CHP'nin önerisi ne getirir, ne götürür?
Vakit gazetesi yazarı Hasan Karakaya, CHP'deki tavır değişikliğini gündemine aldı ve CHP'nin nereden nereye geldiğini anlattı. İşte Karakaya'nın bugünkü yazısı:
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-13 10:13:00
İşin “Şark kurnazlığı” şurada: CHP, “paketten ne koparırsam kâr” diye düşünmektedir!..
Dedim ya, bunu görebilmek için, “anayasa değişikliği süreci”ni iyi okumak gerekir!..
CHP... NEREDEEN NEREYE?
Süreç malûm... Henüz “Anayasa değişikliğinin maddeleri bile belli olmadan” ne diyordu CHP?..
“Odak olmuş bir parti anayasa değişikliği yapamaz” deyip, kestirip atıyordu...
“AK Parti’nin kararlılığını” görünce, hafif bir “tornistan” yaptılar... Madem “değişiklik” olacak, bari “seçimden sonra” yapılsın!..
Öyle ya;
“Bir yıl sonra seçim var!”
Dolayısıyla, değişiklik “Yeni Meclis”e bırakılsın!..
AK Parti kararlıydı...
“Değişiklik yapılacak”!..
CHP, “direnir gibi” oldu!..
Adeta meydan okudular AK Parti’ye;
“Gelir, çay içer gidersiniz!”
Gerçekten de;
CHP’ye gelip “katkı” isteyen AK Parti kurmayları “çay”larını içip, gittiler!..
Tabiî, bu arada “değişiklik maddeleri” de belli olmaya başladı... “Yeterli” bulunmasa da; hukukçular, siyasetçiler ve STK temsilcileri “Biz varız” dediler;
“Biz bu maddeleri destekleyeceğiz...
Gerekirse meydan meydan dolaşıp, değişikliğe evet denilmesini isteyeceğiz!”
Çünkü, maddeler “reform” niteliğindeydi...
Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler için “pozitif ayrımcılık” getiriliyordu.
“Fişleme”lere son veriliyordu!..
“Seyahat hürriyeti” genişletiliyordu!..
Memurlara ve diğer kamu görevlilerine “toplu sözleşme hakkı” tanınıyordu!..
“Grev ve lokavt hakkı” genişletiliyordu.
“YAŞ kararları” yargıya açılıyordu.
“Geçici 15. Madde” yürürlükten kaldırılarak, 12 Eylül Darbecileri’ne yargı yolu açılıyordu.
Düne kadar “çay içer, gidersiniz” diyen CHP, daha sonraki günlerde “tabandan gelen baskılar”la iyice bunaldı.
Taban; “sosyal demokrat bir parti”nin yapması gereken bu değişikliği AK Parti’nin yaptığını, CHP’nin ise “takoz” olmaya çalışarak, “kendi ideolojisine ihanet ettiğini” söylüyordu...
Hiç olacak iş miydi;
CHP gibi bir parti, “sendika özürlüğü”ne, “toplu sözleşme hakkı”na, genişletilen “grev ve lokavt hakkı”na nasıl karşı çıkardı?..
Hem “emekçiden yana” olduğunu iddia edecek, hem de “emekçiye tanınan haklar”a karşı çıkacaksın!..
Tamam, AK Partililer; “gelirler, çaylarını içip giderler”di de, acaba CHP ne yapardı?.. CHP, bu tavrını sürdürürse, herhalde “kumda oynar”dı!..
O halde, bir karar vermeliydi CHP...
Hiç olmazsa;
Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, HSYK’daki düzenlemeler ve “parti kapatmalar”la ilgili değişikliklerin “paket dışı” kalmasını sağlamalı ve geri kalan “26 madde”nin değişmesine “evet” demeliydi!..
Aksi halde;
Paketin tamamı “referandum”a götürülecek ve büyük bir ihtimalle de “kabul” edilecekti!..
İşte o zaman;
CHP’nin söz söylemeye hiçbir hakkı olmayacaktı...
Hani, Deniz Baykal; “Erdoğan’ın siyaset yasağını ben kaldırttım” diyerek sürekli başına kakıyor ya, bu defa öyle bir hava da atamayacaktı!..
Bari, bu fırsatı değerlendirmeli ve “26 maddeye destek” vererek; hiç olmazsa “Çorbada bizim de tuzumuz var” diyebilmeliydi!..
İşte bunun içindir ki;
CHP, “yumuşama” eğilimine girdi...
Düşünebiliyor musunuz;
CHP, “odak olmuş bir parti anayasa değiştiremez” noktasından, “3 madde hariç, geri kalan 26 maddeye biz de destek verelim, referanduma gerek kalmasın” deme noktasına geldi.
Tabiî, bu da az bir aşama değil!..
ERDOĞAN’IN ENDİŞELERİ
Öyle sanıyorum ki;
Başbakan Tayyip Erdoğan da “Baykal’ın teklifi”ne sıcak bakıyor... Tabiî, “endişeleri” yok değil...
Öyle ya, “oylama”lar gizli yapılıyor...
“367 garantisi”ni kim, nasıl verecek?
Başbakan’ın, CHP’nin teklifine “şartlı yeşil ışık” yaktığını, “uçaktaki gazeteci arkadaşlar”ın verdikleri haberlerden öğrendim...
İşin doğrusu;
Eğer “vize sorunu” olmasaydı, ben de o uçakta olacaktım...
Dolayısıyla; Başbakan’ın, hangi saikle “yeşil ışık” yaktığını sorma ve öğrenme fırsatı bulacaktım.
Dedim ya;
Son anda çıkan bir sorun dolayısıyla Sayın Başbakan’la birlikte ABD’ye gidemedim.
Dolayısıyla “ayrıntı”ları öğrenemedim.
Ama, öyle inanıyorum ki;
Sayın Başbakan, “Baykal’ın önerisi”ne “şartlı evet” demekle, hem “uzlaşmadan kaçmadığını” göstermiş, hem de “eğer yasal zemini varsa, paketin bölünebileceği” mesajı vermiş oldu!..
CHP ve AK Parti arasında eğer “uzlaşma” sağlanabilirse, buna “yasal zemin” de müsaitse, bu demektir ki;
“Paket ikiye bölünecek!”
Yani;
Anayasa Mahkemesi, HSYK’nın yapısı ve “parti kapatmalar”la ilgili düzenlemeler “referandum”a götürülecek... Geri kalan 26 madde ise, CHP’nin de desteğiyle “367 barajı”nı aşıp, doğrudan “Cumhurbaşkanı’nın onayı”na sunulacak!..
CHP’YE GÜVENİLİR Mİ?
Tabii, bunun “artı”ları da var, “eksi”leri de...
Başbakan, her ne kadar “milletime güveniyorum” dese de, “26 maddeye destek” veren CHP, bölünen “3 madde” için acaba “sessiz” kalır mı?..
Yarın meydanlara çıkıp;
“Gördünüz ya, bunların amacı yargıyı kuşatmak!.. Hatta ele geçirmek!.. Bunlar, AK Parti iktidarı sonrasının Yüce Divan’ını kendi lehlerine oluşturmaya çalışıyorlar!.. Biz, halkın taleplerine kulak verip, 26 maddeyi destekledik... Ama geri kalan 3 madde halkı değil, sadece AK Parti’yi ilgilendiriyor” Deyip de, “direniş” göstermez mi?..
Öyle ya;
CHP, artık “arka bahçesi” olduğu ayan-beyan ortaya çıkan “yargı”ya dokunulmasını kesinlikle istemiyor!..
Gerçi, AK Parti’nin bu konudaki “argüman”ları da hayli sağlam...
Türkiye’de “halk”ın olduğu kadar, halkın kurduğu “parti”lerin önünün açılması da gerekiyor!..
Ama, şu da var: Paket, eğer “bütün” olarak referanduma sunulsaydı, “kabul” edilme ihtimali çok daha yüksekti... “3 madde” için; galiba biraz daha fazla nefes tüketmek gerekiyor!..
Sanıyorum, Erdoğan Ankara’ya döndüğünde, CHP’nin teklifi masaya yatırılacak ve enine-boyuna tartışılacaktır!..
O güne kadar beklemeye devam...
=============
İşte bağımsız yargı bu!
Hani, hep diyoruz ya; Türkiye, eski Türkiye değil... Düne kadar; “Karlar yağar üşünür, büyüklerimiz bizden iyi düşünür” diyen Türkiye, artık “oyun”ları görmeye ve hatta “oyunları bozmaya” başladı...
Malûm, dün Ankara’da YARSAV’ın organize ettiği bir “brifing” vardı... Güya, bu toplantıya “Ankara’daki bütün hakim ve savcılar” katılacak ve “Anayasa değişikliğine hayır” demeleri için “ikna” edileceklerdi... Ama, toplantı salonuna “bindirilmiş tayfalar” taşınınca, bazı hakim ve savcılar “oyun”u farkedip, başladılar bağırmaya!.. “Bu toplantı” dediler; “YARSAV’a biat toplantısına dönüştü!”
İşte bu “isyan” üzerine, ortalık karıştı... Önce “bağrışmalar”, sonra “yumruklaşmalar” oldu!.. Ortalık “savaş alanı”na döndü... Çıkan “arbede” güçlükle önlendi...
Görüntülerden ortaya çıkan sonuç şu: Hakim ve savcılarımız, artık “28 Şubat sürecinin kuzuları” değil!.. Söylenenleri kuzu kuzu dinlemiyorlar. Öyle kolay kolay “ikna” olacağa da benzemiyorlar!..
Uzun lâfın kısası, dün Ankara’da YARSAV’ın sahnelemek istediği bir “oyun” bozuldu... Yargının, “bindirilmiş tayfalar”dan ibaret olmadığı görüldü, gösterildi.
Ne yalan söyleyeyim; “yargının bağımsızlığı” adına sevindim.
Hasan Karakaya / Vakit
SON VİDEO HABER
Haber Ara