TBMM'de, partisinin grup konuşmasını yapan Devlet Bahçeli, hükümete yüklendi. Terör örgütünün yeni bir eylemsizlik kararına kendilerini ve milleti hazırlayanların, canlı bomba rezilliğiyle sarsıldığını ifade eden Bahçeli, "Türkiye'yi ateşkes yapmaya çağıracak kadar haddini aşan kanlı terör, AKP'ye beş şarttan oluşan dayatma listesini iletmiştir. Terörle pazarlık çıkmaz bir sokaktır. Kendisine saygısı olan hiçbir devletin ve hükümetin başvurmayacağı bir zillettir. Geldiğimiz bu aşamada Taksim'deki canlı bomba ne ise Başbakan'ın PKK açılımı da aynısıdır." diye konuştu.
Bahçeli, son saldırıyı da demokratik açılıma bağladı. "İktidar partisi aklını başına almalı, ayrılıkçı emellere ümit vermekten tamamen uzaklaşmalıdır." diyen Bahçeli, "Adalet, eşitlik ve insan onuru gibi saygıdeğer değerler bu çürümüşlüğün sloganı haline gelmiştir. Nerede bir ihanete uşaklık etmeye yeltenen varsa, demokrasi kahramanı kesilmiş, özgürlük savaşçısı olarak kendisini takdim etmeye çabalamıştır. Geçitli'de, üç yaşındaki çocuğu öldürenler ve onların siyasi uzantıları sevgiden, hoşgörüden, karşılıklı anlayıştan bahsedecek kadar münafıkça bir tavra sahip olduklarını sürekli ortaya koymuşlardır. Üstelik bu tip alçakça eylemlerin provokasyon ya da devlet tertibi olduğunu ileri sürebilecek denli de müfteri ve çürümüş bir görüntü çizebilmişlerdir. Nitekim Kandil çetesi elebaşlarının, yakın bir zaman içinde, bir gazeteye verdikleri demeçlerinde, vatandaşlarımıza yönelik saldırılarından pişmanlık duyduklarına dönük bir izlenim vermeye çalıştıklarını da hepimiz gördük ve okuduk. Bölücü terör örgütünün söz konusu beyanatıyla, yapacağı hain eylemlerin odak noktası olmaktan kurtulabilmek için hükümet ve kamuoyu üzerinde psikolojik bir harekât yürütmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Terör, artık herkesi doğrudan doğruya tehdit etmektedir." ifadelerini kullandı.
BAŞÖRTÜSÜ KONUSU
Bahçeli, konuşmasında, üniversitelerdeki başörtüsü engeline değindi. Başörtüsü sorununun toplumun kanayan yarası olduğuna dikkat çeken Bahçeli, şöyle konuştu: "Başörtüsü konusunun, bugün hapsedildiği çıkmaz sokak bu konuyu farklı hesap ve niyetlerle istismar edenlerin kimler olduğunu açıkça göstermiştir. Sorunu, kangrene dönüştürerek çözümsüz kalmasına neden olanların sahte maskeleri düşmüştür.
AKP ve CHP'nin başörtüsünü siyasi amaçlarla kullanan, "başörtüsü rantiyecileri" ve "istismar ikizleri" olduğunu aziz milletimiz şimdi daha iyi görmüştür. "Ulema ve moda tasarımcıları, vagon ve lokomotif" sözleriyle göstermelik kayıkçı kavgası yapan, bu konudaki siyasi, vicdani ve ahlaki sorumluluklarından kaçmak için çamur atma yarışına giren bu iki zihniyetin gerçek yüzleri net olarak belirginleşmiştir. İktidara geldiği 2002 yılından 2008'e kadar altı yıl seçim meydanlarında bunu çözmek namusumuzdur diye Başbakan Erdoğan'dır. Ancak başörtüsü konusunda hiçbir adım atmayan da yine aynı Başbakan'dır. Ne var ki bu sorun karşısında hareketsiz kalan Başbakan Erdoğan, 2008'e gelindiğinde partimizin zoruyla kerhen bir adım atmış, ancak varılan mutabakatın iki unsurundan birisinden cayarak bizi yarı yolda bırakmış, çözüm sürecini de sakatlamıştır. 12 Eylül 2010 Anayasa halk oylamasında, CHP liderinin içi boş olduğu şimdi daha iyi anlaşılan sözde çıkışıyla, yeniden başörtüsüne sarılan Başbakan, yine bunun arkasını getirememiş ve kaçmıştır."