27 Mayıs Gölgesi: Siyasetsiz Siyaset
Umran dergisi Mayıs 2010 tarihli sayısında yakın tarih içerisinde oldukça önemli olan bu darbeyi kapağa taşıdı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-03 10:25:00
Türk siyasal tarihinin birçok yönden çokça incelenmiş bir konusu olan askerî müdahalelerin “ilki”ni yani 27 Mayıs 1960 askeri darbesini bugünlerde özellikle vesayetçilik tartışmaları bağlamında sıkça konuşuyoruz. Umran dergisi Mayıs 2010 tarihli sayısında yakın tarih içerisinde oldukça önemli olan bu darbeyi kapağa taşıdı.
İçinde bulunduğumuz yıl aynı zamanda 27 Mayıs 1960 darbesinin 50. yıldönümüdür. Ve bu darbenin en önemli ürünü 1961 Anayasası’dır.
Cuntacılar Devrede
27 Mayıs darbesi, Türkiye’deki siyasal sistemi belirleyen genel oya dönük olumsuz yaklaşımı nedeniyle vesayetçiliği kurumsallaştıran bir anayasayı kazandırmıştır. Bu yönüyle kimilerine göre 27 Mayıs; ilerici, hak ve özgürlükleri güvence altın alan, sürekli yüceltilmesi gereken bir askeri darbedir. Kuşkusuz bu yargılara varanlar askerî müdahaleleri, bununla birlikte müdahalelerin öncesi ve sonrasındaki girişimleri, arayışları, tartışmaları yok sayarak ordu içindeki cunta yapılanmalarını görmezden geliyorlar. 27 Mayıs emir komuta zinciri çerçevesinde değil, genç subaylar yada cuntacılar tarafından gerçekleştirildi.. hatta bu genç subaylar Genelkurmay Başkanı’nı tutukladılar. Bu darbeyi sonraki darbelerden farklı hatta aydınlığa çıkış olarak görenler subay ideolojisine, kurumsal geleneklere, ordunun meslekî ve kurumsal-örgütsel saiklerinin askerî müdahale süreçlerine nasıl yansıdığına ilişkin ilginç verileri iyi anlayamayan ve özümseyemeyen kişilerdir. Bunlar için önemli olan ahali olarak gördükleri Meclis’teki sayısal çoğunluğun karar verme hakkına ve olgunluğuna güvenmemeleridir.
Öte yandan hükümetlerin ve sivil siyasi otoritenin cuntalaşmayı önlemeye dönük çabası ise aradan geçen yıllar içinde ordunun siyasetteki ağırlığının yerleşikleşmesini, kurumlaşmasını beraberinde getirdiğini görüyoruz. Bu paradoksal durum 60 sonrası siyasal yaşamın en önemli yanlarından birini oluşturuyor.
Esas İktidar Kim?
Bunlar, bu kişiler için pek önemli değildir. Varsa yoksa sayısal çoğunluk karşısında esas iktidarın tarafında yer alan kurumlar ve kurullardır. Oysa bu kurumların vesayetçi özü, şu yada bu biçimde genel oyla belirginleşen iradeye karar alma hakkı tanımamaktadır.
27 Mayıs hareketi aynı zamanda gençliğinde yoğun olarak harekete geçtiği ve ordunun genç subaylarıyla bir biçimde etkileşime girdikleri bir darbedir. 27 Mayıs 1960 darbesinin önemi, Türk toplumunda vesayetçilik ve cuntacılık yönünde büyük bir değişim ve dönüşüm yapmış olmasıdır.İşte birkaç örnek..
Çift Meclis sistemini getirmiştir (Meclis ve Senato). Hukukun üstünlüğü ilkesini araçsallaştıran siyasal ve toplumsal yaşamımı ipotek altına alan, “yasaların yargısal denetimini sağlayan Anayasa Mahkemesi’ni kurmuştur.” Unutulmasın ki Anayasa Mahkemesi vesayet düzeninin güvencesidir. Aslında en önemli işlevi parlamentoda siyasal çoğunluğun aldığı kimi kararları tarihsel blok çıkarları doğrultusunda siyasal partilerden korur. Rejimi, anayasanın kabul ettiği Cumhuriyetin temel felsefesinden ve çağdaşlaşma yolundan koparıp terse götürmek isteyen siyasal oluşumlardan korur. 27 Mayıs 1960 darbesi, işte bu hukuksal ve toplumsal çerçeve içerisinde değerlendirilmelidir.
Darbenin Boyutları
Geçmişin bugüne düşen gölgesi konusunu da konuşabileceğimiz bir bakışla hazırlanan dosyamızda Cevat Özkaya 27 Mayıs darbesinin siyasete etkilerini, dış bağlantılarını analiz etti. Mustafa Tekin,27 Mayıs’a doğrudan muhatap olan Demokrat Parti’den kalan siyasal bakiyeyi masaya yatırdı. Sonraki siyasiler üzerindeki etkilerini ele aldı. Serkan Yorgancılar ise darbe ve gençlik ilişkisini MTTB üzerinden okudu. Nevzat Çiçek ise çok gündeme gelmeyen Sivas Kampı konusunu gündeme taşıdı. Dosya bağlamında 27 Mayıs konusu siyasetten kültüre, dış pek çok alanı kapsayacak değişik boyutlarıyla ele alındı. Konunun güncelliğine binaen önümüzdeki sayılarda da bu konudaki yazılara yer vermeye devam edeceğimizi de belirtelim.
“İslami Sol” sayımızla ilgili tartışmaları da Mehmet Emin Babacan ve Kenan Çapik’in kaleme aldığı iki yazıyla sürdürüyoruz.
Farklı Bir Dergi:
Kültür Sanat sayfalarımızda ise geçtiğimiz günlerde yayın hayatına başlayan ve ikinci sayısı yayımlanan Roman Kahramanları dergisi üzerinden roman kahramanlarını merkeze alan bir soruşturma hazırladık. Fatma K.Barbarosoğlu, Cihan Aktaş, Ayşe Kara,Sadık Yalsızuçanlar ve Işık Yanar okur,yazar ve romancı olarak katkıda bulundular.
Metin Önal Mengüşoğlu ise uzun zamandır okuyamadığı ama nihayet bitirdiği klasiklerinden İrlandalı yazar James Joyce'un romanı Ulysses hakkında önemli bir yazı kaleme aldı.
Ali Emre ise Mahmut Avcı’nın şiir yolculuğuna odaklandı.
Klişelerin tiranlığını çeşitli boyutlarıyla ele alacağımız yeni sayımızda buluşmak temennisi ile.
SON VİDEO HABER
Haber Ara