazdım. Her rakamı bir kez kullandım. Bunları yatay, dikey ya da çapraz topladığınızda 66 sayısını bulmanız gerekir. Bu, evrende bir kez yapılabilir ve çok büyük matematik düşünceyi gerektirir. Bu vefki çıkarttıktan sonra yine ince hesaplamalarla sayısal akış diyagramını bulunca Allah lafzının sigıl’ını bulmuş olacağım. Resmi bitirdiğimde Dilipak sigıl’ı olarak anılacak ve uluslararası alanda ses getirecek.”
İslamiyet’te resmin yeri var
“Resim yaptığımı duyanlar çoğunlukla şaşırıyor” diyor Abdurrahman Dilipak. Çizdiği imajdan dolayı resim yapmasının hiç beklenmediğini belirten Dilipak, sanatı neden herkesin anladığından farklı yorumladığını ve İslamiyet’te resmin yerini anlatıyor: “Müzik ve resim konusu Batı merkezli olduğu ve insanı dünyevileştirdiği için bunlardan uzak durulması yönünde bir anlayış var. Ama kullandığınız rakamlar, harfler de bir resimdir. Minareler heykeldir. Hatta Allah’ın isimlerinden biri Musavver yani resim yapan demektir. Onu kutsamak amacıyla resim yapabilirsiniz. Bunlar sizi hakikate gerçeğe götürüyorsa bu niye kötü bir şey olsun. Resmi yok ederseniz hayat tekdüzeleşir.”
Satılsın diye çizmiyorum
Abdurrahman Dilipak’ın resimlerine genellikle toprak tonları ve doğal renkler hakim. Çoğu zaman bir tabloyu daha yapım aşamasındayken sattığını belirten Dilipak, bu resimlerin müzayedede açık artırmayla satışa sunulduğunu söylüyor: “En pahalı resmim ne kadara satıldı bilmiyorum. Ama bir resmimin açılış fiyatının 1500 TL olduğunu öğrendim. Zaten satılsın diye yapmıyorum. Resim yaparken dinleniyorum.”
Star