Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Minare yasağı da İslam'a ilgiyi artıracak

İslam Hukukçusu Prof. Dr. Servet Armağan İsviçre'de yaşanan minare krizini değerlendirdi. Armağan'a göre Minare yasağı da 11 Eylül gibi İslam'a olan ilgiyi artıracak.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-12-06 04:33:00

Minare yasağı da İslam'a ilgiyi artıracak
Nuriye Akman / Zaman

İsviçre'de minare krizi çıkınca, Avrupa'nın diğer ülkelerindeki minareleri merak ettim önce, İslam korkusunun yenilmesinde Avrupalı Müslümanlara düşen görevleri ve fobiye rağmen batıda hiç hız kesmeyen İslamı anlama çabalarını... Dicle Üniversitesi eski hukuk fakültesini dekanı, Şanlıurfa Harran Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Dr. Servet Armağan'la bu eksende konuştum. Armağan, 40 yıl anayasa hukuku, 25 yıl İslam hukuku dersleri verdi. Başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde İslami konularda araştırmalar yaptı, bilimsel temaslarda bulundu. İslam hukukuna ait çok sayıda makalesi, yirmiden fazla kitabı ve Almanca, İngilizce, Arapça çevirileri var.

-İsviçre'de Türk asıllı milletvekili Atilla Toptaş minare yasağının altında kara parayla gelen zenginlik ve zırhın kaydebilmesi endişesinin olduğunu, ABD'nin terörle ve yolsuzlukla mücadele için uluslararası mevduat trafiğini şeffaflaştıracak tedbirler almasının bedelinin ülkedeki yabancılara ödettirildiğini iddia etti. Katılır mısınız?

-İsviçre'deki milletvekili vatandaşımız, oradaki durumu benden daha fazla yaşıyor, olayların perde arkasını daha iyi bilir. Bu iddiada hakikat payı vardır belki, ama bir sosyal olayda bir çok faktör rol oynar. Kara propaganda yapılmasının, halkın yanlış yönlendirilmesinin de payı var bu sonuçta. Bu tür iddialar cazip olabilir ama bir olayın perde arkasını böyle inanırlık derecesi sorgulanabilecek tek bir nedenle, basite indirgenmiş gerekçelerle meseleyi kolayca açıklamak bilimsel bir tavır olmuyor bana göre.

-İsviçre'de yaşayan yabancı gruplar içinde Türkiye, 120 bin kişiyle dördüncü sırada. Tüm müslümanların mevduatı 50 milyar dolar. Bunun 4 milyar doları Türklerin.

İsviçre hükümeti bir açıklama yaptı, dedi ki biz Arap İslam devletleri ile olan ticari ilişkilerimizin bozulacağından da korkarız. Yani para var bu işin ucunda. Bir menfaatin zedelenmesi var. İsviçre mallarını boykot geniş kesime yayılır diye çekiniyorlar.

Bu endişeye katılırım. Paranın ve her türlü menfaatin sosyal ve siyasal olaylarda birinci derecede rol oynadığını da kabul ederim. Bana göre İsviçre-İslam Dünyası ticari ilişkileri tam bozulmaz ve boykot tam olarak yayılmaz. Çünkü unutulmasın: İsviçre bankaları dünyada en güvenli bankalardır. İsviçre parası dünyanın en stabil ve sert (hard currency) parasıdır. İsviçre malları ise güven sağlamış imalattır. Bu endişelere kısmen katılırım.Vaktiyle APO İtalya'ya gitmiş ve himaye görmüştü. Türkler İtalyan mallarını boykot edeceklerini söylediler ve gösteri yaptılar.Ama fazla tesiri olmadı.Gerçi bir müddet sonra da APO İtalya'dan ayrıldı.

-Daha evvel Avrupa'da minare krizi yaşandı mı?

-Bundan evvel lokal bir takım tartışmalar oldu. Almanya Meinheim'da bulundum bir müddet. 2002'de yeni bitmek üzere olan küçük bir mescit ve minaresi vardı. Oranın mutaassıp halkı ve Belediye karşı çıktı. Derken o sırada bir seçim oldu. Seçimi kazanan belediye başkanı dedi ki, ben karşı çıkmam bu işe ve o minare öyle kaldı. Berlin'de de bir minare krizi olmuştu. Orada şehitlik camii var. Osmanlı döneminde Prusya hükümeti müslümanların şehitlerini defnetmeleri için bağışlamış o arsayı. Diyanet'in yardımıyla o camiye bir minare yaptılar 2005'de. Bu caminin yakınında bir havaalanı var. Belediye başkanı uçakların kalkışı, inişi için minareleri tehlikeli buldu fakat yıktırmadı, para cezası kesti. O zaman bir hayli tartışılmıştı. Krize dönüşmeden, hafif bir sürtüşme ile çözüldü.

-İsviçre'de şimdi minare dikilemeyeceğine göre minarenin yerine ne yapabilirler?

-Bence bir kubbe kafidir. Hatta betondan ya da ahşap bir direk gibi belirti olabilir, camidir diye üzerine yazarlar. Minare diye ısrar etmenin veya mutlaka ezan okunsun diye ısrar etmenin o kadar da büyük ehemmiyeti yok.

-Belki de mesele insanın kendi duruşunu minare yaptığında çözülecektir.

-İyi bir Müslüman olursak mesele kalmaz diyorsunuz, haklısınız. Bediüzzamanın şöyle bir cümlesi var, "biz eğer islamın hakikatini kendimizde yaşasak, diğer dinlerin mensupları dalga dalga islama dahil olacaklar." İsviçre'deki referandumda menfi oy çıkması müslümanların Avrupa'daki cami yapma faaliyetlerini durdurmaz. Cemaati olmayan kiliselerin satın alınıp camiye çevrilmesi.faaliyetleri devam eder. Fakat benim gördüğüm kadarıyla bizim camilerimiz yeteri kadar temiz değil. Bu durum Avrupa'daki halk nezdinde menfi imajlara yol açıyor. Avrupa'daki üniversite, hastane, alışveriş merkezleri çok çok temizdir. Bizim camilerin alt katlarına kasap, bakkal ve kahve yapıyorlar. Bu yerler yeteri kadar temiz değil ve sergilenen mallar dağınık vaziyette. Tabii koku yapıyor bu. İyi bir görüntü vermiyor. Ben oradaki Müslüman kardeşlerime düzeltmeleri temennisi ile bunu söylüyorum. Berlin'deki bir mescitin altında bir kahve var. Küçük bir oda kadar. Bir gün oraya gittim kahve içerim diye ama sigara dumanından göz gözü görmüyordu. Halbuki kapalı yerde sigara içmek yasak. Böyle olumsuz bir örnek onların gözünden kaçmıyor. Polisi, sağlık müdürlüğü elemanları zaman zaman denetime geliyorlar. Buna azami dikkat ederlerse iyi olur. Frankfurt'ta Diyanet'in aldığı büyük bir fabrikayı camiye çevirmişler. Birkaç katlı, içine asansör koymuşlar. Alt kat yine öyle, berber, kahve, manav hepsi bir arada. İbadethanenin altında ticarethane olması batı toplumu bakımından yadırganan ve kötü imaja yol açan bir davranış.

-Müslümanlar camilerini temiz tutsalardı, ve ondan daha önemlisi oranın yerli halkıyla dostluk geliştirebilmiş olsalardı, minareler bir korku etkisi yaratmayacaktı diyorsunuz.

-Tabii, müslümanların vücut temizliğinden ibadet yerlerine kadar, alışveriş merkezlerine kadar temiz tertipli olmaları lazım. Dediğiniz gibi sadece temizlik mevzuu değil. Yeterince dostluk kurulamamış, tanışılamamış, görüşülememiş. Mesela birkaç defa ben oradayken de gördüm, televizyonda da gördüm, Alman üniversite ve lise öğrencileri öğretmenleri nezaretinde Frankfurt camiine geziler tertip ettiler. Oradaki Müslüman kardeşlerine dedim ki siz niye davet etmediniz onları, davet sizden gitseydi. Deyin ki gelin camimizi gezin, size bilgi verelim. Baktım gelen o Alman ziyaretçiler gördüklerinden memnunlar, kendi aralarında konuşuyorlar mesela ayakkabıların çıkarılması, içerisi de temizdi o gün.

-İsviçre'de daha evvel de Müslümanların geleneksel hayvan kesme yöntemlerine karşı çıkılmıştı. Fakat Yahudilerden çekinerek bunu gündeme getirmediler.

-Avrupa'da Müslümanlar kendileri evlerinin bahçesinde kesme yoluna gitti uzun seneler. Bu oranın kanunlarına göre yasak. Bir sefer başımdan şöyle bir şey geçti, Köln'de bir müslüman beni tercüman olarak rica etti, anlatamıyor ya polis geldi beni ifadeye çağırıyor. Gittim. Polis diyor ki bunlar evin içinde kurban kesmiş. Kesince de evin pis su borularına atmışlar parçalarını. Boruları tıkanınca şikayet etmiş apartmanda oturanlar. Hukuken haklı. Kesen de kesmeyi bilmeyen bir kimse. Sonraki senelerde ben yol gösterdim. Dedim ki gidin, belediyeden izin alın. Deyin ki mezbahanızda kurban keseceğiz. Onlar mezbahalarını artık kurban bayramında açıyorlar. Hem kanunen, hem mantıken böylesi daha doğru.

-Bir grubun başına sıkıntılı bir durum geliyorsa onda muhakkak o grubun bireylerinin de payı var.

-Tabii. Mesela evlerde toplanıp düğün, yemek, işte mevlit okutma gibi faaliyetler var. Bunu yaparken çok ses çıkarıyor, çok bağırıyorlar. Komşulardan şikayet geliyor. Bunlara dikkat etmeniz lazım. Bir hadis var, Müslüman, diğer Müslümanların dilinden ve elinden zarar görmediği kimsedir. İyi komşuluk münasebetlerini ihmal ediyor bizim Müslümanlar. Noellerinde, yortularında onları ziyaret etmek, peygamberin de yaptığı şeylerdir. Peygamberimiz Yahudilerin, Hıristiyanların düğünlerine gidiyormuş. Tebrik ediyormuş onları. Giderseniz imanınız bozulmaz. Dersiniz ki Allah mesut etsin, çoluğunuzu çocuğunuzu büyütün, iyi günlerde yaşayın.

-Müslümanlar yaşadıkları topluma entegre olsalar sorunların çözümü kolaylaşacak.

-Usulune uygun olarak Müslümanlar bir şey istese, Avrupa dünyasında Amerika da dahil, kavuşamayacakları bir şey yoktur. Her şeyden önce dil öğreneceksiniz. Bu gavur lisanı niye öğreneceğim diye düşünüyorlar. Kimse yabancı dil öğrendi diye gavur olmaz. Dilekçe verme haklarından yararlanmıyorlar. Hannover'de bir defasında tercüman olarak rica ettiler, gittik, belediyeden bir ibadet yeri istedik. Muhatabımız dikkatle bizi dinledi. Dedi ki bize niye dilekçe vermediniz şimdiye kadar. Belediyenin ahalisisiniz siz burada, oturuyorsunuz. Verin dilekçenizi, yapalım istediğiniz şeyi. Aynı şekilde Köln'de taşkömürü fabrikası var. Türk işçiler de çalışıyor. Bir vesile ile genel müdürüne çıktık. Mescit istedik fabrikanın bir köşesinde. Hemen yaptılar. Yani bunu düzgün bir şekilde istediğiniz takdirde birçok imkanlardan istifade edebiliyorsunuz. Duisburg'da minareli bir cami var şimdi. Ben oradayken henüz bitmemişti, zannediyorum bu sene açıldı. Belediye başkanı geldi, kurdele kesti, merasim yapıldı.

-Sadece Almanya'da değil, hemen her Avrupa ülkesinde var bu imkanlar.

-Doğru. 2000 yılında İsveç'e gittim. Süleyman Efendi'nin talebelerinin kurduğu bir Kuran kursuna götürdüler. Dedim nasıl yaptınız bunu? Yani bir teşkilat ve masraf gerekiyor. Hepsini İsveç hükümetinden aldık demezler mi? Nasıl aldınız peki parayı? Bir rapor sunmuşlar belediye. Demişler ki biz burada gençlere uyuşturucudan, alkolden, her türlü kötü alışkanlıklardan uzak kalmalarını telkin eden, İsveç dilini öğreten kurslar vermek istiyoruz. Belediye beğenmiş bu projeyi. Bütün masrafınız bizden demiş. Oranın kirası, iskemleleri, sıraları var. Bir de imam getirtmişler Türkiye'den ailesiyle birlikte. Bütün masrafını ve maaşını da veriyor İsveç hükümeti. İsveç hükümetine bunu yaptıran iyi bir takdim, iyi bir dostluk münasebetidir.

-Mesela sadece cami olmasa gerek. Bilim yapma imkanlarını da değerlendirmek lazım.

-Tabii burslar da imkanlardan biri. Diyorsunuz ki ben şu araştırmayı yapacağım mali destek istiyorum. Yaşınıza, ünvanınıza, öğrenim durumuna göre size bir para veriyorlar. Vergiden muaf bir para bu. Mesela İslam hukuk araştırması yapmak istiyorum diye bir proje sunuyorum. Bana burs veriyor Avrupa'da birçok teşkilat, vakıflar var, üniversitesi, bakanlığı filan. Ve benim gibi herhalde binlerce kişi vardır Avrupa ve Amerika'da. Şu anda İsviçre de müslümanları üzen bir durum yaşanıyor, ancak batıda iyi gelişmeler de yaşanıyor. İslam araştırma merkezleri var Avrupa'da ve Amerika'da. İslam araştırması üzerine yüzlerce doktora, mastır tezini Hıristiyanlar yapıyor. Mesela Kolombiya üniversitesinin İslam mali teşkilatına ait bir yayını var, çevirisini ben yaptım. Yazarı Nicolas P. Aghnides. Türkiyeli bir Rum. Niğde'den göçmüş Amerika'ya. 1975'de vefat etmiş. İslamda zekat nedir, öşür nedir, devlet malı nedir, Sayıştay nedir, cihada, askere nasıl masraflar şey olur, devlet vergileri nasıl, haraç nedir, arazi vergileri nedir, gayet güzel bir eserdir. .

-Siz hem anayasa hukuku, hem de İslam hukuku öğrettiniz yıllarca değil mi?

-Ben senelerdir anayasa hukuku profesörüyüm ama İslam hukuku çalışmaları da yapıyorum. Bir yan derstir İslam Hukuku. Bu dersi okutmak üzere rektör beni görevlendirdi yirmi sene evvel. Yavaş yavaş İngilizceden, Almanca'dan çeviriler yaptım. Beğendiler Almanlar. Şimdi proje sunuyorum, bana burs veriyorlar. Mesela 2002'de Hür Berlin Üniversitesine kadın erkek eşitliğinin İslam hukukundaki durumu diye geniş kapsamlı bir proje sundum. Bana bir vakıfdan burs buldular. Altı ay boyunca gelip bizim fakültemizde bunu araştırabilirsiniz dediler. Gittim. Bana bir oda verdiler, bilgisayar verdiler, kütüphaneye girme izni verdiler. Sonra benim çalışmam ilerledi. Zaman zaman bakıyorlar ne yapıyorsunuz, ne ediyorsunuz diye. Bunu bir konferans olarak bize verebilir misiniz dediler. Peki dedim, anlatırım. 2002'nin haziran ayında öğretim üyeleri, doktora öğrencileri, rektör yardımcısı ve basın mensupları huzurunda ben bunu anlattım. İslam hukukunda hangi ayet var, eşitlik konusunda neler söylenebilir. Ellerinde Kuran tefsiri, defterleri not tutuyorlar. Neyse soru sordular, bitirdik konuşmayı. Dediler bunu hafif bir düzeltme ile basalım. Kötü bir şey söylemediniz, din propagandası yapmadınız. Kadının durumu nedir, erkeğin durumu nedir. Benim konuşmamı destekleyen, Alman anayasa mahkemesi kararlarını zikrettim. Ve bunu otuz, kırk sayfalık bir broşür halinde bastılar. Ama İslamdan hiç taviz vermedim. Bir sene sonra tekrar istediler. Dediler para durumu iyi değil bu sefer üç aylık olsun. Bütün İslam devletleri anayasalarında eşitlik ve bunun mevzuata yansıması konusu olabilir mi? Kabul ettim.Tekrar gittim. Aynı imkanları verdiler. Üçüncü sene tekrar istediler. Bu sefer kölelik ve bir İslam devletinde Hıristiyanların durumu hukuki olarak nedir? Ben bunu da yaptım, bitirdim, sundum, o da basıldı.

-Amerika'da ders verdiniz mi?

-Amerika'da İslam araştırma merkezlerini gezdim 90'lı yıllarda. Oralarda ders vermedim

Harvard Üniversitesi, biliyorsunuz dünyanın sosyal bilimler alanında, özellikle hukukta bir numara. Hiç kimse onun yayınına, kalitesine yetişemiyor. Bu üniversite on sene önce bünyesinde İslam hukuku araştırmaları bölümü açtı. Ben de onlarla mektuplaşıyorum. Her sene İslam hukukuna ait bir seminer düzenliyorlar. Bütün dünyadan katılımcıları davet ediyor, burs veriyorlar. Ve basıyorlar tabii ondan sonra. Harvard'la temaslarım devam ediyor. Onlar araştırmalarımı bildirmemi istiyorlar. Bazı toplantılara katılmamızı istiyorlar. Mesela bu sene vakıflar konusunda bir toplantı yaptılar. Beni de çağırdılar. Gidemedim. Daha evvel ben bir proje sundum. Mezalim mahkemeleri diye bir kavram var. Bir nevi devlet güvenlik mahkemesi gibi. İslam hukukunda devlet güvenlik mahkemesi nasıl olur, niçin olur ve meşru temeli var mıdır, bu çalışmayı size yapayım dedim. Çalışmayı bu sene programımıza alamadık dediler. Çünkü çok çeşitli konular önüne geliyor. Belki günün birinde giderim. Harvard üniversitesine gitmek ayrı bir şeref.
Nedir bu İslam ki biz ona karşı çıktık?

-İslam fobisine rağmen Batıda İslam araştırmaları çok yaygın değil mi?

-Ben ilk gidişimde yedi sene kaldım Almanya'da.Şimdi de zaman zaman gidiyorum, Amerika, Belçika, Hollanda, İngiltere' de gittim... Benim müşahedem şu: bir defa hakikati araştıran bir mentalite sahibi insanlar. Dili güzel kullanan, iyi bir öğrenim görmüş, araştırma yöntemlerini iyi bilen, toleranslı insanlar. Başka düşüncede, başka giyimde, başka adetlerde olan insanlara engel olmak, onu tenzil etmek yerine, müsamaha gösteren insanlar. İlmin öncülüğüne inanmış bir dünyadır batı dünyası. Düşünün şimdi 1906 yılında İslam ansiklopedisi yapmak için bir dernek kuruluyor. Avrupa'da. Hollanda, Danimarka, İsveç, İngiltere, Almanya o zamanki hükümetleri büyük paralar vererek, bu konuda büyük yetişkin alimleri de bir araya getirerek seneler süren, en az otuz yıl süren bir İslam ansiklopedisi faaliyeti yapıyorlar. Otuz yıl devam eden bir faaliyet neticesinde Almanca, İngilizce ve Fransızca olarak üç dilden bir İslam ansiklopedisi çıkardılar. Bu, dünyada Müslümanlardan evvel Avrupalıların yaptığı bir ansiklopedidir. Coğrafya, tarih ve etnoğrafya konularını içine alan, kısmen fıkıh maddeleri, hukuk maddeleri ihtiva eden bir ansiklopedidir. Dev bir eserdir. Türk hükümeti bunu Türkçeye çevirmek için çalıştı ve yayınladı.

- Bizim Diyanet yakın sayılacak biri zamanda İslam ansiklopedisi kurmaya başladı.

-Evet. Yine Avrupalıların güzel bir faaliyeti hadislerin fihristini yapmak istediler. Yedi sekiz hükümet. Hollanda, Danimarka, Almanya, Fransa, İngiltere, İsveç.vd. Büyük finansman sağlandı. İlgili alimleri, filozofları, hukukçu, oryantalist, (şarkiyatçı), tarihçi, sosyolog, coğrafyacı Hollanda'nın Leiden şehrinde topladılar. Öyle bir hizmet yaptılar ki hiçbir İslam devletinin başaramadığı bir işi başardılar. 20 yıl çalıştılar, dağınık vaziyette bulunan bütün hadislerin kolay bulunmasını sağladılar. Yani öyle bir fihrist ki peygamberimizin bütün sözlerini sadece bir kelimeden bile yerini,hangi hadis kitabında yer aldığını buluyorsunuz.

-İslam hukuku üzerine dev eserler vermiş başka batılılar da var.

-Tabii, mesela Prof. T. Sachau,.sekiz yüz sayfalık bir eser yazmış şafii hukuku üzerine. Bir Alman ilim adamı.. Yine bir Alman bilim adamı G. Bergstraesser'in 300 sayfalık İslam Hukukunun Genel Esasları başlıklı bir kitabı var. Ben bunu Türkçeye çevirdim Hollandalı Juynboll'un 500 sayfalık bir kitabı var. Macar Golddziher hemen herkesin aklıma gelen.bir oriantalist. İngiliz Charles Hamilton, Hidaye adlı Arapça bir kitabı ingilizceye tercüme etti. 1200 sayfa. Bunlar İslam hukukunu batı dünyasına tanıtan insanlar. İslam aleyhine de çok fazla bir şey yok.Ancak yer yer tenkitler var İlim alanında böyle dev adamlar da var batıda. Avrupa'da, İslamı araştırma geleneği devam ediyor. Bundan dört beş sene evvel.Frankfurt üniversitesi İslam ilahiyat fakültesi açtı. Geçen yıl Münster üniversitesinde din adamı yetiştirmek için bir bölüm kuruldu. Kadrosunu Almanlar veriyor. Türk Diyaneti maaşları ödüyor. Türkiye'den gidiyor Almanca bilen hocalar. Alman öğrenci de var, Türk öğrenci de, Arap da var.

-11 Eylül sendromuna rağmen bilim durmuyor yani.

-Durmuyor. Alman hükümeti finansmanı da sağlayarak, örneklerle, resimlerle ve sınıflarda müslümanlara ders kitabı olarak okutmak üzere bir ilmihal hazırladı. Diyor ki gelin çocuklarınıza islamı öğretin. Buna da kimse karşı çıkmıyor. Yaklaşık yedi sekiz sene evvel Berlin eyaletinde islamı resmi bir din olarak kabul etmek için gayret sarf etti oradaki Müslümanlar. Bazı münevverler karşı çıktı. Müslümanlar dava açtı, davayı kazandılar. Alman anayasa mahkemesi dedi ki, haklarıdır bunların. Böyle bir din dersini istemeleri haklarıdır.

-Bilim dünyası böyle ama Avrupa'nın kimlik krizini de ortaya çıkardı biraz da bu minareler. Biz ne olacağız, İslam ülkesi mi oluyoruz, git gide kuşatılmakta mıyız?

-Evet, bunu söylüyorlar. Bu doğru bir tespittir. Çünkü Müslümanlar biraz dağınık, biraz şarkvari ilkel metotlarla da olsa yayılıyorlar orada. Almanya 90 milyon nüfuslu bir ülke. 4 milyon Müslüman var. Her sene 2 bin civarında Alman Müslüman oluyor. Gittikçe de yayılıyor. Ben bunu Alman hükümetinin bir kuruluşu olan akademik mübadele organizasyonun dergisinde(DAAD-Letter) okudum. Şu kadar kilise satın alındı, cami oldu diyor. Sayısını hatırlamıyorum şimdi. Bu veriler korku yaratıyor tabii. Kiliselere gidiyorsunuz boş. Noellerde biraz doluyor. Hollanda'da sinagog bile aldı Müslümanlar. Cami yaptılar. Papazlar diyor ki boş duruyor bu kiliseler, biz bunu paraya çevirelim. Müslümanlar ne yaparsa yapsın. Göreceksiniz bu hadise üzerine İsviçre'deki birçok hukuk fakültesinde İslam hukuku araştırmaları yoğunlaşacaktır. Merak edeceklerdir. Nedir bu İslam ki biz ona karşı çıktık. İslam hukuku ne diyor diyeceklerdir.
SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara