GENEL KURULDA KENDİLERİ ÇALIP, KENDİLERİ OYNADI
4. Uyum Zirvesi'ne katılan DİTİB Kültürler Arası İlişkiler Müdürü ve KRM eski dönem sözcüsü Bekir Alboğa Cihan'a yaptığı değerlendirmede, zirvede hayal kırıklığı yaşadıklarını, zirvenin öncekilerden farksız olduğunu kaydetti. Başbakan Merkel'in göçmen örgütlerinin temsilcileriyle baş başa yaptığı kapalı oturumun faydalı geçtiğini aktaran Alboğa, "Kapalı oturumda Başbakan'ın bizim endişelerimizi paylaştığını gördük. Mesela İslam'ın Avrupa ve Alman medeniyetine katkılarının inkar edilemeyeceğini görüşümüze katıldı. Fakat siz kaygılarınızı dile getiriyorsunuz, öyle bir adam çağrılmış ki; o da Türk kökenli. Devletten proje destekleri alıyor. O sizin tam tersinizi savunuyor. O zaman sizin söylediğiniz tezi yine sizin içinizden çıkan insanlara çürütüyorlar." dedi.
Bunun Almanya İslam Konferansı'nda (DIK) benzeyip benzemediğini sorduğumuz Alboğa, "Evet. Ona benziyor. Programı, her şeyi kendileri yapmışlar. Bizde orda karelerde, fotoğrafta bir yerlerde varız. Kapalı oturumda her şeyi konuştuk ve iyi bir diyalog oluştu. 700 imzalı "Yeni tartışma kültürü" konulu bir bildiriyi Başbaşakan sunduk, o da 'Çok güzel yapmışsınız, tebrik ederim' dedi ama genel kurulda bunu hiç anmadı. Genel kurulda Berlin'den bir komiser getirilmiş, o konuşturuluyor. Önyargılı bir konuşma yapıyor. Başbakan onun kaygılarını paylaştığını söylüyor ama bizim söz alıp onlara cevap vermek gibi bir hakkımız yok. Vallahi biraz, genel kurulda kendileri çaldılar, kendileri oynadılar." Diye konuştu.
Uyum Zirvesi ve uyum politikaları bu şekilde tek taraflı yürütülerek, uyumdaki eksiklerin 2015 yılına kadar giderilip giderilemeyeceğini sorduğumuz Alboğa, "Bu çalışma sistemini ben, göçmen gruplarını karşı karşıya getirmek tarzında görüyorum. Bu çalışma tarzıyla nereye kadar gidilir bilemiyorum." İfadelerini kullandı. Asıl yapılması gerekenin eşit haklar tanınarak aidiyet ve vatan duygusunun verilmesi olup olmadığını sorduğumuz Alboğa, "Çifte vatandaşlık, yerel seçim hakkı gibi konular hiç gündeme gelmedi. Müslümanların Almanya'da dini cemaat olarak tanınması uzun vadeli bir olgudur diyorlar. Ama istedikleri federasyonu dini cemaat olarak tanıyorlar. Bunlar gündeme hiç alınmamış. Anadilin teşvik edilmesi, çifte vatandaşlık, vatandaşlığa geçişin kolaylaştırılması hiç konuşulmadı. Eşit haklar verilerek, eşit vatandaş muamelesi yapılmadan gerçek uyumun sağlanması mümkün değil. Gerçekten yeni bir tartışma ve göç kültürünün oluşturulmasına ihtiyaç var. Ama bunlar hiç konuşulmadı. Bizim hassasiyetlerimiz hiç telafuz edilmiyor. Ben önceki zirvelere de katıldım, yeni bir şey yok. Bizden daha küçük grupları temsil edenler birinci dairede oturtuluyor, biz ikinci dairede oturtuluyoruz." şeklinde konuştu.
Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyalet Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek ise uyumun yolunun eşit vatandaş muamelesinden geçtiğini, mevcut hükümetin ise zirveyi vitrin için yaptığını kaydetti. Keltek, "Bu zirve başından beri vitrin için yapılan bir girişimdir. Eğer burdaki göçmenlerin uyumu için çaba gösteriliyorsa, ancak ve ancak vatandaşların hakları konusunda eşitlik sağlanırsa uyum için adım atılmış olur. Bu hükümet yerel seçim hakkına, çifte vatandaşlığa karşı. Demokrasiye inamıyorlarsa, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak insanlara eşit vatandaş haklarının tanınması gerekiyor. Bu zirvede Alman seçmenlere, biz göçmenleri uyuma zorluyoruz görüntüsü verilmeye çalışılıyor. Yalnız kamuoyuna sinyal veriliyor. Bu şekilde göçmenlere ne aidiyet, ne de vatan duygusu verilebilir." dedi.
Konuyla ilgili görüşlerini Cihan'la paylaşan Sinerji Köln İşadamları ve Girişimciler Derneği (SYNKO) Genel Müdürü Tekin Ataç, "Uyum Zirvelerinin yapılması, burada göçmenlerin karşılaştıkları engellerin ve bunların ortadan kaldırılma yollarının tartışılması çok olumlu bir gelişme. Ancak alınan kararlar yeterli değil. Elbette çok önemli şeyler var Aksiyon Planı'nda. Örneğin yabancı diplomaların tanınması, biz işadamları dernekleri ve mensubumuz olan işadamları için çok önemli. Bu, kalifiye eleman sıkıntısının kısmen de olsa çözülmesi için önemli. Diğer yandan göçmenlerin eğitim, meslek eğitimi, istihdamının kolaylaştırılması için çalışmalar yürütülecek olması da faydalı olacaktır. Ancak asıl mesele göçmenlere, 'Siz de Almanya'ya aitsiniz. Birinci sınıf vatandaşsınız' duygusunun verilmesidir. Bu ise örneğin AB vatandaşlarına verilen çifte vatandaşlık, yerel seçimlerde oy kullanma gibi hakların verilmesinden geçer. Diğer yandan okullardan iş yerlerine kadar pek çok yerde ayrımcılıklar, ötekileştirmeler yaşanıyor. Bunların önüne geçilmesi gerekiyor. Bu konuda polikacılara ve medyaya büyük görevler düşüyor. Öncelikle onların ayrımcı tutumlar sergilememesi, topluma iyi örnek olması gerekir. Burada doğmuş insanlar bile kendilerini Almanya'ya değil'de Türkiye'ye ait hissediyorsa, vatan olarak Türkiye'yi görüyorsa bunun üzerinde düşünülmeli. Bu insanların Türkiye kadar Almanya'yı da vatan hissetmeleri sağlanırsa uyum sorunu diye bir şey kalmaz. Aidiyet duygusu çok önemli." ifadelerini kullandı.
Türk İşadamları Dernekleri Avrupa Konfederasyonu (TİDAF) Genel Başkanı Ahmet Serdar Yenice ise "Göçmenlerin davet edildiği bir zirve iyi bir düşünce. Ancak iyi bir program yapılmadan zirve yapılması yeterince faydalı kılmıyor. Neredeyse üç nesil kaybedildi. Bunların geri kazanılması 2015'e kadar falan mümkün değil. Her şeyden önce çifte vatandaşlığın bir jest olarak uygulamaya sokulması lazım. Hükümetin, AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının Almanya'da hangi hakları varsa, uzun süredir burada yaşayan göçmenlere de bu hakları kullandırtması lazım. Türk toplumu din ve kültürüyle kabul edilmek istiyor. Bu kabul olur ve aidiyet duygusu verilirse uyum sağlanır. Almanca'ya hakim, anayasa ve yasalara bağlı herkes uyum sağlamış kabul edilmeli." diye konuştu.
Köln'de Özel Diyalog Lisesi ve yedi şubeli Diyalog Eğitim Merkezleri'ni kuran Türk Alman Akademisyenler Birliği Derneği (TDAB) Başkanı Alp Saraç ise "İlk önce insanı insan olarak görebilme, insan olarak ihtiyaçlarını görme gerekiyor. Baştan çok eksikler vardı. Türk işçiler heimlarda kaldı. İki tarafın da hataları var ama, bir devlet olduğu için Almanya'nın yapısal hataları var. Alt yapıları hazırlayamadı. Çözüm ilk önce, insana insan olarak hitap edebilmektir. Almanca öğrenmek bir şart olarak değil şans olarak, ücretsiz şekilde herkese sunulmalı. Ayrıca basın ve kamuoyu oluşturan kişi ve kurumlar hassas ve sorumluluk duygusuyla hareket etmeli." dedi.