Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Hiçbir ülkede bu kadar sahiplenilmedim'

'Devrim'le birlikte İran'dan ayrılan sanatçılardan Farid Farjad, 30 yılı aşkın bir zamandır Amerika'da yaşıyor. Farjad, dünyanın en tanınmış keman virtüözlerinden biri.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-20 20:29:00

'Hiçbir ülkede bu kadar sahiplenilmedim'
Yayınlanmış beş albümü var. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi'ndeki görüşmeye eşi Mitra Tavakol de iştirak etti. Sorularımızı tercüman aracılığıyla Farsça olarak cevapladı.

-Ne zaman Farid Farjad dinlesem ince bir yağmura tutulurum. Hüznün kalp atışlarını duyar, bir şiirin içinde bulurum kendimi. Keman sesiyle birlikte insan kendine doğru bir yolculuğa çıkmıştır...

Müziğiyle içimde fırtanalar koparan adam, İranlı keman virtüözü, şimdi karşımda duruyor. Yaşına rağmen (72) gayet dinç görüyorum onu. Los Angelas'tan İstanbul'a yeni geldiğini, biraz yorgun olduğunu söylüyor. "Sadece sizin talebinizi kabul ettim. Ben Zaman Gazetesi'ni seviyorum. Benimle daha önce de arkadaşlarınız görüşmüştü. Sizin çektiğiniz fotoğrafları Amerika'daki bir programda kullandım. Gazetenizin de reklamını yapıyorum." diyor gülümseyerek.

İstanbul Modern Sanatlar Galerisi'nde yaptığımız görüşmeye eşi Mitra Tavakol de iştirak ediyor. Türkiye turnesine çıkacak olan Farjad'ın ilk konseri, 23 Mart Salı günü Antalya'da. 27 Mart'ta Diyarbakır, 29 Mart'ta Adana, 31 Mart'ta İstanbul ve son olarak 1 Nisan'da İzmir'de sahneye çıkacak. Farid Farjad'a konserinde, sanatçının Türkiye turnesinde birçok ünlü isimle çalışmalar yürüten piyanist Armen Aharonian'ın yanı sıra eşi de eşlik edecek. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi'nde görüştüğümüz Farjad'la müziğinden, şiire İstanbul'dan Mevlânâ'ya birçok konuyu görüştük.

Farid Farjad, Türkiye'de geç keşfedildi ama kısa sürede çok sevildi. İnternette müzikleri en çok paylaşılan müzisyenlerden birisiniz. Bu ilgiyi nasıl karşılıyorsunuz?

Ben de sevenlerimi çok seviyorum. Öyle sanıyorum ki Türk halkı müziği çok seviyor, önem veriyor. Müzik zevkleri gelişmiş.

Bu kaçıncı gelişiniz?

Daha önce dört kez geldim. Bu, beşinci olacak. Kısa süre içinde beş kez gelmek beni coşturuyor. Türk halkının bana bu kadar çok değer vermesi beni mutlu ediyor, duygulandırıyor. Bir başka ülkenin sanatçısına bu ölçüde değer verip sahiplenmeyi başka bir ülkede görmedim. Bu da benim çalışmama şevk veriyor.

Önceki konserlerinizde hangi şehirleri gezmiştiniz?

İstanbul, İzmir, Ankara'da konserlerim olmuştu. İki hafta Türkiye'de kalacağım. Antalya, Diyarbakır, Adana, İstanbul ve İzmir'de konser olacak.

Hangi şehri çok sevdiniz?

Tabii ki İstanbul. Bu şehirler içinde İstanbul bir başka. Bir kere tarihî dokusu, havası, insanı çekiyor. Boğaz'ı apayrı bir güzel. Bu ortamda olmayı seviyorum.

Bir önceki gelişinizde Türk halkına beste yapacağınızdan söz etmiştiniz. Hazırladınız mı?

Evet. Eşimle birlikte iki beste hazırlıyoruz. Bu parçaları İstanbul Müzik Festivali'nde Türk halkına çalacağım. Bu iki beste, Kültür Bakanlığı'nız İstanbul'un Kültür Başkenti olması sebebiyle bir albüm hazırlıyormuş, orada da yer alacak. Bir haberim daha var: Artık Türkiye'de piyasada olan beş albümümü Pera Müzik yayınlayacak.

Ülkemizde çok sevilmenizde Doğulu bir kalp taşımanızın etkili olduğunu düşünüyorum...

Doğrudur. Ben Şark'tan geliyorum. Özüm Doğuludur. Şunu bilmeliyiz ki; medeniyet Şark'tan gitmiştir. Uygarlığın beşiğidir Şark. Müzik de Batı'ya Doğu'dan gitmiştir. Endülüs kanalıyla... İran, Mısır, Suriye büyük müzisyenler yetiştirmiştir.

Doğu'da hüzün, acı yüceltilmiş. Siz de müziğinizle derinlerdeki bu hüzne, acıya dokunuyorsunuz. İnsanların gönül telini titretiyorsunuz. Bu hüznü nasıl anlatırsınız?

Benim müziğimde hüzün var. Ama bu; gam, kasavet değil. Doğu halkı da hüzünlüdür. O duyguyu yaşamasında kralların, imparatorların da payı var. Doğu halkı yüzyıllar boyu istibdat ve tahakküm görmüş. Bizde hep savaş, hep savaş vardı. İnsanlar baskı altındaydı.

Şair Hilmi Yavuz'un güzel bir dizesi vardır: "Hüzün ki en çok yakışandır bize"...

Çok güzel. Bu duygular yaşam şekline göre oluşuyor. Hüzün, hicran, ayrılık, Doğu'da bir yaşama biçimi. Hüzün Doğu'da yüceltilir; çünkü Doğu insanı duygularıyla yaşar ve hep hüzünlüdür.

Müziğinizin ruhanî bir yanı da var...

Dinleyen de onu fark ediyor, biliyor. O, maneviyatı duyuyor. Çünkü müzisyen ilhamla, aşkla yapıyor işini. Bill Gates'e, Eintstein'a daha farklı zekâlar vermiş tanrı.

Mitra Tavakol: Türk halkı Farjad'dan kendi beğendiğini alıyor. Kendi aradığını buluyor. Farjad, Bach da çalıyor. Akademik bir tahsili var. Modernle kalbi birleştiriyor. Avrupa'da buna hüzün demiyorlar, duygu diyorlar. Keman, Farjad'ın duygularıyla, kalbiyle dinleyicinin kulağına bağlanıyor. Farjad, bir bağlantı kuruyor. O, bir aracı.

Bu ruhanî havanın dinle ya da tasavvufla ilgisi var mı?

Bu ruhaniyet dinlerle ilgili değil. Evet, inanıyoruz ki bir yaratıcı Yüce Varlık var. Sanatçı o varlığa, diğer insanlardan her zaman daha yakın olmuştur. Ben buna inanıyorum. Sanatçı tanrıyla bir bağlantı kurabilir, sanatı tanrıya yaklaştırır onu.

Müziğinizle ilgili bloglarda yazılanlara göz attığımda şöyle bir yorumla karşılaştım: "İnsanda şiir yazma hevesi uyandırıyor." Gerçekten öyle...

Bu, sanatın ve sanatçının görevidir zaten. O duyguyu verebilmek. Doğada sesler vardır. Bunu herkes duyamaz. Benim görevim bu sesleri oradan çekip almak ve insanlarla paylaşmak. Ben karanlıklardan; bir büyük gizemden topluyorum müziğimi. Müzisyen olmayanın duyamadığı o sesleri benim bir yol bulup insanlara sunmam gerekiyor. Çünkü insanların o sesleri duyması gerekiyor. O sesleri kendime saklayamam. Rahat edemem. Ben müzik yaparak, insanları o seslerle tanıştırıyorum. İnsanlar da o sesleri benim musikimle duyuyor. Bu çok güzel bir şey.

Mitra Tavakol: İnsanları bu kadar etkilenmesi Farjad'ın samimiyetinden kaynaklanıyor. Çünkü Farjad, o sesleri kalbinde büyütüyor.

Yeryüzünde iki tür sanatçı var. Bunlardan biri gerçekten sanatçı olanlar. Bir de gelip geçici olanlar var. İki gün dinlenip, üçüncü gün unutuluyorlar. Bir daha kimse onlar hakkında konuşmuyor. Sanat, benim içimden geçeni karşı tarafa vermem demek. Karşıdaki onu alabiliyorsa ben sanatımı iyi icra etmişimdir. Bu, benim görevim.

Şiirle aranız nasıl?

İran şiiri hep önde olmuştur. Çünkü Şii mezhebinde müzikle uğraşılması pek hoş görülmez. Şiir öne çıkmıştır. Ama sanatlar içinde müzik, şiirden bir adım daha öndedir.

Neden?

Çünkü birinci sınıf bir sanattır müzik. Canlı, doğar doğmaz sesle tanışır. Bülbül sesi, kuş sesi... İnsanın ilk tanıştığı sanattır, müziktir de o yüzden.

Müziğinizdeki acı ve hüzünde, yıllardır İran'dan uzakta sürgün olmanızın payı ne kadar?

İran'da devrim olduktan sonra bir nevi sürgüne gittim. Ondan sonra benim müziğim, eserlerim bu yöne kaydı. Hüzün, ayrılık, hicran... Bu yönüyle gündeme geldi.

Hayatınızda da hep hüzünlü müsünüz?

Müziğim neyse benim hayatım da odur. Hayatım da müziğim gibidir.

Amerika'da nerede yaşıyorsunuz?

Los Angeles'ta yaşıyorum. Çok sakin bir yaşantımız var. Öyle zaman oluyor ki bir ay insan görmüyoruz. Kendi hayatımızı devam ettiriyoruz. Amerika'daki İran'ı yaşıyoruz. Çevremizdeki insanlar genelde İranlı. Müzisyenler, gazeteciler... Gittiğimiz restoranlar İranlı. Yaşadığımız çevreye 'İran Angeles', 'Tahran Angeles' diyorlar.

Hafız'dan, Mevlânâ'dan besleniyorum
Bu müzikler nasıl çıkıyor? Beslenme kaynaklarınız neler?


Tarih, felsefe, edebiyat bilmeniz gerekiyor. Hafız'ı, Sadi'yi, Mevlânâ'yı okumanız gerekiyor. Saydığım bu üç isim bana ilham veren kişilerdir. Düşünebiliyor musunuz; benim duyduklarımı, hissettiklerimi Hafız 200 yıl önce duymuş; muhteşem.

Mevlânâ'ya son yıllarda büyük ilgi var...

İnsan, Mevlâna'yı tanıdıktan sonra yolunu bulmuş demektir. Bir adım daha ileri gitmiştir. O gizemli yere yaklaşmış demektir.

Sizin için "kemanı ağlatan adam" diyorlar.

Keman, istisnai özel bir çalgı. 15. yüzyılda keman çalanların tanrının özel kulları olduğuna inanılıyormuş. Normal bir insan, bir kul bunu yapamaz, bu sesleri çıkaramaz, diyorlarmış. Gerçekten keman kadar insana yaklaşan bir enstrüman göremezsiniz. Kemanı ses ile karşılaştırabiliriz. İnsanın gırtlağı en iyi enstrümandır. Sonra keman gelir. Kemanla da konuşabileceğimizi ve şiir söyleyebileceğimizi gösterdim. Ben kemanımla insanlarla konuşuyorum.

Başka bir enstrüman çalıyor musunuz?

Akordeon çalıyorum.

Konserlerde size kim eşlik ediyor?

Değerli eşim Mitra Tavakol piyano çalıyor.

Sizin Kürt kökenli olduğuz da yazıldı. Doğru mu?

İran'da çok Kürt var, ama ben değilim. Farisî'yim.

Türk yemeklerini sevdiniz mi?

Balık, kebap ve lahmacunu çok sevdim. Bir de zeytin muhteşem.

Zaman
SON VİDEO HABER

Suriye'deki dehşeti anlattı: İşkenceden derimiz yüzülüyordu

Haber Ara