Bu meydanın ortasına çadırlar dikildi, göstericiler çadırlarda oturup sloganlar attılar. Güvenlik güçleriyle çatışmalar sonucu içlerinden bazıları öldü. İşe kan karışması sonrası taleplerin çıtası yükseltildi ve reform sonrası slogan 'değişim' oldu.
Parlamentoda en büyük Şii kütleye sahip Vifak cemiyetinden rejimin reformundan daha fazlasını isteyen Hak grubu veya Bahreyn Özgürleri grubu gibi dışarıdaki muhalif gruplara kadar bu değişimin sınırları farklılık arz etti. Bahreyn'de yaşananlar çok tehlikeli ve bu gelişmelerle akıllı ve sert, güçlü tutumun yanı sıra büyük oranda yaratıcı siyasi bir hayal gücüyle ilişki kurmak gerekli. Zira sadece güç, çözüm değil. Güç çözümün bir parçası ancak asıl çözüm, daima siyasi ve uzlaşmacı oluyor.
Bahreyn Kralı Hamd bin İsa, yönetime gelmesinden kısa süre sonra 2001 yılında siyasi reformlar gerçekleştirmişti ve çoğunlukla siyasileşmiş Şii akımlardan oluşan Bahreyn muhalefeti nezdinde büyük bir rahatlama getirmişti. Zira anayasayı yeniden çalıştırdı, parlamentoda oldukça kaliteli seçimler gerçekleştirdi, basın özgürlüğü açılımı yaptı. Muhalefetin birçok ismi, bu reformlara tanıklık ediyor zaten.
Peki, bu durum, trenin bu noktada durması gerektiği anlamına gelir mi? Tabii ki 'hayır'. Fakat Bahreyn iç muhalefeti ile Körfez bölgesindeki mezhepçilik volkanının ağzında bulunan bir ülkede Mısır ve Tunus hikâyesini kopyalamak ayrı şeyler. Özellikle de İran'la bölgesel çekişmenin kızışmasıyla birlikte... Bu durum, Vifak Cemiyeti lideri Şeyh Ali Selman'ın da teyit ettiği üzere bazı Bahreyn muhalefetinin meşruluğunu ve sivilliğini ortadan kaldırmaz.
Bir kez daha Körfez düzleminde şartlar tehlikeli. Savunma konularıyla ilgili haftalık Janes dergisi Ortadoğu yorumcusu Gala Riani'nin İngiliz BBC televizyonuna da işaret ettiği gibi Bahreyn'in, sokaklarda bu türden keskin ve sert bir muhalefetle ilk defa karşılaşmadığı doğru; ancak görünen o ki, işler bu kez yeni bir bağlama sahip.
Şu an Körfez İşbirliği Konseyi'nin bu büyük spazmlar sonrası sesinin ve rolünün nerede olduğunu bilemiyoruz. Bölgeye dalmış bir İran var. Mezhepçi gerginlikle sallanan bir Irak var. Kaosun eşiğindeki bir Yemen, dış politikasında nereye gideceğini bilemediğimiz bir Mısır, İran'la koalisyon içinde bir Şam var. Şimdi de herkesin değil, bazılarının Arap Körfez bağından incisini söküp atması istenen bir Bahreyn var.
Konu muhalefetten, sivil ve meşru taleplerden daha büyük. Evet Bahreyn ve diğer ülkelerde insanların sorunları ve gerçekçi şikâyetleri var. Yetkililere, yani Arap dünyasındaki yetkililere düşen görev, halklarının haklı taleplerine olumlu karşılık vermeleri. Fakat şu an yaşanan, bölgesel bir kaos. Bu kaosun tozu dumanı içinde bölgedeki güç denklemlerini değiştirecek yeni gerçekler dayatmak isteyenler var.
Alınacak ders şu: İçerisi ile dışarısı arasında büyük fark yok. Arap kentlerinde yaşananlar bütün dünyayı ilgilendiriyor. Peki, karar alma organları açısından bu durum iyi mi, kötü mü? Cevap önemli değil, ancak asıl önemli olan, bunun bir realite ve vakıa olması. Bu realiteyle ilişki kurmak gerekiyor. Soğukluk veya ihmal, sürpriz kaosun ideal reçetesidir.