Avrupa ve ABD'de 100 yıllık eserlerin paketlenerek tarihî eser diye turistlerden paza kazanıldığını anlatan Mısırlıoğlu, "Paket çağı, imaj çağı. Öyle ki yılların endüstri şehri Glaskov bile 'aşkın şehri' diye satılıyor. Barselona'da, mimar Antoni Gaudi'nin 200 yıl önce yaptığı ama tamamlayamadığı kiliseden kazanılan parayı tarif edemem. Biz satmasını da anlatmasını da bilmiyoruz. Kendimizle barışmayı bilmiyoruz." dedi. Birçok yerde tuvaletlerin bile temiz olmadığını vurgulayan Mısırlıoğlu, "Halbuki batıya temizliği biz öğrettik. Sonra unutmamız mı gerekti? İzmir aslında harika bir şehir. Sadece mekanlarıyla. tarihsel değerleriyle değil, imbatımız, zeytinimiz, Akdeniz mutfağımız, iklimimiz de harika. Bunlarla ilgili, kültürel değerlerle ilgili çözümler üretmeliyiz, emanet edilecek kuşaklar yetiştirmeliyiz. Bu da bana göre eğitime bağlı. İzmirli, başkalarına muhafazakâr diyor ama asıl kendisi öyle. Çoğu Konya'dan, Sivas'tan, Erzurum'dan. Buraya duygu müzesi de lazım. Aidiyet duygusu var fazlaca, öbürünü kabul etmemeye yönelik." şeklinde konuştu.
Söyleşiye katılan İzmir İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Mustafa Akdağ ise kültür değerlerini korumak amacıyla Bornova ve Ödemiş ilçelerinde birer merkez yapılmakta olduğunu, 18 yerde de arkeolojik kazı çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Bütün bu işler 2,5 milyon lira harcandığını, tarihî binaların korunması için daha fazlasının gerektiğini kaydeden Akdağ, müzelerden elde edilen gelirlerin üç katının yatırım olarak şehre döndüğünü söyledi. Kazıevi projesinin İZKA'da kabul edildiğini, önümüzdeki hafta ihalesini yapacaklarını belirten İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Akdağ, şehre toplantı ve tiyatro salonları olan bir kazıevi kazandıracaklarını anlattı. Mustafa Akdağ, "Ören yerlerimizin yıpranan yönlendirme levhaları vardı. Yardım aldık, bu konuda da projemiz kabul edildi. Yakın zamanda tamamlanacak." dedi.
Araştırmacı yazar Çetin Özsağlamlar da İzmir Saat Kulesi'nin Sultan 2. Abdülhamit'in hediyesi olduğunu bile 46 yaşında öğrendiğini vurgulayarak, bunu belirten bir plaket dahi konulmadığına dikkat çekti. Osmanlı devrinde İzmir'de yapılan 64 camiden birçoğunun yıkılıp satıldığını, hattâ birinin Kızılay deposu yapıldığını, Eşrefpaşa'daki bir başkasını bir vatandaşın depo haline getirdiğini anlattı. Fazıl Ahmet Paşa'nın, İzmir'e geldiğinde su sıkıntısını çözmek için şehri şadırvanlarla donattığını ancak bugün varolan birkaç tanesinin de suyunun akmadığını belirten Özsağlamlar, 100'den fazla han tespit ettiklerini, bunların çoğunun yok edildiğini, halen mevcutların olanların da korunamadığını söyledi.
İZDİM Başkanı Mustafa Acar ise misyonlarının sevgi. kardeşlik, birlik, sulh ve adalet olduğunu, herkesle köprüler kurmaya çalıştıklarını, bu anlamda çeşitli ülkelerden üst düzey kişileri 'e getirip ağırladıklarını kaydetti.