Merve Hanım’a yapılanlar çok çirkindi
Avrupa’nın ilk başörtülü milletvekili Mahinur Özdemir'in de geçtiği yollar güllük gülistanlık değilmiş. Özdemir Türkiye'deki durumu yorumlarken de Merve Kavakçı olayı için bakın ne diyor:
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-20 01:04:00
Röportaj: Mustafa Uzun
Kendisi gibi başörtülü olan ve 1999 yılında TBMM’ye girmeye çalıştığı için Meclis’ten, milletvekilliğinden ve hatta vatandaşlıktan atılan Merve Sefa Kavakçı’nın çok cesaret isteyen bir iş yaptığını dile getiren Özdemir; “O üzücü olayı bir bayan ve bir insan olarak üzüntüyle karşıladım. Bu bir saygısızlıktı. Merve Hanım’ı sadece Meclis’e sokmamakla kalmadılar, işler daha sonra çok çirkinleşti. Olayın tüm boyutlarını bilmiyorum fakat vatandaşlıktan dahi çıkarıldığını duydum. Keşke bu olaylar olmasaydı” şeklinde konuştu.
Avrupa’nın ilk başörtülü milletvekili Mahinur Özdemir, Batı’da yetişmiş ancak milli ve manevi değerlerini samimiyetle korumuş bir hanımefendi. Batı’da yetişen birçokları gibi Batı karşısında birtakım komplekslere kapılanlardan değil. Söyleşi esnasında ve sonrasında katıldığım seminerde, kendine olan güveni ve dik duruşu dikkatimi çekti. Çok iyi bir eğitim almış. 5 dili çok iyi konuşuyor, 4 dili ise anlayabiliyor. Halen hem Schaarbeek Belediye Meclisinde üyeliği devam ediyor, hem de 7 Haziran 2009'dan itibaren Brüksel Meclisi'nde milletvekili olarak görev yapıyor. Kendisi ile Fatih Üniversitesi Kültür ve Edebiyat Kulübü Başkanı Engin Gürkan Bey aracılığı ile tanıştım ve siyasete atılma sürecinden başörtüsü ile milletvekili seçilmesine kadar her şeyi konuştum. Buyurun;
“İLK SİYASİ TOPLANTIMDA BENİ YADIRGADILAR, YANLIŞ YERE GELDİĞİMİ DÜŞÜNDÜLER”
Ben öncelikle siyasete girme nedenleriniz ve siyasete girme sürecinizi sormak istiyorum. Neden ve nasıl girdiniz?
Siyasete tamamen bir yurttaşlık görevi olduğu için girdim. Avrupa’da yaşayan üçüncü nesil bir Türk ailesinin kızı olarak ben de bir Avrupalıyım. Çifte vatandaşlığı elde etmiş ve orada yaşayan birisi olarak Belçika’da yaşayan Türklerin haklarını gözetmek için siyasete girdim.
Belçika’da oylar bilinçli bir şekilde mi veriliyor?
Aslında bilinç oy kullanımı Avrupa’daki göçmenlerde çok yok. Göçmenler sadece göçmen adaylara oy veriyor. Herkes daha çok kendi göçmen adayına oy veriyor.
Siz ne yaptınız?
Ben olaya bu şekilde yaklaşmak istemedim. Bu nedenle araştırarak ve bilinçli bir şekilde olaya girdim. Öncelikle Belçika’daki siyasi partilerin programlarını analiz etmeye başladım. Sonra üye oldum ve parti toplantılarına çağrıldım. İlk toplantıda yerel bir bakanla tanıştım. Toplantıya katılanlar benim orada bulunmamı ilk başta yadırgadılar. Yanlışlıkla toplantıya geldiğimi zannettiler.
“İLK BAŞÖRTÜLÜ MİLLETVEKİLİ OLARAK BİLİNMEM NORMAL ANCAK HEP BÖYLE TANIMLANMAK RAHATSIZ EDİCİ”
Peki, “Batı Avrupa’nın tek başörtülü milletvekili” şeklinde tanımlanmaktan rahatsız oluyor musunuz? “Neden fikirlerimle, siyasi açıdan durduğum noktayla veya başka bir şey ile değil de başörtüm ile gündeme geliyorum?” diyor musunuz?
Aslında bu normal. Bu şekilde tanımlanmam normal. Mesela ilk pantolonlu vekil, ilk kadın vekil de muhtemelen bu şekilde ilgi gördü. Onlar da bu şekilde konuşuldular. Ben de elbette ilk başörtülü milletvekili olmam nedeni ile epey konuşuldum. Bu normaldi. Beni bu şekilde anımsıyorlar ve bu bana rahatsızlık vermiyor. Sonuçta bu bir realitedir. Ancak sürekli, sadece bu konuyla gündeme gelmek rahatsızlık verici bir durum. En sonunda düşünüyorsunuz. Yani ben başörtülü olmasam bu insanlar beni dikkate almayacaklar mı? İnsan yerine koymayacaklar mı? Benim ilgilendiğim başka meseleler de var. Bir zaman sonra kendinizi ayrımcılığa uğramış gibi hissediyorsunuz.
Eğer Belçika’da değil de Türkiye’de olsaydınız “dışarı” denilerek, sıra kapaklarına vurularak Meclis’ten atılacaktınız. Siz, Türkiye’de yaşanan başörtüsü sorunu sürecini ve hâlâ Meclis’e başörtüsü ile girilememesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle Türkiye’nin iç siyaseti ile ilgili çok net mesajlar veremiyorum. Çünkü Türkiye çok farklı bir ülke. Türkiye’de insanların hassasiyetleri çok farklı. Siyasi partilerin de hassasiyetleri çok farklı. Şimdi ben Avrupa’da başörtülü olarak meclise girdim fakat kapılar ardına kadar açılmadı. Tabii ki bana da sıkıntı yaşattılar. Beni de uğraştırdılar. Geçtiğim yollar güllük gülistanlık değildi. Bana da sıkıntı yaşatmak isteyenler oldu. Bunun haricinde Belçika meclisinde, meclis içinde içtüzükte böyle bir engel olmadığı için rahat bir şekilde başörtülü olarak meclise girdim. Ben girebildim ama bazı kişiler ve siyasiler yasaklanmam gerektiğini iddia ettiler. Tabii Türkiye de durum çok farklı. Türkiye de tercihli oy sistemi yok. İnsanlar siyasi parti liderinin isteğine göre seçiliyorlar. Ben Türkiye de 1999 yılında olan o üzücü olayı bir bayan olarak ve bir insan olarak üzüntüyle karşıladım. Tabii ki üzüldüm. Bu bir saygısızlıktı. Farklı şekillerde olabilirdi. Bunun yanında daha fazla yorum getirip, bu ortamı daha fazla kızıştırmak istemiyorum.
“TÜRKİYE’DE VE FRANSA’DA SİYASİ ATMOSFER ÇOK FARKLI”
Peki, kalabalık bir basın ordusu eşliğinde Meclis’e geldiniz, yemininizi ettiniz, dünya sizi takip etti. Yemin sonrasında ise büyük alkış aldınız. Sizce TBMM’de bu tür tablolar ne zaman yaşanacak?
Türkiye’de sistem çok farklı. Türkiye laik bir ülke. Türkiye’de ordunun, yargının ve siyasetin gücü farklı. O süreç de çok kızgın bir süreçti. Ben yaşamadım o günleri. O günlerde benim oy kullanma hakkım bile yoktu. 17 yaşındaydım. Ben çocuktum ve asla cesaret edemezdim. Türkiye’deki siyasi atmosfer hakikaten çok farklı. Belki aynı şey Fransa’da olsa aynı şey orada da olurdu. Benim şansım Belçika’da olmamdır. Bir de olayın bu tarafına bakmak lazım elbette. Fransa’da Meclis’e bir bayan ziyaretçi olarak dahi giremiyor. Tepkiler var. Böyle bir yasak var. Diğer yandan mesela geçtiğimiz günlerde Fransa’da bir bayan, başörtülü bir bayan bölge seçimlerinde aday oldu. Ve o bayanı paparazziler kapının eşiğinden takip ediyorlar. Baskı baskı baskı. Aşırı bir baskı söz konusu. Bu bayan aşırı sol partiden aday ve şimdi bu bayan için başörtüsü ile aday olamaz diyorlar. Dediğim gibi bu olaylar her ülkenin kendi hassasiyetine göre farklı algılanıyor.
Belçika’da durum nasıl?
Belçika’da İslâm dini tanınmış bir dindir. 1974’den beri Belçika devleti İslâm’ı tanıyor ve Müslümanlara yardım ediyor. Finansman desteği de sağlıyor. Belçika’da diğer dinlere ve Müslümanlara olan hoşgörü diğer ülkelerden daha farklı.
Belçika’da herkes birbirindenayrılmak istiyor
Belçika devletinin geleceği konusunda siz ne düşünüyorsunuz?
Belçika 11 milyonluk bir ülke. Federal bir sistem var. Valonlar Belçika’dan ayrılmak istiyor. Özellikle Flamanlar bu birlikten daha çok ayrılmak istiyor. Sembolik de olsa bir kralımız var. Kraliyet sistemi ile yönetiliyoruz. Sosyal sigorta hariç her şey zaten ayrı. Her şey bölgesel. Mesela bizim Brüksel bölgemizde ayrı Başbakanımız, Bakanlarımız var. Adalet Bakanlığı hariç her şey zaten ayrı. Ama Belçika şu an için bölünmüyor.
İki toplum birbirlerini yeterince tanımıyor. Valonlar ve Flamanlar ayrılar fakat umarım bundan sonra bir arada aşamayı öğrenirler.
MAHİNUR ÖZDEMİR KİMDİR?
Belçika'da vekil seçilen ilk başörtülü aday olan Mahinur Özdemir, göçmen bir Türk ailesinin Belçika'daki üçüncü nesil fertlerinden. Genç yaşına rağmen önce Schaarbeek Belediye Meclis üyeliği yaptı, akabinde ise 7 Haziran 2009'da Brüksel Meclisi'ne seçildi. Meclis üyeliği halen devam etmekte. 1982 doğumlu olan Mahinur Özdemir, 5 dili iyi derecede, 4 dili ise pasif bir şekilde konuşabiliyor ve özellikle şehir planlama, imar, çevre, konut sorunu ve işyerlerinde ayrımcılıkla mücadele gibi konularla ilgileniyor.Arkadaşımız M. Mustafa Uzun’a konuşan Avrupa’nın ilk başörtülü milletvekili Mahinur Özdemir; “Türkiye’nin iç siyaseti ile ilgili çok net mesajlar veremiyorum. Çünkü Türkiye çok farklı bir ülke. Türkiye’de insanların ve siyasi partilerin hassasiyetleri çok farklı” dedi.
“BELÇİKA’DA ‘KAMUSAL ALANDA DİNİ SİMGE’ RAPORU HAZIRLANIYOR”
Belçika’da Adalet Bakanlığı’na sunulan “kamusal alanda dini simge” raporu ne yönde sonuç verdi?
Bu rapor hâlâ araştırma aşamasında. Bu araştırma çerçevesinde birçok çalışma yapılıyor. Başörtüsünün siyasi arenadaki, okullardaki yerini tartışmaya açıyorlar. Üniversite çevrelerinden sivil toplum kuruluşlarına kadar herkes bu çalışmaya destek veriyor. Okullar ve basın da katılıyor buna. Bu konu ile alakalı herkes görüşlerini sunuyor. Eylül ayında bu raporun çıkması bekleniyor. Bu rapora göre herkes kendisine düşen bölümü üstlenecek.
Merve Kavakçı’nın yaptığı büyük bir cesaret istiyordu
1999 yılında TBMM’ye başörtülü geldiği için Meclis’ten, milletvekilliğinden ve hatta vatandaşlıktan atılan Merve Kavakçı, sizin başörtüsü ile milletvekili yemini etmenizi gözyaşları ile izlediğini belirtmişti. Merve Hanım bizim yazarımız. Kendisine iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Bence Merve Hanım’ın yaptığı iş büyük cesaret isteyen bir şeydi. Keşke bu olaylar olmasaydı. Çünkü sadece Meclis’e sokmamakla kalmadılar işler daha sonra çok çirkinleşti. Olayın tüm boyutlarını bilmiyorum fakat vatandaşlıktan dahi çıkarıldığını duydum. Kendisi Amerika’ya gitmek zorunda kaldı. Şimdi de orada ikamet ediyor. Tabii ki kişisel olarak Merve Hanım çok yıprandı. Kendisi çok değerli bir insan. Umarım hak ettiği yere gelir ve gelmiştir. Çünkü Amerika’da da yaptığı çok hayırlı işler var. O da bir görevdir.
Kaynak: Vakit
SON VİDEO HABER
Haber Ara