Sedat Küçükay: Nobel edebiyat ödüllü yazar Naipaul Avrupa Yazarlar Parlamentosu’nun onur konuğu olarak İstanbul’a çağrılmıştı. Önemli bir yazar için alışılmış bir davetti ta ki Hilmi Yavuz gazetede onun davet edilmesi hakkında bir yazı kaleme alıncaya kadar. Hilmi Yavuz ‘Müslümanlara hakaret eden bir yazarla aydınlarımız aynı masaya oturmayı içlerine sindirecek mi’ diye sorunca kıyamet koptu ve mesele düşünce özgürlüğünün bir sınırı olup olmadığına kadar geldi. NTV bu akşam henüz Türkiye’ye gelmeden tartışılan Nobelli yazar Naipaul’a tepkilerden yola çıkarak düşüncenin sınırı var mı diye soruyor? Yazar- Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Bülent Somay, Yazar Hilmi Yavuz, Milliyet Gazetesi Yazarı Mehveş Evin, Yazar Nedim Gürsel ve Şair İsmet Özel konuklarımız. Hoşgeldiniz.
İsmet Özel: Bu zat Müslümanlar aleyhinde hangi sebeple konuşmuş bunu bir bilmek lazım. Anladığım kadarıyla Hindistan siyaseti içinde Müslümanların desteklenmemesini savunan bir söz etmiş. Yeni milliyetçi bir Hindistan görüşü var ve Müslümanların kendi milliyetçi tavrına denk düşmeyen bir özellik sahibi olduklarını söylüyor. Bu adam kendi görüşleri itibariyle demiş tartışmak gerekiyor. Mesela insanlar Hindistan’a İngilizlerin Müslümanlar eliyle yerleştiğini biliyorlar mı? Müslümanlar ilk teması kurmuşlar ve İngilizler Hindistan’a yerleşmiştir. Daha da kötüsü Müslümanlar İngilizlerin oyunlarına her zaman alet oldular. Pakistan diye bir ülke kurulması doğrudan Müslümanların aleyhine bir hadisedir. Eğer bu adam Müslümanların bir takım kaypaklıklarını konu ediyorsa doğru bir şey söylemiş. Bir uyarı sayılabilir. Bu yaptıklarını mensup olduğunu dine yakışmaz demiş olabilir adam. Hilmi Yavuz bence emir aldığı bir yerlerden gündemi saptırmak üzere bir problem çıkardı. Şu anda Türkiye’nin bu füze kalkanı meselelerini konuşması gerekirken bu adamlar bahsediyoruz. Müslümanları korumak kime düşmüş. Müslümanları düşünen insanları mı korumak istiyorlar? Naipaul’u İngiltere kraliçesi sör yapmış. Böyle bir insanı ben kendimin yakınında bir yerde hissetmem.
Mehveş Evin: Bence mesele ne söylediğinden ziyade buraya gelip edebiyatçıların bu meseleleri konuşması. Naipaul 2001′de Nobel aldığında çok tartışılmıştı. Irkçılığı sömürge aydını olması Müslümanlığa karşı olması gibi. Hilmi Yavuz’un itiraz ettiği nokta bir yerlerden emir aldığını hiç düşünmedim ben eleştirdim ama böyle düşünmedim. Naipaul gibi bir yazarın buraya davet edilmiş olması ve sırf Müslümanlığa hakaret etti diye tavır alınması benim problemim. Kustirica geldi ve polis nezaretinde bu ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Boykot hatta bir takım kişilerin linçine varacak noktalara geliyor durum benim korkum bu.Hilmi Yavuz’un eleştirisinden ziyade Yeni Şafak’ta Nobelli parazit diye verildi. Eleştirdiğimiz yazarın benzeri bir tutum içine giriyoruz.
Bülent Somay: Eleştirinin sınırı olmaz ben sevmem Naipaul’u yazar olarak entelektüel olarakta sevmem. Ama ben bu eleştirileri öğrencilerimle yaparım. Tirajı çok yüksek bir gazetede bunları söylersek bu adam Müslüman düşmanı diye linç edilmeye kalkışılır. Şimdi Naipaul gelmese can güvenliğimden kuşku duyarak dese hadi bakalım barbar Türkler diye yeniden çıkalım. Hilmi Yavuz bunu linç etmek gibi bir düşünceyle yazmamıştır. Büyük bir gazetede yazmanın ayrıntısını kaçırmış olabileceğini düşünüyorum.
İsmet Özel: Hiç temiz olmayan işlerin içindeyiz burada temizlik istememiz ilk işimiz olması lazım. İnsanlar Türkiye’de İslami talepler konusunda korkunç tavırları gösterip ondan sonra Müslüman hamisi olmaları tuhaf bir şey.
Bülent Somay: İyi Naipaul okuru değilim. İlk romanını okurken sıkıldım bir daha okumamaya karar verdim. Ama buraya gelmeden önce biraz araştırdım. Naipaul sadece Müslümanlar değil eşcinsellerde protesto etmeli. Ama hiçbir eşcinsel aynı masaya oturmasın onunla diye çıkmadı. Naipaul çeşitli insan gruplarına çeşitli şeyler söylemiş biri. Ve bunları da ben bilirim havasında züppece söylemiş biri. Ama aranıza alında sorun bakalım senin bu homofobin nereden geliyor bir kurcalayalım derim. Biz onunla aynı masada oturacağız ki bu soruları soralım. Gazete köşesinde ya da otelinin önünde bağırarak sorulmaz. Müslümanlığa hakaret belirsiz bir suçlamadır. Müslümanlara hakaret başka bir şeydir. Naipaul Hollanda’da yaşamış olsaydı ve bu Müslümanlar şöyle böyle deseydi ırkçıları kışkırtsaydı bende karşı çıkardım. Ama bunu yapmamış.
Hilmi Yavuz: İsmet beyin söyledikleri eğer yanlış aktarmadılarsa benim bu yazıları bir yerden emir alarak yazdığımı söylemiş. Bunu daha önce birkaç vesile ile de söylemişti İsmet bey. Ben kendisini ispata davet etmiştim ama bu kara çalmaları yapıyor ama ispata gelince yapamıyor. Eğer ispat etmiyorsa kendisini daha önce suçladığım gibi onu da suçlayacağım. Bundan sonraki konuşmalarda kendisini muhatap kabul etmediğimiz ve ciddi sorunları olan bir arkadaş olarak gördüğümü söylüyorum. Ben Naipaul Nobel aldıktan sonra takipçisiydim. Naipaul konusunda yazılarımın tarihi yeni değildir. Ben Naipaul’la tanışmadım benim meselem şahsi değil onun temsil ettiği zihniyetle meselem var. Sadece Müslümanları karşısına almış bir zihniyet değildir hem Trinidatlıları hem Hintlileri aşağılayan bir kimliktir. Türk entelijensiyası bu konuda nasıl tavır alacaktır? Kendi halkı dahil herkese bir tiksinti ile bakan bir kimlikle aynı masaya oturmayı içlerine sindirecekler mi diye sordum. Bizi birinci derece ilgilendiren Müslümanlığa yaptığı hakaretlerdir ama benim yazımda kendi ülkesini kendi toplumunu tarihini dışlayan ve sömürgeci ülkenin aydınıdır. Fikir özgürlüğü ile hakaret arasında belli bir sınır çizgisi vardır. Dolayısıyla bir insana ya da bir buçuk milyar insana siz geri zekalısınız birer pazazitsiniz diyen kimlikle aynı masaya oturulmaz ben oturmayacağım. Ben böyle bir dikkat çekme işini bir aydın olarak görev olarak gördüm kendimi. Ben Naipaul’u bilmeyen bir Türk entelijensiyasına bu adamı faşist olduğunu söyleme çalışıyorum. Bir sömürge aydını olduğunu söylemeye çalışıyorum. Bu bir aydın olarak benim görevimdir. Bizim entelektüelimizin zihinleri bir tür oryantalizmle yapılanmış bir zihniyettir. Ben Naipaul’un değil benim çarmıha gerilmeme geldi durum. Naipaul gelecekti biz Müslümanlardan ne istiyorsunuz diye soracaktık o da bizi kastetmiyor İranlı geri zekalıları kast ediyormuş diye el sıkışarak ayrılacaklardı.
İsmet Özel: Önce Hilmi Yavuz nereden emir alıyor da bu tartışmayı başlattı? Türkiye son günlerde füze kalkanı meselesi ile beraber dünya Müslüman halkları aleyhine bir tavrın yürütücüsü oldu. Füze kalkanı meselesi dünya Müslümanlığına karşı bir meseleydi Türkiye onun için burada bir zafer filan diyor İran’ın adı anılmamışta filan. Şu anda Hilmi Yavuz’un emir aldığı çevreler Müslümanlardan yana insanlar olduğu izlenimini vermek isteyen çevrelerdir. Türkiye’de hala Müslümanlığın önemli ve korunmaya değer bir şey olduğunu söyleyen insanlar var filan. Şu anda İslam dünyasına büyük bir saldırı vuku bulmuştur bu Naipaul’la filan idare edilmeye çalışılıyor.
Hilmi Yavuz: Zavallı!
İsmet Özel: Birileri yavuz hırsız pozisyonundalar ve ev sahibi bastırmış haldeler zaten ismiyle de müsemma.
Hilmi Yavuz: Ben muhatap kabul etmiyorum dedim ama baya edep dışı konuşmaya başladı. Eğer edepsizlik söz konusuysa edepsizlere edepsizlikle karşılık vermek edeptir diye bende ona cevap veririm.
Mehveş Evin: Hilmi beye şunu sormak istiyorum ben bu zihniyeti eleştiriyorum diyor. Takıldığım madem öyle nasıl o zihniyetin yerine konuşarak karar verebiliyoruz. Yani bu kişi Naipaul burada gelip kendi fikirlerini bize anlatsa bizde kendi fikirlerimizle onun karşısında bir cevap versek daha doğru olmaz mı? Demin bir faşist lafını kullandı olabilir öyle düşünebilir. Gelmesin bu gavur gibi bazı yayın organlarında yazılar çıktı bence faşist tavır budur.
Hilmi Yavuz: İsmet bey bir iddiada bulundu bu iddiayı ispat etmedi iddiasını sadece tekrarladı. Eğer benim sanki Müslüman’mış gibi görünen ama Müslümanlara karşı temelde bir takım komplolar ya da entrikalar içinde olan insanların sözcülüğünü yaptığım gibi bir iddiası varsa bu iddiayı ispatla mükelleftir. Eğer bu iddiayı ispat etmezse kendisine gereken cevabı ben veririm. İsmet bey anlıyordur bu söylediklerimi şu ya da bu biçimde bir ciddi entelektüel tartışmada birilerine kara çalmak hakaret etmek bir Müslüman kimlikle ortada dolaşan bir kibire yakışıyor mu? Kendisini ben artık muhatap kabul etmiyorum. Eğer iddiasını ispat etmezse onun bir adı vardır burada ben edeple telaffuz etmiyorum ama kendisi ne olduğunu anlar. Benim yazım bir biçimde kışkırtıcı yazı değildi. Bu yazı şu ya da bu biçimde bir takım insanları öfkelendirmiş olabilir ama benim yazılarımda bir hakaret içeren bir şey yoktur Naipaul kişiliğine yönelik. Başkaları şu yada bu şekilde etkileniyorsa bu benim sorunum değildir. Ayrıca Naipaul eşcinsellere karşı olduğunu da söyledi Bülent ama eşcinseller protesto etmediler dedi. Yani eşcinsellerin protesto etmemesini Bülent Somay Müslümanlarında protesto etmemesi için bir örnek olarak mı gösteriyor? Etmedilerse bu onların sorunudur ama bir Müslüman kimliğin kalkıp Müslümanlara ağır bir biçimde hakaret etti diye aşağıladı diye onu teşhir etmek konumunda olması niçin bir sorun teşkil etsin ben bunu anlamıyorum.
Bülent Somay: Hilmi hocama katılıyorum onun yazısı kışkırtıcı bir yazı değil. Ama derin okursak bu niyet okumak olarak algılanmasın orada doz yükselte yükselte Naipaul’a önce Müslümanlarla ilgili kötü konuşuyor dedi arkasından faşist dedi arkasından emperyalist ajanı da dedi. Benim literatürümde bunlar hakarettir. Hala bu kadar kolay gaza gelecek insanlar var. Entelektüel bir tartışama da bunları söylemesine itirazım olmaz ama okurlarınız arasında gaza gelecek birkaç kişi olabilir.
Nedim Gürsel: Ben dünden itibaren Naipaul okumaya başladım çünkü bu toplantıya bende katılacağım. Bir kere Naipaul iyi bir yazar üslubu olan bir yazar. Romanları otobiyografileri ve edebi anlamda röportajları olan bir yazar. İslam konusuna gelince sanıyorum iki kitabı var bunlar edebi röportaj niteliğindeki kitaplar. Nobel aldıktan sonra yaptığı bir konuşma var bir röportaj. Orada diyor ki; yazarı karalamak onun kitaplarını okuma zahmetine katlanmaktan daha kolaydır diyor. Ve yazarların hayatları onların kitaplarını okumadan onlar hakkında konuşanlar tarafından karartılır diyor. Bir kere radikal İslamı eleştiriyor. Yazar rahatsız edebilir bir takım insanları. Aşağılayıcı bir söylemi de olabilir ama ben okuduğumda bunun üzerinde durmuyorum. Arap olmayan dört ülkeye gidiyor Endonezya, Malezya, Pakistan ve İran burada insanlarla konuşuyor ve bir tespitte bulunuyor. Bu tartışılabilir ama yabana atılmaması gereken bir görüş. İslam’da diyor bir kolonial nitelikte kendi dogmalarını dayattı bu insanlara ve onların geleneklerinden kopmalarına yol açtı diyor benim çıkardığım sonuç bu. Bunu aşırı bir üslupla provokatör bir üslupla yazıyor buna hakkı olduğunu düşünüyorum. Hilmi Yavuz bir yazı yazıyor bazı köşe yazarları Hilmi Yavuz’dan alıntılar yapıyor böyle bir tartışma olabilir mi bir yazar bu karda kolay harcanabilir mi? Kimisi alçaklıkla suçluyor kimisi şerefsiz diyor köşe yazarları. Ömrünü yazı yazmakla geçirmiş 25-30 kitap yazmış bir yazar bu seviyede mi tartışılmalı? Aşağılama ya da aşağılıyor mu beni çok ilgilendirmiyor Naipaul bir tez atıyor orya bu tartışılabilir bir tez ama yabana atılamayacak bir tez. Arap olmayan kültürlerden gelen halkların kabul ettiği Müslümanlık onları kendi geleneklerinden ve geçmişlerinden kopardı diyor.
Hilmi Yavuz: Nedim Gürsel’in söylediklerini anlamak mümkün değil baştan aşağı çelişkilerle dolu. Bir kere, Naipaul’un aşağılayıcı horlayıcı hakaret edici bir üslubu olduğunu söylüyor ve Naipaul iyi bir yazar ve üslubu olan bir yazar olduğunu söyledi. Yani bu üslubunun aşağılayıcı horlayıcı bir üslup olduğunu da kabul ediyor ama bunun kendisini ilgilendirmediğini söylüyor. Nedim Gürsel’i bu ilgilendirmeyebilir ama bu üslubun bu hakaret dolu üslubun bazı insanları ilgilendirebilecek olduğunu da Nedim kardeşimizin hesaba katması gerekir. Sen meseleyi belki uzun yıllar Fransa’da yaşamış olmanın getirmiş olduğu yaklaşımla birazda affedersin ama Naipaul’laşmışsın gibi geldi bana. Çünkü bu gibi durumlarda Naipaul’u aklama konusunda çabaların tümü senin verdiğim örnekte olduğu gibi çelişkilerle dolu maalesef. Sen heyecanına dikkat et üslubuna dikkat et biraz daha 1970′lerdeki Nedim Gürsel ol lütfen.
Nedim Gürsel: Naipaul iyi bir yazar dedim Naipaul’un polemik kitapları da var romanları otobiyografileri de var. Ben bu polemik kitabını okudum Naipaul’un bir edebi röportaj ustası olarak tanımlayabilirim kendisini. Ben burada düşünce özgürlüğünü savunuyorum bir açıdan bir açıdan da bir yazarı okumadan bilmeden bu karda kolay harcamamamız gerektiğini söylüyorum. Ama Müslümanları aşağılıyor bu beni ilgilendirmiyoruz sözüm yanlış anlaşıldı galiba. Bir yazar şu yüksek öğretim ada bu nedenle bazı çevreleri ya da bazı inançları bazı düşünce sistemlerini rahatsız edebilir bir yazarın doğasında olan bir şeydir bu. Ben bunun üzerinde durmak istiyorum. Bir yazar kendi üslubunu oluştururken hırçınlaşabilir bir takım aşırılıkları gidebilir. O tezlere katılıyor muyum belki katılmıyorum ama yabana atılmayacak tezler olarak görüyorum. Aylarca yıllarca seyahat ediyor notlar alıyor insanlar arasında yaşıyor biz bunları silip atarak bir siyasi polemiğin içine giriyoruz gibi geliyor.
Bülent Somay: Burada çok diyecek bir şey yok Naipaul’un üslubu eğer agresif hakaretamiz filansa bu da onun kim olduğu anlamına gelir. Onu konuğu değil bu arada sadece öyle görünüyor ama öyle bir ibare geçmiyor baktım ben kendim.
Sedat Küçükay: Aldığımız bir habere göre Naipaul Türkiye’ye gelmiyor.
Hilmi Yavuz: Doğrusu isabet etmiş derim. Aşağıladığı horladığı insanların arasında olmak onu da çok mutlu etmeyecekti herhalde. En doğru olanı yapmıştır kendisi. 2010 ajansının gönderdiği bültende bir ara başlıkta Yaşar Kemal’in ve Naipaul’un onur konuğu olduğu yazılı. Dolayısıyla bu konuda bir tereddüt varsa bu 2010 ajansının gazetelere gönderdiği bültenin ara başlığının her iki yazarın onur konuğu olduğu ibaresini taşıyor olmasıdır.
İsmet Özel: Ben öncelikle neyi ispat edeceğim Türkiye’de çok yaygın olan bir söz var rüşvetin belgesi olmaz. Eğer bir insan bir takım biz genel kamuoyunun bildiği taktirde rahatsız olacağı işler içindeyse bunun ispatı mümkün değildir. Bir kere şunu bilmek lazım minareyi çalan kılıfını hazırlar. Türkiye’de büyük bir zihin kirliliği vardır ve aynı zamanda entelektüel bir sefalet vardır. Yani entelejensiya kelimesini kullanıyor Hilmi Yavuz kimdir bu insanlar ve bunlar hangi bakımdan mideleri ile bir yerlere bağlı değilmiş. Türkiye’de İslam düşmanlığının merkezi olan insanlar entelektüel sayılıyorsa Türkiye’de tabi ki bu toplantıda da işler onların istediği şekilde. Benim için gelmesi ile gelmemesi arasında bir fark Naipaul’un.
Mehveş Evin: Ben keşke gelebilseydi diyorum ama bir yandan da bir linç kampanyasına dönüşeceği için iyi ki de gelmedi diyorum.
Bülent Somay: Naipaul gelmiş gelmemiş çok fark etmiyor benim için. Gelseydi otursaydık konuşsaydık iyi olurdu. Bunun oluşturacağı dalgalar çirkin olabilir.