Dolar

34,8660

Euro

36,6556

Altın

3.027,34

Bist

10.072,71

Hakikatin İsrail’de bulaşmasından korktular

Müslüman Kara Panter İsrail'e ağır geldi. Dhoruba M. Bin-Wahad'e göre İsrail kendisine 'Hakikat' hastalığının bulaşmasından korkuyor. Kara Panter Timetürk'e konuştu...

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-12-04 19:09:00

Hakikatin İsrail’de bulaşmasından korktular
Güneşli bir Kasım ayı ve bayramın ertesi günü. İstanbul Fatih'te Türbe Kapısı'nın hemen yanında duvar dibinde buluşuyoruz Hakan Albayrak ve Dhoruba M. Bin-Wahad ile. Çok şey konuşuyoruz ama bu söyleşi bittiğinde konuşacak daha çok şeyimizin olduğunun farkına varıyoruz. Doyamıyoruz ve kopamıyoruz bu sohbetten.

Röportaj: Mehmet Lütfü Özdemir / TIMETURK
Fotoğraflar: Zafer Kalfa, Cihat Uçar

Mücahid Dhoruba ile Amerika'da Afro-Amerikalı olmak, Afro-Amerikalı Müslüman olmak ve Afro-Amerikan Müslüman Hareketleri ile Amerika ve İsrail'in politikaları üzerine söyleşi yaptık. Daha sonra Ürdün-Filistin sınırında neler yaşadıklarını konuştuk. Sınıra birlikte gittiği Naji Mujahid ile beraber yaşadıklarını da paylaştı bizimle Mücahid Dhoruba. Röportajın son kısmında İsrail askerleri/ajanları ile yaşadığı diyalogları olduğu gibi verdik.

1971 yılında; New York'ta iki polis memurunun öldürülmesi girişiminden sorumlu tutularak hapse atılan ve 19 yıl suçsuz olarak ABD hapishanelerinde tutulan Dhoruba M. Bin-Wahad, (Müslüman olmadan önceki adıyla Richard Earl Moore) 1990 yılında suçsuzluğu ispat edildikten sonra serbest bırakıldı. 1971 yılında iki Amerikan polisini öldürdüğü gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkum edilen Dhoruba M. Bin-Wahad, 1990`da suçsuz olduğu anlaşılarak tahliye edildi.

Dhoruba bir söyleşisinde İslam ile nasıl tanıştığını şöyle anlatıyor:

Ben 1971 yılında ABD hükümetinin bir iftirası üzerine atıldığım cezaevinde, İmam Cemil El-Emin isminde bir bilge kişi sayesinde İslam ile tanıştım. Ama ben 'Müslüman oldum' demiyorum. 'İslam'a döndüm' diyorum. Çünkü her insan İslam fıtratı üzerine doğar. İmam Cemil'de tıpkı benim gibi Kara Panter Partisi'nden geliyordu. O da rahmetli Malcolm-X'in bir koruması vesilesi ile Müslüman olmuştu. Ama burada benim nasıl Müslüman olduğum çok önemli değil, burada daha önemli olan İmam Cemil El-Emin'in hala cezaevinde bulunuyor olmasıdır.




Bismillah deyip ilk sorumuzu soralım.. Amerika'da Müslüman olmak (?) Bunu anlatabilir misin bize?

Amerika'da Müslüman olmak birçok etnik, kültürel farklı yapıya sahip dinler içerisinde özellikle Müslüman olmak, bir nevi mücadele ruhu gerektiren, karşı duruş sergilemeyi gerektiren bir durumdur. Bunun sebebi de, bu farklı kültürler içerisinde bu farklı etnik gruplar içerisinde İslam'a laf getirmemek için İslam'ın onurunu koruyabilmek için İslam'a onursuz dedirtmemek için Amerika'da Müslüman olmak orada savaşmak demek her zaman her an savaşmak demektir. Amerika'da farklı Müslüman gruplar var. Dünyanın farklı yerlerinden farklı amaçlarla gelmiş Müslüman gruplar var ve yine Amerika'da bizzat doğmuş göçmen ve daha önce gelmiş ailelerden Müslüman olarak doğmuş insanlar var ve yine farklı sebeplerle Amerika'ya getirtilmiş Müslümanlar var ki bunların en önemlisi Afro-Amerikalılardır.

Amerika'da Afro-Amerikalı Müslüman Olmak?

Amerika'da Afro-Amerikalı Müslüman olmak çok daha zor. Çok fazla mücadele ruhu gerektiriyor. Bunun sebebi de Amerika'nın (Beyazların) Müslüman değil de Afro-Amerikalı Müslümanları varlıkları için idameleri için bir tehdit olarak görmeleri.

Amerika'daki Afro-Amerikalı Müslüman hareketler nasıl başladı?

İlk hareketlenme Müslüman olan kölelerin gizli gizli ibadet etmesiyle başlıyor. Çiftlik evlerinin köleleri ailelerinden gizlice Müslüman oluyorlar. Sonra oraya gelen göçmen Müslüman aileler var. Bir şekilde orada başlıyor İslami hareket. Ve bu bazı şeyleri tetikliyor. Daha sonra altmışlı yıllarda bir hareket başlıyor. Genel bir hareket bu. ABD yönetimi hareketin farkına varınca sahte Müslümanlardan olanları, bu Müslüman grupların birliğini, varlığını bozmaya çalışması için fitneyi organize etti. Müslümanların arasına fitne sokmak için Müslümanların birliğini bozması için, bir olmalarını önlemek için onları cesaretlendirdi. ABD yönetimi münafıkları cesaretlendirdi.

MALCOLM-X BİREYSEL KARARLIĞIN ABİDESİDİR

Dhoruba'nın gözünden Malcolm-X'i anlatabilir misin?


Malcolm-X'i her şeyden önce bireysel kararlılığın abidesi olarak görüyorum. Müslümanları bir kenara bırakalım Afro-Amerikalılar için bireysel kararlılığın abidesiydi. Bireysel kararlılık demek, genel kararlılığın dışına çıkmak ve genel kararlılığa karşı duruş sergilemektir ki bu da sisteme karşı koymak demek oluyor. Bu yüzden Malcolm-X ABD hükümeti için var olan en büyük tehditlerden biriydi. Amerika'da siyahlar Hıristiyan oldukları için, Müslüman oldukları için ya da farklı bir inanç görüşüne sahip oldukları için baskı altında değildi. Amerika'daki Müslümanlar siyah olduğu için baskı altındaydı. Malcolm-X de bunu gördü. Malcolm-X hiçbir zaman siyah olan Müslümanları savunmadı. Davaya kişisel bakmayarak davayı genişletti.

İMAM CEMİL EL-EMİN İÇİN ADALET ARIYORUZ

İmam Cemil El-Emin'i anlatabilir misiniz?




İmam Cemil El-Emin on yıla yakın bir süredir cezaevinde. Bir polisi öldürdüğü iftirasıyla bugün Colorado eyaletinde maksimum yüksek güvenlikli cezaevinde hücrede tutuluyor. İmam Cemil El-Emin için bu suçu işlediği vakit yaralandığını söylemişler çatışmada. Ama İmam olayın olduğu yerde bile değildi, farklı bir eyaletteydi.
Onu yakaladıklarında kendisinde herhangi bir yara izine dahi rastlamadılar. ABD hükümeti ona bir polisi öldürdüğü iftirasını atarak tutukladı. Polisin katili üç dört yıl önce suçunu itiraf etti buna rağmen O hala hapiste.

İmam'ın son durumu nedir?

İmam Cemil El-Emin şu an 71 yaşında. Maksimum yüksek güvenlikli cezaevinden daha uygun bir cezaevine nakli için mücadele ediyoruz. Şuan Colorado da bulunduğu cezaevinde avukatıyla bile ay da bir defa görüşme hakkı var. Daha insani bir cezaevine nakletmek için uğraşılıyor. Eşi ve avukatı ayda bir defa görüşebiliyor. Ve hücrede tutuluyor. Olağan olağanüstü cezaevinde, bir buçuk saat günlük hücreden çıkma izni var.

BEYAZLARIN EN BÜYÜK KORKUSU: SİYAHLAR YA BAŞA GEÇERSE!

Şehit İmam Lokman'dan bahsedebilir misiniz?
Sonra FBI'nın fişlediği İmamlardan söz edelim.

ABD Hükümeti diyor ki, Afro-Amerikalıları ayrı tutmak gerekiyor ve bu bizim için en önemli görevdir. FBI'nın en büyük vazifesi Siyahları birbirine küs ya da bağımsız tutması, yüzlerce yıldır süre gelen beyaz baskınlığını korusunlar. Beyazların en büyük korkusu da bu. Kaç yüzyıldır çektiriyoruz bu adamlara, bir başa geçerlerse korkusudur bu. Afrikalılara özgürlük vermek, onları eşit yapmak, onlara güç vermek, Amerikalılara karşı,Amerikalıların aleyhine, Afro-Amerikalıların lehine verilmiş bir puan demek oluyor. Bu yüzden bu korkuları yüzünden baskı devam ediyor.

İMAM LOKMAN, İMAM CEMİL'E BİAT EDENLERDENDİR

Şehit İmam Lokman İmam Cemil El-Emin'e biat edenlerdendir. İmam Cemil El-Emin önemli bir Afro-Amerikan aktivisttir. Şehit edilen İmam Lokman da ona biat etti. Bu yüzden tehlike olarak görüyorlardı. İmamların hayat görüşü, pres yapan, baskı kuran, sisteme karşı yasal yollardan karşı koymak tabi, insan hakları çerçevesinde ve bunu bütün siyahlara öğretme siyahları güç olmaya teşvik etme ve bu güç etrafında birleştirme ki birleşmek ve birleştirmek ABD'nin Müslümanlar ya da Siyahlar için düşündüğü en kötü şey, yani ABD'ye göre onların birleşmemesi lazım.

BİR TANE MALCOLM-X YOK, ARTIK YÜZLERCESİ VAR!

En önemli nokta; şuan hapishanelerde olan siyahlar hızla Müslüman oluyorlar. Çoğunluğu Müslüman oluyor. Dışarıda olanlar suça karışmıyor, bulaşmıyor. ABD diyor ki; bunları hapiste tutmak gerek ya da türlü iftiralarla hapse atmak gerek. Bunlar dışarı çıktıkları zaman bunlarda korku yok, bunlarda baskılara boyun eğme yok, bunlar dışarıda mücadele edecek (bir tane Malcolm-X yok yüz binlerce Malcolm-X var) Bunlar dışarı çıktığı vakit her biri birer aktivist olacak, Malcolm-X olacak. Bunların dışarı çıkmasını da engelliyorlar. İşte bu aktivist düşünceyi ideolojiyi yayan kişiler yani İslam'ı anlatanlar bu İmamlar. Bu imamlar bu yüzden çok önemli.

FBI raporu vardı (fişleme). Orada birçok imam vardı. İmam Cemil El-Emin'e biat etmiş onlarca imam bulunuyordu o raporda. Bu rapor (fişleme) için ne söyleyeceksin?

İşte o fişleme dosyası:
http://download.gannett.edgesuite.net/detnews/2009/pdf/1027fbiraid.pdf

Türkiye'deki bütün erkek, bayan kardeşlerimin anlaması gereken şey şudur: Bir ırkçılıktır bu. Irkçılık politikasıdır. Fişlemede buna dahil. Beyazların üstünlük mücadelesidir bu. Ve Amerikalıların sürekli Siyahlardan korkmasıdır. Bir siyahın Müslüman olduğu zaman İmam Cemil El-Emin gibi olmasından korkuyorlar.

İmamlar sistem için niye bu kadar tehlikeli?

İmam Cemil El-Emin bu hareketi başlattığı zaman yasalardaki suç sayılabilecek birçok şeyi çevresinde bırakmadı. Mesela bölgesindeki uyuşturucu trafiğini temizledi. İyi insan, mücadeleci insan profili çıkarmak için mücadele etti. İmam emil El-Emin'in oluşturduğu ilk şey ezanın duyulabileceği bir yerdi. Önce bunu yaptı. Sonra camii, mescit çevresinde medrese, eğitim yerleri yaptı, çevreyi kötülüklerden temizledi.

Hakan Albayrak: Namazı merkeze aldı. Ve Aileler için yardım merkezleri oluşturdu. Bu yüzden FBI ondan nefret etti. Çünkü suç olmadan, uyuşturucu olmadan, hırsızlık olmadan, adam öldürme olmadan sistem yürümez. Amerika rüyası yürüyemez. Bu suçların olması lazım ki bu sistem yürüsün ve siyahları içeri tıksınlar. İmam Cemil El-Emin'in yaptığı sisteme karşı bir duruş bir tavır koymaktı.



SUÇA BULAŞMIŞ OLANLAR TEMİZ BİR HAYAT YAŞAMAK İSTİYOR

Tıpkı Hz. Peygamber (sav)'in Medine'ye gidip bütün sorunları çözmesi, orda bir kominite oluşturması gibi. İmam Cemil El-Emin'de Hz. Peygamber (sav)'i örnek alıp, orda öyle bir sistem kurdu. Bu ABD sistemi için bir tehlikedir. Çünkü hapisten çıkan insanlar suç işlemek yerine İmam'a biat etmek istiyor. Geçmişlerini silip temiz bir hayata başlamak istiyorlar. Ve Allah'ın askeri olmak istiyorlar. Gangsterlik yok, suç yok.

Amerika sistemi Harlem imajının sürmesini mi istiyor?

Evet. Hollywood filmlerindeki Harlem'i istiyorlar. ABD sistemi suçu teşvik ediyor, suçu istiyor. İşte Harlem böyle siyahlar böyle diyorlar. Çünkü uyuşturucu milyonlarca dolarlık bir endüstri onlar için. ABD o uyuşturucuları satmazsaoradaki kontrolü sağlayamazlar. Oradaki düzen kontrol değil. Oradaki düzensizlik kontroldür. Hapishaneden çıkanlar, hapiste Müslüman olanlar şuurlaşanlar İmam'a sarılıyorlar ve sistemle mücadele ediyorlar. Aktivist oluyorlar. Malcolm-X oluyorlar. İmam Cemil oluyorlar. Birini uyuşturucudan uzak tutmak, onun kötü işlerden uzak durmasını sağlamak, adam öldürmemesi vs vs... İmam'ın verdiği mücadele budur.

AMERİKA, SİYAHLAR MÜCADELE ETMESİN DİYE MÜCADELE EDİYOR

Bu insanlar İmam'a imamlığa biat ettiğinde İmam bunları evlendiriyor. Aileleri oluyor. Düzenli bir hayatları oluyor. Ama ABD diyor ki bunların çocukları bile sokakta birbirlerini öldürsün. Ben dünyanın birçok yerine gittim. İstanbul'da da gördüm. Bütün çocuklar el ele koşup oynuyorlar. Onlar işte bunu istemiyorlar. Filistin'deki çocuklar taş atıyor. Ama bir düşünün. Filistin'deki karmaşa Afro-Amerikalıların karmaşası olsaydı. Mesela, o çocuklar uyuşturucu kullansaydı, birbirini öldürseydi bir mücadele olur muydu? Olmazdı. Onlar bu mücadele olmasın diye mücadele ediyorlar. Bu mücadelenin ihtimalini bile ortadan kaldırmak istiyorlar. İmam Cemil El-Emin gibi insanlar bu yüzden ortadan kaybolmalı. O yüzden çok komik iftiralar atıyorlar ve içeri tıkmaya çalışıyorlar bizi.

ABD hükümeti Afro-Amerikalılar için ne yapıyor?

Amerika istiyor ki siyahlar kendini bir aile olarak, daha da ötesi bir insan(!) olarak görmesin. Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman; ABD'nin yerel bir politikası var. Bu yerel politikayı yurtdışında bütün ülkelere uyguluyor, uygulamaya çalışıyor. Bunu uygularken bir şeyi unutuyor. Amerikalılar Ortadoğu'daki Yahudilerin, asıl Yahudi olmadığını unutuyor. Unutsun ya da unutmasın mühim değil. Mühim olan orada İsrail'in ABD'nin çıkarlarını koruyup korumadığıdır. Bunun için ABD orada İsrail'e milyarlarca dolar yardım yapıyor. Sırf İsrail orada kalsın diye. Diğer yandan kendi ülkesinde siyahlar için bir şey yapmıyor. Ne bir okul, ne onların mahallesinde en küçük miktarda yatırım. Hiçbir şey yapmıyor. (!)



AMERİKA, İSRAİL'İN VARLIĞI İÇİN EKONOMİK KRİZİ GÖZE ALDI (!)

Bizim mücadelemizi, siyahların mücadelesini düşünün. Aslında dünyanın her yerinde özgürlük için savaşan insanların mücadelesi, biz hepimiz farklı yerlerdeki devleriz. Ben uyumuyorum ama uyuyan devler var. Bu uyuyan devleri uyandırmak bütün devlerin uyanması ve birleşmesi bir Ümmetin uyanışı demektir. Bu da ABD'nin hiç işine gelmez. ABD, Ümmetin uyumasını istiyor, uyanmasın istiyor. Bunun için Afganistan'a, bunun için Irak'a girdi bunun için İsrail'in orada kalması için milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Hatta ekonomik krizi bile göze alıyor. Amerika bütün bunları bir tarafa bıraksa kalkınacak belki ama bunu
yapmıyor! O yüzden yüz binlerce insan evsiz yaşıyor Amerika'da. Amerika'nın izlediği politika farklı noktalarda uyuyan devlerin uyumasını sağlamak ki şuan ABD'de Afro-Amerikalıların yerinde olan Meksikalılar, Asyalılar, yine farklı etnik gruplar dünyanın birçok yerinden gelenler, iş ve aş için gelen ekmek için gelmiş insanların durumuyla hemen hemen aynı. Bunlarda kendisini ABD'nin bir parçası olarak görüyor ama bizim gibi uyanık değiller. Sanıyorlar ki biz ABD'nin bir parçasıyız. Halbuki öyle değil. Amerika onları her şeyin dışında tutuyor. Bütün sistemin dışında tutuyor. Onlar belki orada karınlarını doyuruyor ama nasıl?!

BİZİM MÜCADELEMİZ DİĞER GRUPLARA İLHAM VERİYOR

Biz oraya köle olarak getirildiğimiz zaman, biz bunun farkına vardık ve özgürlük için mücadele etmeye başladık ediyoruz. Bizim mücadelemiz onların yani diğerlerini tetikleyeceği için, sistem bizi durdurmaya çalışıyor. Yani biz durursak diğerleri uyanmayacak, onlarda duracak. O yüzden her şey bize bağlı. O yüzden her şey Afro-Amerikalıların üzerinde oynanıyor. O yüzden Amerika istiyor ki siyahlar uyuşturucu kullansın birini öldürsün Hollywood'daki Harlem sokakları imajı aynen kalsın istiyor. Yoksa bu imajın kalkması orada siyahların komite kurması siyah (!) çocukların, beyaz(!) çocuklarla el ele tutuşması, bu Amerika'nın sonu demek sistemin sonu demek. Aslında daha doğrusu Amerika'da baskın olan beyaz sistemin sonu demek.

Dhoruba M. Bin-Wahad: "Biz siyahlar, yıllardır Amerikan hapishanelerinde işkence görüyoruz. Suç da tıpkı savaş gibi ABD hükümeti için kârlı bir sektör. Bu çarkın dönmesi için siyah bedenlere ihtiyaç var. Amerika beyaz ırkçılığı temsil ediyor. Amerika`da Müslümanlar ile siyah insanlar, halen potansiyel suçlu olarak görülüyor."



-Batı Şeria'nın Eriha kentinde düzenlenen "İsrail Hapishanelerindeki Filistinli Siyasi Tutuklular Konferansı"na davetli olan Afro-Amerikalı insan hakları savunucuları Dhoruba M. Bin-Wahad ve Naji Mujahid'in Filistin'e girişi İsrail ajanları/askerleri tarafından engellendi. 23 Kasım Pazartesi günü Ürdün'den Filistin Özerk Yönetimi topraklarına geçiş yapmak isteyen Dhoruba M. Bin-Wahad ve Naji Mujahid, Allenby Köprüsü üzerindeki İsrail askeri kontrol noktasında uzun bir sorgudan geçirilip 11 saat bekletildikten sonra, bir otobüse bindirilip Ürdün tarafına geri gönderildi.-

İşte o 11 saat içinde yaşananlar. (Söyleşinin bu bölümü diyaloglarla verilmiştir.)


Hiç yaklaşamadım bile. Sınıra geldiğim zaman Yahudi askerler oradaydı. Bize silahlarını doğrultup (Naji Mujahid ve Dhoruba M. Bin-Wahad) sen sen geç bakalım buraya dediler. O an Nazilerin yaptığı şeyi hatırladım. Nazi Almanya'sında, Yahudileri seçerlerken siz ikiniz şuraya geçin bakim, siz ikiniz şuraya geçin bakalım. Aynı şeyi yaşadık. Siyah olduğumuz için aynı şeyi yaşadık.

Bizi gözlüklü görünce hani tüm siyahları müzisyen sanıyorlar ya, bizi de müzisyen sandılar. (Espiri yapıyor burada)

Elimi cebime attım cep telefonumu çıkarıyordum, hemen dur dur dur deyip silahları doğrulttular. Sonra senden daha genç biri geldi. Pasaportlarımızı dokümanlarımızı istediler ve aldılar. Ondan sonra beni bir yere, arkadaşımı da başka bir yere oturttular.


İsrail askeri: Niye İsrail'e geldiniz?
Dhoruba: Konferans için geldik. Eriha'ya gideceğiz.Batı Şeria'nın Eriha kentinde düzenlenen "İsrail Hapishanelerindeki Filistinli Siyasi Tutuklular Konferansı" için geldik.
İsrail askeri: Yani İsrail'e geldiniz öyle mi?
Dhoruba: Hayır, hayır biz işgal altındaki bölgeye geldik.

Hakan Albayrak'tan hatırlatma: Batı Şeria / Eriha kenti BM'ye göre İsrail toprağı değildir. Resmi olarak bu böyledir.

İsrail askeri: Siz İsrail bölgesine geldiniz.
Dhoruba: Siz ne demek istiyorsunuz. On binlerce mil geçtim. Ürdün'e geldim.
Otobüse bindim. Ve bütün bunları yanlış bir yere gelmek için mi yaptım?

Baktım hala oranın İsrail olduğunu düşünüyor. Ben de yanlış yere değil Eriha'ya gideceğim dedim.

İsrail askeri: Gazeteci misiniz?
Dhoruba: Hayır değilim ama gazetelere röportaj veririm, konferanslara katılırım, konuşmalar yaparım. Serbest meslek sahibiyim.
İsrail askeri: Arkadaşın kim peki?
Dhoruba: Benim videomu çekiyor ve ayrıca benim kuzenim.

Bu sırada aynı anda Naji Mujahid çapraz sorguda. Ona soruyorlar aynı şeyleri. Sizin gibi gençler hatta sizden daha küçükler bizi sorguluyorlar. Naji biraz agresifleşmeye başladı. Uslu dur dedim. Sonra daha kısa bir adam benimle gel dedi. Beni bir odaya aldılar. Kısa boylu asker eline eldiven taktı.

Kısa boylu: Seni arayacağım.
Dhoruba: Affedersin, ne dedin?

Daha önce ABD hapishanelerinde kaldım. Aynı şey oldu. Hapse girmeden önce eldivenlerini taktılar. Bana aynı şeyi söylediler; seni arayacağız. Eldiven takıyorlarsa, elleriyle tüm vücudunuzu arayacaklar anlamına gelir. Mahrem,namahrem bilmiyorlar.

Dhoruba: Gay mısın? Ben bu oyunu oynamayacağım.
Kısa boylu asker: kıpkırmızı oldu: Ne dedin?
Dhoruba: Ne yapıyorsun?
Kısa boylu asker: Sadece seni arayacağım
Dhoruba: Tamam da bu eldivenler de neyin nesi?

Elbiselerimi çıkarttım. Sonra aradı baktı bir şey bulamadı. Sonra Naji Mujahid'i getirdiler. Onu da aradılar. Bir saat daha durduk orada. Sonra eşyalarımızı odaya getirdiler. Her şeyimizi aradılar, taradılar, aldılar, araştırdılar. Kamera, fotoğraf makinesi, bilgisayar, cep telefonu, flashdisk ne varsa. Her şeye baktılar. Kendilerine kopyaladılar. Bu da iki saat sürdü. Bende şikayet edip durdum.

Dhoruba: Hey ne yapıyorsun. Onu ne yapacaksın. Ne yapıyorsunuz?
İsrail askerleri: Bunlar rutin kontrol. Yani normal.
Dhoruba: Rutin mi? Normal mi? Herkes buradan telefonlarıyla konuşarak geçiyor. Hani hiç birisine bunu yapmıyorsunuz. Bunun neresi normal? Niye onlara aynısını yapmıyorsunuz?
İsrail askerleri: Evet bu normal. Kızgın görünüyorsunuz?
Dhoruba: Tabi kızgınım. Dört saattir buradayız. Otobüsten ikimizi seçip çıkarttınız diğer insanlar arasından. Şimdi de bana tutmuş diyorsunuz ki niye kızıyorsun? Niye kızgın görünüyorsun diyorsunuz?
İsrail askerleri: Ne hissettiğinizi anlıyoruz ama biraz sakin olun.

Sonra, toplayabilirsiniz dediler eşyalarınızı. Sınır da muhafız olan yirmili yaşlarında kızlarda vardı. Bizimle sohbet etmeye başladılar. Kızlarda aptal. Böyle hiçbir şey bilmeyen, sadece sanki orada demişler ki onlara; sizin göreviniz sadece çantaları araştırmak, bunu yapacaksınız robot gibi.

Kız asker: 2PAC'i seviyorum.

Eşyalarımızı aldıktan sonra tekrar oturttular bizi. Eşyalarımızı topladık, dokümanlarımızı vs. Sonra başka bir memur geldi. Güler yüz takınarak gelen bir adam. Sanki hiçbir şey olmamış gibi.

Memur: Bir şey içer misiniz?

Bu sırada Dhoruba bunları anlatırken; yukarıda bahsedilen kötü muameleleri taklit ediyor. Kötü polislerin takındığı tavırdan sonra gelen iyi polisin takındığı tavrı anlatıyor. Bu sırada,
Hakan Albayrak: Yahu adam getto da büyümüş.Bunları yaşamış zaten. İyi polis kötü polis oyunlarını biliyor. Onlar kendilerini getto çocuğu sanıyorlar. Asıl getto çocuğu bu işte; Dhoruba.


Dhoruba devam ediyor. Orada olan her şeyi anlamamak için aptal olmak gerekiyor.

İsrail askeri: Daha önce hiç hapse girdin mi?
Dhoruba: Amerika'da doğar doğmaz eğer Siyahsan zaten hapishanede doğuyorsundur.

İsrail askeri: Ben bunu sormadım. Hiç hapse girdin mi?
Dhoruba: Malcolm-X diyor ki; Siyah insanlar ABD'de hapse girmiş insanlardır. Hapisteki insanlardır.
İsrail askeri: Parmaklıkların ardına geçtin mi?
Dhoruba: Evet, evet. On dokuz yıl suçsuz yere yattım ondan önce de beş sene serserilikten yattım.
İsrail askeri: Son zamanlarda hiç tutuklandın mı?
Dhoruba: Yok, hayır.

Benim Eriha'ya girmeme engel olmak için sorular soruyor, oyalıyorlar. Benim sabıka kaydımı soruyorlar. İçeri sokmamak için bahane arıyorlar. Ama bakıyorlar ki böyle bir kayıt yok. Sicil tertemiz.
Hakan Albayrak: Son hapis yattığı suçtan beraat etti.Suçlu değildi. İadeyi itibarını geri verdiler yirmi yıl sonra.

İsrail askeri: Arkadaşını ne zamandan beri tanıyorsun?

Önce onu ne kadar tanıdığımı anlattım. Washington D.C.'de fotoğrafçı olarak çalıştığını anlattım.

Dhoruba: Bütün bu soruları niye soruyorsunuz?
İsrail askeri: Burada savaş olduğunu biliyorsunuz. Bu yüzden özel durum var. Burada savaş veriyoruz.

Ben ne söylediysem de onlar bildiklerini yaptılar.

Dhoruba: Senin burada olup bitenle bir alakan yok. Karşısındaki askere hitaben; Şin-bet mi yoksa Mossad'a mı çalışıyorsunuz?
İsrail askeri: Neden sordunuz bunu?
Dhoruba: Çünkü bunu sormaya hakkım var. Yani kim olduğunuzu bilmek istiyorum. Bilmeye hakkım var. Çünkü siz maaşınızı benim ödediğim vergilerle alıyorsunuz.
İsrail askeri: ABD'de yaşamıyorsunuz herhalde.
Dhoruba: Gine ve Gana'da da oturumum var. ABD'ye gidip geliyorum.

Sonra arkada bir adam duruyordu. Ve hemen tüm bunların arkasındaki esas adam olduğu anlaşıldı.

Esas adam: Gine'de mi yaşıyorsun?
Dhoruba: Karım Gineli. Fulanili.

Fulani deyince esas adam Fulanice konuşmaya başladı. Kaç tane İsrailli Fulanice konuşur ki? Daha doğrusu dünya da kaç tane insan Fulanice konuşur? Ben daha doğru düzgün bilmiyorum. Diğer yandan oyalamaya devam ediyorlar.

İsrail askeri: Hacca gittin mi? Sünni misin Şii misin?
Dhoruba: Müslümanım.
İsrail askeri: Müslümansan niye Hacca gitmedin?
Dhoruba: Ben yoksul bir adamım. Beş tane çocuğum var onları zor besliyorum. Para verirsen Eriha'yı bırakırım hemen Hacca giderim.
İsrail askeri: Suudi Arabistan'la problemin var mı?
Dhoruba: Herkesin problemi var. Sizinde probleminiz var.
İsrail askeri: El-Aksa Camii'nde namaz kılmaya gitmeye niyetin var mı?
Dhoruba: Elbette.
İsrail askeri: El-Aksa'daki kontrol noktası için size garanti veremem ama.
Dhoruba: Bakın ben konferansa geldim. Eriha'ya gitmem gerekiyor. Konferansı yapıp döneceğim. Adımı ne de olsa google'a yazdınız. Benim kim olduğumu biliyorsunuz. Evet, ben o'yum. Google'da ismini yazdığınızım. O yüzden bütün bu saçmalığı bir tarafa bırakalım.

Dhoruba: İçeri girebilir miyim? Yoksa evime gideceğim.
İsrail askeri: Bunu değerlendirmemiz lazım!
Dhoruba: Git o Fulanice konuşan adama anlat.

Sonra dışarı çıktım. Ve orda dışarıda bunların değerlendirmesini beklerken dört saat daha geçti. Biz ABD'deki avukatlarımızı ve konferansın sorumlularını aradık. Sonra bizi turistlerin normal gelip geçtiği, böyle tuhaf geometrik işaretlerin olduğu noktaya getirdiler. Sonra biz zannettik ki içeri gireceğiz. Ve içeri giriş izni umduk. O geometrik noktaya gelmişsek içeri gireceğiz zannettik. Sonra pasaportlarımızla geldiler.

Dhoruba: İçeri giriyor muyuz?
İsrail askerleri: Yok, girmiyorsunuz. Ürdün'e tekrar geri dönüyorsunuz.

Burada tanıdığınız kimse var mı diye sordular. İki kişinin adını verdim. Soyadları ne diye sordular. Ben ne bileyim dedim. Nasıl tanıdığın kişilerin soyadlarını bilmiyorsun dediler.

Dhoruba: Karım dedi ki uçağa bineceksin. Şuraya gideceksin. Pasaportu vereceksin sonra arayacaksın bu kişileri. Bu kişiler gelip seni alacak dedi. Yani bütün bu aramaları karım yaptığı için ben bu kişileri tanımıyorum.
İsrail askeri: Karın niye senin için bunları yapıyor?
Dhoruba: Sen evli misin?
İsrail askeri: Yok
Dhoruba: O yüzden bilemezsin.

Buradan ayrıldıktan sonra Türkiye'ye gideceğimi söyledim. Yapmam gereken işler var Türkiye'de. Dedim orada Hakan ve Genç Müslümanlar beni bekliyor, benim arkadaşlarım, Türkiye'de onlarla görüşeceğim. Onlarda Türkiye ve Hakan'la alakan ne dediler. Sana ne yahu! Dedim. Eriha'ya gitmekle Hakan'ın ne alakası var.

Niye geri çevrildiğimizi sorunca, güvenlik gerekçesiyle yanıtını verdiler bize. Ve son noktayı koyarak ayrıldım oradan: Doğruluk / Hakikat hastalığının İsrail'e bulaşmasından mı korktunuz?


* * *



Dhoruba M. Bin-Wahad'ın önerdiği bir kitap:
Yazarı: Howard ZINN, A People's History of the United States (Harper&Row, 1980)
(Türkçesi: Öteki Amerika, Aykırı Yayınevi, 2005) / http://tr.wikipedia.org/wiki/Howard_Zinn

Bu bağlantılara gözatınız:

Hakan Albayrak / Müslüman Kara Panter, İsrail'e ağır geldi / 01 Aralık 2009 Salı - Yeni Şafak Gazetesi
İsrail Kara Panter'i Filistin'e sokmadı / http://www.timeturk.com/haberdetay.asp?Newsid=101539
Hakan Albayrak / Kara panter geliyor / 08 Aralık 2007 Cumartesi - Yeni Şafak Gazetesi
Hakan Albayrak / Dhoruba = Fırtına / 12 Aralık 2007 Çarşamba - Yeni Şafak Gazetesi
Hakan Albayrak / "Yoksul Afrika" imajı emperyalist bir tezgâhtır! / 30 Ocak 2007 Salı - Yeni Şafak Gazetesi
Hakan Albayrak / Siyah devrim hikâyesi / 11 Kasım 2008 Salı - Yeni Şafak Gazetesi
Hakan Albayrak / İkiz Kuleler'in altında kalan tazminat davası / 12 Kasım 2008 Çarşamba - Yeni Şafak Gazetesi
Hakan Albayrak / Dünyayı değiştirecek olan biziz, Obama değil! / 15 Kasım 2008 Cumartesi - Yeni Şafak Gazetesi
Hakan Albayrak / Afrikalı sosyalistler yazımı tekzip etti / 19 Kasım 2008 Çarşamba - Yeni Şafak Gazetesi
Mehmet Lütfü Özdemir / Bir Efsane ile Konuşurken. / 12 Aralık 2007 - www.adanapostasi.com
Mustafa Canbey / Milli Gazete / http://www.bosnadayanisma.org/detay.asp?id=122

Yasal Uyarı: Timeturk Özel haberlerinin tüm hakları timeturk.com'a aittir. Yalnızca kaynak gösterilerek ve kaynağa link verilerek kullanılabilir. Aksi halde kullanılamaz.
SON VİDEO HABER

Beşar Esed'ın kardeşi işkenceci Mahir Esed'ın evi

Haber Ara