Dolar

34,8656

Euro

36,6144

Altın

3.045,12

Bist

10.058,47

Toplumsal yapıların içinde islami duruş

Modern dünyayı krize sokan şeyin başında usülün geldiğini belirten Abdurrahman Arslan, "Toplumsal düzen, birşeyleri yıkmadan, kimi töreler düzenlenerek sağlanabilir" dedi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-02-16 23:34:00

Toplumsal yapıların içinde islami duruş
Kevser Çakır / TIMETURK

Özgür Açılım Platformu, İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral İstanbul Kampüsü’nde “Tevhid İnancı Ve Sosyal Yaşam” başlığıyla bir söyleşi gerçekleştirildi. Yoğun bir katılımın olduğu programın konuğu sosyolog Abdurrahman Arslan’dı.

Sohbet havasında başlayan programda Abdurrahman Arslan öncelikle Arapça öğrenmediği için islami ilimler konusunda çok ciddi sözler sarf etmeyi istemediğini kaydetti ve şu şekilde devam etti; “Arapça’yı eğer iyi biliyor olsaydım şu an bir çok konuda söyleyemediğim düşüncelerimi daha cesur bir şekilde dillendirebilirdim diye düşünüyorum. Kanaatimce, bugün modern dünyayı krize sokan şeyin başında usul gelmektedir. Usul ile yöntem arasında muazzam bir fark vardır. Ve usulün bize getirdiği o büyük zenginliğin farkında olamadığımız için, bugün sıkıntılar yaşıyoruz. Hadis, tefsir usullerine baktığımızda, bu usul çalışmalarının çok ciddi bir felsefi temel üzerine oturduğunu fark edebiliriz. Bizim bu felsefi temeli, çok uzun bir zaman anlamadığımızı ya da fark etmediğimizi düşünüyorum. Uzun yıllar birbirimize bir metodoloji sorunumuz olduğunu söyleyerek, işimizi hallettiğimizi sandık. Oysa bu lafı ifade etmek çok kolaydır “bizim bir metodoloji sorunumuz var.” Ama bu 400 yıllık modernizm dediğimiz düşünce anlayışı nihayetinde bu metot meselesinin tartışılmasıyla çökmüştür. Dolayısıyla buradaki krizin çok farkında değiliz. Ortaya çıkardığı sorunlar anlamında farkındayız. Hatta esas islami ilim geleneğinin devamcısı olduğunu söyleyenler de bunun farkında değiller. Bu batıda ciddi bir hakikat krizi olarak ortaya çıktı. Bu bir yöntem krizidir ve bilgi krizidir” dedi. Daha sonra “modernite üzerinde çok fazla konuşmadığımızı düşünüyorum” diyen Arslan, “modernitenin bizzat kendisi üzerinde konuşmayan, tartışmayanlar post-moderniteyi anlayamazlar” diye konuştu. Ve sözlerine şu şekilde devam etti; “biri birini reddederek ortaya çıkıyor, biri diğerinin kabullerini yok sayarak, yeni kabuller ortaya koyuyor. Bu yüzden, dönemi iyi okuyabilmemiz için post-moderniteyi , post-moderniteyi iyi anlamamız için ise modernitenin determinizmini iyi anlamamız gerekir. Modernite aklı nasıl algıladı, onu nasıl kavramsallaştırdı, toplumu nasıl kurguladı? Bu hesaplaşmayı yapmamız gerekir. Dönemin düşünsel kurgularını iyi anlamak gerektiğine vurgu yapan Arslan, post-modernizmin Müslümanlara bir tek faydası olduğunu bunun da Müslümanlar üzerinde dört yüz yıl boyunca bir tahakküm kuran modernizmi çatlatmış olması olduğunu ifade etti. Tam da bu rahatlamadan Müslümanların istifade etmesi gerektiğini kaydetti.

TEVHİDİN BOYUTLARI

Sözlerine tevhidi anlatarak devam eden Arslan, “Tevhid inancı uzun zaman boyunca Allah’ın tekliği üzerine ifade edildi. Benim düşünceme göre, bu tevhidi çok yalın bir şekilde anlatmaktır. Çünkü tevhidin iki boyutu daha vardır. Tevhid ilk olarak, bizim Allah ile olan ilişkilerimizi belirler. Bu ilişkiyi katışıksız hale getirir. İkinci hususta, bize bir kulluk bilinci verir. Kulluğun nasıl olması gerektiğini bize bildirir. İslam’a tevhid ve adalet dini dememiz bu şekliyle anlam kazanır. İnsanoğlunun son beş bin yıllık tarihini üç önemli din vardır. Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam. Eğer Museviliğe bakarsanız Tanrı ile Musevi güreş atarlar. Yani Tanrı ile Yahudi o kadar içkindirler ki, birbirleri ile güreş atacak derecede ilişkileri vardır. Tanrı vardır, tektir ama kul ile olan ilişkisi laubalidir. Hıristiyanlık da ise, Tanrı vardır ama tevhid parçalanmıştır. Tek tanrı inancı teslis ile başka bir hal almıştır. Bu sefer katışıklı bir Tanrı ve kul ilişkisi ortaya çıkmıştır. Tanrı ile kul arasındaki ontoloji birbirine girmiş ve tekil bir boyuta ulaşmıştır. Bu yüzdendir ki; Kur’an’da sürekli bir ikaz ile tevhide vurgu yapılarak, bu iki farklı semavi dinin tarihsel erozyonuna dikkat çekildiğini görüyoruz. Musevilikte bu ilişkiyi nasıl düzenleyeceğimiz üzerine sorularımızın cevabını bulmakta zorlanırız. Çünkü burada bir kulluk bilinci ile, tanrının mahiyetine ilişkin bir düşünce çıkarmak zordur. Tevhid diğer semavi dinlerde bulanıklaştırıldığı için kulluk bilincini yükleyen sosyolojik kurgu da hayata geçemez. Bu sebeple, Müslümanların bir arada bulunmasını sağlayan unsurların en başında tevhid gelir.Ya da biz tevhide inandığımız için, bu durum bizi bir arada olmaya teşvik eder” dedi.



TOPLUMUN DÜZENİ AİLEDEN BAŞLAR

Toplumsal yapıların ve islami duruşun nasıl olması gerektiğine ilişkin gençlere tavsiye mahiyeti taşıyan konuşmasıyla gündelik yaşamdan örnekler sunan Arslan, “bir şeyi yıkmadan onu tamir etmek mümkündür, bu yüzden geleneksel toplumlardaki kimi örf ve adetlerin tekrar düzenlenerek kendi yaşamlarımızda kullanabilir hale getirebiliriz” dedi. Hz.Muhammed’in örnekliğinden yola çıkılması gerektiğini belirten Arslan, bir toplum düzeni oluştururken buna aileden başlanması gerektiğini söyledi. “Toplum ailelerden oluştuğu için, aile yapısının iyi olması o toplumu da etkileyecektir” dedi. İslam’ın hem topluma ilişkin yasaları hem de aile düzenine ilişkin yasaları birlikte ele aldığını hatırlatan konuşmacı, İslam’da varolan özel ve kamusal alan ayrımıyla, bugünkü özel ve kamusal alan ayrımının bir olmadığını da ifade etti.

MÜSLÜMAN KADINA BAKIŞ VE UNUTULAN TÖRELER

Arslan, “Müslüman şahsiyetlere bakış açımızı da bu şekilde düzenlemek durumundayız. Hz. Muhammed İslam toplumu oluşturmaya başladığında, o toplum insanlarına yabancı değerler getirerek bunu yapmamıştır. Bizler de, kısmi deformasyonları kendi formasyonumuza sokarak bunu gerçekleştirebiliriz. Örneğin; Müslüman kadına bakış açısını tartışırken varolan töre, gelenek, göreneklere karşı çıkmak adına neredeyse Müslüman bir kadının çocuğunu emzirmemesini savunur hale geliyorduk. Oysa geçmişteki yapıları restore ederek ilerleyebilmeliydik” diye konuştu. Arslan modern toplumlardaki bireyselleşme hastalığından, geniş aile kavramının yitirilmesinden, akrabalık ve cemaatsel bağların koparılmış olmasından da bahsederek; egemen ideolojilerin bu bireysellik sonucunda ortaya çıkan tepkisizlikten de faydalandıklarını belirtti. Kılık kıyafet olarak ne kadar gösterişli olunuyorsa, insanların o kadar içsel yoksulluğa savrulduğunu hatırlatan Arslan, “ileride nasıl bir toplum istediğimizi düşünmemiz gerekir” dedi.

İNSANOĞLUNUN TARİHİ

İnsanlık tarihine ilişkin düşüncelerini de paylaşan Arslan, söyle konuştu; “İnsan Hıristiyanlıkta ifade edildiği gibi dünyaya fırlatılmış bir varlık değildir. Dünyaya gelişinde rütbe düşmesi olmasına rağmen, dünyaya fırlatılmış değil gönderilmiş bir varlıktır. Dolayısıyla ilkellikten medeniyete doğru bir gidiş yoktur. Biz insanoğlunun tarihini ancak bozulma ve bir peygamberin gelmesiyle düzelme, ihya edilme tarihi olarak okuyabiliriz. Bu yüzdendir ki, son dönemlerde zihnimize yerleştirilen medeniyet perspektifi üzerinden bakmanın İslam’ın tarih felsefesine uygun olmadığını düşünüyorum. Bu kavram 1775 yılında ilk defa batıda kullanılıyor. Osmanlı’da da 1839-40 yılları arasında kavramın Medine’den türetildiğini görüyoruz. Fakat buradaki Medine günümüzde kullanılan anlamıyla medeniliği karşılamamaktadır. Medine’nin “din” kökünden geldiği söylenir, medine dinin yaşandığı mekan anlamındadır. Yani biz Müslümanlar olarak medeniyet olmak, medenileşmek gibi kavramları kullanamayız. Çünkü tarihimiz ancak vahyi çizginin kalınlaşması ve incelmesi olarak ifade edilebilir.

ULUS DEVLET VE İSLAM

İslam’ın ulus devletin oluşturduğu tanımları kabul etmediğini de kaydeden Arslan, "Günümüzde sıkça kullanılan kavramlar olan alt- kimlik, üst-kimlik İslam’da yoktur. İslam’da tek bir kimlik vardır. İnanmak ya da inanmamaktır” dedi. Tüketim alışkanlıkların değişmesinden, dindarlık algılayışındaki sapmalardan, Müslüman şahsiyetlerin günlük hayatta karşılaştıkları temel sorunlardan da bahseden Abdurrahman Arslan soru cevap kısmının ardından sözlerine son verdi.
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara