Bediüzzaman'ın mutluluk formülü
Florida State Üniversitesi'nde yapılan araştırma mutluluk ve Bediüzzaman arasında ilginç verileri ortaya koydu.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-11-22 13:07:27
Bediüzzaman Said Nursi'nin meşhur sözlerinden biri şöyle: “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Nursi, insanoğlunun var olduğu günden bu yana aradığı mutluluğu bulmanın yolunu sanki bu tek cümle ile özetler. ‘Güzellik' kavramını âdeta üç boyutlu gözlük hâline getirir ki, onu takanlar yaşadıkları her olayın sonucunda mutluluk görüntüsünü yakalayabilsin.
Bediüzzaman, insanın fıtratı gereği mutluluk arayışının hiç bitmeyeceğini hatta bu arayışın hem bu dünyayı hem de ahireti kapsadığını bildiği için belki de gerçek mutluluğun formüllerini müellifi olduğu Risale-i Nur külliyatının pek çok yerine serpiştirir. Mesela Sözler'de mutluluğun kaynağının sınırsız olmadığını vurgular: “Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye lüzum yoktur.” gibi. Bediüzzaman'ın mutluluk formülleri, ABD Florida Üniversitesi'nde Nöroiktisat dersleri veren Furkan Aydıner ile aynı üniversitede tıp alanında öğretim görevlisi olan Eron Manusov'un ilgisini çeker.
Nöroiktisat, beyindeki faaliyetlere dayalı olarak insanların acı duyusunu, lezzet algısını ve taleplerini ölçmeye çalışan bir bilim dalı. Manusov ve iki senedir Florida Üniversitesi'nde çalışmalar yapan Aydıner, farklı hayat tarzına sahip ve değişik yöntemlerle mutluluk arayan insanlar üzerinde bir araştırma yapmaya karar verirler. Ekim ayında düzenlenen Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu'nun ‘İnsanlık Onuruna Layık Bir Gelecek İçin İlim, İman, Ahlak' söylemi de çalışmak istedikleri alanla örtüşünce Risale-i Nur okuyanların hayattan memnuniyetlerini ölçecek bir anket yaparlar. 2010 yılının yaz aylarında 1.523 Risale-i Nur okuyucusuna e-posta yoluyla mesaj gönderen ikili, yüzü aşkın sorunun yarısından fazlasına cevap vermeyenleri dikkate almaz. Sonuçta 341 kişinin anket sonuçlarını değerlendirerek bir tebliğ hazırlar ve sempozyuma katılırlar.
Furkan Aydıner, bugüne kadar Batı'da mutluluk konusunda yapılmış pek çok çalışmada, daha fazla tüketim ve eğlenceye dayalı hayat tarzının insanlara mutluluk değil, psikolojik ve sosyal sorunlar getirdiğinin ortaya çıktığını vurguluyor. Ona göre Said Nursi, eserlerinde bu sonucu manevi değerler ve moral değerlerinden uzaklaşıp hazcı ve materyalist değerlere yönelmeye bağlıyor. İnsanın beşerî ihtiyaçlarının ötesinde manevi, sosyal, zihinsel ve vicdani ihtiyaçlarının olduğuna dikkat çekiyor.
Hakiki ve daimi huzurun, bu ihtiyaçları dengeli bir şekilde karşılamakla mümkün olabileceğini söylüyor. Materyalist ve hazcı hayat tarzlarını benimseyen insanların bu dünyada inşa etmeye çalıştıkları yalancı cennetlerin aslında bir nevi cehennem olduğunu, öte yandan hayatını manevi değerler ve moral değerleri üzerine inşa eden insanların daha dünyada iken bir nevi cenneti yaşamaya başladıklarını iddia ediyor.
İşte Aydıner ve Manusov yaptıkları ankette Said Nursi'nin bu mutluluk tezinin doğru olup olmadığını Risale-i Nur okuyanların hayat görüşleri üzerinden anlamaya çalışıyor. Ankette Risale-i Nur külliyatında yer alan pek çok eserden faydalanılsa da en fazla başvurulan kaynak Gençlik Rehberi oluyor. Yaşam Memnuniyeti Skalası, Aspirasyon İndeksi ve Lezzetler Skalası şeklinde üç bölümden oluşan anket sonrası yapılan analizde Risale-i Nur okuyanlar başlangıç, orta ve ileri seviye diye gruplara ayrılıyor.
Bu gruplar Risale-i Nur külliyatını bitirme, günlük okuma, tesbihat yapma ve haftalık sohbetlere katılma sıklıklarına göre belirleniyor. Yaşam Memnuniyeti Skalası'nda başlangıç düzeyindekilerin yüzde 62'si, orta düzeydekilerin yüzde 82'si ve ileri düzeydekilerin yüzde 93'ünün hayatlarından memnun olduğu ortaya çıkıyor. Bu oranlarıTürkiyeİstatistik Kurumu'nun bu yıl yetişkin nüfus için ölçtüğü yüzde 54'lük yaşam memnuniyeti oranıyla kıyaslayınca başlangıç seviyesindeki Risale-i Nur okuyucuları yüksek memnuniyet kategorisinde, orta ve ileri düzeydekiler ise en yüksek memnuniyet kategorisinde yer alıyor. Aspirasyon İndeksi'nde ise Risale-i Nur okuyanların hayata dair pozitif ve negatif değerlerinin Bediüzzaman'ın fikirleriyle ne oranda örtüştüğü ortaya çıkarılıyor.
Bu sebeple katılımcılara 14 farklı alanda 86 soru yöneltiliyor. Çıkan sonuçlara göre maneviyat, dürüstlük ve hakkaniyet, aile ve arkadaşlık bağları, entelektüel faaliyetler, kişisel gelişim, estetik deneyim, çevreye uyum, yardımlaşma ve fedakârlık,sağlıkgibi pozitif değerlerin yanı sıra hazcılık, şan-şöhret, para, imaj, endişe ve korku gibi negatif değerlere belli puanlar veriliyor.
Sonuçta Risale-i Nur okuyucularının pozitif değerleri önemsediği ölçüde, negatif değerlerden uzaklaştığı görülüyor. Lezzetler Piramidi'ne gelecek olursak, Aydıner, Maslow'un meşhur ihtiyaçlar piramidinin dışında yaptıkları çalışmanın alanında belki de ilk olabileceğini düşünüyor.
Risale-i Nur okurlarının en çok nelerden lezzet aldıklarının bulunmaya çalışıldığı bu bölümde manevi yaşam, zihinsel faaliyetler, sevgi ve şefkat gibi duygusal lezzetler piramidin zirvesinde yer alırken, yeme-içme gibi duyusal lezzetlerin en alt sırada olduğu görülüyor. Furkan Aydıner, anket sonuçlarında içsel değerlere ağırlık verenlerin en yüksek seviyede olmasını, günümüzde insanların çoğunun mutluluğu yanlış yerde aradığının göstergesi olarak yorumluyor:
“Bediüzzaman'ın ‘meşru daire' diye tarif ettiği manevi değerler ve moral değerlerine dayalı hayatın en yüksek mutluluğu sağlaması, söz konusu meşru dairenin keyfe kâfi olduğunu gösteriyor.”
Eron Manusov da maneviyatın mutluluk getirdiği görüşünü destekliyor:
“Özellikle, ‘Ne kadar okur, öğrenir, maneviyatta güçlenirsen, o derece hayatından keyif alırsın' diyor bizim çalışmamız. Şu gayet açık ki, Risale-i Nur, okuyucularına hayattan memnun olmanın yolunu gösteriyor. Daha ötesi, ne kadar çok kendini Risale-i Nur öğretisine adarsan, o kadar çok mutlu oluyorsun.” Ama Manusov, bunun genel olarak maneviyata yoğunlaşmaktan da kaynaklanabileceğine, bu sebeple başka gruplar üzerinde benzer çalışmalar yapılırsa, Risale-i Nur'un spesifik etkisinin daha iyi anlaşılabileceğine dikkat çekiyor.
“Bir âlimin insanların hayatı üzerinde bu denli tesirli olabileceğine şaşırmadım.” diyen Manusov, Türkiye dışında insanların Nursi gibi bir âlimin öğretisinden haberdar olmayışını ise şaşkınlıkla karşılıyor. Aydıner'e göre, Said Nursi'nin anlattığı şeyler evrensel değerler ve bunlar bütün dinlerde hatta Aristo gibi filozofların söylemlerinde bile ortak: “Herkes dürüstlük, dostluk, samimi arkadaşlık gibi değerlerin iyi olduğunda hemfikir.
Ancak mesele bunları hayata geçirmek. Özellikle bireyselliğin, hazcılığın, egoistik tatminin, gösterişin, şan ve şöhretin bütün cazibesiyle insanları kendine çektiği bir asırda moral değerlerine ve manevi değerlere dayalı hayat tarzı hayli zorlaşmış. Nursi, okuyanlarını bu zoru başarmaya teşvik ediyor.” Bu sebeple Aydıner ve Manusov, anket sonucunda elde ettikleri bulguların evrensel geçerliliğe sahip olduğunu ve benzer manevi değerleri tatbik eden herkes için geçerlilik arz ettiğini düşünüyor. Bunu ispatlamak içinse geriye, çalışmalarını farklı ülkeler ve sosyal gruplar üzerinde de uygulamak ve karşılaştırma yapmak kalıyor. Zaten ikili de bu konu üzerinde çalışıyor.
Risale-i Nur okuyanların pozitif ve negatif değerleri Bediüzzaman'ın fikirleriyle örtüşüyor.
Furkan Aydıner, Aspirasyon İndeksinde ortaya çıkan tablonun Risale-i Nur'da yazılan fikirlerle nasıl örtüştüğünü bazı maddeleri Bediüzzaman'ın düşünceleriyle kıyaslayarak şu şekilde yorumluyor:
Pozitif Değerler
Nursi, delil ve bürhana dayalı tahkiki iman esaslı bir manevi hayata eserlerinde vurgu yapıyor. İbadet kavramının manasını geniş tutup, okuyucularını öğrenmeye ve tefekküre teşvik ediyor. Tahkikî imanın verdiği nurla okuyucularını huzuru aramaya davet ediyor. Dolayısıyla, Risale-i Nur okuyanların dünyasında maneviyatın en yüksek öneme sahip olması şaşırtıcı değil.
Sigmund Freud'daki ‘süperego'ya denk gelen vicdan olgusuna dikkat çekip, okuyucularını dürüst ve hakkaniyetli yaşamaya teşvik ediyor. Tahkikî imanla, Allah'ın her yerde hazır ve nazır olduğunu görürcesine iman eden için yalana ve hileye yer olmadığını ısrarla vurguluyor. Bunun içindir ki, anketin sonuçlarına göre, katılımcıların Risale-i Nur okuma seviyeleri arttıkça dünyalarında dürüstlük ve hakkaniyete verdikleri önem artıyor.
Entelektüel hayat, aile ve arkadaşlık bağları ile kişisel gelişim puanlarının yüksek çıkması Risale-i Nur öğretisiyle paralellik arz ediyor. Risale-i Nur söz konusu değerlere büyük vurgu yaptığı gibi okuyucuları da yoğun entelektüel ve sosyal aktivitelerle bu değerleri öne çıkarıyor. Estetik deneyim için hesaplanan pozitif değer, Nursi'nin eserlerinde kâinatın estetik boyutundan Allah'ın isimlerinin tecellisi olarak söz etmesiyle uyumluluk gösteriyor. Nursi, okuyucularına bu güzellikleri görüp, onların sanatkârını tespih etmeye davet ediyor.
Nursi eserlerinde okuyucularını herkesle hatta her şeyle olan kardeşliği görmeye teşvik ediyor. İnsanı da söz konusu evrensel harmoniye katılmaya çağırıyor. Fedakârlık ve yardımlaşma için pozitif puanın çıkması da, Nursi'nin gerçek arkadaşlığı, sahabelerde olduğu gibi, ihtiyacın karşılanmasında kardeşinin ihtiyacını kendi ihtiyacının önünde tutmak ve kardeşinin başarısına kendi başarısı kadar sevinmek gibi fedakârlık değerlerine dayandırmasıyla açıklanabilir.
Negatif Değerler
Hazcılığın en kötü puan alması şaşırtıcı değil. Çünkü Nursi eserlerinde hazcılığa karşı kuvvetli argümanlar ortaya koyuyor. Gayrimeşru lezzetleri zehirli bala benzeten Nursi, insanların onlardan sadece sahte ve elemli lezzet aldıklarını ifade ediyor.
Ayrılık, yokluk, kıskançlık gibi elemleri içerdiği için uzun vadede insana öldürücü zehir tesiri yapar. İnsana layık olan, meleki ve insani lezzetlere talip olmaktır. Nursi, okuyucularını hazcılık ve sefahetten uzaklaştırmaya çalışırken, alternatif olarak, ‘daha yüksek lezzetler' diye tarif ettiği, manevi, entelektüel, sosyal, vicdani, özverisel, estetik lezzetleri öneriyor. Bundandır ki, insanlar Risale-i Nur okudukça hazcılıktan nefret edip uzaklaşıyor ve içsel değerlere yoğunlaşıyor.
Şan, şöhret ve imaj değişkenleri için hesaplanan yüksek negatif değerler, Nursi'nin enaniyeti ‘en tehlikeli tuzak' olarak tarif etmesinden kaynaklanabilir. Nursi'ye göre, benlik, şan ve şöhret, bir nevi ilahlık iddiasıdır. Oysa, insan, fıtraten sonsuz acizlik ve fakirlikle yoğrulduğu için şirk olan enaniyeti bırakıp hakiki kulluğa bürünüp kendisine verilenler için şükretmeli.
Para ve materyalist değerler için hesaplanan negatif değer, Nursi'nin dünyevi serveti amaç değil sadece araç olarak görmeye insanları teşvik etmesiyle açıklanabilir. Nursi, ‘bir lokma bir hırka' felsefesini kabul etmiyor, aksine maddi servetin araç olarak gerekli ve faydalı olduğunu; ancak, maddiyatı amaç olarak görmenin çok büyük hata olduğunu söylüyor. Endişe ve korku için hesaplanan negatif puan, Nursi'nin her şeyi her an tasarrufu altında tutan ve bizatihi kendisi yapan mutlak iyilik sahibi bir ilah anlayışını anlatmasıyla açıklanabilir.
Çünkü, böyle bir Allah'a iman eden, imanının derecesine göre, O'na teslim olarak tevekkül edeceği için korku ve endişelerden uzak olur. Üzerine düşeni fiilî dua kabilinden yapar, gerisi için endişe etmez.
Aksiyon
SON VİDEO HABER
Haber Ara