"Hoca ile Bacı'yı neden içeri tıkmadınız?"
Bir dönemin kilit ismi ANAP'lı Eyüp Aşık, Çevik Bir'in Mesut Yılmaz'a Başbakan olduğu gün telefon açtığını ve "Hoca ile Bacı'yı neden içeri tıkmadınız?" diye sorduğunu öne sürdü.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-16 19:45:00
Röportaj: Arda Uskan
Susurluk döneminde İnsan Hakları Komisyonu Başkanı'ydınız. Ergenekon, Susurluk'un devamı mı?
90'larda ana konu faili meçhullerdi. Şimdi durum 'Faili meçhul"lere geldi. Ama şimdi de insan hakları ihlalleri hala var.
Susurluk'un üzeri örtüldü mü?
Bize imkan verilmiyordu. O dönemde askerler meclis komisyonuna ifade vermeyi reddediyorlardı. Veli Küçük, Teoman Koman, meclis komisyonunu tanımıyordu. Üzerimizde mahalle baskısı vardı.
Nasıl bir baskıydı bu?
Bir kesim, "Bu işler devlet adına yapıldı, devleti yıpratmayın" diye baskı yapıyordu. Bu baskı genellikle devletten ve askerden geliyordu.
Buna, 'Susurluk olayı devletin ve askerin baskısıyla ört bas edildi' diyebilir miyiz?
Bana göre öyle. Ergenekon'a gelirsek, burada da insanları tatmin etmeyen soru işaretleri var?
Mesut Yılmaz'a çok yakındınız. Sonra aranız neden açıldı ve DYP'ye geçtiniz. Neden?
Mesut Bey iktidara geçip başarısız olunca birçok noktada ihtilaflarımız oldu. Ben, DSP-MHP-ANAP koalisyonuna karşıydım. O koalisyonun MHP ile değil Doğru Yol ile olmasını istiyordum. Oradan bazı isimlere, Saadettin Tantan'a karşı, Ecevit affına karşı çıktım.
Bir de hakkınızda Alaaddin Çakıcı ile ilgili iddialar ortaya atıldı ve istifa ettiniz.
Evet. "Çakıcı'nın kaçmasına yardım etti" diye iddialar ortaya çıkınca milletvekilliğinden istifa edip dokunulmazlığımı kaldırttım ve "Beni yargılayın" diye mahkemeye gittim. Sonunda beraat ettim ama akıllarda hep o olay kaldı.
Bir de o meşhur bant kaydı var. Alaattin Çakıcı'yı telefonda uyarıp, 'Seni yakalayacaklar kaç' diyorsunuz. Buna ne diyeceksiniz?
Zaten oradan çıktı her şey. Sonra ispatlandı ki, orada altı ay daha kalmış adam. O günkü iktidarı düşürmeye çalışanlar. İstersen derin devlet de... Çakıcı'ya bana telefon açtırdılar, konuşmaları banda aldılar. Telefonda ısrarla, "Sen bana yardım ettin, bu iyiliğini unutmayacağım" diyordu.
Siz neden, "Ne yardımı kardeşim, böyle bir şey olmadı" demediniz?
Demedim. Çünkü bir sürü şey söyledi, onların arasına bu cümleleri soktu... Sonuçta bunun komplo olduğu mahkeme kararıyla ortaya çıktı.
'KİM ÖLDÜRDÜ BİLMİYORMUŞ'
O dönem ünlü Yeşil'in peşine de düşmüştünüz. Yeşil yaşıyor mu sizce?
Yeşil'i ilk defa ben gündeme getirdim. İnsan Hakları Komisyonu başkanıyken Tunceli'den bu adam hakkında yoğun şikayetler geliyordu. Etrafa dehşet saçıyormuş. Tunceli Kolordu Komutanlığı'na yazı yazdım. Gelen cevap şöyleydi: "Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım elemanımızdı. Sizin yazınız ve gelen şikayetler üzerine biz ilişiğimizi kestik!" Bu resmi bir yazı. Meclis tutanaklarında bulabilirsiniz.
Yani "Yeşil'i önce, asker veya JİTEM kullanıyordu" tezi doğru.
Yazı ortada. Belki sonra kolordu ile ilişkisi kalmamış, ama yine de onlara çalışmış olabilir. Bir gün Mahmut Yıldırım'ı başka bir isimle tutuklandığı yolunda bir bilgi aldım. Kendini unutturmaya çalışıyormuş cezaevinde. O günlerde Mehmet Eymür ile Başbakan Mesut Yılmaz'ın makamında görüştük. Ben Yeşil hakkındaki bilgiyi aktardım. Eymür, "Yeşil öldü" dedi. Ancak kim öldürdü, nerede öldü? Bilmiyormuş.
Eymür, MİT Başkanı mıydı?
Hayır. MİT tarafından Amerika'ya gönderilmişti. "Sen bizimle dalga mı geçiyorsun. Hem 'Yeşil benim sağ kolumdur' diyorsun, Sağ kolunu öldürmüşler, hiçbir kanaat bile edinememişsin. Bu nasıl iş? Neden araştırmıyorsun?" diye sormuştum.
Mehmet Eymür, Yeşil'i sakladı ve korudu demek istiyorsunuz?
Gayet tabii... Bana göre kimlik değiştirmiş olarak bugün yaşamaktadır Yeşil.
'ÇARPIŞAN' BENZERLİK
Ergenekon'un Susurlukla bağlantısı nedir?
Susurluk'ta şunu fark ettik. Aslında çarpışan taraflar, MİT, Emniyet ve JİTEM'di. Birbirlerinin aleyhine belge ve bilgi yağdırıyorlardı. Kimisi Fatih Çekirge'ye, kimisi Uğur Dündar'a, kimi bana gönderiyordu.
Siz de o belgeleri basına veriyordunuz.
Ama sonuç olarak o savaşın içine biz öyle düşmüştük. Veli Küçük yakalandığı zaman ben 'asker, emniyet ve MİT arasında daha büyük bir savaş başlayacak' dedim. O gün söylediğim doğru çıktı. Emniyetin içinde iki grup, muhtemelen askerin içinde de iki grup birbiriyle çarpışıyor aynı zamanda. Susurluk dönemi ile bugün arasında görebildiğim en önemli benzerlik bu. Bu savaş işin esasını kaybettiriyor. Bugün böyle bir manzarayla karşı karşıyayız. Ve bu bilgi kirliliği soruşturmanın sağlıklı yürümesini engelliyor.
BİR 'HACI-BACI' KLASİĞİ!
Erbakan ve Tansu Çiller ortaklığının hükümetten düşmesinden sonra siz iktidar oldunuz. O günlerde Çevik Bir paşanın sizi çağırıp, "Hacı ile Bacı'yı neden tutuklamadınız" diye sorduğu doğru mu?
Genel olarak askerde Rehaf-Yol'a karşı bir husumet vardı. O hükümeti biz devraldık. Bir tane bile soruşturma açmadık. Oysa istediğimizi Yüce Divan'a yollayabilirdik. Çevik Bir paşa bunu merak etmiş olabilir.
"Hacı ile Bacı'yı neden tutuklamadınız" diye sormadı mı?
Ona benzer bir şeyler söyledi. "Neden bunlara soruşturma açılmıyor" diye merak ediyordu.
Kaynak: Takvim
Haber Ara