Yine 'Yeşil'leniyor sinema salonları...
'Sevimli yeşil dev' Şrek, son kez beyazperdeye uğruyor. Serinin final adımı 'Sonsuza Dek Mutlu'da üç çocuk babası Şrek'i ailenin rutin işleri sıkıyor ve hayatında bir değişiklik istiyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-28 11:32:00
Evet, 2001’de başlayan macera bugünden itibaren gösterime giren son hamleyle birlikte nihayete eriyor. Yemyeşil, korkutucu görüntüsüne karşın sevimli ve bir o kadar da kırılgan dev Şrek, ‘Sonsuza Dek Mutlu’ (Forever After) adlı dördüncü bölümüyle, sezon olmasa da ‘2010’lar finali’ yapıyor. Önceki üç filmin ardından kısa bir hatırlatmaya gidersek, hikâye temel olarak ‘Güzel ve Çirkin’ gibi başlıyor, peşi sıra ‘Çirkin ve Çirkin’e dönüşüyordu. Kiralık şövalye olarak kullanılan Şrek, ejderhadan kurtardığı prenses Fiona’ya âşık oluyor ama fiziksel yetersizliğiyle prensesin kendisini beğenmeyeceği hissine kapılıyordu; lakin, sonrasında bir sır perdesi aralanıyor ve ilişki rayına oturuyordu. Hem de ne oturmak; iş çoluk çocuk sahibi olmaya kadar varıyordu.
Ruhunu ‘Mefisto’ya satınca
‘Sonsuza Dek Mutlu’ya gelince; bizimkini üç çocuğun bakımı (Eee, Tayyip Başkan’ın öğütlerine uyarsanız böyle olur), evinin turistik bir gezi malzemesine dönüşmesi, yöre halkının ondan beklentilerinin “Kükre bakalım da bizim oğlan görsün”den öteye geçmemesi sıkmaya başlamıştır. Tipik bir orta yaş krizine giren Şrek, çocuklarının doğum gününde hafiften ‘sıyırır’. Fiona’yla yaptığı tartışmayı ‘sinsice’ dinleyen öykünün ‘kötü’ karakterlerinden Rumpelstiltskin devreye girer ve koca devi, bir içki masasında ikna eder. Her önüne gelene sözleşme uzatan ‘Mefisto’ kılıklı Rumpelstiltskin, Şrek’e önerdiği anlaşmada, geçmiş günlerinden birini alacağını söyler. Nostaljik bir beklenti içindeki Şrek de anlaşmayı kabul eder ve imzayı basar. Ve fakat bunun, ‘Güzelim bir hayatı tepmek’ olduğunu kısa zamanda anlar. Şrek artık bambaşka bir dünyanın üyesidir. Rumpelstiltskin, cadılarıyla birlikte kurduğu bir evrende, herkesin anasını ağlatmaktadır. Birdenbire konumunu kaybeden yeşil dev, Fiona’yı ararken prensesin de kuleden kendi imkânlarıyla kaçtığını fark eder. Üstelik en yakın dostları ‘Eşek’ ve ‘Çizmeli Kedi’ de ortalıkta yoktur. Nihayetinde onları bulur fakat, ikili onu tanımamaktadır. Bu sırada kendi türdaşlarından oluşan bir grup asîyi keşfeder.
Bu ‘devler topluluğu’nun başında ise Fiona vardır ve o da Şrek’i tanımamaktadır. Rumpelstiltskin’le yaptığı anlaşmanın, kendisini gerçekten seven kişi tarafından 24 saat içinde öpülmesiyle bozulacağını öğrenen Şrek, Fiona’yı tekrar elde etmek için mücadeleye koyulur. Bir yandan da ‘Rumpelstiltskin imparatorluğu’nu yıkmak için çabalayacaktır...
Fiona adeta ‘Zeyna’ olmuş
‘Sonsuza Dek Mutlu’, yönetmeni Mike Mitchell’ın da vurguladığı gibi bir Frank Capra klasiği olan ‘It’s A Wonderful Life’ın (Şahane Hayat) taze bir uyarlaması. Hikâyede ‘Yeşil dev’, elindeki mutluluğun değerini anlaması için zorlu bir sınavdan geçiyor. Hem Fiona’yı kendisine yeniden âşık ediyor, hem de Capra’nın kahramanından farklı biçimde bir aksiyon karakteri olarak zorlu bir savaş veriyor.
‘Sonsuza Dek Mutlu’, serinin diğer filmlerinde olduğu gibi temel karakterleri yine öykünün içine yerleştirerek, farklı bir kolaja soyunuyor ve yine birçok göndermeyle yoluna devam ediyor. Bana kalırsa filmin en komik yanı ‘Çizmeli Kedi’nin, adeta bir ‘Amazon savaşçısı’ tadına (Zeyna demek bile mümkün) ulaşan Fiona’nın yanında semiren ve bütün hareket kabiliyetini kaybeden bir yaratığa dönüşmesi (Amerikalı eleştirmenler ‘Çizmeli Kedi’yi bu haliyle Garfield’a benzetmişler, ben de olayı kişiselleştireyim, sinema yazarı arkadaşım Ahmet Ilgaz’ın kedisi ‘Tati’ye daha çok benzemiş). Öykünün bir başka zekice hamlesi de ‘Fareli Köyün Kavalcısı’ olmuş. Kavalcı, ‘Şrek: Sonsuza Dek Mutlu’da ezgileriyle işini gören bir ‘kiralık katil’e dönüşmüş... Serinin ilk kez ‘3 D’ (üç boyutlu) teknolojisiyle karşımıza gelmesi ise, zihinlerimizde özel bir yere tekabül etmiyor. Bu son adım, iki boyutlu da olsa fark etmezdi, çünkü kanımca ‘Şrek serisi’nde seyirci ilgisi ve algısı ‘boyut değil işlev’ teorisi üzerinde yükseliyor.
‘Hello’ ve elveda...
Yüzünün prototipinde ve özellikle yandan görünüşünde nedense bana ilk bölümden beri Arnold Schwarzenegger’le özellikle ‘Yeşil Yol’dan tanıdığımız Michael Clark Duncan’ı hatırlatan Şrek, bu filmle sinemadaki yolculuğunu sonlandırırken geride hoş bir sadâ bırakıyor. Her bölümde olduğu gibi öyküye son derece başarılı bir şekilde yedirilen şarkılar da cabası. Bu kez Carpenters ve Beastie Boys parçalarının yanı sıra Lionel Ritchie klasiği ‘Hello’yu da dinliyoruz.
Toparlar ve yerli bir bağlantı kurmaya çalışırsak, ligimizin makûs talihinin değiştiği ve Yeşil-Beyazlı Bursaspor’un ‘Beşinci dev’ olduğu şu günlerde, Hollywood’un ‘Hulk’la birlikte diğer Yeşil Dev’inin de salonlarımıza uğraması hoş bir tesadüf olsa gerek. Ortalığı daha fazla yeşillendirmeden bu haftalık bu kadar diyelim...
Radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara