STK temsilcileri gerçek uyumun yolunun göçmenlere, "Almanya'ya aidiyet ve vatan" duygusu verilmesinden geçtiğinin altını çiziyor. Avrupa Birliği üyesi ülke vatandaşlarına verilen çifte vatandaşlık, yerel seçim hakkı gibi hakların Almanya'da doğmuş olan Türklere bile verilmediğini hatırlatan STK yöneticileri Cihan Haber Ajansı'na yaptıkları açıklamada, uyumun önündeki asıl engellerin eşit haklarla eşit vatandaş muamelesindeki eksiklikler ve ayrımcılıklar olduğunun altını çizdi.
GENEL KURULDA KENDİLERİ ÇALIP, KENDİLERİ OYNADI
4. Uyum Zirvesi'ne katılan DİTİB Kültürler Arası İlişkiler Müdürü ve KRM eski dönem sözcüsü Bekir Alboğa gazetemize yaptığı değerlendirmede, zirvede hayal kırıklığı yaşadıklarını, zirvenin öncekilerden farksız olduğunu kaydetti. Başbakan Merkel'in göçmen örgütlerinin temsilcileriyle baş başa yaptığı kapalı oturumun faydalı geçtiğini aktaran Alboğa, "Kapalı oturumda Başbakan'ın bizim endişelerimizi paylaştığını gördük. Mesela İslam'ın Avrupa ve Alman medeniyetine katkılarının inkar edilemeyeceğini görüşümüze katıldı. Fakat siz kaygılarınızı dile getiriyorsunuz, öyle bir adam çağrılmış ki; o da Türk kökenli. Devletten proje destekleri alıyor. O sizin tam tersinizi savunuyor. O zaman sizin söylediğiniz tezi yine sizin içinizden çıkan insanlara çürütüyorlar" dedi.
Bunun Almanya İslam Konferansı'na (DIK) benzediğini kaydeden Alboğa, "Programı, her şeyi kendileri yapmışlar. Bizde orda karelerde, fotoğrafta bir yerlerde varız. Kapalı oturumda her şeyi konuştuk ve iyi bir diyalog oluştu. 700 imzalı 'Yeni Tartışma Kültürü' konulu bir bildiriyi Başbakan'a sunduk, o da 'Çok güzel yapmışsınız, tebrik ederim' dedi ama genel kurulda bunu hiç anmadı. Genel kurulda Berlin'den bir komiser getirilmiş, o konuşturuluyor. Önyargılı bir konuşma yapıyor. Başbakan onun kaygılarını paylaştığını söylüyor ama bizim söz alıp onlara cevap vermek gibi bir hakkımız yok. Vallahi biraz, genel kurulda kendileri çaldılar, kendileri oynadılar" ifadelerini kullandı.
Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyalet Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek ise, uyumun yolunun eşit vatandaş muamelesinden geçtiğini, mevcut hükümetin ise zirveyi vitrin için yaptığını kaydetti. Keltek, "Bu zirve başından beri vitrin için yapılan bir girişimdir. Eğer buradaki göçmenlerin uyumu için çaba gösteriliyorsa, ancak ve ancak vatandaşların hakları konusunda eşitlik sağlanırsa uyum için adım atılmış olur. Bu hükümet yerel seçim hakkına, çifte vatandaşlığa karşı. Demokrasiye inanmıyorlarsa, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak insanlara eşit vatandaş haklarının tanınması gerekiyor. Bu zirvede Alman seçmenlere, biz göçmenleri uyuma zorluyoruz görüntüsü verilmeye çalışılıyor. Yalnız kamuoyuna sinyal veriliyor. Bu şekilde göçmenlere ne aidiyet, ne de vatan duygusu verilebilir" dedi.
Konuyla ilgili görüşlerini gazetemizle paylaşan Sinerji Köln İşadamları ve Girişimciler Derneği (SYNKO) Genel Müdürü Tekin Ataç, "Uyum Zirvelerinin yapılması, burada göçmenlerin karşılaştıkları engellerin ve bunların ortadan kaldırılma yollarının tartışılması çok olumlu bir gelişme. Ancak alınan kararlar yeterli değil. Elbette çok önemli şeyler var Aksiyon Planı'nda. Örneğin yabancı diplomaların tanınması, biz işadamları dernekleri ve mensubumuz olan işadamları için çok önemli. Bu, kalifiye eleman sıkıntısının kısmen de olsa çözülmesi için önemli." şeklinde konuştu.
Türk İşadamları Dernekleri Avrupa Konfederasyonu (TİDAF) Genel Başkanı Ahmet Serdar Yenice ise, şu değerlendirmede bulundu: "Göçmenlerin davet edildiği bir zirve iyi bir düşünce. Ancak iyi bir program yapılmadan zirve yapılması yeterince faydalı kılmıyor. Neredeyse üç nesil kaybedildi. Bunların geri kazanılması 2015'e kadar falan mümkün değil. Her şeyden önce çifte vatandaşlığın bir jest olarak uygulamaya sokulması lazım. Hükümetin, AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının Almanya'da hangi hakları varsa, uzun süredir burada yaşayan göçmenlere de bu hakları kullandırtması lazım. Türk toplumu din ve kültürüyle kabul edilmek istiyor. Bu kabul olur ve aidiyet duygusu verilirse uyum sağlanır. Almancaya hakim, anayasa ve yasalara bağlı herkes uyum sağlamış kabul edilmeli" dedi.
Köln'de Özel Diyalog Lisesi ve yedi şubeli Diyalog Eğitim Merkezleri'ni kuran Türk Alman Akademisyenler Birliği Derneği (TDAB) Başkanı Alp Saraç ise, "İlk önce insanı insan olarak görebilme, insan olarak ihtiyaçlarını görme gerekiyor. Baştan çok eksikler vardı. İki tarafın da hataları var ama bir devlet olduğu için Almanya'nın yapısal hataları var. Alt yapıları hazırlayamadı. Çözüm ilk önce, insana insan olarak hitap edebilmektir. Almanca öğrenmek bir şart olarak değil şans olarak, ücretsiz şekilde herkese sunulmalı. Ayrıca basın ve kamuoyu oluşturan kişi ve kurumlar hassas ve sorumluluk duygusuyla hareket etmeli" dedi.