Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Antalya'da başlayan 16. Dünya Verimlilik Kongresi'ne katıldı. Yılmaz, kongrede yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisinin 2008 yılında başlayan ve etkileri devam etmekte olan küresel krize verdiği tepkinin 2000'li yıllarda uygulamaya koyulan yapısal dönüşüm politikalarının kazanımlarını teyit ettiğini dile getirdi.
Küresel krizle birlikte, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de önemli bir daralma yaşandığına dikkat çeken Yılmaz, ancak 2010 yılında Türkiye'nin, krizin etkilerini hızla üzerinden atan ülkelerden biri olduğunu kaydetti.
2010 yılının ilk 6 aylık döneminde milli gelirin kriz öncesindeki düzeye ulaştığını bildiren Yılmaz, "2010 yılının bütünü dikkate alındığında, uluslararası kuruluşlar ve çeşitli piyasa aktörlerinin Türkiye ekonomisinin büyüme oranına yönelik beklentileri ağırlıkla yüzde 6,7 dolayında bulunmakta, kimi durumda ise bu rakam yüzde 8'e kadar çıkabilmektedir. Bu rakamlar açık bir şekilde, yapısal reform politikaları sonrasında Türkiye ekonomisinin dışsal şoklara karşı daha dayanıklı bir hale geldiğini, ekonomik yapının daha esnek ve değişime uyum yeteneği daha güçlü bir nitelik kazandığını göstermektedir." diye konuştu.
Durmuş Yılmaz, daha esnek ve değişime uyum yeteneğine sahip güçlü ekonomik yapının önümüzdeki dönemde Türkiye'nin verimlilik tabanlı bir gelişim göstermesi ve sürdürülebilir büyüme patikasına ulaşması açısından önem taşıdığını vurguladı.
Bu düşüncenin, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarının bulunmadığı anlamına gelmemesi gerektiğinin altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti: "Aksine, kayıt dışılıktan insan gücünün donanımının artırılmasına, iş gücü piyasasının geliştirilmesinden firmaların yenilik faaliyetinin güçlendirilmesine kadar uzanan geniş bir yelpazede Türkiye ekonomisinde yapısal reform ihtiyacı devam etmektedir. Bu itibarla, verimlilik artışının dinamik kılınması için yapısal reformlar yoluyla ekonomik yapıların ve buna bağlı olarak ekonomik birimlerin davranış biçimlerinin değişmesi büyük önem arz etmektedir."
BÜYÜMENİN EN DİNAMİK UNSURU VERİMLİLİK
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, fiyat istikrarı ile verimlilik arasındaki ilişkiye de değindi. Verimliliğin fiyat istikrarı açısından önemine vurgu yapan Yılmaz, "Herhangi bir mal veya hizmeti ele alalım. Bu mal veya hizmetin fiyatını belirleyen iki ana unsur vardır. Bunlardan birincisi kullanılan girdilerin maliyeti, ikincisi ise bu girdilerin ne kadar verimli kullanıldığıdır. Üretim sürecine aktarılan yeni bir teknolojik gelişme veya üretim sürecinin organizasyon ve yönetim boyutundaki bir iyileşme, bu malı veya hizmeti üreten firmanın üretim miktarında artışa, üretim maliyetlerinde ise düşüşe neden olabilmektedir. Bu durum, tam rekabet koşulları altında, tüketicilere fiyatlarda bir azalma olarak yansıyacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, 2000'li yıllardaki reform sürecinde firma, sektör ve ekonomi çapında gerçekleşen verimlilik artışlarının kronikleşmiş yüksek enflasyonun kontrol altına alınmasında çok önemli rol oynadığını hatırlatarak "Enflasyon ve verimlilik arasındaki ters yönlü ilişki, Türkiye ekonomisine has bir durum değil. Başka ülke örneklerinde de bu durum söz konusudur." ifadelerini kullandı.
Politika yapıcıların, büyümenin en dinamik unsuru olan verimlilik artışının güçlendirmesine daha fazla odaklanmalarını isteyen Durmuş Yılmaz, "Unutmamak gerekir ki, büyümenin hızlı olması kadar sürdürülebilir olması da büyük önem taşımaktadır. Bu anlamda büyüme, toplumsal ve çevresel hassasiyete ve sorumluluğa sahip olan bir yapıda olmalıdır." dedi.