İstanbul Kadın Araştırmaları Merkezi tarafından 2010 Avrupa Kültür Başkenti Etkinlikleri kapsamında düzenlenen Uluslararası İstanbul Kadın Buluşması (KADINİst) İstanbul Kongre Merkezi'nde başladı.
Uluslararası KADINİst'in açılışına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın yanısıra, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, İstanbul Kadın Araştırmaları Merkezi Kurucu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Alev Dedegil, Avrupa Parlamentosu Başkanvekili Diana Wallis, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Danışma Kurulu Başkanı Hüsamettin Kavi, Yönetim Kurulu Başkanı Şekip Avdagiç, Beyaz Kurdele Kurucusu Michael Kaufman, ve çok sayıda davetli katıldı.
ERENER, SEZEN AKSU'NUN ÜNZİLESİ'Nİ SESLENDİRDİ
Programın açılışında Sertap Erener de davetlilere kısa bir konser verdi. Erener, söz ve müziği Sezen Aksu'ya ait kadına uygulanan şiddet ve kötü muameleyi konu edinen 'Ünzile' isimli şarkıyı seslendirdi.
Toplantının açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, tarih boyunca şehirlerin hemen her dilde 'dişi' olarak kabul edildiğini ve tarif etmede kadınlar için kullanılan zamirlerin kullanıldığını söyledi. Şehirlerin güzellikleri olduğu kadar, şefkatleriyle, kucaklayıcı ve koruyucu özellikleriyle de kadınlarla özdeşleştiğini belirten Başbakan Erdoğan, İstanbul'un da bin yıllardır doğu-ile batının ortak şehri olarak tüm dünyaya barış, adalet ve hoşgörü mesajları yolladığını aktardı.
20. yüzyılın ideolojiler çağı olduğunu ve bu sebeple bir takım hataların yaşandığını belirten Başbakan Erdoğan, 21. yüzyılda bu hataların tekrar edilmemesini umduğunu belirtti. Haçlı Savaşları'nın artık sona erdiğini dile getiren Erdoğan, "Askeri fetihler dönemi kapandı. Sömürü ve emperyal zihniyet insanlığın ortak değerleri karşısında mahkum edildi. Artık küresel barışı konuşuyoruz, artık demokrasiyi, hakça paylaşımı, küresel adaleti konuşuyoruz. Elbette yeryüzünün bugün arzettiği manzara, arzuladığımız, özlediğimiz bir manzara değil. Ama, eski halin artık muhal olduğunu, geriye gidilmeyeceğini, kazanımların kaybolmayacağını, tersine yeni kazanımların elde edileceğini biliyor, buna inanıyor, buna ilişkin güçlü bir umut taşıyoruz." diye konuştu.
Dünyanın her yerinde insanların sahip oldukları ve olmadıklarını kıyaslama imkanına kavuştuklarını belirten Erdoğan, artık demokrasi mücadelesi, hak mücadelesi, eşitlik mücadelesi yerel olmaktan çıkıp küresel bir boyut kazandığını belirtti.
"HAK VE ÖZGÜRLÜKLER KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİLDİR"
Hak ve özgürlüklerin bu günün dünyasında kimsenin tekelinde olmadığını aktaran Başbakan Erdoğan, "Hak ve özgürlükler, temel insani ihtiyaçlar, belli bir kesimin imtiyazı gibi, belli bir kesimin hayali gibi değerlendirilemez." ifadelerini kullandı. Türkiye olarak uyguladıkları aktif dış politikasıyla, önce bölgede ardından da bütün dünyada barış, adalet, eşitlik ve demokrasinin en geniş manada karşılık bulması için çaba gösterdiklerini aktardı. Erdoğan, " Batının sahip olduğu haklardan doğu mahrum edilmesin, kalmasın diyoruz. Kuzeyin sahip olduğu imkanlara güney gıptayla bakmasın istiyoruz. Demokrasi, insanca yaşam şartları, belli ülkelerin, belli bölgelerin imtiyazı olmasın, bütün insanlığın ortak değeri olsun istiyoruz. Biz, 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' emrine muhatap olmuş bir medeniyetin mensuplarıyız. Bir kesimin varlık içinde hayatını idame ettirirken, diğer kesimin açlıktan kıvrandığı bir düzenin insani olmadığına, vicdani olmadığına, adalet duygusuyla bağdaşmadığına inanan bir kültürden geliyoruz." diye konuştu.
Kadına ve kadının sorunlarına yaklaşımlarındaki en önemli hareket noktasının bu ilke olduğunu dile getiren Erdoğan, "İnsanı, tüm fiziki, cinsi, sosyal, ekonomik, psikolojik vasıflarının daha da ötesinde, dilinden, inancından, renginden, etnik kökeninden tamamen bağımsız olarak, bir can olarak, yaradılmışların da en kutsalı olarak görüyoruz. İşte onun için, büyük Türk ozanı Yunus Emre'nin söylediği gibi söylüyor: 'Yaradılanı Yaradan'dan ötürü seviyoruz' diyoruz." şeklinde konuştu.
Kadın hakları meselesinin sadece kadınların değil insana değer veren herkesi meselesi olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, kadınların her alanda rolünü, statüsünü geliştirmesi ve önemli misyonlar yüklenmesi gerekliliğini düşünerek uygulamaya koyduklarını söyledi. "Dünyanın tüm meselelerine kadının eli değmelidir" diyen Erdoğan, ancak kadınların önce kendi meselelerine el atması gereğini vurguladı. Erdoğan şöyle konuştu: " Batılı kadının eşit işe eşit ücret mücadelesi elbette önemlidir, elbette destekliyoruz. Ama, Pakistan'daki kadının, yoksulluk karşısında var olabilme mücadelesi verdiğini de hatırlatmak istiyorum. Acaba gelişmiş ülkelerdeki kadınlar şu anda Pakistan'daki kadının veya kadınların ne kadar yanında er aldılar. Onu da merak ediyorum. Gelişmiş ülkelerdeki kadınların doğum izni, süt izni mücadelesi elbette önemlidir. Ancak, Afganistan'da kadınların ölüm kalım mücadelesi verdiklerini hatırlatmak isterim. Afrika'daki kadınların ölüm kalım mücadelesi verdiklerini de hatırlatmak isterim. Demokratik toplumlarda kadının cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadelesi elbette hayati derecede önemlidir. Ama Irak'ın kadınlarının, cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele konusuna daha gelemediklerini, hayata tutunma mücadelesinde henüz başarı sağlayamadıklarını da hatırlatmak isterim."
MODERN DÜNYANIN KADINLARI KADAR FİLİSTİN'Lİ, GAZZE'Lİ, DARFUR'LU KADINLARIN HAKLARI DA ÖNEMLİ
Bir Irak seyahatinde şahit olduğu bir anısını aktaran Erdoğan, aracın şoförüne "Irak'ta kaç dul kadın var" diye sorduğunda aldığı "1 milyonun üzerindedir." cevabı aldığını aktaran Erdoğan, "Bunlar bu acımasız savaşın dulları, bunun bedelini faturasını kim ödeyecek Bunu sormak bizim görevimiz değil mi? Bunu ben sadece burada da konuşmuyorum onu da hatırlatayım. Bunu BM de de gündeme getirdim orada da konuştum. Uluslararası birçok platformda gündeme getirdim." diye konuştu.
Erdoğan, dünyanın bazı bölgelerinde kadınlar son derece haklı olarak fırsat eşitliği mücadelesi verirken Filistin'de kadınların bebeklerini koklayamadıkları, onlara ninni okuyamadıklarını ve çocuklarının büyüdüğünü dahi göremediğini söylemenin kendilerinin görevi olduğunu dile getirdi.
Modern dünyanın kadınlarını Bağdat, Nahcivan, Darfur, Kabil, Kudüs ve Gazze'nin kadınlarının sorunlarına kulak kesilmeye davet eden Erdoğan, "Çünkü bu, adı üstünde, Kadın hakları mücadelesi bu. Müslüman için farklı Hristiyan için, Musevi için ateist için farklı olarak değerlendirilemez. Kadın kadındır, insan insandır hepsine aynı şekilde yaklaşmak durumundayız." dedi.
Türkiye'de son yıllarda kadınların eğitimi konusunda yapılan yatırımlara dikkat çeken Erdoğan, buna rağmen bazı kesimlerin çağdaşlık ve modernlik adına hem de bazen bizzat kadınlar tarafından haklarından mahrum bırakıldığını ifade etti. Modernlik adına insanların giyim tarzına bakarak okullardan uzaklaştırıldığını belirten Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: " Genç kızların giyim şekline bakarak okullardan uzaklaştırılması ne eşitlikle, ne insaniyetle, ne de vicdanla bağdaşmaz. Geçen yine açıklamıştım. 'Başörütülü bayanlar başı açık olanların haklarını mücadele gösterdikleri tavrı, başı açık bayanların başı örtülü bayanlar için de göstermesini bekliyorum' demiştim. Bunu gösterenler var. Onları istisna olarak da ayrıca da alkışlıyorum. Ama istiyorum ki bu çok daha geniş tabanlı olsun. Ortak payda bellidir kadınlarımızın haklarıdır. Bu ortak payda da her zaman buluşmaları gerekir. Bir alanda ayrımcılığı reddedeceksiniz, başka bir alanda ayrımcılığın bizzat mimarı olacaksınız." diye konuştu.
BİZ DIŞARDAN BAKINCA İÇERİSİ GÖRÜLEN EVLER İÇİNDE BÜYÜDÜK
Hükümet olarak Türkiye'de her seçimde oylarını artırdıklarını ancak en önemlisinin de seçmenler arasında kadınların beğenisi ve takdirinin her kesimin üzerine çıktığını aktaran Erdoğan, yapılan yatırımlarda ve uygulamalarda her zaman kadınlara pozitif ayrımcılık uyguladıklarını hatırlattı.
Yaptıkları yollar, okullar, hastaneler ve çağdaş konutların herkesle birlikte en çok kadınları memnun ettiğini ifade eden Erdoğan, "Bir şehre doğalgaz şebekesinin döşenmesi, geldiğimizde 9 ilde doğalgaz vardı. Şimdi 66 ilde var. Ne yazık ki biz de kömürü yerde kadın sırtlanır taşırdı Ama şimdi artık bu sıkıntılar kadınımız için yok. O şehrin top yekün sakinlerini sevindirecek adımları attık. Ama kadınların sevincinin, mutluluğunun daha farklı olduğunu Anadolu'yu dolaşırken gördüm nasıl kömür taşıdıklarını o sobayı yakmak için nasıl çile çektikleri o kızın dalları nasıl sırtlanıp ocağı taşıdığını gördük bulaşık yıkamak için soğuk mutfakta nasıl üşüdüklerini biz biliyoruz. Anamdan biliyorum, komşularımdan biliyorum Biz öyle banyosu çok rahat evlerde doğup büyümedik. Dışarıdan baktığında evin içeri görülen yerlerden geldik. Oralardan geldik. Biz damdan düşeniz. Onun için biz damdan düşeni iyi biliriz. Onunu için görevimizin sorumluluğumuzun ne denli büyük olduğunun farkındayız." ifadelerini kullandı.