"Millet ve Devlet Bekası İçin Güç Birliği" toplantısında konuşan Bahçeli genel seçimler için start verdi. Bahçeli, tek başına iktidar istedi ve hedeflerinin Türkiye'yi 2023 yılında lider ülke konumuna taşımak olduğunu söyledi. Ülkücülerin geçmişte yaşadığı sıkıntıları anlatan Bahçeli, "Kutlu davamızın mücadele tarihinde aramızda bulunmuş, emeği ve hizmeti geçmiş, ancak çeşitli nedenlerle ayrı ve uzak kaldığımız, bütün dava arkadaşlarımı, Türkiye'nin bugün geldiği tarihi yol ayrımında Milliyetçi Hareket Partisi'ne dönmeleri için çağrıda bulunmak istiyorum." dedi. Kapı ve gönüllerinin herkese ardına kadar açık olduğunu dile getiren Bahçeli, vatan ve millet sevgisi ve Türkiye'nin onurlu ve huzurlu geleceği ortak paydasında aynı duyguları, hassasiyetleri ve endişeleri paylaştıkları, başka siyasi partilere oy veren, siyaset yapan veya mensup olan kardeşlerimizi de "Millet ve Devlet Bekası İçin Güçbirliği"ne davet ettiklerini ifade etti.
Bahçeli, 12 Eylül'ün acılarını yaşamamış, hiçbir sıkıntı çekmemiş, sadece yeşil sahalarda top koşturmuş olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın elini dava şehitlerinden ve ülküdaşlarından çekmesini istedi.
Bozkurt'un bir kez daha başını kaldırıp üç hilalin iktidara talip olduğunu haykırdığını dile getiren Bahçeli, buradan çıkacak gür sesin zalimi korkutacağını, ihanetin kafasına Seyit Onbaşı'nın güllesi gibi düşeceğini belirtti. 'Türk milleti birdir, devleti tektir, dili Türkçe'dir, başkenti Ankara'dır kabul ve inancıyla' durmaksızın tam yol ilerleyeceklerini vurgulayan Bahçeli, rüzgâr bekleyen Türk bayrağını bedeli ne olursa olsun sonsuza kadar dalgalandıracaklarını ifade etti.
"ÜLKÜCÜLER ÖLÜMLE SINANDILAR"
Birileri top oynarken ülkücülerin ölümle sınandıklarını savunan Bahçeli, şöyle devam etti: "Kör kurşunların hedefi oldular. Binlerce ülkü abidesi vatan, millet ve iman uğruna canından oldu. Elbette Allah yolunda şehit olanlar ölmüş değildirler. O azametli ruhlar hayattadır, ancak bunu yalnızca bizler hissedemeyiz. Şüphesiz bugün her biri aramızdadır ve bizimle omuz omuza burada Üç Hilal'in zaferi için dua etmektedirler. Saflar halinde dizilerek, Milliyetçi Hareket'in hayattayken göremedikleri iktidarının artık gerçekleşmesini dilemektedirler. Hangi birisini sayalım, hangisinin ismini dile getirelim? Yüreklerimiz dayanmaz, nefesimiz yetmez, kalplerimiz dağlanır ve acılarımız depreşir. Binlerce dava arkadaşımızın bir hilal uğruna toprağa düşmesini sorarım sizlere gözlerimiz yaşarmadan nasıl anlatalım?"
Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğundan bugüne kadar hiç bu kadar karanlık ve tehlikelerle dolu bir dönemden geçmediğini iddia eden Bahçeli, milletin hiç bu kadar sıkıntılarla dolu bir döneme muhatap olmadığını, ihanetin hiç bu kadar başıboş bırakılmadığını ve vatanın hiç bu kadar sahipsiz kalmadığını savundu. "Cumhuriyeti yıkmaya, milletimizi parçalamaya ve geleceğimizi karartmaya hazır olan mihraklar emel ve eylem birliği içinde zehir saçmaktadır." diyen Bahçeli, "Türkiye'yi yöneten AKP iktidarı bunlarla kol koladır ve destek çıkmaktadır. Geleceğimizi imha etmeye kararlı olan odaklar AKP'yle aynı tarafta buluşmuşlardır. Türkiye bu iktidarla yorulmuştur, hırpalanmıştır, ezilmiştir ve mağdur olmuştur. Milletimiz aldatılmış, kandırılmış ve ileri demokrasi sözleriyle ayrışmanın eşiğine kadar getirilmiştir. Ekonomiden güvenliğe, sanattan spora, siyasetten kültüre tahrip olmadık alan, çivisi çıkmamış değer kalmamıştır. AKP iktidarının, Türkiye'yi sekiz yılın sonunda içine soktuğu tablo her yönüyle utanç ve endişe vericidir. Sekiz yıldır kesintisiz bir şekilde tek başına iktidarda olan AKP, milletten aldığı desteği; barış, kardeşlik, huzur, kalkınma ve refahın tesisi yönünde kullanmamıştır. İşçiden çiftçiye, memurdan emekliye, esnaf ve sanatkârdan sanayiciye, her kesimin sorunları artırmış, şikâyetleri çoğalmış, kaygıları yoğunlaşmıştır." dedi.
"HER SORUN KAŞINDI"
AK Parti'yle birlikte krizlerin normalleşme, devlete meydan okumanın özgürleşme, yoksulluğun rahatlama, yıkımın açılım, bölücülüğün insan hakları, eşkıyalığın kimlik arayışı, farklılaşmanın ise sözde kucaklaşma olarak çarpıtıldığı aldatma ve kandırmadan ibaret bir dönem yaşandığını iddia eden Bahçeli, şunları söyledi: "Karşımızda bin yıllık kardeşliğimizin zedelenmek istendiği ve Türkiye'nin hızla itibar ve güç kaybettiği, aziz millet fertlerinin problemlerinin her geçen gün ağırlaştığı ve umutlarının kaybolduğu hazin bir ülke manzarası vardır. Her tarafı saran çürümüşlük, çöküntü, çözülme ve çöküş hali Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığında zincirlerinden boşanmıştır. Başbakan Erdoğan ve yol arkadaşları, yolsuzluk ve hırsızlık yapanlarının hamiliğini ve bölücülerin kılavuzluğunu yapmaktan asla utanmamışlardır. ABD ve AB'ye tam teslimiyet içinde, küresel cinayet projelerinin eşbaşkanlığını ve taşeronluğunu yapmaktan ar etmemişlerdir. Ve bunun da üstünü 'itibarımız arttı, sözümüz dinlendi, medeniyetler buluştu', hezeyanlarıyla örtmeye çalışmışlardır. Her fırsatta ve tartışma konusunda, milletimiz cephelere bölünmüş, kamplara ayrılmış ve sosyal yapısı ağır hasara uğramıştır. Huzursuzluk ve gerginlik kaynağı haline gelen toplumsal sorun ve sıkıntılar ortak akıl, karşılıklı hoşgörü ve iyi niyetle bir türlü çözüme kavuşturulamamıştır. Üstelik her sorun alanı hükümetçe kaşınmış, kanatılmış, istismar edilmiş ve kangren haline getirilmiştir. Başörtüsü sorunu bunlardan birisidir. İnanç guruplarımızın sorunları bunlar arasındadır. Şimdi de bu kervana ana muhalefet CHP'de katılmış ve AKP'nin yanında yer ve pozisyon almıştır."
"HER OCAĞA BİR ATEŞ DÜŞTÜ"
Terörle mücadele ve cesaret kazanan etnik tahriklerin AK Parti'nin en karanlık tarafı olduğunu ileri süren Bahçeli, 8 yıl içinde terörün sıfır noktasından hızla tırmandığını ve hain eylemleriyle ölüm saçtığını söyledi. Analar ağlamasın sloganı dağdaki caniyi gözetirken, Mehmetçiği hiç umursamadığını iddia eden Bahçeli, "Analar AKP'yle daha çok ağlamış, ağıtlar daha çok yakılmış; gelinler, bacılar, evlatlar, babalar feryat etmiştir. Bayrağa sarılı şehitler vatan topraklarına açılım denilen rezaletin gölgesinde verilmiştir. Her ocağa bir ateş düşmüştür. Ancak Başbakan Erdoğan için terör bir provokasyondur. Sekiz yıllık icraatlarına bir tepkidir. AKP'nin hizmetlerini çekemeyenlerin tertibidir. Bu kafa yapısının teröre bakışı işte budur. Milletimiz kan ağlamış, ama Başbakan hala meseleyi tam olarak kavrayamamıştır. Referandum öncesinde, AKP'nin İmralı canisiyle ve terör şebekesiyle pazarlık yaptığını söylediğimizde Başbakan kendini kaybetmişti. Ağzından hakaretler dökülmüş ve bizim bu iddiamızı şerefsizlikle suçlamıştı. Artık canilerle yapılan pazarlıkların bütün yönleri kamuoyunda ifşa ediliyor. Kandil'deki bölücü elebaşlarının kirli beyanatları gazetelerde çarşaf çarşaf yer buluyor. Hükümetin PKK'yla müzakere ve mütareke arayış ve çabaları tüm çirkinliğiyle ortaya çıkıyor. Başbakan Erdoğan binlerce yıllık Türk devlet geleneğini, kendisinin yetiştiği kabile anlayışıyla bir görüyor. Coğrafyaları kumaş gibi kesen Türk milletini ve devletini çapulcularla aynı seviyeye indiriyor. Teröristleri umutlandırıyor, federasyona giden rezil sürecin kurdelesini kendi elleriyle kesiyor. Peki, bizim iddiamızı şerefsizlikle suçlayarak reddeden Başbakan, bundan sonra şereften nasıl bahsedecektir? Siyasi namus ve haysiyeti ağzına nasıl alacaktır? PKK'yla görüşmek, mutabakat arayışlarında bulunmak, teröristlere af için zemin hazırlamak ve Avrupalı dostlarının, İmralı canisinin siyasete girmesini tavsiye etmelerine sessiz kalmak şerefli bir duruş mudur?" diye konuştu.
Sıfır sorun adı verilen garabet politikalar sonucunda Türkiye'nin onurunun zedelendiğini, devletin ABD ve AB güdümüne sokulduğunu iddia eden Bahçeli, Kıbrıs'ta Rumlara, Irak'ta Barzani'ye, Kafkasya'da da Ermenilere teslim olunduğunu savundu. Bahçeli, Kerkük'ü, Türkmenleri, Bakü'yü, Dağlık Karabağ'ı, Azerbaycan'ı, Batı Trakya Türklüğünü unuttuğunu ve bunlara sırt çevirdiğini ileri sürdü.
REFERANDUM VE SONRASI
"Millet ve Devlet Bekası İçin Güç Birliği" yaparak Türkiye'yi ayağa kaldıracaklarını vurgulayan Bahçeli, "Bundan eminim ve asla şüphe duymuyorum. Allah'a çok şükür veremeyeceğimiz hiçbir hesabımız yoktur. Referandumdan sonraki gelişmelere baktığımızda ne kadar haklı ve doğru bir tercihte bulunduğumuz çok daha iyi anlaşılmıştır. Nitekim Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yeniden teşkiliyle ve Anayasa Mahkemesi'ne yapılan seçimlerle geçmişteki sözlerimizin isabeti bir kez daha teyit edilmiştir. Gelişmeler, Başbakan'ın amacının; üstünlerin hukukuna son vermek değil; AKP hukukunun üstünlüğünü tescil etmek olduğunu göstermiştir. Maske düşmüş ve hükümetin art niyetli suratı artık deşifre olmuştur. Değişikliklere verilen evetler, terörü temize çıkaracak ve İmralı canisine siyaset yolunu açacak bir ruhsatta değildir. Kim aksini düşünüyorsa bilsin ki ihanetin ortağıdır, hıyanetin yol arkadaşıdır. Bizi kandan besleniyorlar diyerek itham eden Başbakan Erdoğan, asıl kendisinin kandan medet umduğunu söz ve politikalarıyla ispat etmiştir." şeklinde konuştu.
Referandum öncesinde partilerine ve dava arkadaşlarına akıl almadık iftiralar atıldığını iddia eden Bahçeli, özellikle 12 Eylülle hesaplaşmak adına üzerlerinden kara bir propaganda yapıldığını savundu. Kutlu hatıralarının AK Parti ve Başbakan tarafından istismar edildiğini iddia eden Bahçeli, "Her gün bir televizyon ekranından, kerameti kendinden menkul ve eski sıfatıyla AKP saflarında yer bulmuşlar, partimizin referandumdaki hayır tercihini eleştirdi. Yandaş basın ve kalem sahipleri kinlerini kustular ve bize 12 Eylül'le ilgili akıl vermeye yeltendiler. Şerefli mensuplarımıza her fırsatta kafatasçı, uluyanlar, faşist, ırkçı, mafya, namaz kılmayanlar diyerek, aslında kendisinin ve yanında bulunanların sıfatlarını sayan Recep Tayyip Erdoğan birden bire Ülkücü kardeşlerim diyerek sahte nedamet gösterileri yaptı. Başbakan Erdoğan hatta işi daha da ileri götürüp, Meclis Grup toplantısında rahmetli dava şehidimiz Mustafa Pehlivaoğlu'nun mektubunu okuyarak timsah gözyaşları döktü. Ömrü hayatında Ülkücülere iyi gözle bakmayan Başbakan'a hatırlatmak isterim ki; 12 Eylül rejiminde darağacına gönderilen yalnızca rahmetli Pehlivanoğlu değildir. 12 Eylül yönetiminin alçakça ve kalleşçe idam ettiği ülküdaşlarımız içimizde hala derin bir sızıdır. Vatanımızın semalarından bir yıldız gibi kayıp kara toprağa giren yiğitler hala gözlerimizi yaşartmaktadır." dedi.
"ELİNİ ÜLKÜCÜDAŞLARIMIZDAN ÇEKMELİDİR"
"Ülkü şehitlerin mücadelelerini anlamanın şerefli isimlerini ağzına almak PKK'yla aynı çizgide bulaşan, milletimizi otuz altıya bölen bir zihniyetin haddi değildir." diyen Bahçeli, şöyle devam etti: "Çırpınırdı Karadeniz' sözleriyle heyecanlanan, 'Çankaya yokuşunda balam' diyen kahramanlar AKP'nin oyuncağı ve politika vasıtası olmayacaktır ve bunun için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıyız. 12 Eylül'ün acılarını yaşamamış, hiçbir sıkıntı çekmemiş, sadece yeşil sahalarda top koşturmuş olan Başbakan Erdoğan elini dava şehitlerimizden ve ülküdaşlarımızdan çekmelidir. Kirli niyetler, karanlık odaklar, katil eller, Türklük değerlerine ve İslam inancına düşman çevreler biz ağlarken arkamızdan gülüyordu. Allah'ın izniyle artık bunlara öyle bir şamar indirelim ki, pişmanlık duyan bunlar olsun; Milliyetçi Hareket iktidar olsun, şehitlerimiz yattıkları yerlerde huzur bulsun."
Türk milletinin tarihi bir yol ayrımına, ülke ve millet olarak kaderini belirleyecek bir kavşağa geldiğini dile getiren Bahçeli, 2011 seçimlerinin Türkiye ve Türk milleti için her anlamda bir kader seçimi ve Türkiye'nin son şansı olduğunu savundu. "Aziz milletimiz nasıl bir gelecek beklentisi içinde olduğuna ve nasıl bir Türkiye'de yaşamak istediğine seçim sandığında yapacağı tercihle karar verecektir." diyen Bahçeli, her bakımdan güçlenme ve kalkınma hamlesi yapacak olan Türkiye'yi 2023 yılında lider ülke konumuna taşımayı hedeflediklerini vurguladı.
"ÜLKENİN SORUNLARINI BİLİYORUZ
Ülkenin her sorununu bildiklerini ve üstesinden gelmek için de çözüm ve çareleri tamam ettiklerini anlatan Bahçeli, "Milletimizin her meselesini gidermek için büyük bir kararlılık taşıdığımızı ifade etmeliyim.
Önümüzdeki yıl yapılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi 24. dönem seçimleriyle birlikte, Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümüne 12 yıllık bir süre kalacaktır. Bu seçimlerden sonra 2023 yılına kadar 25. ve 26. Türkiye Büyük Millet Meclisi dönemleri için de iki genel seçim daha söz konusu olacaktır. MHP'nin Türkiye vizyonu '2023: Yükselen Güç Türkiye' amacında yer ve anlam bulmaktadır. Devlet ve millet uyumunu sağlamak ve daha da güçlendirmek için problem alanlarını ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. 'Mutlu millet, Güçlü Devlet ve Huzurlu fert' bir hayal değildir. Ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan; eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir anlayışla refahın artması için sürekli gayret göstereceğiz. Siyaseti çalkantılardan uzaklaştırarak; insanımızın sorunlara tam olarak eğilmesi, çözüm ve değer üretmesi için çaba sarf edeceğiz. Devleti ve kurumları yeni baştan ele alacağız ve köhnemişliği ortadan kaldıracağız. Elbette güçlü Türkiye'ye ulaşmak, yeni bir başlangıçla çürümüşlüğü yok etmekle mümkün olacaktır. En az 12 yılı kapsayan 24–25 ve 26. yasama dönemlerindeki MHP iktidarlarında, Türkiye'nin önce milli güç, sonra bölgesel güç ve nihayet de Küresel güç olması gerçekleştirilecektir." diye konuştu.