Türk Arşivciler Derneği tarafından Hazine-i Evrak'ın (Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü) 164. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen 5. Arşivcilik Günü Kutlaması'na Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak, Türkiye Arşivciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Şahin, Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı, Gazeteci-yazar Taha Akyol ve çok sayıda davetli katıldı. Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'ndeki programda arşivcilik alanında yaptığı yatırımlardan dolayı "2010 Yılı Arşivcilik Ödülü" Zaman Gazetesi'ne verildi.
Fransız tarihçi Fernan Brodel'in uzun zamanlar tarihi denen konseptin gelişmesinde öncü bir rol oynadığını belirten Taha Akyol, Prof. Dr. Halil İnalcık'ın da Türkiye'nin Brodel'i olduğunu söyledi. Brodel'in Osmanlı Devleti'nin asla Cengiz İmparatorluğu gibi Asyalı göçebe fırtınası olmadığını, medeni, yerleşik, müesseseleşmiş, kendi hukukunu üretmiş bir devlet olduğunu anlattığını ifade eden Brodel, bunun kanıtı olarak da Osmanlı'nın arşivleri olduğunu belirtti.
Osmanlı'nın yaptığı her işlemi arşive geçirdiğini belirten Akyol, "Bu gün Avrupa tarihini Osmanlı arşivlerine girmeksizin ciddi ve bilimsel seviyede yazmak imkansızdır." dedi.
Gazeteci olarak başından geçen bazı olaylardan bahseden Taha Akyol, bu olayların arşivciliğin gazetecilik açısından bile ne kadar önemli olduğunu ortaya koyduğunu aktardı.
Avrupa Birliği, Osmanlı- Avrupa ilişkileri, Osmanlı iktisadı hakkında yapılacak araştırmalarda muhakkak Osmanlı arşivlerine girilmesi gerektiğini belirten Akyol, aynı şeyin günümüzdeki değişim tartışmaları bakımından da geçerli olduğunu belirtti. Cumhuriyet arşivinin kolay erişilebilir olmasının gerekliliğinden bahseden Akyol, "Milli güvenlik duygusuyla 50-60 yıllık kısım gizlenebilir ama onun dışında İstiklal mahkemeleri zabıtları da dahil olmak üzere bütün arşivlerin açılıp tartışılması lazım. Her milletin arşivinde, geçmişinde o milletin bu günkü çocuklarını utandıracak vakıalar vardır. Hiçbir millet bundan müstağni değildir. Ama o utanılacak vesikanın yanında yüz ağrıtacak vesikalar da vardır." dedi.
Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı da, Türkiye'de bir çok alanda reformların geç yapılmadığını ancak modern arşivin kurulmasının ise oldukça geç gerçekleştiğini belirtti. Bunun Türklerin arşiv anlayışına sahip olmadıkları anlamına gelmeyeceğini dile getiren Ortaylı, "Hakikaten Osmanlı evrakını biriktirmiştir. O evrakı biriktirme iki nedene dayanmaktadır. Bir tanesi işlemlerin idare bakımından çok gerekli olmasıdır. İkincisi de hafızadır." şeklinde konuştu.
Ordu-yi Humayun'un (Kara Ordusu) ilerlediğinde yanında bir çok defter ve evrak taşıdığına dikkat çeken Ortaylı, Viyana bozgununda Osmanlı ordusunun ardında bırakmak zorunda kaldığı evrakların, bu gün Orta Avrupa, Almanya, Polonya, Avusturya gibi ülkelerde oryantalizmin ve Türkolizmin başlıca malzemesini oluşturduğunu vurguladı.
Topkapı arşivlerini Başbakanlık arşivlerine nakletme fikrinin kendisine ait olduğunu ve bu yüzden çok fazla tepki aldığını anlatan Ortaylı, "Karşımdaki iddia arşiv malzemesinin saat eseri olduğudur. Sanat eseri gibi bir gerekçeyi ciddiye alamam. Bakanlığın da bu korumak için bizdedir diyor. Kaşıkçı elmasıyla arşiv evrakını hiçbir zaman mukayese etmek. Böyle bir mukayese yapılmasını da hazin bulurum. Çünkü arşiv evrakı, herhangi bir sanat eserinden çok daha kıymetlidir. Kaybolan zamana tekabül eder. Osmanlı arşivlerinin bu gün için Türkiye Cumhuriyetindeki ehil kadroların bulunduğu Başbakanlık arşivine devrini ben ileri sürdüm." şeklinde konuştu.
Arşivcinin çok farklı özelliklere ait bir insan modeli olduğunu dile getiren Ortaylı, arşivcilerin yaşadığı sorunları aktardı. Ortaylı sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu önemli bir meslektir. Her Osmanlı'ca bilen arşivci olamaz. Dikkati zayıftır. Nice uzmanlarımız dikkat zayıflığından ellerindeki evrakı yanlış okuyorlar. Derhal bunların bu günkü statüden çıkmaları lazım. Bu meslek teminatsız yapılamaz. Çünkü hayat vakfetmek ister. Kendini bir işe vakfedenin bu maaşla ve statü ile çalışması doğru değildir. Bu çok açıktır. Belirli maaş vereceksiniz, belirli terfi çizelgeleri hazırlayacaksınız, belirli imkanlar vereceksiniz hele İstanbul gibi yerde mutlaka lojman verilmesi şarttır." diye konuştu.
"2010 ARŞİVCİLİK ÖDÜLÜ ZAMAN GAZETESİ'NE"
Konuşmaların ardından arşivcilik alanında yatırım yapan kamu ve özel sektör temsilcilerine ödülleri verildi. Kamu kurumu adına Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ödüle layık görülürken, özel sektör dalında ise son yıllarda yaptığı çalışmalardan dolayı Zaman Gazetesi 2010 Arşivcilik Ödülü'nü almaya hak kazandı. TBMM adına ödülü TBMM Genel Evrak Müdürü Recai Tırpan Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın elinden, Zaman Gazetesi adına ise Haber Müdürü Fatih Uğur Gazeteci-Yazar Taha Akyol'u elinden aldı.
Ödülün takdiminin ardından Zaman gazetesi Haber Müdürü Fatih Uğur, yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Gazetelerin milletin hafızasını diri tutmaya çalıştığını aktaran Uğur, "Zaman gazetesi 1986'dan 2010'a kadar arşivlerinin tamamını dijitalleştirdi. Bu gazetelerin hem sayısallaştırılması, araştırma yapılabilmesi ve basılabilir hale getirilmesi anlamına gelmekte. Bunun yanında kendi iç bünyemizde yürüttüğümüz çalışmalar da var. 'Joker' adını verdiğimiz sistemimizle fotoğraflarımızın tamamını takip edebiliyoruz." diye konuştu.
Rakipleri gazetelerin arşivlerini de dijital ortama aktardıklarını vurgulayan Uğur, Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinin 50'li yıllardaki arşivlerinin de dijital hale gelmeye başladığını aktardı.