''O koşullarda ben de taş atardım''
S.Saran'den Kürt açılımına destek geldi. İşte bir işadamı olarak bölge izlenimleri:
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-16 14:49:00
Adı, Fenerbahçe ve Hülya Avşar ile özdeşleşen Saran Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran TBMM’deki gergin açılım tartışmalarının yaşandığı cuma günü başkentteydi. İspanyol Fersa şirketi ile Türkiye’de yapacakları enerji yatırımları ortaklığının imza töreni Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın katılımıyla Meclis’in karşısındaki Rixos Oteli’nde gerçekleşti. Saran, törenin ardından AKŞAM’a verdiği mülakatta açılım, Kürt sorunu ve siyasete ilişkin görüşlerinin yanı sıra yeni iş projelerini ve isminin sadece Fenerbahçe ve Hülya Avşar ile birlikte anılmasından duyduğu rahatsızlığı anlattı...
Açılım tartışmalarını siz ve iş dünyasının diğer isimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuyu merakla izliyoruz tabii. Ama işadamları da dahil insanlar pek konuya hakim değil. Çok anlamamakla beraber takip ediyoruz. Güneydoğu’yu gezen, bilen bir vatandaş olarak şimdiye kadar yapılanların dışında bir şeyler yapılması beni heyecanlandırıyor. 10 sene önce 5 bin 600 terörist vardı. Şimdi 5 bin 400. Demek ki şimdiye kadar yapılanlar çok da işe yaramamış. O nedenle bu yeni çabayı saygıyla karşılıyorum. Sonucun iyi olmasını umut ediyorum.
Güneydoğu’ya işadamlarına yapılan çağrı üzerine mi gittiniz?
Hayır ben çağrılmadan gittim. İyilik de kötülük de bumerang gibidir, size döner. Şansımız yaver gitti iş hayatında 5-10 kuruş kazandık. Bir şeyler vermek lazımdı topluma. İlk gidişim 1998’de Tunceli’ye oldu. Güvenlikten sorumlu bir tümgeneral dostum vardı. Çocukları sünnet ediyorlardı. Gidince biz de katkıda bulunduk. O sırada Keskinspor bana aitti. Komutan, ‘Başkan getirir misin takımı buraya’ dedi. Getirdim ve Tuncelispor’la maç yaptırdık. Tüm Tunceli halkı oradaydı. O günden bu yana sosyal projelere devam ediyorum. Doğu Beyazıt’a bir spor salonu açtık. Her sene bir spor salonu yaptıracağım. Önce Patnos’a sonra da Ardahan’a yapılacak. Hakkari, Ağrı, Çaldıran’daki okullara destek kampanyası düzenliyoruz.
Bir gün Hakkari’den yardım talebi içeren bir mektup geldi. Dört gün içinde gittik. Buralara ne yapılabilir, diye baktık. Sinema aklımıza geldi. Salonları vardı ama film yoktu. ‘Her hafta film gönderelim’ dedik. Hâlâ da gönderiyoruz Çukurca, Şemdinli ve Yüksekova’ya. Şimdi bana diyecekler ki ‘Asker değilsin, siyasetçi değilsin ne konuşuyorsun?’ Çünkü ben oradaki insanların hayatında bir fark yaratmaya çalışıyorum.
Sizce Güneydoğu ya da Kürt sorununun temelinde ne yatıyor?
Doğu’da birçok yere gittim, askerlerden tutun sokaktaki halka kadar herkesle görüştüm. Oradaki temel sorun ilgi. İnsanlara bir uğraş verilmesi lazım. Yüksekova’da küçük çocuklar polise, gelenlere taş atıyor. Topladım etrafıma, ‘Taş atmayın, söz mü’ dedim. ‘Tamam abi’ dediler. Ama arabalara bindik başladılar taşlamaya. Çünkü ellerine üç beş lira verip ‘Taşla’ deniyor. İşte bunun çözülmesi lazım. Adama, çocuğa yapacak bir şey vermezsen böyle olur. Ben de aynı koşullar içinde, orada büyüsem ben de atardım. Bunun adı ‘çevre baskısı’. Gençlerin de orada yapacak hiçbir şeyi yok. Beyinleri yıkanıyor ve dağa çıkmak, itibar gören, sempatik bir konum olarak önlerine konuyor. İşte bu gençlere imkan yaratılır, sen çok daha iyi bir yere gelebilirsin denebilirse sorun çözülür.
ABD’DE ÇOK DAYAK YEDİM
PKK’lı ilk grubun dönüşü sırasında Habur’daki manzarayı siz nasıl değerlendirdiniz?
Benim memleketim Kırıkkale ve bizim ailemizde de şehitler var. Bizim de içimiz kan ağlıyor. Ama birkaç teröristin silah bırakması demek birkaç kişinin daha az ölmesi, daha az şehit vermek anlamını taşır. Bu da önemlidir.
Kırıkkale milliyetçi bir şehir. Nasıl bu görüşlere sahip oldunuz?
Biz de tabii milliyetçi bir ortamda büyüdük. Ben Amerika’da da çok dayak yedim Türkiye sevgim yüzünden. Ama buradaki asıl soru ‘şehitlerimizi nasıl en aza indiririz’e yanıt aramak. Güneydoğu’da daha fazla şehit verilmesini önlemenin yollarından bir tanesi hoşgörü. Bunların konuşulması gerekli. Bir zamanlar Kürtçe konuşmak bile yasaktı. Zaman içinde konuşulamayacak konular telaffuz edilir hale geldi. Bir sürü tabu yıkıldı ve bunun için de bu hükümeti çok takdir ediyorum. Bölgede bir polis bana artık baskınlarda ‘galoş giydiklerini ve yanlarında tercüman bulundurduklarını’ söyledi. Eskiden böyle miydi?
Hayatımın aşkı Lal
RÖPORTAJ sırasında Saran’ın cep telefonu çalıyor. Arayanın 11 yaşındaki kızı Lal olduğunu görünce izin isteyip yanıtlıyor. İlk sözü ‘Aşkım’ oluyor. “Hayatınızdaki en önemli insan kızınız mı” sorusuna “Evet şüphesiz o” yanıtını veriyor. Kızının basında yer almaması için özel çaba gösteriyor. “Hangisiyle daha çok anılıyorsunuz, Hülya Hanım ile mi Fenerbahçe ile mi?” sorusuna sürpriz bir yanıtı var: “Biz onun araştırmasını yaptık. Genelde Fenerbahçe ile daha çok tanınıyorum.” Bundan rahatsız olup olmadığını da soruyoruz. İşte yanıtı: “Rahatsız etmez mi, ediyor tabii. Ama yapacak bir şey yok. Ben buyum. Gülü seven dikenine katlanıyor.”
Arkadaşlarıma soruyorum:
Niye Doğu’ya yatırım yapmıyorsun
Siyaset planlarınız var mı?
Evet ama kısa dönemde değil. Hayat ‘hep iş hep iş’ olmamalı. Artık söyleneni dinlemek ve konuşmak yerine kendim söylemek istiyorum. Taşın altına elimi sokmak istiyorum. Bazı spor yorumcuları TV’de atar tutar ya. Hadi al yap desen yapamaz. Ben öyle olmak istemiyorum.
Hangi partiden girersiniz siyasete?
Parti konuşmam ama sol tandanslı biri değilim.
Sizin farkınız ne olacak?
Siyasetçinin iş hayatından anlaması gerek. Sıfırdan bir devlet memuru çocuğu olarak bugün iyi bir noktadayız. Ekonomiyi anladığım aşağı yukarı belli. Bilgi birikimim, liderlik anlayışım, insanlara olan sevgim ile fark yaratacağıma, başarılı olacağıma inanıyorum.
Etrafınızı da sosyal projeler konusunda teşvik ediyor musunuz?
Uğraşıyorum. Arkadaşlarımı zorluyorum. Lafı da sokuyorum ‘Ulan yiyorsun içiyorsun şuraya da bir şey yapsana’ diyorum. Yapıyorlar da. Yapanlarla daha samimi oluyorum.
Doğulu işadamlarının kendi bölgelerine yatırım yapmadıkları doğru mu?
Ben de gittim oraya ve yerel halkla konuştum. Benim yaptığım yatırımları, oranın kendi işadamları yapmıyor. Çoğu da benden daha zengin. Gelip parayı İstanbul’da harcıyorlar. İstisnalar var ama geneli böyle.
KÜÇÜK GÖLDE BÜYÜK BALIK
KIrIkkale’de doğan Saran, eğitimini Ankara’da tamamladıktan sonra ABD’de Kentucky Üniversitesi’nde sporcu bursu ile makine mühendisliği okudu. Üç ağabeyinin Harvard, Stanford ve Berkeley gibi ABD’nin en prestijli üniversitelerinde okuduğunu anımsatarak, “Bir ben dandik okulda okudum. O da spor bursuyla” diyen Saran öğrencilik yıllarında barlarda bodyguard’lık, havuzlarda cankurtaranlık yaparak para kazanmış. Amerika’dan dönüşü için ise şunları söyledi: “Amerika’da güzel bir işim vardı. 7-8 bin dolara gül gibi geçinip giderdim. Ama orada kalıp büyük gölde küçük balık olmaktansa, Türkiye’de küçük gölde büyük balık olmayı tercih ettim, 1988’de döndüm. Geldiğimde ilk işim memuriyetti. Turizm Bakanlığı’nda Tınaz Titiz’in bakan danışmanı oldum. Ama bakan değişince beni attılar. Ben de Türkiye’de ne iş para getirir diye tahminler yürüttüm ve haklı çıktım. Önce TV, sonra medya ve spor işlerine girdik.”
FENERBAHÇE SEVGİSİ BİTMEZ
Yaptırdığınız tüm okulları sarı lacivert mi boyatacaksınız?
Evet, taviz vermem. Bu da benim damgam.
Fenerbahçe yönetimi ile sorunlar yaşıyorsunuz. Fener aşkınız biter mi?
Ben beş yaşındayken ‘hangi takım’ diye sormuşlar. Ben de dönüp babama baktım: ‘Fener oğlum’ dedi. O günden bu yana 40 yıldır Fenerliyim. İmkanı yok bitmez bu sevgi. Sayın Aziz Yıldırım’ın beni kötü gösterme çabasına rağmen taraftarın ilgisinde hiçbir değişiklik yok. Ankara’da gece yürüyüş yapayım dedim. Herkes fotoğraf çektirmek için sıraya girdi. Beş sene olmuş istifa edeli, hâlâ ‘Başkanım sana ayıp oldu’ diyorlar.
Siz yönetime gelseniz neyi daha iyi yapacaksınız?
Fener’i dünya kulübü yaparım. 11 senede Aziz Bey 800 milyon dolar harcamış ama Avrupa’da hiç başarı yok. Böyle bir potansiyel için çok az ilerleme var. Sporun içinden gelen bir insan olarak daha insancıl, daha sevgi dolu bir kulüp yapıp Avrupa’da başarılı hale getireceğim.
Kriz iki yıl daha sürer, önce ABD’de biter
Kriz bitti mi?
ABD’de başladı, orada bitecek önce. Daha atlatmadık. Sancılı süreç bir buçuk-iki yıl daha sürer. Ben de fazla açılmadan, temkinli hareket etmeye çalışıyorum. Bankalarla kredi bağlantılarında çok dikkatliyim.
Hangi alanlara öncelikli yatırım yapacaksınız?
Türkiye’de ciddi enerji sıkıntısı var. Bizim gücümüz yetmez ama yabancılarla yapabiliriz dedik. İspanyollarla tanışıp flört ettik, söz nişan derken bugün de nikahlandık. 1 milyar dolarlık yatırımla hidroelektrik, rüzgar ve güneş enerjisi santralları kuracağız. Hidroelektrik santrallerının özellikle Doğu’da olmasını istedik. Tunceli, Erzurum ve Mersin’de yapacağız. İnşaat aşamasında 1500 kişiye istihdam sağlanacak. Yabancı bir ortakla elektrik dağıtım işine de gireceğiz.
Gazete ya da TV kanalı almayı düşünüyor musunuz?
Biz zaten televizyona içerik sağlıyoruz. Zaman zaman özellikle spor kanalına girelim mi diye düşündük. Spor gazetesi pazarlığı yaptık olmadı. İleride olabilir ama açıkçası internetin gücü düşündürüyor bizi.
Yeni hedefleriniz neler?
Sanal bahis lisansını aldık, yılbaşında başlıyoruz. Krom madeninde yatırımımız büyüyecek. Sağlık sektöründe çikolata ve şeker formunda vitaminler getiriyoruz. Çocuklar bayılıyor, anneler de yediriyor.
Kaynak: Akşam
SON VİDEO HABER
Haber Ara