Batı Müslümanlarla boğa güreşi oynuyor...
"Batı Müslümanlar boğa güreşi oynuyor. Öyle ki; matador elindeki kırmızı örtüyü boğanın yüzüne yüzüne sallıyor, boğayı iyice tahrik ediyor. Hedef ise İslam aleminin gücünü kırmak."
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-02 18:08:00
Moritanya asıllı Timeturk yazarı Dr. Muhammed bin Muhat eş-Şankıti ile el-Bilad gazetesinin yaptığı bu önemli röportajı timeturk ziyaretçileri için yayımlıyoruz. Şankıti, röportajında El-Kaide’nin Mağrib ülkelerinde (Fas, Cezayir, Moritanya, Libya ve Tunus) yükselişinin analizini yapıyor ve yeni şiddet sarmalının doğuracağı sonuçlara işaret ediyor.
Batının Müslümanları birbirine kırdırmakta usta olduğuna dikkat çeken Şankıti, “Batılı uzmanlar ve stratejistler, Müslümanlarla boğa güreşi oynadıklarını söylüyor. Öyle ki; matador elindeki kırmızı örtüyü boğanın yüzüne yüzüne sallıyor, boğayı iyice tahrik ediyor. Gücü tükenene dek örtüye saldıran boğa bir süre sonra yere seriliyor!”
Aynı şekilde Şankiti batıdaki Müslümanların ve İslam-Batı arasındaki ilişkilerin geleceğine, Filistin ve İsrail arasında sözleşmelerin yapılacağı şu dönemlerde “Ortadoğu’da barış” konusundaki düşüncelerinden söz etti. İşte, o röportaj;
Son zamanlarda Mağrip ülkelerinde El-Kaide oluşumundan çok söz ediliyor. Özellikle güneye yönelip, yeni cepheler açtığı şu dönemlerde örgütün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
El-Kaide Batı Afrika ve Mağrip bölgesinde (Fas, Cezayir, Moritanya, Tunus, Libya) hızla büyüyor. Faaliyetleri ve son açıklamaları Moritanya’da ve komşu ülkelerde bir çok genci kazandığını gösteriyor. Büyük Sahra Çölü, bu tarz oluşumlar için biçilmiş kaftan, özellikle Moritanya, Mali, Nijer. El-Kaide oluşumu uzun vadede ciddi bir sorun olacaktır. Bu sorun, ülkelerimizin siyasi altyapısında derin bir değişim olmaksızın ve gerçek bir demokrasiye geçiş sağlanmadan da bitmeyecektir. Çünkü, siyasi özgürlük siyasi şiddeti azaltır. Silahlı çözüm ise şiddeti besler ve süresini uzatır. İç keşmekeşten de başka bir miras bırakmaz. Bunun için de siyasi çözümlere yönelmeli, batının işine yarayacak her iki tarafı da perişan edecek silahlı çözüme asla başvurulmamalı.
PAKİSTAN VE YEMEN EL KAİDE İLE SAVAŞARAK STRATEJİK HATA YAPTI
“Fransa ve İspanya”’nın, özellikle (İspanya’nın) kaçırılan vatandaşlarını fidye ile kurtarıp,(Fransa’nın) Michel Germeneau'nun idamından sonra bu denklemdeki yeri nedir?
Açıkçası İspanyollar El-Kaide ile çatışmaya girmek istemiyor. Seneler önce Madrid trenlerinin bombalanmasında bunun acısını tattılar. El-Kaide’yle sorunlarını askeri olmayan yollarla halletmeye çalışıyor, geçen günlerde örgütün rehin aldığı vatandaşlarını kurtarmada izlediği yol gibi. Sarkozy ise kendi topraklarında olmadığı sürece El-Kaide’yle fırtınalı bir süreç yaşıyor. Sarkozy’nin ve onun gibi bazı İsrailli yöneticilerin metodu bizim ülkeler için uygun bir metod değil. Kimsenin savaş vekili olmak zorunda değiliz. Ben, el-Kaide’nin beslendiği “anarşi” ideolojisini eleştirenlerdenim. Bize saldırmadığı müddetçe el-Kaide’yle mücadele etmememiz gerektiğini ve bu mücadelenin kar-zarar dengesini gözeterek mantıklı bir şekilde fikri, kanuni ve askeri yollardan yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Fakat bizim, Yemen ve Pakistan hükümetlerinin yaptığı gibi, Fransız ve Amerikalıların yerine kapsamlı bir savaşa girmemize gerek yok. Bu büyük bir hata olur. Hatırlarsınız ki sonuç; hükümetsiz bir devlet, iç savaşın eşiğinde bir halk olmuştu. El-Kaide ile savaş bizim hiç çıkarımız olmayan, gücümüzün de yetmeyeceği bir savaştır. Bırakalım da tutarsız siyasetleri ve çirkin zulümleri ile el-Kaide örgütlenmesine sebep olanlar uğraşsınlar, bedel ödesinler. George Bush yüzünden başlayan teröre karşı savaşın bir parçası olmak, yahut Usame bin Ladin ile kutuplaşan iki taraftan birinin yanında olmak zorunda değiliz.
Cezayir-Moritanya ilişkileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle, Büyük Sahra Çölü’nde faaliyetlerini yoğunlaştıran El-Kaide örgütü ile mücadelede iki devlet arasındaki güvenlik anlaşmaları hususunda…
Moritanya geniş bir arazi üzerin kurulmuş, kırılgan bir yapıdır. El-Kaide’nin Mağrip’te ki büyüyüşünün zayıf halkasıdır. Tek başına mücadele edemez. Cezayir ile bu hususta yardımlaşmaları çok doğal. Sırf el-Kaide konusunda bir yardımlaşmanın söz konusu olup olmadığını bilmiyorum fakat güvenlik ve askeri anlamda, iki kardeş ülke arasındaki hukuk çok eskilere dayanıyor. Pek çok Moritanyalı polis, Cezair polis akademilerinden mezundur.
İnşa edileceği söylenen Mağrip anıtının önündeki en büyük engel nedir?
En önemli engel siyasi önderlerimizin Mağrip ülkelerinin birleşmesini istememesi! İleri görüşlülükten yoksunluk, siyasi ego. Mağrip’te bir birleşmesinden liderlerin fikirlerini, ya da halkların liderlerini değiştirmesini umuyorum.
MÜSLÜMAN DÜNYA ASKERİ DİKTATÖRLÜKTEN ARINIP, SİVİLLEŞMELİ
Moritanya’ya dönecek olursak, şu andaki başkanın yaptığı darbeden sonra siyaset nasıl gidiyor, son seçimlerden sonra gerçek demokratik bir yapı mı yoksa diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi göstermelik bir demokrasi mi hâkim?
Moritanya şu anda demokrasi yolunda ilerlemiyor. Eski Başkan Muaviye Veled et-Tayi, öyle bozuk, yolsuzluklara bulanmış ve diktatör bir yapı bıraktı ki arkasında, uzun bir süre daha arınmak zor gözüküyor. Şimdiki Başkan Muhammed Veled Abdulaziz bu bozuk yapıyla mücadeleye odaklanıyor. Bu övgüyü hak eden bir başlangıç. Fakat askeri dikta olduğu gibi duruyor. Geçmişteki şekliyle baskıcı bir dikta değil, sivil elbisesi giydirilmiş askeri hüküm. Başlangıçta iyimser olmamıza sebep olan bazı hareketlenmeler olduysa da, 2005 yılında Veled et-Tayi’nin düşüşünden sonra başa geçirdiğimiz hükümetin inşasında düşlediğimiz siyasi gelişimi göremedik. Neyse ki; projeleri olan bir diktatör, koltuk derdinden başka derdi olmayandan iyidir. Ülkeyi bozmayan, fesat çıkarmayan bir despotizm, hem despot hem bozguncu olanından(Muaviye Veled Et-Tayi gibi) iyidir.
Moritanya’da İslami Hareket’in faaliyetlerini ve siyasi iyileşme sürecindeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Moritanya’da İslami Hareket çok büyük bir akım oldu, sürekli büyüyor. Birçok toplumsal yaraya da merhem oluyor. Kültür, milliyet ve coğrafi olarak belli bir kimliğe sahip olan ülkemizde, İslami akım Araplarla Afrikalıların entegrasyonuna zemin hazırlıyor. Siyasi iyileşme alanında ise Veled et-Tayi’nin baskıcı rejiminin çökertilmesinde çok kritik bir rol üstlendi. Bu siyasi akımın yeni Başkan Muhammed Veled Abdulaziz ile nasıl bir ilişki içinde olacağı henüz belli değil. Şimdilik ilişkiler iyi olacakmış gibi duruyor. Açık bir birliktelik olmasa da gizli bir yardımlaşma söz konusu.
BATI İSLAM ALEMİNE BOĞA MUAMELESİ YAPIP, KIRMIZI ÖRTÜ SALLIYOR
Batı’da Müslümanlarla karşı başlatılan kampanyaların artışı oradaki Müslüman azınlığın geleceğini nasıl etkileyecek, nasıl mücadele edilebilir?
Cezairli büyük düşünür Malik bin Nebi, “Sömürge ülkelerde fikri mücadele” adlı kitabında Batı’da medya ve fikri savaş uzmanlarının, Rus psikolog Pavlov’un “şartlı refleks” teorisini Müslümanlar üzerinde nasıl uyguladıklarını, arada bir Müslümanları birbirlerine katıp stratejik planlamadan ve programlı çalışmadan nasıl alıkoyduklarını anlatır. Bugün Müslümanların düşünce sistemine duyguların hâkim olduğuna bakarak herhangi bir provokasyonda ortalığın nasıl karışacağını tahmin etmek çok zor değil. Kitabının bir başka yerinde bu sinsi uzmanların Müslümanlarla boğa güreşi oynadıklarını söylüyor. Öyle ki; matador elindeki kırmızı örtüyü boğanın yüzüne yüzüne sallıyor, boğayı iyice tahrik ediyor. Gücü tükenene dek örtüye saldıran boğa bir süre sonra yere seriliyor! 80’lerde Selman Rüşdi’nin saçmalıklarından “Şeytanın Ayetleri”nden, iğrenç Danimarka karikatürlerine, ve son karmaşalara kadar Batı’nın İslam’a saldırılarını takip eden biri, medya ve psikolojik savaş uzmanlarının İslami kesimi kışkırtmak için hiçbir fırsatı elinden kaçırmayacağını idrak eder. Ben Batılı Müslümanların bu tahriklere aşırı karşılık vermemelerini, toplumdaki rollerini ve varlıklarını kökleştirmeye odaklanmalarını uygun görüyorum. Bu onları kabullenmemek ve ayrımcılık yapmak demek değil, hikmetli davranarak duruma müdahale etmek demek.
İSLAM DÜNYASI CİMRİLERİ VE AHMAKLARI OYNAMAYI BIRAKMALI
Amerika’nın Arap ve İslam dünyasında izlediği siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz? Obama’nın Kahire’deki konuşmasında bahsettiği, yardımlaşma ve saygı üzerine bina edilmiş ilişkiler için çaba sarf ediliyor mu?
İslam dünyasının eski ediplerinden Cahız “Cimriler” kitabında şöyle der ; “Bir şair Horasan valisini öven bir kaside okumuş, bitirince vali “aferin” demiş. Sonra kâtibine şaire on bin dirhem vermesini emretmiş. Şair sevincinden havalara uçmuş. Onun bu halini gören vali “Demek seni bu kadar memnun etti” demiş ve ödülü yirmi bin dirheme çıkarmış. Şair kabına sığmaz olmuş. Şairin daha da sevindiğini görünce “ne kadar artırırsam sevincin de o kadar artıyor” demiş. Ve ödülü kırk bine çıkarmış. Şairin sevinçten kalbi duracakmış. Valinin kâtibi atılmış: “Sizden gelen kırk dirheme bile razı olacakken siz ona kırk bin veriyorsunuz!”. Vali “Yazıklar olsun sana! O kadarcık mı verecektin ona?” demiş. Kâtip “sizin emrinizi yerine getirmekten başka bir seçeneğim var mı? diye sormuş. Vali: “Seni ahmak! Bu adam bizi sözleriyle memnun etti, biz de onu sözümüzle memnun ettik. Benim aydan daha güzel, aslandan daha güçlü olduğumu, dilimin kılıçtan daha keskin, emirlerimin derhal uygulanır olduğunu derken elle tutulur şeyler mi söyledi. Hepimiz biliyoruz yalan söylediğini. Ama yalan söyleyerek memnun etti bizi. Biz de onu sözlerimizle memnun ediyoruz, ödüller veriyoruz, onunki yalansa bizimki de yalan. Yalana doğru sözle, söze fiil ile karşılık vermek helak olmaktır” demiş.”
Ben Obama’ya valinin şaire davrandığı gibi davranmaktan yanayım. Kahire’deki güzel konuşmasıyla bizi, daha doğrusu içimizdeki gafilleri memnun etti. Ama ne zayi olmuş bir hakkımızı geri verdi, ne de üzerimizden zulmü kaldırdı. İslam ümmetine en çok zulmeden O’nun ülkesi değil mi? Bugün gelmiş bize Filistin’deki zulümden bahsediyor, mübarek Ramazan ayında çeyrek milyon Gazzelinin açlık ve korkuyla karşı karşıya olduğundan, Müslümanların Mescid-i Aksa’da namaz kılmalarına izin verilmediğinden… Bunların hepsi ABD’nin açık desteği ve anlaşması ile oluyor…
Hepimiz Obama’nın tatlı sözlerini hararetle alkışladık, konuşmasını öven makaleler kaleme aldık. Bu kadar yeter. Bundan daha fazlasını yapmaya kalkacak olursak o zaman gerçekten helak olur, ziyana uğrarız. Cimri ve cimrileri hiç sevmem fakat Cahız’ın Cimriler kitabını İbn-i Cevzi’nin “Ahmak ve Dalgınlıklar” kitabından daha çok severim.
GÜÇSÜZ TARAFIN DİPLOMASİSİ ALÇAKÇA DİLENMEKTİR
Müzakerelerin eşiğinde olduğumuz şu günlerde Filistin davasının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Filistin direniş güçleri denklemde yeni bir yer alacak mı?
1988’de Arafat, İsrail’i resmi olarak tanıdığından beri, Filistin davası karanlık bir tünele girdi. “Gerçek direniş”e dönmediği müddetçe de çıkamayacak. Direk veya dolaylı bu müzakereler, el atından Filistin’in sessiz sakin bir şekilde Yahudileştirilmesini sağlamaktan başka bir şey işe yaramaz. Bu Mahmud Abbas’ı ve halklarının kanıyla beslenen zümreyi ilgilendirmiyor tabi. Güçsüz tarafın diplomasisi alçakça dilenmektir.
Muhammed bin Muhtar EŞ-Şenkıtî kimdir?
Moritanyalı bir araştırmacı, şair, politika analistidir. İlgi alanları; politika, siyaset tarihi, İslam dünyası ve Batı arasındaki ilişkiler. Katar’ın başkenti Doha’da bulunan Katar İslami ilimler Fakültesi’nde çalışıyor. Mastır diplomasını 2007’de İş Yönetimi alanında Güney Kolombiya Üniversitesinden aldı. 2001-2008 yıllarında Amerikan’ın Texas eyaletindeki İslami Merkez’ine müdürlük yaptı. Yayınlanmış 3 adet kitabı, El-Cezire sitesinde 130’a yakın makalesi, muhtelif sitelerde de İngilizce ve Arapça olmak üzere birçok araştırması ve yazısı var. Timeturk.com’un da yazarı olan Şankıti’nin Türkçe’ye çevrilmiş birkaç eseri bulunmaktadır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara