Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Deccal Tabakta' basına tanıtıldı

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği Genel Başkanı Kemal Özer'in kaleme aldığı Deccal Tabakta, gıdalarımız üzerinde oynanan kirli oyunu ve bu oyunun soğukkanlı deccalî oyuncularını deşifre ederek sosyal hayata etkisini gözler önüne seriyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-31 09:59:00

'Deccal Tabakta' basına tanıtıldı
Haber Merkezi / TİMETURK

Deccal Tabakta insanlığın en ivedi ve hayati meselesi olan gıda emperyalizmini, tertemiz gıdalarımızın nasıl kirletildiğini mercek altına alıyor. Umudu da hiçbir zaman elden bırakmayarak okuyucusuna ‘gerçek kurtuluş’ reçeteleri veriyor.

Günümüzde gıdayı silah olarak kullanan dev tröstler insanların ruh ve bedenlerine müdahale ediyor, genleriyle oynuyor. Amaç, minicik bebekleri, insan denen o güzel halifeyi ‘organizma’dan ‘mekanizma’ya dönüştürmek. Onlar acımasız ve para da çok umurlarında değil. İstedikleri tek şey sahip olmak, her şeye sahip olmak, kıyametten sonra da yaşamak… Yaratılışın sırrına vakıf olamadıkları için, yaşam kaynağı tohumları ele geçirmek ve kirletmek istiyorlar.

Rockefeller, Rothschild, Monsanto, Cargill, IMF, Dünya Ticaret Örgütü, CFR, Bush ya da Obama fark etmiyor. Hepsi ‘organik’ olarak birbirine bağlı. ‘Dünyanın kurtuluşu’ olarak sundukları ise hibrit, transgenik, ebter ve genetiğiyle oynanmış tekno-gıdalar. Kadınları kısırlaştıran, çocukları hasta eden, çiftçileri köleleştiren, doğayı mahveden kirli, ucube, haram gıdalar… “Bu şeytani gıdaları yemektense şerefli bir şekilde ölmeyi tercih ederim” diyen herkes bu kitabı okumalı. Çünkü Deccal Tabakta sizi vicdanınızla baş başa bırakıyor. Global Devlerin Oyunu’nu nasıl bozacağınızı, sofranıza habersiz oturan Deccalî güçlerle nasıl savaşacağınızı, nasıl insan kalacağınızı anlatıyor…

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, Deccal Tabakta kitabının tanıtımı için gerçekleştirilen basın toplantısında şöyle konuştu:

“Tarım Bakanlığı, toplumsal tepkileri görmezden gelip, ticari sektörün ya da malum çevrelerin talepleri doğrultusunda 26 Ekim 2009’da Türkiye’de sürpriz bir şekilde dayatılan ‘GDO Yönetmeliği’ni 4 kez değiştirdi. Netice itibari ile hukuken yasak olan GDO, ‘artık bebek mamalarında yasak’ bahanesine sığınılarak serbest bırakıldı.”

Basın toplantısına katılan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol ise şöyle dedi: “Türkiye, maalesef her zaman, özellikle de son 40 yıldır bütün dünyada gıda üzerinde oynanan ciddi oyunların bir parçası olmuştur. Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanan ve adına ‘biyogüvenlik’ deniyorsa da bence ‘biyogüvensizlik’ yasası benzer sorunlara yol açacaktır.”

Deccal Tabakta kitabının tanıtımına katılan isimlerden biri de Vakit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak’tı. Dilipak şöyle konuştu: “Hemen hemen bütün hazır gıdalarda yer alan ‘soya lesitin’ katkı maddesi, karaciğere girdiğinde östrojen salgısına sebep olmakta. Bilimsel açıdan bakıldığında insan vücudunda androjen ve östrojen dengesi bozulursa, o kişinin cinsel kimliği de bozmuş oluyor. Gıdaların sebep olduğu bu ahlaki kirlenme ile kadınların ve erkeklerin cinsel tercihlerinde sapmalar görülüyor. Özetle yenilen konserve ve ambalajlı hazır gıdalarla çocukların cinsiyeti belirlenmiş oluyor.”



‘DECCAL TABAKTA’
KİTABININ BASIN TOPLANTISINDA KİM NE DEDİ?



Kemal Özer
Kitabın yazarı / Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı

“Malumunuz olduğu üzere ‘5977 sayılı Biyogüvenlik Yasası’ Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. GDO’lu tohum üreticileri ile Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası ve ABD tarafından 1997’de başlayan lobi çalışmaları, 2004’te hazırlığa dönüşmüştü. Hazırlıkları tamamlanan tasarının Bakanlar Kurulu’nda olduğu bilgisi, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek tarafından 1 Haziran 2009’da kamuoyuna açıklanmıştı. Aynı gün Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın kuruluş kanununun da değiştirileceği açıklanmasına karşın, bugüne kadar bu konuda hiçbir gelişme olmadı. Buna rağmen 26 Ekim 2009’da Türkiye sürpriz bir ‘GDO Yönetmeliği’ ile karşılaştı.

Yasa çalışması devam eden bir konuda, ivedi bir şekilde özensiz bir yönetmelik yayınlanması, GDO konusunda hangi tepkilerin ortaya çıkacağı ve bu tepkilerin düzeyini ölçme ve de yargının konuya bakışını test etme amacına matuf olduğu biliniyordu. 72 milyonluk bir ülke ölçeğinde ele alındığında, verilen tepkilerin aslında son derece yetersiz olduğu ortadaydı. Çünkü ne toplum ne basın ne de diğer çevreler, GDO konusunda yeterli bir bilgiye sahip değildi. Tam da bu günlerde yetkili ağızlardan ‘GDO’yu yasaklıyoruz’ cümleleri işitildi. Hâlbuki bu cümleler gerçeğin tam aksiydi.

Nihayetinde yönetmelik Danıştay’dan döndü ve bu sırada Tarım Bakanlığı, toplumsal tepkileri görmezden gelip, ticari sektörün ya da malum çevrelerin talepleri doğrultusunda yönetmeliği 4 kez değiştirdi. Netice itibari ile hukuken yasak olan GDO, ‘artık bebek mamalarında yasakladık’ bahanesine sığınılarak serbest bırakıldı.

‘Biyogüvenlik Yasası’nın Cumhurbaşkanı’nın onayı sürecinde basına yansıyan üç haber, gelecek hakkında önemli ipuçları veriyor.

1. SUSUZ DOMATES
Metro Market, Türkiye’de ilk kez suyunu bırakmayan GDO'lu domatesleri satışa sundu. Bu GDO'lu domatesler sayesinde sandviç ekmeği ıslanmıyor, şişteki domates şeklini kaybedip düşmüyor ve söz konusu domatesler, Metro Market raflarında 12 ay boyunca satışta olacak.

2. GDO'LU SİVRİSİNEKLERLE HERKESE AŞI YAPACAKLAR
Japon bilim adamları, genetik değişime uğrattıkları sivrisinekleri, "uçan aşılara" çevirdiler. "Uçan aşıların" bazı problemlere yol açabileceğini belirten uzmanlar ise genetik olarak değiştirilmiş sivrisineklerin doğaya salınması halinde; bunun kontrolsüz aşılama anlamına geleceğini, aşının dozunun ayarlanmasının zor olacağını ve insanların rızası alınmadan aşılanmaya muhtemelen karşı çıkacakları ifade ediliyor.

3. TÜRKİYE SIKIŞTIRILIYOR
GDO uzmanı Prof. Dr. John Fragan’ın iddiasına göre çok uluslu şirketler Türkiye, Asya ve Afrika’da GDO’lu ürünleri yaygınlaştırmak için çaba harcıyorlar. Fragan, ‘GDO ile bitkinin besin değeri düşürülüyor. Bu bitkiler yendiği takdirde insan sağlığına zarar veriyor. Bu ticari amaçla yapılan, fakat yapılmaması gereken bir teknoloji. Tarım ilaçlarını pazarlamak için nasıl sıkıştırıyorlarsa, bunun için de Türkiye, Afrika ve Asya ülkeleri üzerinde çalışmalar yapılıyor. Türkiye’de her türlü ürün GDO’lu hâle getirilmek isteniyor.’

Bundan sonra medyada çok daha sık benzer haberler göreceğiz. Üstelik bunların önemli bir kısmı ‘marka’ ajansların servisiyle, masum ve iyi şeylermiş; hatta bilimsel gelişme gibi takdim edilecekler.

Türkçe’ye GDO olarak çevrilen, canlı organizmaların genetik yapısı üzerinde değişiklik yapma girişimi, aslında 19. yüzyılın sonuna kadar götürülür. Olayın farklı boyutları olsa bile, bugün meselenin en can alıcı boyutu, mülkiyet değişimidir. Yani tohum, 20’nci yüzyıla kadar insanlığın ortak mülküdür. Ancak tohumların hibritleştirilmesi ile tohum insanlığın ortak mülkü olmaktan çıkarılarak, her türlü ahlaktan yoksun küresel güçlerin mülkü haline getirilmiştir. 1 Ocak 1975’te faaliyetlerine başlayan Dünya Ticaret Örgütü, tümüyle bu amaca hizmet etmek üzere GDO’cu tohum firmalarının planladıkları bir tezgâhtır.
1950’lilerde başlayan Rockefeller’in ‘Yeşil Devrim’ adlı musibet girişiminin, tarım alanında bir ‘devrim’ yaptığı tartışmasızdır. Ancak bu devrim iddia edildiği gibi iyi bir çözüm değil, felaket ve musibettir. Nefisleri cepler üzerinden satın almıştır. Artık dünyamız, GDO’ya karşı çıkıp ‘nano gıdaya’ göz kırpan, hibrit tohumu savunan ârafta insanlarla dolu.

GDO sorunu, maalesef Türkiye’de henüz yeterince tartışılmadı. Hatta tartışma daha yeni başladı. Biyogüvenlik Yasası çıktı ama her şey bitmiş değil. İnsanlığın en önemli sorunu ile ilgili tartışmalar, her gün artacak ve ortaya çıkan sonuçlar tartışmaların boyutunu büyütecektir. GDO sonrası dönem olan nano gıdaların daha yoğun tüketime sunulmaya başlanmasıyla mesele kuşkusuz başka boyutlar kazanacaktır.

Bugün ister iktidar isterse de muhalefet; küresel baskılar ve bilinç eksikliği nedeniyle gelecekte ‘ihanet’ olarak anılacak basiretsiz eylemler içinde olabilirler. Aslında piramidin tepesindeki, Rothschild ve Rockefeller ailelerinin küresel imparatorluk projelerinin birer parçası olan sürecin kazananı bu iki aile ve çevresi olurken, kaybeden ise tüm insanlık olacaktır.

Bugün adları dünya zenginler listesine yazılmasına asla izin verilmeyen Rothschild ve Rockefeller hanedanlıkları, 45 trilyon dolarlık bir serveti yönetiyor. Bu servet ABD, AB, Çin, Hindistan, Japonya, Rusya ve Türkiye’nin yıllık toplam GSH’sından daha büyüktür. Bu iki aile enerji, finans, silah, değerli madenler, ilaç, kozmetik, gıda ve tarım sektörünün hâkimleridir. Bu küresel güçler, yüzyılı bulan süreçte hibrit ve genetik modifiye adını verdikleri teknolojilerle tohumu mülkiyetlerine geçirerek, yaşamın sahibi olmayı hedeflemişlerdir. Başarı ile yürüttükleri süreçte sona yaklaşıyorlar. Özellikle de Türkiye gibi potansiyel kuklalar işlerini kolaylaştırıyor. Nelson Rockefeller, Başkan Eisenhower’a yazdığı mektupta, Türkiye için ‘Oltadaki balık, yeme ihtiyaç duymaz’ diyerek özetliyor durumumuzu.

GDO sorununun siyasi, ekonomik, sosyal, sağlık, çevre ve dinî boyutlarını ele alarak soruna yeni bir bakış açısı getiren ‘DECCAL TABAKTA’ isimli çalışmamız, önemli bir eksikliği giderecek nitelikte. Biraz teknik, biraz mizahi, biraz sorgulayan, biraz tefekkür ettiren, biraz kışkırtan çalışmamız, bu boyutuyla hazırlanmış ilk eser olma niteliğini taşıyor. Elbette takdir okura ait olacak.

Okura şu çağrıyı yapıyoruz. GDO, sağlık açısından zararsız hatta yararlı bile olsa, çevreyi tahrip etmek şöyle dursun, yarar bile sağladığı ispatlansa, sosyal hiçbir soruna neden olmadığı anlaşılsa, herkes büyük kazançlar elde ediyor bile olsa sadece ve sadece insanlığın ortak mülkü olan tohumu birkaç ailenin mülkü haline getirmesi nedeniyle bile tüm insanları isyan ettirmesi gereken bir sorundur.

Netice itibari ile yaşanan hikâyenin ana karakteri bizleriz. Biz bu filmde rol almaktan vazgeçersek perde kapanmak zorunda kalır. İsteğimiz dışında tabağımızı işgal eden Deccal’i, mutlaka tabağımızdan kovacağız. Eserimizin tüketiciye bu bilinci aşılayacağına inanıyoruz.”


Prof. Dr. Kenan Demirkolİstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi


“GDO’nun birkaç boyutu var: Bunlardan bir tanesi, GDO’nun üreticisi şirketlerin tümünün Amerika kaynaklı olması. Kökü Amerika olmakla birlikte Amerikan Devleti ile de ilişkililer. Bu noktada çok uluslu şirketler değil, Amerikan emperyalizminin yardımcısı şirketler demek diye düzeltelim… Aslında Kemal Bey bunu ‘Deccal Tabakta’ kitabında çok güzel bir şekilde anlatmış.

Yine Kemal Bey’in Yönetim Kurulu Başkanı olduğu ‘Gıda Güvenliği Hareketi’ Derneği’nin Ankara’da GDO rüşveti olayı ve belgelerinde Delta & Pine Land (DPL) adında bir Amerikan şirketinin adı geçiyor. Dünyanın en büyük pirinç tohumu üreticisi olan bu şirket, yaklaşık 20 yıl önce genetiği değiştirilmiş bitkileri bir kere mahsul vermek üzere kurgulanması için bitkinin erkekliğini veya dişiliğini yok etmek üzere genetik bir şifre üzerinde çalıştı. GDO’lu tohumlara bu genetik şifre katıldığı için, o tohumlar sadece bir yıl mahsul vermektedir. Ertesi yıl tekrar ürün elde edememektesiniz. Delta & Pine Land şirketinin bu tohumlarda kısırlık yaratacak genetik şifreyi üretmesindeki ortağı Amerikan Tarım Bakanlığı’dır. Bugün Amerika’da üretilen her GDO’lu tohumun içinde yer alan kısırlaştırıcı genetik bilgi %50 oranında Amerikan Tarım Bakanlığı’na patentli bir maddedir.

Çok güzel bir şekilde, kapitalist bir şirketle emperyalist bir devletin kol kola girerek adeta kendi aralarında bir ‘simbiosis’ yaşayarak birisi para kazanmakta, diğeri de dünya devletlerine hükmetme çabasındadır.

‘Deccal Tabakta’ kitabında bu süreci çok ayrıntılı bir şekilde okumanız mümkün. Çok önemsediğim için ben bir iki vurgu yapmak istiyorum: ‘Deccal Tabakta’ kitabında da sözü edilen 1970’li yılların başında ortaya çıkan petrol krizi dolayısıyla 30 ülkede ciddi bir açlık ortaya çıkmıştır. Bu açlığı çeken ülkeler de açlığa çare olmak için 1974 yılında Roma’da ‘Dünya Gıda Toplantısı’ gerçekleştirmiştir. Toplantı öncesi açlık çekilen bu 30 ülkeye tarım yardımı çabasında bulunulacağı kararı alınmış olmasına rağmen son anda vazgeçilmiştir. Peki niye vazgeçildi? Amerikan Dışişleri Başkanı Kissinger, 1974’lerin başında ‘Memorandum 200’ diye bir gizli rapor hazırlatmıştır. Bu gizli rapora göre dünyada nüfusu yoğun 16-17 ülke gelecekte maddi imkanları da artarsa, Amerikan çıkarlarına zarar verebilir. Peki, o halde Amerika nüfusu yoğun bu ülkelerin gelecekte Amerikan çıkarlarına zarar vermemesi için ne tedbir almıştır? Nüfus planlama şartı koşmak. Peki, nüfus planlaması kontrolünü yerine getirmeyen bu ülkelere nasıl bir yaptırım uygulanmalıdır? İşte düğüm noktası buradadır. 1974 yılındaki Dünya Gıda Konferansı’na Amerikan Tarım Bakanı katılmaz; son anda evde bırakılır ve Dışişleri Bakanı Kissenger toplantıya katılır. Tarım yardımı kararı önceden alınmış ve deklare edilmiş olmasına rağmen, tarım yardımından vazgeçilir ve gıda yardımına dönüştürülür. Nüfus kontrolü yapmayan ülkelere de ‘gıda’ silahı gösterilecektir. Bu 16-17 ülkeden biri Türkiye’dir. Türkiye, bütün dünyada gıda üzerinde oynanan ciddi oyunların maalesef her zaman, özellikle de son 40 yıldır bir parçası olmuştur. Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanan ve adına ‘biyogüvenlik’ deniyorsa da bence ‘biyogüvensizlik’ yasası benzer sorunlara yol açacaktır.”


KİTABIN BÖLÜMLERİ

Birinci Bölüm: Isınma...
GENİMLE OYNAR MISIN?

İkinci Bölüm: Siyasi...
DECCAL TABAKTA!

Üçüncü Bölüm: Ekonomik...
BİR AVUÇ DOLAR!

Dördüncü Bölüm: Sosyal...
GDO’YA NEDEN KARŞIYIZ?

Beşinci Bölüm: Sağlık...
TÜRKÜM, DOĞRUYUM, KISIRIM, KANSERİM!

Altıncı Bölüm: Çevre...
KURT(ÇUK)LARLA DANS!

Yedinci Bölüm: Dinî...
“HELAL” OLSUN SANA “HELAL” OLSUN!

Sekizinci Bölüm: Sonuç...
YA BİTER YA DA BİTER!



Kemal Özer kimdir?

1968’de Konya, Bozkır, Armutlu Köyü’nde doğdu. İlköğrenimini Armutlu Köyü’nde, liseyi Konya İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı. İşletme eğitimi aldı. Çeşitli gazetelerde muhabirlik, sayfa editörlüğü yaptı ve muhtelif radyolarda programlar hazırlayıp sundu. Araştırma ve bilişim şirketlerinde, sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik görevlerinde bulundu. Birçok dergide makaleleri yayımlandı. İnternet Üst Kurulu ve İnsan Hakları Kurulu’nda üyelik yaptı. Timeturk.com’da Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürüttü.

Halen Timeturk yayın danışmanlığı, Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği Genel Başkanlığı ve Hilâl TV Haber Müdürlüğü görevini yürütüyor.


“Deccal Tabakta”
Teknik Özellikler:
Yazar: Kemal Özer
Yayınevi: Hayykitap - 104
Kategori: Yeryüzünün Ahengi - 3
Türü: Teknoloji ve Sağlık
Sayfa sayısı: 296
Birinci baskı: Mart 2010
Fiyatı: 19 TL
ISBN: 978-605-4325-10-8
Barkod: 9786054325108


Basın Bilgi: Ebru Kalu – Medyaevi İletişim / 212 351 91 81 – 532 691 82 56

Haber Ara