Türk-Kürt çatışması planı tutmadı
İhsan Bal'a göre, Tokat'taki terör Batı'da Kürt düşmanlığı doğurmadı. Araştırmalar bunu gösteriyor. Pek çok Kürt şiddeti reddediyor. 'Reşadiye kabul edilemez' diyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-21 13:07:00
‘Terörü reddeden çok sayıda Kürt var artık. Bu vicdanı Türkiye’nin gündemine taşırsak Batıdaki tansiyon da düşer. Yeter ki demokratikleşelim’ diyen Doç. Bal, bunun Kürt siyasetini de değiştireceğini belirtiyor.
Dağa sıkışan PKK kendine kentlerde yer açmaya çalışıyor. Şehir yapılanması olan KCK marifetiyle sokak çatışması çıkarıp gerilimi tırmandırmayı amaçlıyor, kentlerde terör estiriyor. KCK şehir eylemlerini, sokak gösterilerini organize; belediye başkanlarını ‘Başbakanı karşılamaya gitmeyeceksin’, rektörleri ‘buraları sana dar ederim’, esnafı ‘kepenk kapatacaksın’ Kürt vatandaşları ‘şu gün şu eyleme geleceksin’ diye tehdit ediyor. Devlet ise Nisan ayından bu yana KCK’ya operasyonlar düzenleniyor, gölge teröristleri hukukun önüne çıkartmaya çalışılıyor. Think tank kuruluşu USAK’ın Uluslararası Güvenlik, Terörizm ve Etnik Çalışmalar Merkezi Başkanı, Doç. İhsan Bal da bu yüzden ‘şehirdeki terörist dağdakinden tehlikeli’ diyor. Polis Akademisi öğretim üyesi Bal’ın terör konulu çok sayıda makalesi ve ‘Terörizm ve Küresel Terörle Mücadelede Ulusal ve Bölgesel Deneyimler’, ‘Alacakaranlıkta Terörle Mücadele ve Komplo Teorileri’, ‘Uzakdoğudan Yeni Kıtaya Terörle Mücadele’ adlı kitapları bulunuyor.
• PKK eylemleri yıllar içinde değişti. Son zamanlarda demokratik hak kullanımı gibi görünen ama gerilimi tırmandıran, şiddet içeren sokak gösterileri yapıyor. Neyi amaçlıyor?
Terör örgütleri şiddeti kullanarak devletle pazarlığa girmeyi, istediklerini bu yolla almayı hedefler. PKK da 1980’lerde var olan bazı sorunlardan faydalanarak ortaya çıktı. Temel stratejisi terörden vazgeçmedi ama taktiksel bazı değişikliklere gitti. Birinci dönemde Kürtlere karşı terör uyguladı. ‘84-’90 arasında öldürülenler daha çok Kürtlerdi. Başpınar’da, başka yerlerde çocuk yaşlı demeden 20, 30 Kürt’ü katleden eylemler yaptı.
• Böylece korkutarak Kürtler üzerinde otorite kurmak istedi yani?
Evet, örgüte adam sağlamak da istedi. 90- 95 arasında ise “Acaba gerilla olabilir miyiz” diye düşündü ve denedi. 3 yüz, 5 yüz kişilik gruplarla güvenlik güçlerine saldırdı ama çok kayıp verdi. TSK bu dönemde çok eleştiri aldı ama örgüte de önemli kayıplar verdirtti. PKK terörden gerillaya, gerilladan iç savaşa, toplu başkaldırıya geçmek istedi başaramadı. O yüzden 95’te “Taktik değiştirelim, kentlere gidelim. Kürtler üzerinde bir anti-Türk yaratamadık ama kentlerde eylemler yaparak Türkler üzerinde bir anti-Kürt yaratabiliriz. Dışlanan Kürtlerin aradıkları adres de biz oluruz” dediler. Öcalan’ın “Bir otobüse binip kendini patlatmak da mı zordur” dediği dönem bu ve bu taktik halen devam ediyor.
PKK ASLINA RÜCU ETMİŞTİR
• 1999’da Öcalan’ın yakalanması neyi değiştirdi PKK taktiklerinde?
99 sonrasında örgüt için Kürtlerin sorunu değil Öcalan’ın yaşamı öncelikli olmuştur. 1978’lerde Apocular olarak başlayan örgüt 2005’lerde o çizgiye dönmüş, aslına rücu etmiştir. Bu dönemde eylemlerine Apo’nun cezaevi şartlarının düzeltebileceği, cezanın önce ev hapsine çevirip sonra Aponun dışarı çıkabileceği kurgusuyla başlamıştır. Son bir ayda yapılan Reşadiye ve sokak eylemleri de Kürtlerin çözüm arayışlarıyla ya da DTP’nin kapatılmasıyla değil cezaevine yeni mahkumların taşınması sonrasında Öcalan’ın yeni durumu analiz etmesiyle ilgilidir. ‘Artık ben burada kalıcıyım’ı gören Öcalan’ın eylemidir. ‘Nefes alamıyorum odam dar, yarı ölüyüm’ gibi açıklamalar Öcalan’ın daha önce de kullandığı taktiksel manevralardır.
• Örgüt de buna inanıyor ama!
Önderliğe tapınılmasını kullanıyor Apo. Yoksa DTP ona göre ufak bir tefearruattı zaten. DTP’yi durumunu kolaylaştırmak, sistemi ve Türkiye’yi bu yönde etkilemek için bir manivela olarak düşünüyordu. Bazı DTP’liler bundan kurtulmaya çalıştı ama olmadı.
• Öcalan askerlerin koruduğu bir cezaevinde. Avukatlarıyla görüşse de dış dünyayla bağı kısıtlı. Tecritteki birinin gelişmeleri, gerçekleri doğru okuyup kitlesini yönlendirmesi ne kadar mümkün? Dışarıdakilerin de “kutsal lider”i eleştirmesi, doğruyu söylemesi imkansızdır herhalde.
Çok doğru. Uzun yıllar dağda sonra hapiste, gerçeklerden uzak kalan ‘önderlik’ demokratikleşmeyi, AB sürecini, kentleşmiş, 8 yüz milyar dolar üretim yapan, dünyanın eksen ülkelerinden, önemli bir bölgesel güç olan yeni Türkiye’yi doğru okuyamadı. Bu nedenle de hala terörle sonuç alabileceği yanılsaması içinde. Kendisini sorunun ve çözümün merkezinde dev aynasında görüyor.
• Ya örgütün diğer yetkilileri, tabanı? Apo’nun psikolojik sorun yaşadığını, en fazla Kürtlere zarar verdiğini fark edemiyor mu? Reel durumu niye göremiyorlar?
Reel durumun görülmesi için çatışmacı ortamın kontrolü gerek. İnsanlar kavga halindeyken normal düşünmeyi kaybedebilirler. PKK bu yüzden gerilimi tırmandırmak iletişim kanallarını kapatmak istiyor. Hükümetse açık tutmak. Örgütün gerçeği görebilecek noktaya gelmesi insanların birbirini suçlamadan konuşulabildiği bir Türkiye’de mümkün. Buna yaklaştık. Apo’ya biat edenlerin bu noktaya gelmesi zor ama son zamanlarda Kürtlerde önemli bir kırılma oldu.
• Nasıl bir kırılma oldu?
Önceki benzeşik 5 parti kapatılınca olanlar DTP kapatılınca olmadı. Önceden “Kürtlerin taleplerini dile getiren bir parti olmalı” diyen aydın kitlesi yoktu. Bu defa oluştu. Bu, olumlu anlamda karşıtını da doğurdu. Terörü reddeden çok sayıda Kürt var artık. PKK Kürtler adına eylem yaptığını söylüyor ama kendini Kürt kimliğiyle tanımlayan aydınlar, STKlar gür bir sesle “Yeter, benim adıma bunu yapamazsın, Reşadiye kabul edilemez” diyor. Bunu terörün hala tehdit eden gücüne rağmen söylüyor. Terörü geçerli akçe olmaktan çıkaran bir Kürt kitlesiyle tanışıyor Türkiye. Kürdün vicdanını Türkiye gündemine taşıdığımızda batıdaki tansiyon da düşecek. Fırat’ın doğusu ve batısı şiddeti reddediyor. Yeter ki demokratikleşme hamlesi ciddiyetle tamamlansın. Devlet terör olayından sonra panik yaşamasın, keskin cümlelerle ortalık alt üst olmasın. Çözüm burada.
• Evet, PKK’nın istediği olmadı, terörü Kürtlerden ayrıştırmayı bildi Türkiye...
Etle tırnak gibi denilen şey halk bazında retorik değil reel durumdur. Yapılan büyük çaplı Kürt kamuoyu araştırmaları gösterdiki yüzde 90, Türkiye’de birlikte yaşama arzusunda. Toplum birarada olmaktan mutlu. Örgüt Apoist hale geldiği için de Kürtlerin gerçek talebini yansıtmıyor. Demokratikleşme süreci örgütün yaptığı perdelemeyi ortadan kaldırıyor. Gerçek Kürt talepleri de ortaya çıkıyor. Yüzde 80 yoksulluk var bölgede.
• Hükümetin tavrı doğru mu peki?
Hükümet ‘demokratikleşmeye devam’ diyor. Teröre teslim olmaması çok önemli. Bu sayede Kürtler de şöyle diyor: Evet, Türkiye yönetimi ve toplumu, zor anımızda haklarımızı savunacak. Bize çıkış yolu gösterecek, yarı yolda bırakmayacaklar. Bu güvenceyi verdiğinizde birçok Kürt’ün ortak alan yaratmak için daha cesur hareket ettiğini göreceksiniz. Bunun işaretlerini alıyoruz şimdi.
KÜRT SİYASETİ GERÇEK OLACAK
• Bu gelişmeler, Kürtler açısından yeni ve gerçek bir siyasete imkan verecek mi?
Belki ilk defa Kürtler sivil siyaset açısından Kürtlerin gerçek taleplerini dikkate alarak karşımıza gelecek. Şiddetin içinden çıkan, onun gölgesinde kalarak siyaseti hiçleştiren, bizi İmralı’ya mahkum eden Kürt siyaseti kısır bir siyasettir. Sorunun bir parçası ve çözümün önünde büyük bir engeldir. Ama bölgeden gelecek gerçek siyaset yapıcılarının alt yapısı ilk defa oluşmaya başladı.
• Her taklit aslını hatırlatır, Kürt siyasetçiler de ‘mış’ken gerçek olmak zorunda. DTP’liler BDP ile yola devam edecek. Gerçi İmralı’nın da bir buyruğu var ama asıl halk vekillerine ‘haydi doğru meclise’ dedi. Onlar nasıl bir ders çıkarır bundan?
Türkiye’de paradigma değişiyor, birleşik kaplar hesabı doğu da değiştiriyor. Halkın belirleyiciliği ön planda artık. Önderlik güdümündeki ‘şiddet-siyaset sarmalı’ öldürme üzerine kuruluydu. Şimdi yaşatma eksenli siyaset üretilebilir. Bunun işaretleri var tabanda. Milletvekilleri bunu ya yeni partide başaracaklar ya da ayrışıp elenecekler.
Şehirdeki terörist dağdakinden daha tehlikeli
• PKK yaşanan değişimi, yalnızlaştığını görünce ne yapar, KCK’yı mı sokar devreye?
Tabi terör örgütü toplumsal uyanışın kendisi için oluşturduğu riski bilmektedir. KCK ile engel olmak isteyecektir. Sokakta dolaşıp “dağda derede şu kadar gerillamız var” deyip üniversitesinden STK’sına, bölge halkından siyasetçisine kadar tehditler savuran, siyasi rekabeti öldürüp kendi varlığını siyaset sahnesine çıkaran korkutarak otorite kurmaya çalışan bir yapı bu.
• 2006’da aktif oldu KCK. Öncesinde de kendisiyle bağlantılı hep bir siyasi partisi oldu PKK’nın. Bu sayede legal alanda örgütlendi, bir tür sözcülük yaptırdı. Hal böyleyken KCK’ya niye ihtiyaç duydu PKK?
Birkaç temel amaçla kuruldu KCK. 1) Dağdaki yapılanmasını kentte legal alanda kontrol edebilen ama aynı zamanda eli sopalı da olan bir yapılanmaya ihtiyaç duydu. Bu yapı istendiğinde dağla hemen irtibat kurabiliyor. 90’lardaki gündüz külahlı gece silahlıların 2000’lerdeki modernleşmiş hali KCK. Öldürme gücünün kravatlı görüntüsü. Örgütün saldığı korkuyu üniversitede hastanede belediyede sokakta kafeteryada tahsil eden gücü. 2) Siyasetçiler belli bir süre sonra alternatifler oluşturabilir ve PKK ve Apoculuğun dışına çıkabilirler düşüncesiyle onları denetlemek, tabiri caizse hizaya sormak, cezalandırmak, tehdit edebilmek için ihtiyaç duydu KCK’ya. Bu nedenle belediye başkanını sorguluyor, esnafa Başbakan geldiğinde kepenkleri kapatın, şu gün eylem yapılacak gelin diyor, korkutuyor ve her şeyi organize ediyor. 3) Militan bir eylem için dağdan gelebilir ama sonra kaçabilir. Bu militanın şehirde takibi ve de yapılan eylemin sonuçlarının tahsili için de bir yapıya ihtiyaç duydu örgüt. Bir bakıma KCK, PKK’nın ‘kent polisi’. Terör örgütünün otoritesini kentlerde sürdürüyor, Kürt vatandaşlarımız da öne çıkıp kendi iradelerini fikirlerini zikirlerini söyleyemiyorlar. KCK bugün Kürt sorununun, terörün çözümünün önündeki en ciddi en korkutucu engellerden birisi hatta birincisi.
Terörü anlamsızlaştırmak tamamen bizim elimizde
• Terörün amacı kan dökerek dehşet duygusu yaratmak, devleti ve toplumu paranoyaklaştırıp istediği yere çekmek. Teröre karşı sağlıklı bir tutum geliştirebilmek için devlet, toplum ve medya olarak ne yapılmalı?
Olay anında toplumun doğru bilgi alabilmesi için iletişim merkezine ihtiyaç var. Gazeteci aradığı cevabı hemen bulamayınca spekülasyonlar artıyor. Devlet bilgi vermekte hantal. Verirken de nasıl kullanılacak, halk yanlış anlar mı kaygısı taşıyor. Hâlbuki Türkiye’de halk doğru anlıyor. Diğer önemli konu görselliği doğru kullanmak. Devlet yasakçı değil, paylaşımcı olmalı. Olay yerinde itfaiye, ambulans, polis gibi kamu görevlilerinin çabalarının görüntülenmesini sağlamalı. Medya da kriz anlarında haber seçimlerini halkın infiale kapılacağı şekilde değil kamu otoritesine güven duyacağı şekilde yapmalı. Terörle mücadelede haberin hangi boyutunu öncelediğiniz önemli. 1998’de IRA pazar yerinde bomba patlatmış 27 sivil ölmüştü. Ertesi gün gazetelerde sadece ölenlerin vesikalık fotoğrafları ve güvenlik birimlerinin kurtarma çalışmaları vardı. Bu sayede ‘paniğe gerek yok, devlet çalışıyor, terör örgütü bu masumları katletti’ mesajı verdi. Medyamız henüz bunu anlamış değil.
• Ya halkın tavrı tepkisi nasıl olmalı?
Terörü önleminin yollarından biri istihbarat ve güvenlik önlemleridir. Diğeri ise eylem olduktan sonra eylemin etkisini minimize edebilecek devlet-medya donanımı ile bu eylemlerin geçer akçe olmadığını gösterecek halk tepkisidir. Mesela PKK 2008’de Diyarbakır’da dershane önünde çocukları öldürdü. Örgüt eylemi üstlendi ama gelen tepki nedeniyle halka unutturmak istedi. Zira eylem Kürtler nezdinde lanetlendi. İşte bu noktaya taşınabilirse -ki yaklaşıldı- örgüt bir daha bunu yapamayacaktır. Eylem yapabiliyor olsanız bile eylem yapmanızı engelleyecek bir noktadır bu, çünkü eylem yaptığınızda eylemin altında kalıyorsunuz demektir. İşte terörün alt edildiği nokta da işte burasıdır.
KCK operasyonu ciddiyetle sürsün
• DTP ile KCK arasında ne vardı?
İç içe bir yapı bu. Bu durum, KCK operasyonları sırasında aydınları da yanılttı. “Operasyonlar sivil Kürt siyasetine mi yapılıyor” diye yaklaşıldı. Eksik bilgiye dayalı iyi niyetli bir yanılgıya düştüler. Geçen Nisan ayından itibaren yapılan operasyonlar ciddi ve titizlikle yapılmıştı oysa. Tutuklananlar arasında parti yöneticileri de vardı ama haklarında çok önemli deliller vardı. Bu deliller, PKK ve kent uzantısı KCK marifetiyle sivil siyasete müdahale edildiğini gösteriyordu. KCK belediye başkanlarını bile sorgulamış “sen Başbakanı karşılamaya nasıl gidersin” diye tehdit ediyor, iradesini ortadan kaldırılabiliyor. Dicle Üniversitesi rektörüne gidip “seni burada yaşatmam” diyebiliyor. Böyle bir yapıdan, gölge bir güçten bahsediyoruz. Türkiye’nin selameti için KCK’nın ciddi şekilde takip edilip yargının önüne çıkarılması lazım. Bu olursa Kürt siyaseti nefes alır, demokratikleşme için daha yaratıcı, katılımcı, faydalı, ılımlı katkı verir.
Devlet güven verdi halk da güvendi
• Köşeye sıkışsa da PKK hala aktif. Şiddeti artırabilir. Ne yapılmalı?
Türkiye yönetim ve halk bazında önemli ölçüde hazırlıklı buna. Daha önce infialle yol açması beklenen baskınlar yapıldı fakat hükümet eyleme tepkisel yaklaşmadı. Terörle Mücadele Yüksek Kurullarını, MGK’yı topladı “Türkiye terörle mücadelesini demokrasi ve hukuk içinde verecektir” dedi, gereğini yaptı. Yönetim halka güven verince halk da onun arkasında durdu, devletine güvendi. Zaten terörle mücadele örgütle güvenlik güçleri arasında geçmez, örgütün hedefi halktır. Mücadele teröristin ittiği alanda, ona benzeyerek yapılırsa onun kâr hanesine yazılır. Faili meçhuller, OHAL’ler budur.
Kaynak: Star
SON VİDEO HABER
Haber Ara