Gazze'nin taştan yolları
İngiltere'de yola çıkıp Gazze'ye giden ve Mısır'da olaylı bir bekleyiş yaşayan "Filistin'e Yol Açık" konvoyunun yolculuğunda bilinmeyenleri İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım anlattı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-28 18:20:00
Özellikle yetimlere yönelik yapılan çalışmalar ile tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başaran IHH Uluslararası İnsani Yardım Vakfı, çok önemli bir organizasyona daha imza attı. IHH’nın bu kez hedefi Gazze’deki ambargoyu delmekti! Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, Türkiye’nin yüzde 96’sının destek verdiği bu amaç uğruna yaklaşık 1 ay boyunca zorlu bir sınavdan geçerek uzun bir yolculuk yaptılar. Bu yolculukta bilinenin aksine bir çoğumuz tarafından bilinmeyen çok şey vardı! İşte tüm bu yaşananları IHH Başkanı Bülent Yıldırım’dan duymak istedik.
Muhakkak 350 dev adamın, Filistin’deki ambargoyu delerek tüm duraklardan topladıkları yürekleri, duaları, yardım malzemelerini Gazze’ye ulaştırmaları küçümsenecek bir durum değildir!
Son olarak Türkiye’ye gelen ünlü Yahudi muhalif gazeteci-yazar Naomi Klein barış konvoyunun büyük etki yarattığını söylerken, Filistin'de adalet mücadelesinin, yeni ve umut verici bir döneme girdiğini belirtmeden geçemiyor. Bu örnekte de olduğu gibi, üç dininde sembol şehri olan Kudüs için yapılan bu mücadele şüphesiz daha çok konuşulacak!
Çünkü artık bütün dünyadan “Filistin’e yol açık!”
- Her platformda IHH bayrağı ile Filistin bayrağını aynı konseptte, yan yana görüyoruz! Neden IHH deyince ilk olarak Filistin akla geliyor?
- IHH nereye yoğunlaşırsa, o bölgedeki işleri yarım bırakmadan tamamlamaya çalışıyor. Biz Filistin konusu da çözüme kavuşmadan, ambargo kalkmadan o toprakları asla bırakmayacağız. Diğer taraftan Filistin’in şöyle bir özelliği var. Biliyorsunuz, Kudüs üç dininde kutsal mekânı! Ve Mescidi Aksa’ya hangi din hâkim olursa dünyayı da o yönetiyor. Mesela şuan Kudüs’e Yahudiler hâkim ve dünyayı da onlar yönetiyor! O nedenle bu bölgede yaşananlar sadece Filistin’i etkilemiyor, sadece Filistin’i ilgilendirmiyor! Orada yaşananlar Afganistan’ı da, Pakistan’ı da diğer Müslüman ülkeleri de etkiliyor. Bu nedenle Filistin özgürleşince aslında yeryüzündeki tüm İslam ülkeleri özgürleşecek. İşte biz de hem dünyadaki huzur, hem de Gazze’deki insanların geleceği için Filistin’e çok önem veriyor ve bu bölgeye yoğunlaşıyoruz! Siyonistler Filistin’i tamamen yok etmek istiyor! Bu yüzden İsrail’in zulmüne karşı direnmek zorundayız. Çünkü yeryüzündeki bütün savaş bölgelerinde veya sömürge alanlarında mutlaka İsrail’in bir eli vardır. Bu el de güçlü bir el!
- Filistin’e 4 yıldır uygulanan ambargonun sebebi nedir?
- İslam tarihinde abluka çok yaşanmış ama bu şekilde ambargo sadece 2 kere uygulanmıştır. Peygamber efendimiz zamanında da 4 yıl süren ambargoyu Ebu Cehil’e karşı çıkarak Hıristiyanlar durdurmuştur. Şimdi de aynı türden bir ambargo ile karşı karşıyayız. Biz de inanç farkı gözetmeksizin, insanlık adına bu konvoyda olduğu gibi omuz omuza vererek ambargoyu deleceğiz!
Çünkü Filistin 4 yıldır açık hapishane gibi! Ticaretleri engelleniyor, giden yardımlar engelleniyor. Filistin’i besleyecek tüm can damarları ortadan kaldırılıyor. Filistin’e sistematik bir soykırım uygulanıyor. Bakın sadece tünellerden geçen yiyecekleri bile engellemeye çalışmaları bunun en büyük örneklerinden biridir. Mısır çelikten bir duvar örüyor ve bu tünelleri ortadan kaldırmak istiyor, geçişlere izin vermek istemiyor. Müslümanların yapmış olduğu ticari faaliyetleri ortadan kaldırarak, ticarete sadece İsrailli Yahudi tüccarların hâkim olmasını istiyorlar! İsrail Filistin’de kişi başına düşen kaloriyi her geçen gün azaltıyor. Bunun sonucunda, 15–20 sene içerisinde Gazze’de yaşayan insanların çok büyük sağlık sorunlarıyla karşılaşacağını göreceğiz. Bütün bunlar bir araya gelince yüzyılın en büyük utancı ile karşı karşıya kalıyoruz.
- Peki, bu ambargo nasıl kaldırılacak?
Dünyanın çeşitli ülkelerinden toplanan aktivistlerin çalışmaları sonucunda bizimde içinde yer aldığımız “Ambargoyu delme komisyonu” kuruldu. Bu komisyon ilk olarak Gazze şeridinde 40 km boyunca el ele barış eylemi yapacaktı. Fakat Mısır sadece 100 kişinin içeri girmesine izin verdi ve bu eylem amacına ulaşamadı. Bu kez de ambargoyu delme operasyonunun ikinci ayağı olan özgürlük konvoyunu gerçekleştirdik. Bu yıl düzenlenen konvoy aslında üçüncü konvoydu. Birincisi savaştan hemen sonra düzenlendi ama amacına ulaşamadı. İkinci konvoy refah sınır kapısında tam 28 gün bekletildi ve Mısır yine oradaki arkadaşlarımızın kafasını gözünü kırdı. Mısır bu kez de yine ikili oynadı. Yine bu direnişi bölmek için çok uğraştı. Bir taraftan bize geliyor “Biz Türkleri seviyoruz ama diğerlerinin buradan geçmesini istemiyoruz.” diyor, diğer taraftan İngilizlere gidiyor ve onlara da “Türklerin derdi İslam dünyasında birinciliğe oynamak, siz neden buradasınız?” gibi laflar ediyorlardı.
İşte bu konvoyda komisyonun çalışmalarından biriydi. Önümüzdeki dönemlerde daha ciddi faaliyetlerde bulunacağız. Şimdi de Filistin’e gemilerle gideceğiz. Tabi bu kez karşımızda Mısır değil, İsrail olacak!
- IHH bu konvoyların hepsine destek verdi mi?
- Biz IHH olarak üçüncü konvoya katıldık. Çünkü üç kere yapılan ve tam anlamı ile başarıya ulaşamayan bu konvoyun artık duyulması gerekiyordu. 4 yıldır devam eden ambargo gevşemesi gerekirken ne yazık ki, Mısır ve İsrail’in yeni öreceği duvarlarla daha da derinleşiyor! Ayrıca İsrail 2010 yılında yeni bir saldırı hazırlığı yapıyor. Onun için bu konvoya katılıp dünyaya bu ambargoyu duyurmak gerektiğini düşündük. Diğer taraftan, Allah’ın izniyle ne olursa olsun, direnişle, kararlılıkla bu ambargonun delinebileceğini de göstermeyi amaçladık. Nitekim yapılan faaliyetler sonucunda bütün dünya şunu çok iyi anladı; “Kararlı olunca bu ambargo delinecektir!” Dünya başka bir şeyi daha öğrenmiş oldu! Demek ki, bu ambargoyu uygulayan sadece İsrail değilmiş, başka orta doğu ülkeleri de varmış. Özgürlük konvoyunu destekleme amaçlarımızdan bir diğeri de, artık halklar liderlerini sorgulamaya başlasın istedik. Bu da olmaya başladı. Şu an da özellikle Arap dünyasının her tarafında bu konvoydan sonra ciddi hareketlilikler var. Bir kere düşünce ve kabul anlamında bir devrim oldu. İnşallah bunun sonucu da gelir. Sanıyorum ki, bundan sonra yapacağımız faaliyetlerle birlikte bu ambargo ortadan kalkacaktır.
- Konvoya kaç araç katıldınız, IHH’nın dışında hangi kurumlar destek verdi?
- Türkiye’den 65 araç katıldı. Onun dışında da 47 araba da Amerikalılar tarafından bize bağışlandı. Yani toplam 198 araç vardı. Fakat Mısır’ın engellemesinden dolayı 155 araç Gazze’ye girebildi. Geride kalan 43 araç Suriye, Lübnan ve Ürdün kamplarına dağıtıldı. Konvoya IHH’nın dışında hemen hemen tüm illerden birçok STK ve yardım kuruluşu katıldı. Ancak genel organizatör IHH idi.
- Türkiye maalesef olanları canlı yayında izledi. El Ariş Limanı’nda bir anda başlayan kargaşada neler yaşandı?
- İngiliz arkadaşlarımız daha önceki konvoyda da aynı durumla karşılaştıkları için Mısır ile aramızda bir gerginlik yaşanacağını önceden tahmin ettiler. Biz de hemen araçlarımızı siper olacak şekilde bulunduğumuz yere getirdik. Onlarda o sırada iki kamyon taş ve taş atma makinesi getirdiler. Bizim arkadaşlarımız da ön tarafta Kur’an okuyorlardı. Yeni Müslüman olmuş ve sonradan Arapça öğrenmiş bir İngiliz arkadaşımız “Neden böyle yapıyorsunuz, siz de Müslüman değil misiniz?” şeklinde sorular sorarak onlarla konuşmaya çalıştı. İşte ne olduysa tam o sırada oldu! Bir anda üzerimize itfaiye aracıyla birlikte biber gazı sıkmaya başladılar. Sonra hem taş atma makineleri ile hem de elleriyle taş attılar. Eğer önceden fark edip araçlarımızı oraya çekmemiş olsaydık, kesinlikle bulunduğumuz yere gireceklerdi! Bu da hepimizin canına mal olabilirdi. Çünkü ellerinde taş, sopa, cop, bıçak her şey vardı. Bize saldıranların hiçbiri halk değildi, hepsi sivil polisti. Olaylar sırasında bizden 30’un üzerinde Mısır tarafından ise 50’nin üzerinde kişi yaralandı. Refah sınır kapısında çıkan olaylarda da, Mısır tarafından 1 polis hayatını kaybetti. Daha anlatamadığımız birçok şey oldu.
- Üzerinize taş atma makinesi ile saldıracak kadar gözleri bu derece kararmış olan Mısır polisini nasıl durdurdunuz?
- Ben Mısır büyükelçisinin TVNET’i izlediğini öğrendim ve canlı yayında çok sert bir açıklama yaptım. Türkiye’de de Mısır Konsolosluğu’nun önünde protesto eylemi yapılıyordu. Onlara hitaben “Bize burada taş atıyorlar! Siz de gidin Mısır Büyükelçiliğini taşlayın” dedim. Ben o açıklamayı yaptıktan beş dakika sonra çekildiler. Beklediğimizin çok üstünde bir direniş sergilendi. Doğrusu bizim içimizde öyle bir his vardı ki, diyorduk ki; “bu konvoya kim dokunursa yanar.” Öyle bir noktaya gelmiştik.
- Sizin Mısır askerlerinden bazılarını rehin aldığınız söylendi.
Evet. Ancak arbede sırasında bizden yedi arkadaşı esir aldıkları için böyle bir yola başvurmak zorunda kaldık. Çünkü arkadaşlarımıza gözümüzün önünde işkence etmeye başladılar. Biz de o arkadaşlarımızı kurtarmak için mecburen o taraftan bazı kişileri esir aldık. Aldığımız esirleri onlara verdik ve arkadaşlarımızı ellerinden geri aldık. Arkadaşlarımız maalesef çok işkence görmüşlerdi. Onun dışında bize çeşitli tacizlerde bulundular. Konvoydaki 80 yaşında bir kadına tuvalete gitme izni vermediler. Otobüsümüzü dağların arasında mahsur bıraktılar, bellerindeki ve ellerindeki silahları bize doğrultarak gözdağı vermeye çalıştılar.
- Neden Mısır yardım konvoyunu engellemeye çalıştı?
- Mısır zaten 4 yıldır yardımları içeri sokmuyor. Geçişine izin verdikleri yardımların da önce Mısır Kızılayı’na verilmesini istiyor. O arada incelemeden geçecek olan yardımların çoğu ya bozuluyor, ya da kayboluyor! Mısır’ın bu şekilde davranmasının iki nedeni var. Birincisi, Mısır Hamas’ın başarılı olmasını istemiyor. Diğeri ise, İsrail ile güvenlik anlaşması yapan Mısır, aralarında sorun olmasını istemiyor! Tabi bölgede İsrail’in inkar edilemeyecek ölçüde büyük bir ağırlığı var. O bölgedeki hiçbir ülke İsrail ile çatışacak pozisyona girmek istemiyor. Bu psikoloji Suriye’ye de yansıyor, Ürdün’e de! Biz sadece Mısır’da değil, Ürdün’e girdiğimizde Amman’da da bir gerginlik yaşadık. Ancak orada yaşanan gerginlik Mısırdaki kadar büyük olmadı!
- Onca yaşanandan sorundan sonra Filistin’e nasıl girdiniz? Oradaki atmosfer nasıldı?
- Filistin’e girişimiz de çok güzel oldu. Filistin halkı ilk defa siyasi bir ayrım gözetmeksizin, herhangi bir ideoloji olmadan bu konvoy sayesinde birlik içindeydi! Çünkü orada önemli olan vicdandı, Filistin’di! Bu bizim hayatımıza mal olsa bile biz oraya girecektik. Çünkü oradaki savaşı görüp de, gece rahat uyuyabilen insanlık duygularını kaybetmiş demektir!
- Medyada çokça yer alan bir bayan vardı. 4 aylık bebeği ile yola çıkan bir İngiliz kadın!
- Evet. O bayan minik bebeğine rağmen insanlık adına özgürlük konvoyuna katılmıştı. Ancak belli bir yola geldikten sonra o bayandan rica ettik ve onu geri gönderdik. Çünkü Mısır’ın sert tavrını öngörmüştük. Mısır bu konuda acımasızdır!
- Sizi çok etkileyen bir anekdotunuzu anlatır mısınız?
- Arbede yaşanmaya başlayınca bir anda arkadaşlarımın üzerlerinin boydan boya kan olduğunu gördüm. Biri gözümün önünde bayıldı, ellerimden kaydı, başı kanıyordu. Mısır tarafından bir polisin de burnu kopmuştu! O sırada sanki yeryüzünde değildim. Bir anda arbedenin yaşandığı alana girdim ve atılan taşları geri fırlatmaya başladım. Arkamdan bağıranları duydum. O anı asla unutamam!
- İsmail haniyenin başbakana gönderdiği mektupta neler vardı?
- Açık bir mektuptu. Bunun içeriği bizde kalsın. Mektubu Başbakanımıza ulaştırdık! Bunun dışında şunu da özellikle belirtmek istiyorum. Allah hükümetimizin tüm kademelerinden razı olsun. Başbakanımız Şam’daki basın toplantısında bu konvoydan bahsedince dünya kamuoyunun dikkatleri üzerimize çevrildi. Sorunların çözülebilmesi için ciddi girişimlerde bulundular. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış beni de bizzat aradı. Sayın Başbakanımız da aramış ama bana ulaşamamış, çünkü telefonumu kaybetmiştim!
- Gazze’ye gidişiniz gibi dönüşte de Mısır’ın engeli ile karşılaştınız!
Maalesef biz asıl sorunu dönüşte yaşayacağımızı biliyorduk! Giderken Ariş Limanı’nda işkence ettikleri yedi arkadaşımızı dönerken tutuklama kararı aldılar. Eğer bu arkadaşlarımızı Mısır'a verseydik, en az 20 yıl ceza alacaklardı. Biz de bunu bildiğimiz için, bir kısmımız uçağın içinde beklerken, diğer kısım ise sınırı geçmesine rağmen uçağa binmedi. Hep birlikte arkadaşlarımızı almadan geri dönmeme kararı aldık. Gereken görüşmeleri biz Mısır’dan, Türkiye’deki siyasilerimiz ise telefon başında yaptı. Bizim yeniden kararlı olduğumuzu gören Mısır yine geri adım atmak zorunda kaldı. Ama düşünün bir kere, biz Mısır’ın elinden iki kere adam aldık. Sivil itaatsizliğe alışkın olmayan bir devlet için bu büyük bir olaydır!
- Bazıları yapılan yardımların Filistin halkını tembelliğe sürüklediğini ileri sürüyor. Bu konuda ne söyleyeceksiniz!
- Her halkta olduğu gibi Filistin için de bu böyledir. Bir de insanları bu konuya alıştıran toplumun kendisidir. Kurumsal anlamda yardım yaparsanız, kurumsal anlamda bu yardımlar üretime dönüştürülebiliyor. Ama her önüne gelen her önüne gelene yardım yaparsa kısa zaman içerisinde bu alışkanlık haline geliyor! Ancak olaya Filistin halkı açısından baktığımızda bunun yanlış bir anlayış olduğunu görüyoruz. Çünkü bu ülkede 4 yıldır acımasız bir ambargo uygulanıyor. Biz yaptığımız yardımlar ile Filistin halkının ihtiyacının yüzde 10’unu bile karşılayamıyoruz. Aslında Filistinli insanlar çok eğitimli. Ve dünya diplomasisini de çok iyi biliyorlar. Size açık bir örnek vermek istiyorum. Filistinliler kendilerini yöneten Siyonistlerin tavırlarını çok iyi bildikleri için Yahudilere karşı kendilerini nasıl korumaları gerektiğini çok iyi biliyorlar! O nedenle dünyayı da harekete geçirebiliyorlar. Filistinliler, başlarına bir tane bomba düşse dünya kamuoyunu harekete geçirebiliyor. Diğer tarafta ise Çeçenistan örneği! Çeçen halkı, 300 binden fazla kayıp vermesine rağmen sorunlarını Filistin kadar gündeme getiremedi! Çeçenler kendilerini iyi anlatamadıkları gibi, kendilerini temsil edemeyecek insanların eliyle diplomatik işlerini yürütmeye çalıştılar. Ve şu an da ne yazık ki, hiç hoş olmayan bir manzara ile karşı karşıyayız!
Haber Ara